Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Teröristler ve terör örgütleri, İslam coğrafyasının ve Müslümanların asla ve asla temsilcisi, sözcüsü değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır" dedi.
Erdoğan, Hilton Bomonti Otel'de TBMM'nin ev sahipliğinde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkeleri Parlamento Birliği (İSİPAB) 10. Konferansı'ndaki konuşmasında, şu anda DEAŞ diye bir terör örgütünün çıktığını ve İslam adına Müslüman öldürdüğünü belirterek, örgütün böyle bir yetkiyi nereden aldığını sormak gerektiğini söyledi.
İslam'ın içeriğinde olmayan ve bu şekilde Müslümanları katleden bir terör örgütünün çok açık net ortada dolaştığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"İşte Irak'ta olanlar ortada. Şu anda Irak'ın yüzde 40'ı bunların işgali altında. Aynı şekilde Suriye'de yine bir terör estiriyor. Orada da yine binlerce insan öldürülmüş vaziyette. Şimdi bizler kendimizi önce çek etmemiz lazım. Kendimizi önce sorgulamaya çekmemiz lazım. Yabancılar geliyor bombalıyor, öldürüyor. Zaten sıkıntı burada, biz niçin sorunlarımızı onlara bırakıyoruz da kendi aramızda halledemiyoruz? Niçin onlara bırakıyoruz? Sorunlarımızı kendi aramızda, bu mecliste halletmemiz lazım, onlara bırakmamamız lazım. Afganistan'daki dram, Somali'deki açlık, Libya'daki fitne... Bakın Libya bölük pörçük. Libya'nın parası mı yok? Parası da var. Ama Libya'nın parası nerede? Maalesef Libya'nın parası batıda."
Erdoğan, Libya'nın varlık içinde yokluk çektiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:
"Şu anda bölük pörçük Libya'nın üzerinde hesabı olanlar Libya'nın petrolü için, Libya'yı düşündükleri için değil. Kardeşlerim hepimiz çok çok iyi biliyoruz ki eğer istersek, eğer arzu edersek, eğer Hazreti Peygamber Aleyhissalatü Vesselam'ın bize emrettiği istikamette bir elin parmakları gibi birbirimize kenetlenir ve kardeş olmanın gereğini yerine getirirsek, bölgemizdeki tüm sorunları kolayca aşabiliriz. Bunun için gerekli güce sahibiz, bunun için yeterli akla, birikime, tecrübeye sahibiz. Buhara'da, Semerkant'ta, İsfahan'da, Bağdat'ta, Kahire, Gırnata, Kurtuba ve İstanbul'da daha nice şehrimizde tarihte kurduğumuz o parlak medeniyetleri, o barış atmosferini eğer istersek, bir ve beraber olursak yeniden inşa edebiliriz."
-"Biz gönül diliyle zaten konuşuyoruz"
"Bizim birbirimizle konuşmak için aracılara ihtiyacımız yok" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim birbirimizle konuşmak için tercümanlara ihtiyacımız yok. Biz gönül diliyle zaten konuşuyoruz. Biz aynı kıbleye dönen insanlar olarak gönül diliyle, kalp diliyle konuşabilir, aramızdaki, bölgemizdeki meselelere hatta yeryüzünde insanlığı ilgilendiren her soruna karşı ortak, etkili bir mücadele verebiliriz. İşte görüyorsunuz Müslümanlar sustuğunda, İslam dünyasının yöneticileri elleri kolları bağlı oturduğunda, her mezhep kendi taraftarının arkasında durup diğerine yapılan zulme tepkisiz kaldığında, işte o zaman devreye başkaları giriyor. İşte o zaman devreye fitneciler giriyor, devreye teröristler giriyor. Devreye modern Lawrance'lar giriyor. Suriye'de her gün altını çizerek söylüyorum, bizim özbeöz kardeşlerimiz öldürülüyor. Ama bunlarla ilgili kararları biz değil başkaları alıyor, başkaları veriyor. Suriye'nin geleceği adına burada şu salonda bulunan parlamenterler, sizlerin mensubu olduğu parlamentolar değil, başka güçler, başka gruplar, başka çevreler konuşuyor, karar veriyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milyarlarca Müslümanın arzusu, isteği, hissiyatının Birleşmiş Milletler'in ve BM Güvenlik Konseyi'nin karar mekanizmalarına etki edemediğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
"Oralarda dikkate alınmıyor. İran'la, Irak'la, Filistin'le özellikle de Suriye ile ilgili karar alınacağı zaman bu kararı İslam coğrafyası, İslam ülkeleri değil, 5 üye alıyor. Geçici üyeleri konuşmuyorum, onların zaten buraya tesir etme yetkisi yok. ya da 5 üyeden biri, alınacak doğru kararları veto edip süreci durdurabiliyor. Şimdi bugün burada ifade ediyorum, dünya 5'ten büyüktür. Kardeşlerim bu 5'in içinde bir tane İslam ülkesi var mı? Kıta olarak baktığımızda Avrupa, Asya ve Amerika kıtaları temsil ediliyor. Bunun dışında diğer kıtalardan temsilci var mı? Yok. Peki tüm dünya bu 5 üyeye teslim mi? Böyle bir adalet olabilir mi? Artık dünya, Birinci Dünya Savaşı'nın şartlarını yaşamıyor, artık farklı bir dünyadayız."
