Başbakan Binali Yıldırım, "Ekonomimizde mutlaka bir hasar oluştu ama hasarın boyutu hakkında fikriniz olsun diye söylüyorum, Rusya ile uçak krizi yaşadığımız zaman, bizim ekonomik göstergelerimizde ne kadar oynama olduysa bu darbe girişimindeki oynama da o kadar oldu." dedi.
Başbakan Yıldırım, Bloomberg News'te katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin kuruluşlar açısından maliyetine ilişkin soru üzerine Yıldırım, "Bunun iki maliyeti var. Bir, manevi ve moral maliyeti. Bunun değeri yok. Bunun değerini ölçemeyiz. Parayla ölçülecek bir değer değil. Ancak bunu, Türk milleti kuvvetli bir millettir, inançlı bir millettir, kısa sürede bu darbenin oluşturduğu zihinsel moral değerlerdeki tahribatı hızlı bir şekilde atlatacak." karşılığını verdi.
Yıldırım, "Darbe günü de darbe sonrası da meydanlar hala dopdolu hiç kimse ayrılmıyor. Nitekim darbe günü de darbe sonrası da meydanlar hala dopdolu, hiç kimse ayrılmıyor, ülkeye sahip çıkıyor, devlete sahip çıkıyor. Böyle bir milletin bir vatandaşı, ferdi olduğum için de büyük bir gurur duyuyorum. Bu darbe girişiminin gerçek kahramanı Türk milletidir, Türk medyasıdır. Bunu bir kenara koyalım." ifadesini kullandı.
Darbe girişiminin Türk ekonomisine verdiği zarara işaret eden Yıldırım, Türkiye'nin kredi notunu düşüren S&P'yi eleştirerek, "Nitekim Standard&Poor's hemen not düşürdü. Bence orada da çok etik davranmadılar. Böyle bir fırsatçılık yaptılar. Biz büyük bir darbeyi defetmiş bir milletiz. Demokrasiyi ayakta tutmak için mücadele vermişiz. Bu tip değerlendirme kuruluşlarının aceleci davranmayıp, durumu iyice gördükten sonra hareket etmelerini beklerdik. Bu durum doğrusu bizi üzdü. Bunu söylemek isterim." diye konuştu.
"İdeolojik veya siyasi bir karar"
"Türk ekonomisinin bunu hak etmediğini, göstergelere bakıldığında, Avrupa ülkelerinin, borcunun Türkiye'nin borcundan fazla olduğunun görüleceğine" dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:
"Yani gayri safi milli hasılaya göre oranladığımız zaman, Türkiye'nin gayri safi milli hasılaya göre borcu yüzde 30-32 civarında. Avrupa Birliği'nde bu, yüzde 116, OECD'de yüzde 93 civarında. Avrupa Birliği'nde, Maastricht kriterlerini tutturan ülke neredeyse kalmadı ama Türkiye, 2009 küresel krizinden beri çok güzel bir performans gösteriyor. Bankacılık sistemi çok sağlam, sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 15,5. Yani yüzde 8'in neredeyse iki katı. Bütün bunları dikkate aldığımızda Türkiye'nin notunu düşürecek ne var? Bu bilimsel değil. Ekonomik verilere dayalı bir karar değil. İdeolojik veya siyasi bir karar olduğu konusunda hiç tereddütümüz yok."
Yıldırım, darbe girişiminin Türk ekonomisine verdiği zarara ilişkin tespit çalışması yapıldığına dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:
"Ekonomimizde mutlaka bir hasar oluştu ama hasarın boyutu hakkında fikriniz olsun diye söylüyorum, Rusya ile uçak krizi yaşadığımız zaman, bizim ekonomik göstergelerimizde ne kadar oynama olduysa bu darbe girişimindeki oynama da o kadar oldu. Dolayısıyla öyle ekonomiyi altüst edecek, bütün değerleri altüst edecek bir değişim yaşamadık. Hafif borsada düşüş, kurda hafif bir yukarıya doğru hareketlenme var. Faizde de politika faizinde de çok hafif bir kıpırdanma var. Ama bunlar geçici. Bunlar zannediyorum önümüzdeki günlerde normal seyrine gelecektir."
"Her şey sakin, herkes işinde gücünde çalışıyor"
"Bakın bir ülkede darbe oluyor. Normal şartlarda insanların paralarını çekmeleri lazım. Türkiye'de ne oldu? Millet, vatandaş elindeki dövizi götürdü bankaya yatırdı." diyen Yıldırım, darbeden sonraki üç günde, 8 milyar dolar dövizin bozdurularak, bankalara yatırıldığına işaret etti.
Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"ATM'lerde, bankalarda, orada burada hiç öyle panik olmadı, kuyruk olmadı. 'Para vardı, yoktu, öyle Yunanistan'daki gibi ATM'ler kapatıldı, ödeme sınırları getirildi...' gibi hiçbir şey yok. Her şey sakin, herkes işinde gücünde çalışıyor. Dükkanını açtı, ticaretini yapıyor. Darbe işi tamamen bizim devletimizin, milletimizin dirayetiyle 8-10 saatte def ettiğimiz bir meseledir. Ama şehitlerimiz var, kan dökülmüştür. Uçaklardan, helikopterlerden bomba atılmıştır, mermiler atılmıştır. Tanklar insanların üzerinden geçmiştir, onları ezmiştir. Bunlar unutulmayacak. Bunlar bizi derinden yaralayan şeylerdir. Milletin verdiği paralarla, vergilerle alınan silahları, milletin üzerine çeviren, onları bu bombalarla, mermilerle, silahlarla öldüren, şehit edenler Türk değildir. Bu ülkeyi seven insanlar değildir. Bunlar küresel bir terör örgütünün birer militanıdır. Bunlar asker de değildir. Bunlar asker elbisesi içine sığınmış terörist canilerdir. Bunun böyle bilinmesi lazım. Askerlerimiz, silahlı kuvvetlerimizin vatansever, yurtsever subayları, askerleri bu işin dışındadır."
"Bütün bunlara rağmen Türkiye ekonomisi güçlü"
"Darbe girişiminin Türkiye ekonomisini baskılayacağını ya da cari açığın genişleyeceğini düşünüp düşünmediği" sorulan Yıldırım, 2016 Ocak'tan, darbe girişiminin olduğu 15 Temmuz tarihine kadar Türk ekonomisinin dünyanın en fazla büyüme sağlayan, ilk 5 ekonomisi arasında yer aldığına işaret etti.
Büyümenin iyi gittiğini, cari açığın azaldığını, bütçenin fazla verdiğini, yatırımlarda hiçbir kısıntının bulunmadığını anlatan Yıldırım, büyük projelerin teker teker devreye girdiğine değindi.
Yıldırım, dünyadaki ekonomik daralmaya, dünya ticaretinin küçülmesine rağmen Türkiye'de bu gelişmelerin yaşandığını vurgulayarak, "Üstelik de Türkiye'nin her tarafında savaş var. Bütün bunlara rağmen Türkiye ekonomisi bu kadar güçlü." dedi.
Son bir yılda, 1 milyon 100 bin insana iş bulduklarını, 2009 krizinden beri iş buldukları vatandaş sayısının 7 milyonun üzerinde olduğunun altını çizen Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bütün bunlar çok güzel giderken, hiç beklemediğimiz, hiç ummadığımız bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık. Bunun tabii ki olumsuz yanları var. Dünyada yabancı yatırımcıların kafası karıştı, 'Türkiye'de güvenlik, istikrar sürdürülebilir mi, sürdürülemez mi? Buraya yatırım yapalım mı, yapmayalım mı' diye der demez insanlar düşünecek. Bunu yok farz edemeyiz.
Oldu ama biz şunu söylüyoruz küresel yatırımcılara, 'Bu geldi geçti ve milli irade, halkın iradesi, bu darbecileri yok etti.' Türkiye'de artık hayat normale dönmüştür. Uzun vadeli yatırımlarınızı yapmaya devam edin. Biz önünüzdeki engelleri kaldırıyoruz. Yatırımcının önüne adeta turkuaz halı seriyoruz. Her türlü vergi kolaylığı var. Her türlü yatırım indirimi var. Stratejik yatırım mesela, katma değeri yüksek, akıl teri daha fazla olan alın terine göre yatırımlara öncelik veriyoruz ve onlara çok büyük destekler sağlıyoruz. Bütün bunları dikkate alarak yatırımcıların orta ve uzun vadede gerçek ekonomiye, yani portföy yatırımı değil de kısa vadeli bonoydu, tahvildi, hisse senediydi... Bunlar değil de gerçek ekonomiye yatırım yapmalarını sağlayacak çok güzel tedbirler alıyoruz."
"26 Temmuz'da 3. Boğaz Köprüsü'nü hizmete alacağız"
Başbakan Yıldırım, üç paket halinde planladıkları tedbirlerden birincisinin Meclisten çıktığını ve yürürlüğe girdiğini aktaran Yıldırım, bu kapsamda şirket kurmanın kolaylaştırıldığını, şirket kurma esnasındaki maliyetlerin düşürüldüğünü, teminatların sadece gayrimenkul değil, menkul kıymetlerin de teminat olarak gösterilmesinin yolunun açıldığını belirtti.
