Başbakan Yardımcısı Canikli: (3) - Son Dakika
Ekonomi

Başbakan Yardımcısı Canikli: (3)

Başbakan Yardımcısı Canikli: (3)

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, "İlginçtir, şimdi Avrupa, hepsi, Almanya başta olmak üzere bu referandumdan 'hayır' çıkmasını istiyor, yani şu andaki sistemin devam etmesini istiyor.

12.03.2017 20:30

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, "İlginçtir, şimdi Avrupa, hepsi, Almanya başta olmak üzere bu referandumdan 'hayır' çıkmasını istiyor, yani şu andaki sistemin devam etmesini istiyor. Peki bu sistem çok iyi ise sen uygula Almanya, Hollanda, sen uygula. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sistem yok. Hepsinde sistem net, yürütme adına bir kişi yetkili, tek adam." dedi.

Canikli, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası salonunda, iş adamlarının katılımıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, "Finansman problemi olan firma kalmasın." düşüncesiyle 250 milyar liralık Hazine Garantili Kredi Garanti Fonu kefaletiyle bir paketi uygulamaya koyduklarını belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, paketi imzaladığını ve yürürlüğe girdiğini dile getiren Canikli, şöyle devam etti:

"İnanılmaz bir kredi paketi. Amacımız ne biliyor musunuz? Ekonomideki sıkıntılar ve gelişmeler nedeniyle finansman dengesi bozulan firmalarımızın hiçbir tanesi bu nedenle kapısına kilit vurmasın, kepenk indirmesin' diye rakamı inanılmaz yüksek tuttuk, 250 milyar lira, hayata da geçti. Nefes alan, hayat emaresi olan bütün firmalarımıza bu kaynağı kullandıracağız."

Canikli, ek istihdam projesi başlattıklarını da anımsatarak, şunları söyledi:

"Ek istihdam projesini başlangıçta her işletme bir kişi alsın dedik. Toplam 1,5 milyon işletme var, 1,5 milyon istihdam olsun şeklinde başladık. Düşüncemiz de sadece alınan ek bir kişi için destekleri vermekti ancak sonra talepler geldi, baktık diyor ki 'ben 5, 10, 20 kişi alacağım.', hatta 'mevcut çalışanların yüzde 5'i kadar ilave istihdam sağlayacağım, bana onu da verin.' dediler, biz 'tabii ki' dedik ve genişlettik. Bu talep nereden geliyor? Eğer üretim artışı yoksa bir firma, bir kişiyi kaldırabilir ama 50, 30 hele çalıştırdığı işçinin yüzde 5, 10'u kadar ilave işçiyi, üretimini artırmadan orada yediremez. İlave bir maliyet demek. Demek ki artık üretim artışını da planlamaya başlamış ki bu talep gündeme geldi. O nedenle istihdam kısa süre içerisinde bu yolla bir ay bile olmadan 300 bin arttı, devam edecek inşallah. Nitekim üretim rakamlarına da yansımaya başladı. TÜİK'in rakamları gecikmeyle ilan ediliyor ama biz şu anda hissediyoruz bunu. İnşallah rakamlar yayınlandığında da hep birlikte bu gelişmeyi çok net bir şekilde göreceğiz."

Siyasi başarının dışında, bunun da büyük bir başarı hikayesi olduğunu vurgulayan Canikli, "Bu milletin başarısıdır, bizim başarımız değil. Siz koşturmadan, talep etmeden, bizi zorlamadan, öyle söyleyelim tırnak içerisinde, yapılmaz bunlar. Sonuç itibarıyla o vatandaşımızın hem desteğini hem de baskısını hissetmemiz gerekiyor, hissettiriyorsunuz ki biz de 24 saat koşturuyoruz." dedi.

"Bu sistemle Türkiye gidemez, yürüyemez"

Halledilmesi gereken bir başka problem daha olduğuna işaret eden Canikli, şunları söyledi:

"16 Nisan'da milletimizin takdirine sunduğumuz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ilgili mesele. Onu da halletmemiz gerekiyor çünkü bu sistemle Türkiye gidemez, yürüyemez. Bu sistem şu anda 1982 Anayasası ile uygulanan yönetim sistemi son derece karmaşık, kavgayı, çatışmayı körükleyen bir sistem. Uygulandığı dönemlere bakın, cumhurbaşkanı ile başbakanlar arasında hiç kavga eksik olmamış. Sistem bu çatışmayı körüklüyor, içinde barındırıyor çünkü aynı yetkiyi, herhangi bir işin tamamlanması yetkisini hem cumhurbaşkanına veriyor hem başbakana veriyor. Halbuki bir işletmeyi düşünün, sonuçta istişare edilir ama nihai kararı bir kişinin vermesi gerekir. İki, üç kişi olursa orada çatışma, kavga, ayrılık kaçınılmaz, bu her yer için geçerli."

