Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ Hakkındaki İddianame - Son Dakika

Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ Hakkındaki İddianame

15.02.2012 19:52
Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ Hakkındaki İddianame

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkındaki iddianamede, Başbuğ'un, ikinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanıklarından CHP milletvekili Mustafa Balbay ile yaptığı görüşmedeki beyanlarına yer verilerek, "İlker Başbuğ'un bağlı"...

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkındaki iddianamede, Başbuğ'un, ikinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanıklarından CHP milletvekili Mustafa Balbay ile yaptığı görüşmedeki beyanlarına yer verilerek, "İlker Başbuğ'un bağlı bulunduğu kurumu zor durumda bırakan bir bilgi sızması neticesinde ortaya çıkan durum karşısında kurumun menfaatlerini savunmaması, Mustafa Balbay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik görüşmenin başında dile getirdiği hususların, şüphelinin örgütsel ilişki ve irtibatının bir sonucu olduğu anlaşılmıştır" denildi.

Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız tarafından hazırlanan iddianamede, "Ergenekon silahlı terör örgütü" soruşturması kapsamında hakkında işlem yapılan Ufuk Akkaya'dan ele geçirilen harddiskte bulunan "Bilgi notu Dursun Çiçek" adlı belge ile Donanma Komutanlığından elde edilen "PROJE" adlı belgenin içerikleri hatırlatıldı.

İddianamede, "İrticayla Mücadele Eylem Planında yer alan ve Ergenekon silahlı terör örgütü soruşturmalarını itibarsızlaştırmayı hedefleyen hususlar ve PROJE isimli belgede bu yöndeki çalışmalarda emekli personelin doğrudan yer almamasını belirtir ibarelerden hareketle, bu tür faaliyetlerde emeklilerden ziyade görevde bulunan bazı kişilerin yer almasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda yapılan incelemelerde, şüphelinin soruşturma ve kovuşturma aşamalarında devam eden dosyalar ile ilgili kamuoyunda önemli yer tutan açıklamaları olduğu, bu açıklamaların yazılı ve görsel basında uzun süre tartışıldığı ve psikolojik harekat bağlamında güçlü bir etkiye sahip olduğu belirlenmiştir" denildi.

-Başbuğ'un basın toplantısındaki beyanları-

İlker Başbuğ'un 29 Nisan 2009'da yaptığı basın toplantısında, " Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat", "Ergenekon silahlı terör örgütü" soruşturmaları ve

"Oramiral Özden Örnek'in günlükleri" konusundaki beyanlarına yer verilen iddianamede, Başbuğ'un savcılık ifadesinde bu konuda, "29 Nisan 2009'da karargahta yapmış olduğum basın toplantısında lav silahlarıyla ilgili söylediğim şudur; 5 boş lav silahının neden gömülmüş olduğunu sordum. Brifingimin tümüne bakıldığında, daha sonra orada dolu bulunan lav da var. Galiba 25 tane diye söyledim. Açıklamayı tamamen kendi inisiyatifimle yaptım. Boş lav silahları için

'boru' tabirini kullandığım doğrudur. Benim brifingdeki açıklamalarım kötü amaçlı değildir. Herhangi bir şekilde kara propaganda amaçlı bir hareket içerisinde olmadım. Ben burada komutan olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini koruma refleksi içerisinde bu açıklamaları yaptım... Bu olay adli yargıya intikal ettiğinde bütün komutanlıklara soruldu. Ele geçtiği söylenen silah veya mühimmatın onlara ait olup olmadığı araştırıldı. Silahla ilgili bize ait olmadığı bildirildi. Onun için 45 adet silahın bize ait olmadığı belirtildi. Mühimmatla ilgili de açıklarının olmadığı söylendi. Ben bu raporlara istinaden bu şekilde beyanda bulundum" dediğine yer verildi.

Başbuğ'un 26 Haziran 2009 tarihli basın toplantısındaki "İrticayla Mücadele Eylem Planı" ile ilgili beyanlarına da yer verilen iddianamede, bu açıklamanın ardından söz konusu belgenin aslının savcılığa gönderildiği ve altındaki imzanın Dursun Çiçek'e ait olduğunun belirlendiği kaydedildi.

İlker Başbuğ'un 17 Aralık 2009'da Trabzon'daki Oruç Reis firkateyninde düzenlenen basın toplantısı ile bazı gazetelere verdiği röportaj ve katıldığı televizyon programlarındaki beyanlarına da yer verilen iddianamede, "Ergenekon" soruşturması kapsamında diğer bazı şüphelilerden ele geçirilen bir kısım belgelerin içerikleri de anlatıldı.