Doğu'daki bölgelere yatırım yapılacaksa 5 yıl süreyle 10 yıl süreyle, vergi yükümlülükleri, sigorta sosyal güvenlik primleri gibi yükümlülüklerden muaf tutulduğunu, diğer taraftan da büyük yatırımlara hız kesmeden devam edildiğini dile getiren Yıldırım, 30 Haziran'da Osmangazi Köprüsü'nü açtıklarını, 26 Temmuz'da 3. Boğaz Köprüsü'nü hizmete alacaklarını bildirdi.
Dünyanın en büyük havaalanının ilk etabını 2018'in başında, boğazı denizin altından geçen Avrasya Tüneli'ni 20 Aralık'ta hizmete alacaklarını vurgulayan Yıldırım, 2016'da da dünyanın en uzun köprüsü Çanakkale Köprüsü'nün temelini atacaklarını söyledi.
"Türkiye her şeye rağmen yatırımlarına hız kesmeden devam edecek. Çünkü Türkiye 2009 küresel krizini yatırımları arttırarak aşan bir ülke oldu." diyen Yıldırım, yatırımları kısmadıklarına işaret etti.
Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Bizim tek problemimiz var, tasarruflarımız istediğimiz seviyede değil. Yani tasarruf oranı yüzde 15 civarında. Halbuki bunun yüzde 20 civarında olması lazım. Bunu da bugünden yarına halledemeyiz. Ne yapacağız, daha fazla yatırım yapacağız, daha fazla üreteceğiz. Milli geliri daha fazla büyüteceğiz. Daha fazla insana iş bulacağız. Böylece tasarruf oranımızı da arttıracağız. Ama cari açıktaki emniyetli durumumuz çok düşük. Cari açığımız olması bize yatırım için bir alan açıyor. Yatırım için alan açması demek, ekonominin canlanması demek. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracatı artırmak. Planımız bu. Yani gerçek ekonomiye yönelmek.
Bizim başka ülkelere kıyas ettiğimiz zaman bizim cari açığımız, çok çok emniyetli bir seviyede. Dolayısıyla bu alanda yatırım yapmak demek ne demek? Ekonomiyi hareketlendirmek demek. Ekonomiyi hareketlendirince de büyüme demektir. Büyümenin kalitesi de önemli. Tüketimle büyüme değil, üreterek büyüme. Dolayısıyla yatırımı önemsiyoruz. Yatırım aynı zamanda üretime dönüşüyor. Üretim, ticarete dönüşüyor. Ticaret de milli gelirin, pastanın büyümesine dönüşüyor. Planımız, bu kadar basit. Herkesin anlayabileceği bir plan."
Yıldırım, bunları yaparken mali disiplinden taviz verilmeyeceğinin altını çizdi.
Bankaların, kredilendirmedeki kriterlerinden taviz vermeyeceklerini ancak ekonominin büyütülmesine yönelik kredilendirme anlayışına geçeceklerini belirten Yıldırım, "Gerekirse öncelikli alanlarda yatırımlar için özel faizler uygulanacak, farkını da devlet kredi garanti fonundan karşılayacak. Yani bankacılık sistemi, Türkiye'de, dünyanın bir çok ülkesinden daha ileri durumda." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, şunları kaydetti:
"Diyelim ki Türkiye ekonomisinde kriz oldu, darbeden sonra efendim uyarılar geliyor; daha dün Odea Bank sermaye arttırımı talebinde bulundu, 1 milyar lira. Türk özel sektörü, dünyanın her tarafından kredi alabiliyor. Darbeden sonra iki firmamız borçlanma yaptılar. 200 milyon TL'lik bir tahvil ihracatı yaptılar. Bunun yüzde 40'ını yabancılar aldı. Daha önceki tahvil ihracatında bu firmanın, vade 3 yıldı, şimdi 4 yıl geldi. Niye? Çünkü 200 milyona 500 milyon talep geldi. Dolayısıyla bunu başka bir firmamız, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'ndan daha yeni 50 milyon Avroluk bir kredi temin etti. Yani bu şunu gösteriyor, Türk ekonomisine olan güven devam ediyor. Ekonomi üzerinde oluşturulmaya çalışılan tereddütleri biz çok da iyi niyetli görmüyoruz. Bu tip manipülasyonlarla Türk ekonomisini bozmaya bunların gücü yetmez. Çünkü, bu ülkeye sahip çıkan büyük bir millet var. Bunu bu darbe girişiminde de gördük."
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › Başbakan Yıldırım: (2) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?