AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun karavandaki fotoğrafını dikkat çekici bir halkla ilişkiler faaliyeti olarak değerlendirdiğini belirterek, "Daha önceki yürüyüşle bir bağlantı kurulup önümüzdeki kurultaya dönük de bir algı düzenlemesi aslında." dedi.
Ünal, AK Parti Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Mahir Ünal, bir gazetecinin, Kılıçdaroğlu'nun Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki amacıyla Ankara'dan İstanbul'a yaptığı yürüyüş sırasında karavanda çekilen atletli fotoğrafına ilişkin dün akşam bir TV programında yaptığı açıklamaları nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, "Dikkat çekici bir halkla ilişkiler faaliyeti olarak değerlendiriyorum. Daha önceki yürüyüşle bir bağlantı kurulup önümüzdeki kurultaya dönük de bir algı düzenlemesi aslında. Dolayısıyla dikkat çekici bir halkla ilişkiler faaliyeti ama başarılı bir halkla ilişkiler faaliyeti olarak görmüyorum. Çünkü adalet kurultayını bundan sonraki süreçte atlet kurultayıyla özdeşleştirmek de sanırım başarılı olmayan bir halkla ilişkiler faaliyetidir." ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun atletle oturmasında herhangi bir sakıncanın olmadığını dile getiren Ünal, şöyle devam etti:
"Burada sakınca olarak gördüğümüz şey şudur; Bir siyasetçinin atletle fotoğraf çektirmesi başka bir şeydir. Bu vatandaştan, halktan birisi olmak demek değildir. Vatandaştan halktan birisi olmak demek, öncelikli olarak halkın yer sofrasına diz kırıp oturabilmektir. Ayakkabıyla eve girmek demek değildir. Yoksa atletle otururken 'Haberim yokmuş gibi çek' kıvamında bir poz vermenin bir tasarım olduğunu ve bu tasarımdan dolayı duyulan rahatsızlığın farklı kesimler tarafından dile getirilmesidir."
Ünal, bu tartışmanın uzatılmasından yana olmadıklarını da belirterek, Kılıçdaroğlu'nun kullandığı dil ve Türkiye'ye dönük ifadelerinin kendilerini hayal kırıklığına uğrattığını söyledi. Ünal şöyle konuştu:
"Eğer, siz devletin bir hukuki tasarrufunu rehin almak olarak değerlendiriyorsanız ve HDP'nin, PKK'nın diliyle konuşuyorsanız, Selahattin Demirtaş size sorulduğunda bu durumla ilgili verdiğiniz cevap Selahattin Demirtaş'ın bu süreçte bir ses efekti olduğunu göz ardı edip, aslında o ses efektinin arkasındaki asıl sesin Kandil olduğunu ve Kandil'den gelen sese cevap verir gibi cevap veriyorsanız, burada bir sorun var demektir. Eğer, Selahattin Demirtaş kendi sesiyle, kendi siyasetiyle, kendi iradesiyle konuşsaydı zaten bugün HDP'nin bu durumda olması söz konusu değildi. Siz bir taraftan Kandil'in sesiyle konuşacaksınız sonra hukuk devleti bunun gereğini yaptığında buradan başka anlamlar çıkaracaksınız."
Ünal, Kandil'in CHP'ye duyduyu bu ilgiye ana muhalefet partisinin cevap vermesi gerektiğini ifade etti.
Erdoğan Akhanlı'nın İspanya'da gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılması
Kırmızı Bülten ile aranan T-HKPC terör örgütü üyesi Erdoğan Akhanlı'nın İspanya'da gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılması, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in bu konuya ilişkin açıklamaları ve son dönemde Almanya ile yaşanan krize ilişkin değerlendirmesi sorulan Ünal, Akhanlı'nın bir "adi suçlu" olduğunu söyledi. Akhanlı'nın 2013 yılından itibaren kırmızı bültenle arandığını ve 2017'de İspanya'da gözaltına alındığını anımsatan Ünal, şunları söyledi:
"Bakıyorsunuz ki Sayın Merkel'in açıklamasıyla birlikte İnterpol, ilgili şahsı serbest bırakıyor. Açık kaynaklardan alınan bilgiye göre serbest bırakıyor. Burada sorulması gereken soru şu; Türkiye'nin bir adi suçluyla ilgili Interpol'e Kırmızı Bülten ile aranması yönünde talepte bulunması ve Interpol'ün de bu talebi değerlendirmesi son derece normal. Burada anormal olan, Merkel'in açıklamasından sonra Interpol'ün ilgili şahsı serbest bırakmasıdır. Dolayısıyla burada meselenin ne Türkiye ile ne de Almanya ile bir ilgisi yok. Burada konuşulması gereken Merkel'in açıklamasıyla İnterpol'ün bu tasarrufta bulunmuş olmasıdır."
Almanya ve Alman halkıyla bir sorun yaşamadıklarını vurgulayan Ünal, iki ülke arasında 200 yıllık bir ilişki süreci olduğunu dile getirdi.
