"Usulsüz dinleme" iddialarıyla 17'si polis 18 kişi hakkında açılan davanın sanıklardan dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbilgin ve dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı E Şube Müdürü Lokman Kırcılı, haklarındaki suçlamaların delilsiz olduğunu ve istihbari dinlemeleri kanun çerçevesinde yaptıklarını savundular.
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak'ın da arasında bulunduğu 14 sanık ile bazı müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor.
Hazır bulunan müştekiler arasında, suçlama konusu dönemde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışmanlığını yapan, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç ile Hanefi Avcı'nın avukatı Refik Ali Uçarcı da yer alıyor.
Sanıklardan Ali Arslantaş'ın Siirt Ağır Ceza Mahkemesinden görüntülü olarak bağlandığı duruşmada, Altıparmak'ın da arasında bulunduğu bazı sanıklar, avukatları hazır bulunmadığı için savunmalarını sonraki celselerde yapacaklarını bildirdiler.
Sanıklardan Hüseyin Özbilgin, savunmasında, dönemin İçişleri Bakanı'nın isteğiyle Şubat 2012'de MİT Müsteşarlığında göreve başladığını anlattı.
Buraya atanmadan önce 4 ay süreyle kendisinin ve ailesinin araştırıldığını ancak olumsuzluk bulunmadığını kaydeden Özbilgin, "Her insanın haysiyeti, şerefi, onuru namusu vardır. Bir gün önce baştacıyken, bir gün sonra casus olunmaz. Terörle mücadelede defalarca ölümle burun buruna gelmiş bir insanın hiçbir somut belge olmadan, mahkeme kararları dikkate alınmadan müfettiş raporuyla suçlanması haksızlıktır. Ben casusluk suçu işlemektense ölmeyi tercih ederim" diye konuştu.
Masumluğuna ilişkin "en küçük tereddüt olmadığını" söyleyen Özbilgin, şöyle devam etti:
"Musa Anter öldürüldüğünde, o bölgede terörden sorumlu ekip amiriydim. Olay yerine ilk gittiğimde, karanlık içinde bir şahsın yattığını, yakında genç birinin can çekiştiğini gördüm. Ambulans çağırdık. Daha sonra ölenin Musa Anter, yaralının Orhan Miroğlu olduğunu öğrendik. Bunu şunun için arz ediyorum: Orhan Miroğlu geçen yıl yazdığı kitapta bunu anlatıyor, 'Ben hayatımı bir polis memurunun gayretlerine borçluyum' diyor. Daha sonra köşesinde yazdı, televizyonda da ağlayarak anlattı. Ben bu gayret içindeyken bazı arkadaşlarımız maalesef, 'Bırak, ölürse ölsün, en iyi Kürt ölü Kürt'tür' demişlerdi. Üzüldüğüm şudur, bu sözü kullananların bir kısmı bugün çok etkili yerlerde, biz ise sizin karşınızdayız.
Kanunları yerine getirmek suçsa herkes suç işliyor. Meslek hayatım boyunca, hukuka aykırı hiçbir eylemde olmadım. Hakkımda iddia edilenleri işlemiş olsaydım, MİT'in bunu tespit etmesi gerekirdi. MİT'teki görevime, suç işlediğim iddia edilen tarihten sonra başladım. Yapılan tüm işlemler hakim kararıyla ilgili mevzuat ve kanun çerçevesinde yerine getirilmiştir."
Mahkeme Başkanı Hüseyin Karamanoğlu'nun, "İstihbari dinleme taleplerini imzalarken, personelinize gerekçesini sormaz mısınız" demesi üzerine Özbilgin, "Orada yazıyordur, (gerekçeyi) ayrıca anlatmazlar. İstihbari bir konudur. Ayrıca o tarih itibarıyla da vekaleten bakıyordum" dedi.
Müştekilerden Ali Kılıç'ın avukatı Ergün Özer'in, "Amir olarak telefon dinlenmesi konusundaki talebin içeriği konusunda delil olup olmadığını araştırmaz mısınız? Sadece havale memuru gibi imza mı atarsınız" sorusunu Özbilgin, "İki tür dinleme var. Adli dinlemelerde, suç oluştuktan sonra dinlemeye başlanır. İstihbari dinlemede herhangi bir suç isnadı yoktur. Sadece olayın doğruluğu veya yanlışlığı vardır. Zaten istihbari dinlemenin özü gizli olmasıdır. Herhangi bir suçlama yoktur. Eğer iddia edilen konu doğruysa adli birimlere havale edilir. Delil olup olmadığını soran sıralı amirler vardır. Ben, teknik şubeden sorumlu olduğum için sormam. Sıralı amirlerden gelen bilgiler doğru kabul edilir" sözleriyle yanıtladı.
