Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Büyüyelim varsın enflasyon artsın' Kesinlikle hayır. 'Büyüyelim biraz da cari açığımız artsın varsın' Kesinlikle hayır. 'Büyüyelim ama bütçe açığımız artsın, yeter ki büyüyelim' Kesinlikle hayır. Bunlar bizim ekonomik yapımıza uygun yaklaşımlar değil" dedi.
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ev sahipliğinde, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) işbirliğiyle düzenlenen "Yatırımcılar için Altyapı Finansman Araçlarının Geliştirilmesi Konferansı" nda Babacan, Türkiye'nin 2023 yılına kadar toplam 700 milyar dolarlık bir altyapı ihtiyacı olduğunu ve bu rakamın yaklaşık 200 milyar dolarlık kısmını kamu-özel ortaklığı şeklinde gerçekleştirmeyi düşündüklerini söyledi.
Türkiye'de kamu-özel ortaklığının 1980'li yıllara dayandığından bahseden Babacan, son yıllarda başta ulaştırma alanında kamu-özel ortaklığının yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandığını ve daha sonra köprü, otoyol, terminal gibi alanlarda devam ettiğini ifade etti.
Kamu-özel ortaklığının, kamunun borçlanma ihtiyacını azaltması, işlerin hızlı ve kaliteli olması açısından önemli olduğunu belirten Ali Babacan, "Bunu 12 yıldır hükümet üyesi ve öncesinde özel sektörde çalışmış birisi olarak açıkça ifade ediyorum. Özel sektör ekonominin içerisine ne kadar çok girerse o ülkede verimlilik o derece artıyor ve büyümeye de katkıda bulunuyor" dedi.
Babacan, şöyle konuştu:
"Madem özel sektör bu kadar faydalı neden tamamen özel sektöre bırakmıyoruz? Neden kamu-özel ortaklığı yapılıyor? Kamunun bir süreklilik fonksiyonu var. Kamu ortaklığın içinde olduğu zaman başta regülasyon olmak üzere özel sektör perspektifinden baktığınız zaman pek çok risk daha aşağı seviyelere iniyor. Tamamen özel sektörün yürüttüğü projelerde bakıyorsunuz 30 yıllık bir ufuk var. Bu dönemde en az 5 hükümet değişecek. O işe proje ile ilgilenen kaç tane bakan, yüzlerce bürokrat değişecek. Başlangıçtaki bakış açısı belki ortada ya da sonda değişecek. O firma belki çok iyi bir firma iken, 15 yıl sonra gelecek hükümet o firmaya eziyet edecek. Dolayısıyla bir öngörülebilirlik ve perspektif açısından kamunun da işin içinde olması gerekiyor. Başta konulan kuralların yolun ortasında değişmeyeceğinin bir bakıma baştan konulması kamunun projelerin içinde olmasıyla sağlanıyor. Kamu-özel ortaklığı ile yapılan projelerde iyi verim aldık."
Sağlık alanında kamu-özel ortaklığı projelerinin yaygınlaştırıldığını ve Türkiye'de birçok ilde şehir hastaneleri projelerine başlandığına değinen Babacan, eğitim alanında da kamu-özel ortaklığı modelinin gerçekleştirilmesi için kanun çıkarıldığını anımsattı.
Gelişmiş ülke kamu-özel ortaklığı kavramının hala yeni olduğunu dile getiren Babacan, "Bastığı para rezerv para olan ülkelerde finansman açısından da fazla bir problem algısı olmadığı için 'paraya ihtiyaç duyduğumuzda nasılsa bizim merkez bankamız parayı basıp veriyor' bakış açısı olduğundan bu projelere çok ihtiyaç duymadılar. Ama öyle bir noktaya gelindi ki merkez bankalarının bilançoları çok çok şişti ve kamu borç stoku gelişmiş ülkelerde 2. Dünya Savaşı'nın sonundaki o yüksek yüzdelere ulaştı. Yani artık sınırlara varıldı. Gelişmiş ülkeler de artık kamu-özel ortaklığı ile neler yapabiliriz diye bakıyor" diye konuştu.