Ünal, Almanya ile ilişkilerin gerilmesini ve oradaki vatandaşların herhangi bir şekilde bu gerilimden dolayı sıkıntı yaşamasını istemediklerini belirten Ünal, "Bugün eğer Alman siyasetçiler, Erdoğan, Türkiye karşıtlığını kendi iç siyasetlerinin bir malzemesi haline getiriyorlarsa ve bunun üzerinden de bir gerilim inşa ediyorlarsa ve buna karşılık da Türkiye kendisini savunma babında birkaç şey söylüyorsa bunun da yadırganmaması gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
İki ülke ilişkilerinde öne çıkan olaylarla ilgili son iki yılı kapsayan kronoloji çalışması yaptırdığını anlatan Ünal, bu çalışmada Almanya'dan Türkiye'ye yönelik 50'nin üzerinde konunun yer aldığını aktardı.
Ünal, bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Türk pasaportu taşıyan ve oy kullanacak vatandaşlara yönelik sadece, "Bu Türkiye karşıtlığına karşı sessiz kalmayın ve Türkiye karşıtlığını kendi iç siyaset malzemesi haline getiren siyasetçilere sandıkta ders verin." ifadesini kullandığını anımsattı.
Bu açıklamada da son derece demokratik, siyasete ve seçime dönük bir dil kullanıldığını ifade eden Ünal, "Bunun üzerinden Türkiye bu kadar saldırıyı her şeyden önce hak etmiyor." dedi.
"Bunun FETÖ'cü bir darbe girişimi olduğunu CHP benimsedi"
Ünal, bir gazetecinin, CHP sözcülerinin özellikle son dönemde 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili "öngörülen ama önlenemeyen darbe" gibi ifadeleri sıklıkla kullandıklarını hatırlatması üzerine de 15 Temmuz'un hemen ardından "tiyatro, kontrolü darbe" gibi söylemlerin CHP'nin dilinde "öngörülen fakat önlenmeyen darbe" şeklinde evrildiğini belirtti.
Ünal, şunları kaydetti:
"Aslında CHP'de gelişme var. Bunun bir darbe olduğunu öncelikle Cumhuriyet Halk Partisi kabullendi. Bunun FETÖ'cü bir darbe girişimi olduğunu CHP benimsedi. Bu açıdan bakıldığında bir gelişme bu. Ben buradan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na ve CHP'sine şunu söylemek istiyorum; 17-25 Aralık 2013'ten sonra bu ülkede devlet, paralel devlet yapılanması olarak isimlendirilen Fetullahçı Terör Örgütü ile ciddi bir mücadeleye girişmiştir."
Türkiye'nin 15 Temmuz gibi ciddi bir işgal girişiminden sonra bunu bertaraf etmek için ciddi bir çaba, emek, mesai ve zaman harcadığına vurgu yapan Ünal, hakim ve savcıların da bu süreçte büyük bir özveriyle darbe sonrası ortaya çıkan binlerce sanıklı bir davayı adil bir şekilde sürdürmenin mücadelesini verdiklerini hatırlattı.
Ana muhalefet partisinin hakim ve savcılarla uğraştığını belirten Ünal, onların meslek onuruna, meslek haysiyetine dönük, onları talimat almakla suçlayacak kadar ağır ithamlarda bulunulduğuna işaret etti. Ünal, şöyle dedi:
"Türkiye'nin güvenliği söz konusu olduğunda siyaset bir kenara bırakılır. AK Parti hiçbir şekilde Türkiye'nin güvenliği söz konusu olduğunda kendi siyasetini öne çıkarmaz. Dolayısıyla burada aslolan Türkiye'nin 15 Temmuz ile hesaplaşmasıdır. Türk yargısının 15 Temmuz ile hesaplaşması, FETÖ'yü ve FETÖ'cüleri yargılamasıdır. Bu yargılamayı hakimlerimiz, savcılarımız gerektiği gibi yaparken, neden ısrarla ana muhalefet partisi hakimlerimizin, savcılarımızın 'siyasetten talimat aldığı' gibi absürt bir iddiayı sürekli ortaya atıyor? Neden ana muhalefet partisi ısrarla 'Efendim gerçek darbeciler yargılanmıyor.' gibi bir iddiayı ortaya atıyor? Gerçek darbeciler yargılanıyor. 15 Temmuz gecesi bunlar suçüstü yakalandılar ve şu anda Türk yargısına hesap veriyorlar. Dolasıyla hiçbir şekilde lütfen kimse kimsenin kafasını karıştırmaya çalışmasın. Bu tehdit görüldüğü andan itibaren, bu sivil toplum örgütü görünümlü yapının maskesi düşüp paralel devlet yapılanması ortaya çıktığı andan itibaren AK Parti değil devlet bu yapıyla mücadele etmeye başlamıştır. Devlet bu yapıyla mücadele etmeye başladıktan sonra tuhaf bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'si bu yapıya kalkan olmuştur. Bizim söylediğimiz budur."
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › AK Parti Mkyk Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?