-"Çalışmalarımız yasaya uygun"
Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı E Şube Müdürü Lokman Kırcılı ise "suçlamaların delilsiz olduğunu" ileri sürdü. Kırcılı, şunları kaydetti:
"Sadece müfettiş raporlarının delil olarak sunulması, garip oldu. Basın önünde, kamuoyu önünde, emir ve talimatla hazırlanan müfettiş raporları hukuksuzdur. Bunların dosyadan çıkarılmasını istiyorum. Bütün çalışmalarımız yasaya uygundur. Bu soruşturma tamamen Anayasa'ya aykırıdır. İdarenin, mahkeme kararının hukukiliğini denetleme yetkisi yoktur. Davanın Anayasa'ya aykırılığının zamanla anlaşılacağına inanıyorum. Hiçbir delil olmadan bu kadar ağır ithamlar üzücüdür. Suçlanmanın bu kadar kolay olabileceğini bilmiyordum. Neticede dinlediğimiz kişilerin hiçbirini tanımıyoruz, hiçbiriyle husumetimiz yok. Yasa içinde yaptığımız kayıtlar, yasal süresinde imha edilmiş. Bilgi alma amaçlı istihbari dinleme yapıyorsunuz, suç varsa adli birimlere intikal ettiriyorsunuz. Bu tamamen gizli bir faaliyet olduğu halde, dinlenen şahısların listeleri çarşaf çarşaf yayınladı. Esas mağduriyeti, o zaman yaşadılar."
Kırcılı, Başkan Karamanoğlu'nun "Müştekilerden Yonca Verdioğlu Şık hakkında ne bilgi buldunuz da 21 ay boyunca dinleme talep ettiniz" sorusu üzerine, "İstihbarat uzun ve zor süreç. Neticede dinlenenler her şeyi açık açık telefonda paylaşmıyor. Geçmişte hiçbir ses alamadığım bir telefondan 2 yıl sonra ses aldığım olmuştur. Dinlemenin uzun ya da kısa olması kriter değil. Bazen bu süreç uzun olabilir. Sürenin uzunluğunun bir anlamı yok aslında. Bazen bir, bazen üç ayda çözersiniz, bazen bir-iki yıl sürer" ifadelerini kullandı.
"İstihbarat konusunda Türkiye'nin en iyi uzmanlarından olduğunu" savunan Kırcılı, "bir kişinin örgütsel faaliyetinin ilk anda görülemeyebileceğini" söyledi.
"Maltepe Belediye Başkanı Kılıç ile CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun danışmanı Recep Cengiz'in terör örgütleriyle ne gibi bağlantıları olabileceğini düşündünüz? Kim olduklarını dinleme öncesi bilmiyor muydunuz" sorusu üzerine Kırcılı, "Bilmiyoruz. Bugün kırsalda dinlediğiniz PKK'lı adam da 'Ben HDP'liyim' der. 'Şunu niye dinlediniz' diye bir şey yok" dedi.
Bu kişilerin dinlenmelerine ilişkin bilgilerin arşive girilmemesinin "şahısların haklarının çiğnenmemesine yönelik olduğunu" savunan Kırcılı, "Arşive, ancak somutlaştırdığımız, delillendirdiğimiz çalışmaların sonucunu giriyoruz. Her şeyi arşive girersek, bir sürü masum insanın suçlanması sonucu çıkacaktır" diye konuştu.
Kırcılı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde çalışma ofisinde dinleme cihazı bulunmasının ardından MİT yetkilileriyle toplantı yaptıklarını, bunun ardından Başbakanlıkta görev yapan polisi de istihbarat amaçlı dinlediklerini aktardı.
"Niye 'Böcek soruşturması' kapsamında dinlendiğini belirtmediniz de suç örgütü kapsamında dinlendiğini yazdınız" sorusu üzerine Kırcılı, "Şu anda hatırlamıyorum. Bunların bazıları, Böcek Soruşturması'nda gözaltına alınanlar da olabilir. Bazılarını böcek için dinledik, bazılarının da suç örgütleriyle bağlantı şüphesinden dinledik" yanıtını verdi.
Kırcılı, CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal'ın oğlu Erkan Bülent Haberal'ın "Türk İntikam Birliği Tugayı" ile ilgili neden dinlendiğini anlatırken, "Bize detaylı ihbar gelmişti. Analiz çalışmasında belli bir inandırıcılığını gördük" dedi.
"Boşu boşuna dinleme yapmadıklarını" söyleyen Kırcılı, yaptıkları dinlemelerle birçok eylemi aydınlattıklarını kaydetti.
Müştekilerden Ali Kılıç'ın avukatı Özer'in, "Sanıkları dinleyince dehşete kapıldım. Hukuk devletinde yaşadığımızı sanıyordum. Bir ihbar yazısıyla önüne gelen herkes, hiçbir çalışma yapılmadan dinlenir mi" sorusunun ardından Kırcılı, "Bu kadar kolay dinlenmiyorlar. Bir istihbari bilgi aldığınız zaman, analiz çalışması yapıyor, verileri karşılaştırıyorsanız. Verilen inandırıcı geliyorsa istihbari dinlemeye karar veriliyor. Sonra hakime kadar uzanan bir süreç var. Bunun her aşamasında talep geri dönebilir" diye konuştu.
Duruşmada daha sonra diğer sanıkların savunmalarına geçildi.
Son Dakika › Güncel › Usulsüz Dinleme' Davası - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?