Siyasetçinin sürekli olarak hayatı güncellemek durumunda olduğuna değinen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer hayatınızı güncelleyemiyorsanız siyasetçi olamazsınız ve o ülkeyi başarıya taşıyamazsınız. Öyleyse artık bu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin reforme edilmesi şarttır. Dünyada Birleşmiş Milletler üyesi olarak 196 ülke, tamamı bu halden memnundur zannetmiyorum. Kimle konuştuysam 'haklısınız' diyorlar ama uygulamaya gelince de bakıyorsunuz emperyal, egemen güçlerin söyledikleri her an geçerli oluyor. Kardeşlerim, şu anda işte İslam İşbirliği Teşkilatı'nda 56 üyeyiz. Peki bir sözümüz orada geçiyor mu? Hayır. Peki biz ne işe yarıyoruz, bunu sormayacak mıyız? Bunu sorgulamayacak mıyız? Şu Birleşmiş Milletler'in neredeyse üçte birini İslam ülkeleri temsil ediyor. Bu alanda bir adım atmayacak mıyız? O zaman bu toplantıları yapmanın da bir anlamı kalmaz."
"Oturdular, konuştular ve dağıldılar"
Erdoğan, İranlıların, "Oturdular, konuştular ve dağıldılar" diye güzel bir sözü bulunduğunu belirterek, "Şimdi biz de oturup, konuşup, dağılacaksak bir anlamı yok ama oturup, konuşup karar alacak ve onu uygulayacaksak bu işin bir neticesi var, bunu yapmamız lazım" diye konuştu.
Küresel ve bölgesel sorunların çözümünde adil, eşitlikçi, herkesi temsil eden bir mekanizmanın oluşturulmasının artık kaçınılmaz bir hal aldığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
"Kardeşlerim, bu hakkı hiç kimse bize vermeyecek onu bilelim. Eğer gerçekten istiyorsak, bu hakkı biz kendimiz teslim alacağız. Yoksa biz oturalım, bu hakkı bize gelsinler teslim etsinler, bunu bekliyorsak daha çok bekleriz. Bu dünyada var olduğumuzu, bu dünyada adaletle muameleyi fazlasıyla hak ettiğimizi, kendi kararlarımızı kendimizin verebileceğini artık çok daha gür bir sesle bütün dünyaya ilan etmek, duyurmak zorundayız. Hiç kuşkusuz İslam dünyası yöneticileriyle, münevverleriyle, alimleriyle kendi öz eleştirisini yapmak zorundadır. Bizim öz eleştiri yapma şeklimizi, öz eleştiri metodumuzu, bu yöndeki istikameti altını çizerek söylüyorum başkaları değil, ancak hep beraber biz belirleriz, biz belirlemek zorundayız. Teröristler ve terör örgütleri, İslam coğrafyasının ve Müslümanların asla ve asla temsilcisi, sözcüsü değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır. Kim oldukları, neye hizmet ettikleri, kimin maşası oldukları bilinmeyen terör örgütü ve teröristlerin yaptıkları eylemler, kesinlikle ve kesinlikle Müslümanları bağlamaz, İslam ülkelerini bağlamaz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör ile İslam ve terörist ile Müslüman kavramlarını son derece kasıtlı biçimde yan yana kullanmanın İslam dinine yapılmış en büyük hakaret ve saldırı olduğuna vurgu yaparak, "İslam, silm kelimesinden gelmiş böyle bir kavram, böyle bir din hiçbir zaman barış dini olarak teröre müsaade etmez. Şu anda İslam ülkeleri içinde hem de Müslümanlara yönelik acımasızca katliamlar işleyen canilerin ya da İslam ülkeleri dışında cinayet işleyenlerin İslam diniyle ve Müslümanlarla uzaktan yakından alakası olamaz. Bunlar İslam'ın barış mesajını, rahmet, merhamet, şefkat duygusunu, yaradılmışların en şereflisi olan insana hürmeti tevarüs edemeyen zavallılardır" diye konuştu.
- İstanbul
Son Dakika › Güncel › İsipab 10. Konferansı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?