Canikli, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sistem olmadığını kaydederek, şöyle devam etti:

"İlginçtir, şimdi Avrupa, hepsi, Almanya başta olmak üzere bu referandumdan 'hayır' çıkmasını istiyor yani şu andaki sistemin devam etmesini istiyor. Peki bu sistem çok iyi ise sen uygula Almanya, Hollanda, sen uygula. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sistem yok. Hepsinde sistem net, yürütme adına bir kişi yetkili, tek adam. İngiltere'de de Fransa'da da Almanya'da da Amerika'da da öyle, hepsinde. Başkanlık ya da yarı başkanlık veya parlamenter sistem fark etmez, hangisi olursa olsun, sonuçta yürütme adına nihai kararı veren bir kişi. İngiltere'de Kraliçe'nin hiçbir yürütme yetkisi yok, sembolik sadece, temsil makamında. Bütün yetki tek başına İngiltere başbakanında. Aynı şey Almanya için geçerli, bütün yetki Alman başbakanında. Alman cumhurbaşkanının hiçbir yetkisi yok. Fransa'da öyle, hepsi için geçerli. Bir tek bizde var bu yetki."

1982 Anayasası'nın, cumhurbaşkanına çok olağanüstü yetkiler verdiğine dikkati çeken Canikli, "Daha doğrusu parlamenter sistemde olmayan yetkiler veriliyor. Parlamenter sistem diyoruz ya bizimki, hiç alakası yok. 1982 Anayasası ile dizayn edilen bu sistem kesinlikle parlamenter sistem değil, çünkü parlamenter sistemlerde cumhurbaşkanlarına hiçbir idari yetki verilmez, semboliktir. Yarı başkanlık, başkanlık sistemi de değil, ne deve ne kuş, devekuşu ama 2007 yılında yaptığımız anayasa değişikliğinden sonra sistem, şu anda uyguladığımız sistem daha çok cumhurbaşkanlığı ya da başkanlık sistemine daha yakın. Neden? Çünkü cumhurbaşkanının yetkileri, çok fazla yetkisi anayasada var." diye konuştu.

Canikli, cumhurbaşkanlığı ya da başkanlık sisteminin en önemli unsuru olan cumhurbaşkanlarının doğrudan halk tarafından seçilmesini de 2007'de kabul ettiklerini anımsatarak, 2014 yılında da ilk uygulamasının hayata geçtiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın doğrudan halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı olduğunu söyledi.

Dolayısıyla şu andaki sistemin, cumhurbaşkanlığı sistemine daha yakın ama bazı unsurlarının eksik olduğunu dile getiren Canikli, onların da tamamlanması gerektiğini kaydetti.

"Sistem, babayı oğula düşürür. Bu şekilde gidemeyiz"

Canikli, mevcut sistemle hiçbir şekilde ileri gidilemeyeceğini belirterek, şunları kaydetti:

"Rahmetli Özal, Yıldırım Akbulut'la bile kavga etti. Kendisi getirdi, en yakın adamlarından bir tanesiydi. Rahmetli Menderes bile rahmetli Celal Bayar'la kavga etmiş, bunu Menderes'in hatıralarından anlıyoruz. Rahmetli Özal ile Demirel. Her gün kavga yok muydu? Her gün kavga vardı. Ne laflar söylüyorlardı birbirlerine. Aynı şekilde rahmetli Demirel cumhurbaşkanı oldu, Çiller'le, rahmetli Erbakan'la. Ahmet Necdet Sezer, rahmetli Ecevit'le. Ahmet Necdet Sezer'i, Ecevit'in başında olduğu koalisyon ortaklarını oluşturan siyasi partiler seçti, cumhurbaşkanı yaptı. Tarihin yaşadığı en büyük kriz de bu kavgadan çıktı. 2007'ye kadar sayın Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olduğu tarihe kadar o çatışma devam etti. Ahmet Necdet Sezer'le, Cumhurbaşkanı'mız o zaman başbakanken o kavga devam etti. Üst görevlerin önemli bir bölümü vekaletle yönetiliyordu çünkü götürüyordu Başbakanımız… Diyelim vali ataması, genel müdür, müsteşar neyse götürüyordu, imzalamıyordu Ahmet Necdet Sezer. Ki Ahmet Necdet Sezer doğrudan halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı da değildi, Meclis tarafından seçilmişti ona rağmen kitledi. Sistem öyle bir sistem. Sistem, babayı oğula düşürür. Bu şekilde gidemeyiz."

Şu anda bir problem olmadığını bu dönemin istisnai olduğunu belirten Canikli, "Çok güçlü bir lider var, Cumhurbaşkanı'mız var, Başbakan'ımız var, aynı davaya inanmış, bu liderlik altında Başbakanlığı yürütüyor şu anda sorun yok ama bu istisna. Açın bakın 1982'den 2007'ye kadar devam etmiş kesintisiz. Yarın, 10, 15 yıl sonra Cumhurbaşkanı'mızdan sonra bir garantisi var mı? Yok. Eğer en ufak bir zafiyet çıkarsa bundan sonraki yönetimde Türkiye'de o arada her türlü olumsuzluk ortaya çıkabilir." dedi.

Canikli, bunun çok somut örneğini 7 Haziran seçimlerinden sonra yaşadıklarını belirtti.