- "Yatırım için de finansman için de iştah var"
Babacan, altyapı projelerinde finansman temininde temel sıkıntının vade uyuşmazlığı olduğuna dikkati çekerek, uzun vadeli gelir sağlayan altyapı yatırımlarının yine uzun vadeli yatırım yapmayı düşünen finansör kesimlerle biraraya getirilmesinin önemli bir nokta olduğuna işaret etti.
Uzun vadeli projelerin finansmanı için sermaye piyasalarının çok önemli bir mekanizma olması gerektiğini ve o yöne doğru bir trendin olduğunu vurgulayan Babacan, altyapı projelerine harcanan para ile finansman arasında birebir örtüşme olduğunu ve fiziksel olarak da finansmanın nereye harcandığının görülebildiğini ifade etti.
Yeni Sermaye Piyasası Kanunu ve ikincil düzenlemelerle ilgili yapılanları anlatan Babacan, yapılan düzenlemelerle yatırımcıların etkin bir şekilde korunduğunu, piyasada güvenin sağlandığını, rekabetin arttırıldığını ve sermaye piyasası ile projelere uzun vadeli finansman sağlandığını vurguladı.
Babacan, Türkiye'nin kurumsal yatırımcılar açısından önemli büyüme potansiyeline sahip bir ülke olarak gözüktüğünü belirterek, özellikle yeni bireysel emeklilik sisteminin küçük yatırımların, küçük tasarrufların ekonomiye kazandırılmasında önemli rol oynadığını söyledi.
Son 1,5 yıllık döneme bakıldığında Sermaye Piyasası Kanunu'nun yürürlüğe girdiği günden bugüne bakıldığında gerçekten Türkiye'de devrim niteliğinde yeni adımlar atıldığını kaydeden Ali Babacan, şöyle konuştu:
"Fakat aynı dönem Türkiye'deki siyasi hareketliliğin son derece yoğun olduğu dönemdi. Bizim bu yeni Sermaye Piyasası Kanunu'nu ve ikincil düzenlemelerin yayınlandığı takvime şöyle bir bakacak olursanız geçen yıl mayıs ayında gezi olaylarından tutun da 17 Aralık, 25 Aralık süreçlerine varıncaya kadar içeride çok hararetli tartışmaların olduğu bir dönemdeydik. Yine Fed'in para politikası duruşunda değişikliğe gitmesi ve bunun gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında hareketliliğe neden olması bütün bunlar bizim sermaye piyasası alanında yaptığımız çalışmaları gölgeledi."
Türkiye'de, siyasi atmosferin biraz daha normale dönmesiyle alt yapı yatırımlarının finansmanı konusunda dünyanın ilgi odağı olan ülkelerinden birisi haline geleceğini vurgulayan Babacan, dünyanın en büyük emeklilik fonlarının, alt yapı yatırımlarını finanse eden pek çok kuruluşun Türkiye'ye sürekli ziyaretlerde bulunduğunu ve çok ciddi bir merak ve ilginin olduğunu belirtti.
Yatırım için de finansman için de iştah olduğunu aktaran Babacan, şöyle devam etti:
"Fakat şu son bir yılda yaşadıklarımız açıkçası biraz kafalarda soru işareti oluşturdu. Bunların hepsinin farkındayız. Bunların hepsi geçici. Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerini Türkiye, büyük bir başarı ile demokrasi olgunluğu ile geçirecek. Arkasından genel seçimlerimiz var. Bu genel seçimler de demokrasiye yakışan bir olgunluk ve sükunet içinde geçecek. Bütün bunlardan sonra Türkiye'nin dört yıl seçimsiz bir dönemi var, 2019 yılına kadar. 2019 yılından 2023 yılına kadar yine dört yıl seçimsiz bir dönem var. 2023 yılına kadar dört artı dörtlük seçimsiz dönemlerimiz var. İşte o dönemler gerçekten Türkiye'nin hamle yapması için atak yapması için önemli bir fırsat.
O fırsat penceresini biz iyi kullanırsak 2023 hedeflerine çok kolay ulaşırız. Ama fırsat pencereleri de iyi değerlendirilmezse 2023 hedefleri de zorlaşır. Bu fırsatı ben sadece ekonomik reformlar açısından söylemiyorum. Aynı zamanda siyasi reformlar açısından da önemli olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bizim ileri bir demokrasi olmamız için özgürlükler konusunda, temel haklar konusunda ve hukukun üstünlüğü konusunda gerekenleri yapmamız da son derece önemli olacak. 12 yıl hükümetimiz döneminde Türkiye bu konuda önemli adımlar attı. 2002 yılının Türkiyesi ile bugünün Türkiyesi çok çok farklı. Belki inişler çıkışlar yaşadık ama başladığımız nokta ile bugünkü nokta arasında büyük farklar var. Bugünkü nokta ile 2023 arasında da aynı büyüklükte belki daha fazla bir değişim dönüşüm Türkiye için şart. Bu konularda eksiklerimiz var. Bunları da biliyoruz. Bu eksiklerimiz için Avrupa Birliği süreci bizim çok temel bir sürecimiz. Avrupa Birliği, Türkiye'nin kendi iç reformları açısından çok önemli bir çıpa. Hele hele siyasi reformlar açısından çok çok önemli. Bütün bu alanlarda Türkiye'nin ilerleyerek devam etmesi bizim gelecek dönemde en önemli hedeflerimizden olacak."
"Macera arayışına gerek yok"
Babacan, bunun hemen yanında ekonomik reformların devamının da büyük önem teşkil ettiğini ifade ederek, "Bizim dört artı dörtlük fırsat penceresini iyi kullandığımızda bir iş gücü piyasası reformu, bir yargı reformu, bir eğitim reformu bunlar son derece önemli alanlarımız olacak" dedi.
Yine Türkiye'de pek çok sektörde rekabetin daha iyi işlemesi, yatırım ortamının iyileştirilmesinin çok önemli konuları olacağını kaydeden Babacan, Türkiye'nin enerjide dışa bağımlığının azalması, yenilenebilir enerjinin Türkiye'de çok daha kullanması, yerli enerjinin daha çok kullanılması, enerji verimliliği konusunda sanayide, konutlarda, ulaştırmada atacakları adımların temel konular olacağını söyledi.
Tasarruf oranlarının artmasının temel öncelikleri olmaya devam edeceğini dile getiren Babacan, gelecek dönemin önceliklerini sıralarken cari açığın düşürülmesi, mutlaka mali disiplinin devam etmesi ve mutlaka enflasyonun düşmeye devam etmesini temel hedefleri olarak belirlediklerini kaydetti.
Bunların sonucunda büyüme ve istihdamın artmasını hedeflediklerini belirten Babacan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Büyüme ve istihdam artsın ama bunun kaynağı son derece önemli. Bunun kaynağı daha düşük cari açık ile daha düşük enflasyon ile ve mutlaka mali disiplinle beraber bir büyüme. Bunun aksi değil. Büyüyelim varsın enflasyon artsın. Kesinlikle hayır. Büyüyelim biraz da cari açığımız artsın varsın. Kesinlikle hayır. Büyüyelim ama bütçe açığımız artsın. Yeter ki büyüyelim. Kesinlikle hayır. Bunlar bizim ekonomik yapımıza uygun yaklaşımlar değil. Burada hiç bir macera arayışına gerek yok. Türkiye'nin kendini ispat etmiş, 12 yıldır başarı ile uygulanmış ekonomik bir perspektifi var. Bu başarının temel kodları, şifreleri var. Bunları mutlaka sapasağlam yerinde tutmamız gerekiyor. Mali disiplin, bağımsız çalışan bir Merkez Bankası ve devam eden ekonomik reform süreciyle bu başarıları elde ettik. Bundan sonraki dönemin de başarı kodları tamamen aynı olacak. Şartlar değişir, dünya değişir, yeni ortama göre bazı düzenlemeler yaparsınız. Kendinizi yeni şartlara adapte edersiniz ama ana kodlar asla değişmez. Böyle bir bakış açısı ile devam ettiği sürece ülkenin önü açık, yolu açık."
- İstanbul
Son Dakika › Ekonomi › Yatırımcılar İçin Altyapı Finansman Araçlarının Geliştirilmesi Konferansı - Son Dakika
Sizin düşünceleriniz neler ?