İkinci "Ergenekon" davasının sanıkları arasında bulunan CHP milletvekili Mustafa Balbay'a ait günlüklerde de Başbuğ ile Genelkurmay ikinci başkanı olduğu dönemde görüşmelerinin olduğunu gösterir bilgilerin bulunduğu belirtilen iddianamede, şöyle denildi:

"Şüphelinin, Mustafa Balbay ile görüşmelerinin olduğunu 5 Ocak 2012 tarihli savcılık ifadesinde doğruladığı, 9 Ocak 2004 tarihli görüşmenin, Mustafa Balbay'ın 'Köşk zirvesinin sonuçları' başlıklı köşe yazısı ile ilgili olduğu ve yazıdaki kaynağın TSK'dan Mustafa Balbay'a sızdırılan Kıbrıs ile ilgili gizli bazı belgeler olduğu ve bu bilgilerin kurumu zor durumda bıraktığı, şüpheli İlker Başbuğ'un ise Mustafa Balbay'dan haber kaynağını öğrenmeye çalıştığı, Balbay'ın ise söylemediği ve elinde bu konuyla ilgili daha çok belge olduğunu belirttiği, Mustafa Balbay'ın yazısının kendilerini çok yaraladığını ve zarar verdiğini belirtmesine rağmen, 'Sayın Balbay, biz sizi seviyoruz. Cumhuriyeti seviyoruz. Kendi içimizde yaptığımız değerlendirmelerde sizlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin zarar görmemesi gerektiğine inanan, yurtsever insanlar olduğunuzu konuştuk... TSK'ya zarar vermek isteyen bir yığın çevre var. Bunları siz de biliyorsunuz. Şimdi karşıda onlar varken, bizim sizi karşımıza almamız, Cumhuriyet'le karşı karşıya gelmemiz istenmeyen bir durum... Olayı şöyle alın, devam eden bir süreç var. Bizim çalışmalarımız var. ve tam bu sırada sizin haber çıkıyor. Ben sizin bunu kötü bir niyetle yapmadığınızı biliyorum, ama biz çok yaralandık' şeklinde beyanları olduğu, bu haliyle şüpheli İlker Başbuğ'un, bağlı bulunduğu kurumu zor durumda bırakan bir bilgi sızması neticesinde ortaya çıkan durum karşısında kurumun menfaatlerini savunmaması, Mustafa Balbay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik görüşmenin başında dile getirdiği hususların, şüphelinin örgütsel ilişki ve irtibatının bir sonucu olduğu anlaşılmıştır."

"Ergenekon silahlı terör örgütü" sanıklarından İbrahim Şahin ve Fatma Cengiz arasında geçen telefon görüşmelerinde, şüpheli İlker Başbuğ ile irtibatlı olduklarına dair bilgilerin yer aldığı belirtilen iddianamede, Muzaffer Tekin'e ait iki farklı telefon fihristi içerisinde şüphelinin ismi ve telefon numaralarının yazılı olduğu kaydedildi.

-İkinci "Ergenekon" davası sanığı Öztürk'ün dilekçe ve mektupları-

İstenmesi üzerine, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan Serdar Öztürk ve avukatı Demet Reçber'in Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği dilekçe ve eklerinin savcılığa gönderildiği belirtilen iddianamede, bunlar arasında Genelkurmay Adli Müşavirliğine yazılmış dilekçelerin yanı sıra "Çok gizli" ve

"Kişiye özel" ibaresi ile kapalı zarf içerisinde gönderilen ve "Sayın komutanım" ibareleriyle başlayan mektupların da olduğu kaydedildi.

İddianamede şöyle denildi:

"Serdar Öztürk ve Demet Reçber tarafından 'Sayın Komutan' olarak nitelenen kişiye yazıldığı anlaşılan dilekçeler bir bütün halinde incelendiğinde, Serdar Öztürk'ün Mustafa Levent Göktaş ve sonrasında kendisinin tutuklanmasının ardından Genelkurmay karargahı ve özellikle adli müşavirlik ile yoğun bir şekilde irtibat kurmaya çalıştığı, tasarladığı bazı yasa dışı faaliyetleri Genelkurmay Askeri Savcılığı ve Genelkurmay Adli Müşavirliği üzerinden hayata geçirmek istediği, bu amaca dönük yazdığı dilekçelerle tekliflerini sunduğu, halen yürütülmekte olan soruşturmalar ve kovuşturmaları hedef alan yapay soruşturmalar oluşturmak için Genelkurmay Askeri Savcılığına ifade verme talebinin olduğu, Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından yürütülmesini istediği soruşturmalarda özel 5-6 savcının görevlendirilmesini, dilekçelerin yazıldığı dönemde görevli olduğu anlaşılan askeri savcı ve adli müşavirin kendi tasarladığı planlara uygun kişiler olmadığı için görevlerinin değiştirilmesini, dilekçelerde ismi yazan ve aralarında Ergenekon silahlı terör örgütü soruşturmalarını yürüten savcılar, soruşturmalarda görevli emniyet mensupları, kovuşturmaları yürüten hakimlerin de yer aldığı isimlerin, askeri savcılığın yürüteceği soruşturma ile tutuklanmalarını, yasama organı üyeleri ile görüşerek askeri savcılığın görev ve yetkisini artırıcı tedbirlerin alınmasını istediği, tutuklanmadan önce Genelkurmay karargahına giderek bu yönde lobi faaliyetlerinde bulunduğu ve bazı görevlilere sunum yaptığı, sanık Serdar Öztürk'ün dilekçelerinde yer alan hususların ve uygulanması istenen yöntemlerin İrticayla Mücadele Eylem Planında yer alan temalar ve yöntemler ile benzerlik arz ettiği, adli mahkemelere götürülecek soruşturmalarla uygulanması düşünülen ve bir kısmı hayata geçirilen İrticayla Mücadele Eylem Planında istenen sonuca ulaşılamaması sebebiyle, bu kez askeri savcılık üzerinden benzer soruşturmaların yürütülmek istendiği, şüphelinin dilekçelerinin adli müşavirlik kanalıyla Başsavcılığımıza veya davanın görüldüğü mahkemeye gönderildiğini öğrenmesi üzerine takındığı tavrın yapılmak istenen yasa dışı faaliyetleri gizlemeye dönük davranışlar olduğu, yine askeri savcılığın Başsavcılığımız ve davanın görüldüğü mahkeme ile bilgi paylaşımına girmemesi yönünde girişimlerde bulunduğu, sanığın dilekçelerde kullandığı dil, takındığı tavır ve üslup, üsteğmen rütbesinde emekli bir asker olmasına rağmen askeri savcılık ve adli müşavirliğe talimat şeklindeki beyanlarının, sanığın mensubu bulunduğu Ergenekon silahlı terör örgütünün gücünden faydalanmasının birer sonucu olduğu, bu yolla askeri adli birimleri baskı altına alarak hukuk dışı faaliyetler içerisine çekmek istediği, 'Sayın Komutanım' ibareleri ile başlayan söz konusu dilekçelerin de Genelkurmay Başkanlığına hitaben 'kişiye özel' ve 'çok gizli' gizlilik dereceleriyle yazılmaları, üst rütbeli subayların görev değişikliklerini ve soruşturma başlatılma isteklerini içermesi sebepleriyle, dönemin Genelkurmay Başkanı olan ve aynı dosya kapsamında tutuklu bulunan İlker Başbuğ'a hitaben yazıldıkları anlaşılmıştır."

Başbuğ'un savcılık ifadesinde, Genelkurmay askeri savcısının doğrudan veya Genelkurmay Başkanı'nın emri ile soruşturma açabileceğini beyan ettiği belirtilen iddianamede, dilekçelerdeki askeri savcıya ilişkin eleştiriler de dikkate alındığında, mektupların muhatabının, soruşturma açtırmaya yetkili dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olduğunun belirlendiği kaydedildi.

AK Parti'ye açılan kapatma davasının ek delil klasörleri incelendiğinde, soruşturma konusu internet sitelerinden olan "irtica.org" isimli sitenin 2 Ekim 2007 tarihli ana sayfasının, davanın delilleri arasında bulunduğu belirtilen iddianamede, "Bu ana sayfada yer alan haberin ise 'Apronda Namaz Şovu' başlıklı olduğu tespit edilmiştir. Yine farklı tarihlerde, farklı basın yayın kuruluşlarında yer alan, aynı zamanda 'irtica.org' isimli sitede de yayınlanan,

'İşte AKP'nin Meclisi', 'AKP'nin Türban Planı', 'AKP türbana dolandı', 'Kız Yurdunda Zikir Sesleri', 'Fatih Camisinde Laiklik Karşıtı Gösteri', 'Cami Önünde Cihat Çağrısı', 'Lisede Toplu Namaz', 'Yurtlarda Mescit Dönemi' gibi başlıklara sahip yazıların, AK Parti hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan kapatma davasının ek delil klasörlerinde de delil olarak yer aldığı tespit edilmiştir" denildi. - İSTANBUL

Kaynak: AA

Son Dakika Politika Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ Hakkındaki İddianame - Son Dakika


Advertisement