Her uçakta bir tane kaptan olduğuna işaret eden Canikli, "Biri yönetiyor, diğeri yardımcı. Cumhurbaşkanlığı sisteminde de öyle. Cumhurbaşkanı bir tane, son karar verecek olan, yardımcı noktasında yardımcı çok, istediği kadar yardımcı görevlendirebilir. Aslında o bile onu söylerken başka amaç için söylüyor ama işin detayına girdiğinizde bu tezi destekliyor, tıpkı daha önce söylediği konu gibi." dedi.

"CHP'nin başında kim var?" sorusunu yönelten Canikli, şöyle devam etti:

"Sayın Kılıçdaroğlu, tek adam, başka yok, bir tane genel başkan var. Şimdi bu tek adamlık mı oluyor? Eğer tek adam diktatörlükse valla bütün dünya ülkeleri hepsi diktatörlükle yönetiliyor. İngiltere, Almanya, Fransa dahil çünkü hepsinde tek adam, tek yetkili var. Olur mu öyle şey? ya da madem çok beğeniyorsunuz bizim sistemimizi, bütün dünyanın gelişmiş ülkeleri aynısını alın, niye almıyorlar, hiçbirisi uygulamıyor, niye? Çünkü böyle bir sistemle ayakta kalmaları mümkün değil. Kavgaların gürültülerin eksilmesi mümkün değil. Ülkenin sorunlarının çözülmesi mümkün değil. Akıl işi değil yani onun için bu sistem zannedilir ki 1982 yılında ki öncesinde de var, 61 Anayasası'nda benzer bir model var, yani insanın aklına gelmiyor değil, gerçekten sanki birileri burada bir özel proje çerçevesinde 'Türkiye'nin ayağa kalkmaması, nefes alamaması, bütün mesaisini kendi içinde kavgalarla harcaması için böyle bir modeli bize dikte ettirdiler' diye insanın içinden, aklından geçiyor. İnşallah 16 Nisan'da da bu meseleyi halledersek Türkiye'nin önünde hiçbir mesele, engel kalmıyor."

"Bu sistem son derece rasyonel"

Canikli, burada özellikle öncesinde mutabakatın mümkün olduğuna dikkati çekerek, "Mutabakat olması farklı siyasi partiler bir araya gelebilir, bir kişi üzerinde uzlaşabilir, bunda sıkıntı yok. Bu koalisyonun ortaya çıkardığı riskleri taşımaz çünkü yönetim tek, yönetim bir kişide. Üç partili koalisyon varsa üç siyasi partinin genel başkanının her konuda aynı düşünmesi gerekiyor, biri farklı düşündüğü zaman geçmiş olsun. Dolayısıyla bu sistem son derece rasyonel, son derece mantıklı, meclisi yasama yapar hale getiriyor, güçlendiriyor, söylenenin tam aksine." ifadesini kullandı.

Hiçbir dönemde siyasette bu sistem üzerine söylenen yalanlar kadar yalan gündeme gelmediğini belirten Canikli, sözlerini şöyle tamamladı:

"İnanılmaz bir şekilde yalan, manipülasyon ortaya çıkıyor. Söylenenlerin hepsi yanlış. Tek adamlık meselesi, 'efendim Recep Tayyip Erdoğan'a yetki veriyorsunuz.' Yetki sorunu yok ki Cumhurbaşkanı'mızın, yetkisi var zaten anayasa veriyor, milletten aldı yetkiyi, bir sıkıntısı yok. Kendisi için istemiyor, böyle bir problem yok, olmadı da hiç bugün kadar. Buna benzer inanılmaz manipülasyonlar, yalanlar. Mesela Cumhurbaşkanlığı o kadar açık net bir kural ki cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle özlük hakları düzenlenemiyor, kanunla düzenlenen konular düzenlenemiyor, ona rağmen diyor ki birkaç gün önce sayın Kılıçdaroğlu, 'Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bütün memurları görevden atacaklar.' Böyle bir yalan olur mu? Birazcık tutar tarafı olan bir şey söyleyin bari. Kanunla düzenlenen konularda kararname düzenlenemiyor, önerdiğimiz anayasa çok açık. Bakanlar Kurulu kararı gibi aslında özlükle, kişi haklarıyla, temel hak ve hürriyetleriyle ilgili kararname çıkartılamıyor. Cümleyi ilkokul mezunu, ilkokul bire giden bile okusa anlar. Tamam, bazılarının anlama problemi olduğunu biliyoruz ama bu kadar da olmaz ya. Bu sorunu da inşallah millet olarak çözmemiz lazım. Türkiye'nin kazasız belasız geleceğe yürüyebilmesi için yönetim modelinin de güçlendirilmesi, sadeleştirilmesi gerekiyor."

İkinci bölümü basına kapalı gerçekleştirilen toplantıya, Trabzon Valisi Yücel Yavuz, AK Parti Trabzon Milletvekili Salih Cora, Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, TTSO Meclis Başkanı Şadan Eren, TTSO Yönetim Kurulu Başkanı Suat Hacısalihoğlu, AK Parti Trabzon İl Başkanı Haydar Revi ve diğer ilgililer katıldı.

(Bitti)

Kaynak: AA

Son Dakika Ekonomi Başbakan Yardımcısı Canikli: (3) - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement