2 Mart 2020 tarihi itibarıyla son bir yıl içinde üçüncü defa seçime giden İsrail toplumu, sandıkların kapanmasının ardından adeta ikiye bölünmüş durumda. Yüzde 71 katılım oranıyla son yirmi yılın en yüksek seçmen katılımının sağlandığı bir yarış olarak tarihe geçen 2020 seçimleri, aynı zamanda Netanyahu liderliğindeki İsrail sağının sandık çıkış anketlerine dayalı olarak, sonucunu beklemeden zafer ilan ettikleri bir dönüm noktası oldu. İsrail solu bir yandan kesinleşmeyen sonuçlardan ümidi kesmezken diğer yandan da yenilginin bahanelerini sıralamaya başlamış durumda. Herkesin her sonuca göre pozisyon aldığı bu ortamda hükümet kurmak haricinde başka bir seçeneği konuşmayan tek cephe ise Netanyahu ve Likud safları olmuştur.
Sağ bloktaki güç toplanması
Nisan 2019 seçimleri öncesinde İsrail sağında oluşan güç bölünmesi ciddi krizlere neden oldu. İsrail ve dünya kamuoyunda "Acaba bu sefer Netanyahu gidiyor mu?" sorusunu sordurtan ve bizlere de bunun ne formülle olabileceğini tartıştıran gelişmeler, şüphesiz ki Yahudi ve Arap toplumlarının içinden geçtiği kırılgan süreçlerin İsrail hükümeti tarafından sürekli manipüle edilmesinden kaynaklanmaktaydı. Başbakan Binyamin Netanyahu'nun kişisel söylemlerinden tutalım da karşı karşıya olduğu yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarına ve oğlu Yair Netanyahu'nun sosyal medya üzerinden çıkarmış olduğu krizlere kadar pek çok popülist söylemin toplum nezdinde ve hatta İsrail sağı özelinde bile derin çatlaklara sebep olduğunu gözlemlemekteydik.
Netanyahu'nun 2019 yılı içinde gerçekleşen iki seçimde de (Nisan ve Eylül) iki temel önceliği vardı. Birincisi her ne olursa olsun hükümeti tesis etmek; ikincisi ise, bu koalisyonda mümkün mertebe, kendisine "dokunulmazlık" yasası çıkartabilecek siyasi partnerleri bir araya getirmekti. Bu iki önceliğini gerçekleştirmek için dış politikayı iç siyaset malzemesi yapması, önceki hükümetlerinde yer alan Avigdor Liberman liderliğindeki İsrail Evimiz Partisini ırkçı küçük partilerle ikame etme çabası, Liberman'dan sonra Netanyahu'ya bayrak açan Naftali Bennett ve Ayelet Shaked gibi önemli isimler Nisan 2019'da baraj altı kalırken Eylül 2019'da Knesset'e güç bela girmesi gibi önemli gelişmeler sağ bloğun tek başına koalisyon kuramamasına neden oldu. Nisan seçimlerinden önce dış politika gündeminde İran meselesi, Eylül seçimlerinden önce de Dışişleri Bakanı Yisrael Katz tarafından Türkiye'ye yöneltilen menfi söylemler açıkçası seçmen algısını pek de olumlu etkilemedi. İsrail seçmeni bir sağ hükümetin görev süresi içerisinde bir dış mesele hakkında takındığı şahin tutumu benimseyebilse de son üç erken seçimde de odak noktanın kendinde kalmasını istemiştir. İsrail toplumu nezdinde karşılığı olan şey, seçim sürecinde mevcut hükümetin stabil bir durumu bozacak şekilde topluma hedef göstermesi değil; bir dış unsurun İsrail'e karşı saldırgan tavrı ya da onu destekleyen politikalarıdır. Bu minvalde Başbakan Netanyahu'nun imdadına yetişen altın anahtar ise Trump'ın sözde barış planı olmuştur. Plan doğrultusunda Batı Şeria'yı işgal etme emelleri güden Netanyahu bu dış desteği çok etkin bir şekilde kullanarak, sağ blokta bir çekim merkezi oluşturdu. Pek tabii; Kudüs'ün İsrail'in başkenti(!) olduğunun ve Golan Tepeleri işgalinin ABD tarafından tanınması, son seçimler özelinde ise Trump ve damadı Kushner'in ortak sözde Barış Planı'nın seçim sürecindeki etkisi çok büyüktür.
