"Cebir ve şiddet kullanarak, hak aramayı yöntem haline getirirsek, ortada kamu düzeni diye bir şey
kalmaz, bunun altında da hepimiz kalırız"
-"Bu işi kıvamında bırakalım, birbirimizi anlayacak ortamı oluşturalım"
-"Böylesine kritik dönemde Meclis, sağduyunun sesi olmalı, birbirini sükunet içinde dinlemeli"
Çiçek, Ankara Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Faik Yavuz ve beraberindeki heyeti kabul etti.
Göreve yeni seçilmeleri dolayısıyla Çiçek'i ziyaret eden Yavuz, Türkiye'nin, 2023 hedefine doğru giderken, üzerlerine düşen görevlere hazır olduklarını belirtti.
Yavuz, çok masumane başlayan bir hakkın, çığrından çıktığını, bazı kesimlerin yönlendirmesiyle ülkeyi, ülkenin hedeflerini baltalayacak, yurt içi ve yurt dışında ticareti engelleyecek olayların yaşandığını söyledi.
Çiçek, bugünün demokrasisinin katılımcı demokrasi olduğunu ifade ederek, sadece partilerin faaliyet gösterdiği bir siyasi ortam değil en az partiler kadar, meslek örgtüleri, sivil toplum kuruluşları, yasal ölçülerde hareket eden fiili oluşumların da demokrasinin önemli bir parçası olduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin, Cumhuriyet'in kuruluşuyla, çok doğru ve anlamlı bir tercihle, Cumhuriyet ve demokrasiyi seçtiğini vurgulayan Çiçek, "Dolayısıyla bugün hem Cumhuriyet'in hem demokrasinin ülkemiz için ne kadar önemli kazanım olduğunu dünyadaki, bölgedeki, geçmişte yaşadığımız tecrübelerden daha iyi anlıyoruz. Hepimizin çabası, Cumhuriyeti, demokrasiyi kökleştirmek, daha da zenginleştirmek, özelikle demokratik standartları yükseltmek yönünde olmalıdır. Tüm çabalar da bunu gerektirir. Yaptığımız işlerin, gayretlerin özünde bu var. AB'ye bunun için giriyoruz, yeni anayasa çalışmalarını bu standartları yükseltmek, halkımızın beklentilerini karşılamak için yapmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
-"Ortada çevre diye bir şey kalmadı"
Çiçek, ancak bir şeyi göz ardı etmemeleri gerektiğini dile getirerek, demokratik toplumun, kuralsız bir toplum, herkesin, her istediğini yaptığı, gelişi güzel, hakaret üslubu içinde söylediği bir sistem, düzenin adı olmadığını kaydetti.
Demokrasilerde hak, özgürlüklerin bulunduğunu ancak buna paralel sorumlulukların da olduğunu dile getiren Çiçek, sözlerine şöyle devam etti:
"Hak ve özgürlükler olsun ama sorumluluk olmasın tarzındaki bir demokrasi, ne teoride ne de dünya uygulamalarında var. Elbette insanlarımızın, meslek örgütlerimizin, sivil toplum kuruluşlarının, partilerimizin birbirinden, devletten, hükümetlerden beklentileri, eleştirileri, hatta bir adım ötesi protestoları var, yeni talep ettikleri haklar var. Dün talep etmiyor ama bugün ediyor, yarın talep edebilecek. Ama burada dikkat etmemiz gereken şey, bütün bunların demokrasi, meşruiyet çerçevesinde talep edilmesi gerekir. Hak talep etmenin yolu; haksızlığa sebebiyet vermemek, hukuku çiğnememektir. Hukukun içinde kalarak her türlü yanlışı, eksikliği düzelteceğiz. Yeni arayışları, böyle bir zemin üzerinde sürdüreceğiz.
Son günlerde yaşadığımız olaylar, çok yönlü incelenmeye ve düşünmeye değer olaylardır. Bir çevre duyarlılığıyla başladığını kabul ediyoruz. Ama bugün ortada çevre diye bir şey kalmadı. Cam, çerçeve kırılması dahil, parklar, bahçeler, kaldırım taşlarına varıncaya, bir kısım vatandaşlarımızın evlerinin, dükkanlarının, işyerlerinin yıkılmasına varıncaya kadar, maalesef çok tatsız, Türkiye'ye yakışmayan, Türkiye'nin imajına çok büyük ölçüde zarar veren istikamette gelişmektedir. Hak talep etmeye, elbette evet. Kim ne düşünüyor, ne istiyorsa bunu talep edebilir ama bu bir başkalarının hakkını, hukunu çiğneyerek, hele hele kamu malına, şahıslarını mallarına, canlarına zarar verecek boyuta getirilmemesi gerekir. Hiçbir demokratik ülkede, hukuksuzluğa pirim vererek, hukuku göz ardı ederek, hak talep etmeyi, demokrasi anlayışla karşılamıyor. Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, zaman zaman mahkum olduğu AİHM kararları da cebir ve şiddetin hiçbir zaman, mazur ve meşru gösterilemeyeceğini ifade ediyor. Neyi yapacaksak bunun dışına çıkmadan yapmamız gerekiyor."
-"Çocuklar, kaosun içine sürükleniyor"
TBMM Başkanı Çiçek, anlayışla karşıladıkları, dikkat ettikleri, mesaj almaya çalıştığı konunun, bugün bir başka istikamete doğru yönlendirilmek istendiğini kaydetti.