Seçim sonrası anketler ve İsrail basının seçim sonrası yayınlarını incelediğimizde rahatlıkla söyleyebiliriz ki; Likud'un hırçınlaşan işgal yanlısı politikaları dindar olmayan sağ, aşırı sağ ve merkez sağ seçmenin Likud'a yönelmesini tetiklemiş durumda. Öyle ki; 2019 yılı içindeki seçimlerde adından sıkça söz ettiren Batı Şeria'daki işgalci cemaatin temsilcisi ırkçı partilerden Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) ise Netanyahu'nun gölgesinde kalarak seçim barajını dahi aşamayacak bir durumda. Bu örnek bile Likud'un sağ blok üzerinde bir vakum etkisi oluşturduğunu gösteriyor.
Likud'un Knesset'e 37 milletvekili göndermesi beklenirken İsrail Evimiz (Yisrael Beiteinu) dışındaki tüm sağ partilerin de Netanyahu'nun başbakanlığını destekleyeceklerine kesin gözüyle bakılıyor.
Güç kaybettiren kampanya
İsrail solu yıllardır parçalanmış ve sağa karşı ittifaklarla direnen bir yapıya sahipti. Bu sol muhalefet bir senelik inişli-çıkışlı İsrail siyasi hayatı boyunca, belki de son on yıldır bulamadığı ümidi, Benny Gantz ve Yair Lapid birlikteliğiyle ortaya çıkan Mavi Beyaz bloğunda bulmuş vaziyetteydi. Likud ile kafa kafaya yarışacak bir ivme sahibi olan Mavi Beyaz, hem Nisan 2019 hem de Eylül 2019 seçimlerinde parti olarak iyi bir performans ortaya koymuş fakat, sol blok içinde bir koalisyon kurma imkanı olmadığı gibi Netanyahu'nun diretmeleri yüzünden olası bir milli mutabakat hükümeti senaryosunda da yer alamamıştır. İsrail siyasetinin son bir yıl içinde geldiği bu noktaya kadar güçlü bir sol muhalefet ile sağ bloğu kilitleyen Mavi Beyaz, üçüncü seçimler öncesindeki siyasi kampanya tarzından tutalım da İsrail'in karşı karşıya kaldığı uluslararası gelişmelere yönelik "kopya" tavırları yüzünden çok ağır eleştirilere maruz kaldı. Örneğin, Likud'un Nisan ve Eylül seçimlerinden önce başvurduğu seçim yarışına "dış düşman" bularak etki etme metodunu kullanan Mavi Beyaz'a sosyal medya üzerinden tepkiler yağdı. Seçimlerden iki hafta önce Gantz'ın Twitter hesabı üzerinden paylaştığı videoda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı sadece kendisinin durduracağını ima etmesi İsrailli pek çok seçmen tarafından eleştirildi. Bir diğer önemli örnek ise, Gantz'ın Trump'ın sözde barış planı konusunda yaptığı açıklamalarla da hiç kimseye yaranamaması oldu. Netanyahu'nun bu hamleyi bir gövde gösterisine çevireceği bariz ortadayken ne plana oy kaygısı ile karşı durabilmiş ne de büsbütün kabullenebilmişti. Kampanya döneminde İngilizce ağırlıklı afiş ve video görselleri kullanan Gantz, sahil kesiminde seküler Yahudilere ve yeni göçmenlere oynasa da görülüyor ki İbranice ağırlıklı yürütülen kampanyalara bir alternatif ortaya koyamamıştır. Sandık çıkış anketleri sonucunda oluşan yenilgi tablosu doğrultusunda İşçi Partisi lideri Amir Peretz, Benny Gantz'ın yapmış olduğu seçim kampanyasını ve tutumunu eleştiren ilk lider olmuş ve "Yenilgi her zaman sahipsizdir" sözünü bir kez daha ispatlamıştır.
Gantz, Netanyahu'ya karşı en güçlü alternatif olduğu için farklı partilere mensup sol seçmenin teveccühüne mazhar olsa da, İsrail solu sağ seçmene oranla kısıtlı bir seçmen bandına sahiptir. Mavi Beyaz'ın oluşturmuş olduğu çekim kuvveti sonucu toplamda 11 milletvekiline sahip olan Yahudi sol partiler bu sefer 6-7 milletvekili bandına kadar düşmüştür. Şu durumda ise Meretz-İşçi Partisi-Gesher seçim ittifakı bu üç partinin Knesset çatısı altında temsil edilmesine ancak yetecektir.
İsrail muhalefetinin istikrarlı ve bağımsız bir diğer unsuru ve Knesset'teki üçüncü büyük parti olan Birleşik Arap Listesi, Nisan 2019'daki hatasını tekrar etmeyerek Eylül 2019 seçimlerinde olduğu gibi Ayman Odeh liderliğindeki birleşik listesini bozmamıştır. Seçmenlerin bu sefer katılım rekoru kırmasında, Arap seçmenin sandığa gitmesinin büyük payı olduğu, sandık çıkış anketlerinden de görülüyor. Siyasi duruşu gereği herhangi bir hükümette yer almayacak olsa da İsrail sağının gücünü azaltmak için kendi vekil sayısını en üst seviyede tutmaya çalışan Birleşik Liste'nin bir-iki vekil daha arttırarak 14-15 vekil ile Knesset'te temsil edilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Arap muhalefetinin seçim sonuçlarıyla ilgili bir diğer kazanımı ise Knesset'e 15 vekil gönderme hakkına sahip olması halinde Filistin asıllı milletvekili adayı İman Hatib'i başörtülü olarak meclis sıralarına taşıyacak olmasıdır.
Uzun lafı kısası, sandık çıkış anketlerine ve bu yazının kaleme alındığı sırada sayılmış olan yüzde 12-15 bandındaki oyu ele alacak olursak; İsrail bir yıl içinde gerçekleştirdiği üç erken seçimin ardından yine bir sağ hükümete teslim olacağa benziyor. 2018 yılında Netanyahu hükümetini bozarak İsrail'in art arda seçime gitmesine sebep olan Avigdor Liberman'ın 6-8 bandında çıkarması muhtemel olduğu milletvekili haricinde Binyamin Netanyahu başbakanlığında bir hükümet kurulmasına destek veren Yeni Sağ, Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Şas Partisi'nin Likud ile toplam vekil sayılarının 59-60 bandında kalması bekleniyor. Başbakan Netanyahu, hükümet kurmak için gerekli olan asgari 61 vekilin tamamına ulaşamasa da şu bir gerçektir ki; İsrail toplumunun bir dördüncü seçimi kabul etme olasılığı Birleşik Arap Listesi'nin herhangi bir hükümette yer alma olasılığından daha düşüktür. Bu sebeple Liberman'ın savunma bakanlığı ya da dışişleri bakanlığı gibi çok kritik öneme sahip bir koltuk verilerek ikna edilmesi yahut yine İsrail Evimiz ya da Mavi Beyaz bloğundan siyasi transferlerin gerçekleşmesi de Netanyahu tarafından masada tutulacak çözüm planlarından olacaktır.
Unutulmamalıdır ki, Netanyahu başbakanlığında kurulması muhtemel olan 35. hükümet, ilk icraatlarını Trump'ın sözde barış planı doğrultusunda gerçekleştirecektir. Bu minvalde İsrail sağının olası bir seçim zaferinin, tüm toplumu derinden sarsacak krizler silsilesini tetikleyeceğini de göz ardı etmememiz gerekmektedir.
[Yüksek lisansını Kudüs İbrani Üniversitesi İsrail Çalışmaları bölümünde tamamlayan Selim Han Yeniacun, Şanghay Üniversitesi Küresel Yönetişim Araştırma Merkezi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır]
Son Dakika › Güncel › 'Planlı' seçim: Netanyahu'nun Trump destekli yeni İsrail'i - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?