Bu olayların içinde çok iyi niyeti olanlara rağmen bir kısım artniyetli, provokatif gelişmelerin olduğuğunu üzülerek gördüklerini belirten Çiçek, "Bu, topluma, kamu düzenine, ülkenin imajına zarar verir. Taşın altına eli olup, ülkenin kalkınması için çaba sarf eden sizler gibi özel sektöre çok büyük ölçüde zarar verir. Türkiye'nin en önemli gelir kaynağı turizmdir. Bu olaylar devam ettiği günden bu yana iptaller başlıyor, neredeyse bizi üzüntüye sevk eden olaylar, yanıbaşımızdaki ülkenin ekonomik çıkmazdan çıkmasına yardımcı oluyor" dedi.
Çiçek, Türkiye'nin, geçmişte de bu ve benzeri sıkıntıları yaşadığında, bir çok kişinin malına, canına zarar geldiğini, bunları yıl dönümleriyle, üzüntüyle andıklarını belirtti.
Hatay'da bugün bir gencin, bir emniyet görevlisinin hayatını kaybettiğini anımsatan Çiçek, 13-14 yaşındaki çocukların bir kaosun içine sürüklendiğini vurguladı. Çiçek, sözlerini, "Bir kavga, itişme, kakışma ortamında, Allah korusun, bunlara zarar gelirse, hepiniz bundan vicdanen muazzeb oluruz, olmalıyız da. Bu işi kıvamında bırakalım, birbirimizi anlayacak ortamı oluşturalım. Kavga ortamında kimin ne söylediği, ne istediği belli olmaz. Mesaj meselesi üzerinden tartışmayı yapıyoruz. Kavga ortamında kimin ne söylediği anlaşılamayacağı ya da yanlış anlaşılacağı için birlikte çözümü bulmakta zorluk var" diye sürdürdü.
-"Hak arama üslubu değil"
TBMM Başkanı Çiçek, bir kısım gelişmelerin, daha da endişe verici olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
"O da hakaret, sövme üslubu içinde, insanların aile hayatı, eşleri dahil, bir kısım kurumlarımız, başta Meclisimiz olmak üzere her türlü hakarete muhatap kılınıyor. Bu doğru bir davranış değil, hak arama üslubu değildir. Bu üslupla hak aramaya kalkarsanız, haksız duruma düşersiniz, önce hukuk karşısında haksız duruma düşersiniz. Şimdi olayların, önünde, içinde olanlar, hukukla başını derde sokar. Belki iyiniyetle bu işin içine girenler, yarın hiç ummadıkları sıkıntılarla karşı karşıya kalabilirler. Bugünlerde hepimiz bibirimize yardımcı olmak, sağduyulu, hassasiyetle davranmak, birbirimizi anlamaya çalışmamız lazım. Bunun da yolu işi kıvamında bırakmaktır. Kaldırım taşlarını, parklardaki lambaları sökerek, fakir fukaranın bindiği otobüsleri yakarak, binaları yakarak, bu nasıl hak arama anlayışıdır? Bu anlayış bizi nasıl bir yola sevk etmektedir? Cebir ve şiddet kullanarak hak aramayı yöntem haline getirirsek, o zaman ortada kamu düzeni diye birşey kalmaz, bunun altında da hepimiz kalırız.
Bir kaç günden beri hepimizi üzen, anlamaya çalıştığımız, doğrusuna hak vermeye, yanlışına da 'bundan sonraki yanlış oluyor' dediği o olayları çok yönlü değerlendirebilmemizin yolu, bu işlere noktayı koymaktır. Aksine başkalarının ekmeğine yağ sürüyor, başkalarının değirmenine su taşıyor, Türkiye'nin dişiyle, tırnağıyla, iş, emek, bilim dünyamızın, herkesin iyi bir Türkiye imajı vermeye çalıştığı bir noktada, çevremizde de bu kadar olumsuz gelişmeler olurken, Türkiye, dünyanın gündemine oturtulmaya çalışılıyor. Bundan ekonomi, iş dünyası, iş, AŞ bekleyenler zarar görür. Bu yaraları tamir etmek için daha uzun zaman gayret etmek zorunda kalırız. Yol yakınden bu yanlış yoldan dönmemiz lazım. Bu şu anlama gelmiyor; kimse bir şey talep etmesin, istemesin, hayır. Herkes, her şeyi talep etsin ama herkes, herkesin hukukuna saygı gösterecek. Mal ve canına zarar verecek, hakaret içeren söz, beyanlardan, davranışlardan kaçınarak, hukukun içinde, meşru zeminlerde bu hak arayışını herkes yapabilir. Bu, onun zaten demokratik hakkıdır. Ama cebir ve şiddetle, 'Şunları, şunları istiyorum, şu tarihe kadar yapılmadığı takdirde çarşıyı, otobüsleri, polis araçlarını yakacağım, toplumda huzur bırakmayacağım.' Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Hepimiz biraz daha soğukkanlı, hassas, duyarlı davranmalıyız, olup bitenleri sükunet içinde anlamaya çalışmalıyız. Bugünler de geçecektir elbette. Türkiye, geçmişte de bedeller ödeyerek bu badireleri atlattı. Hiç olmazsa bunlardan ders çıkaralım. Bizi sokağa dökenlerin, sonra nasıl ortadan kaybolduğunu, bizi hukukla nasıl karşı karşıya bıraktıklarını geçmişte de gördük. Bunlardan ders çıkarmamız gerekir."
-"Sağduyunun sesi olmalı"
Ankara Ticaret Borsası Meclis Başkanı Erol Gemalmaz, Meclis TV'yi seyretmek istemediğini, çocuklarına da seyrettirmek istemediğini söyledi. Gemalmaz, "TBMM üyeleri böyle hitap ediyorsa, sokaktaki vatandaşn ne yapacak?" diye sordu.
Meclis'in bu konularda doğru örnekleri vermesi gerektiğini dile getiren Çiçek, bu dönem, siyasetin çok iyi örnekler veremediğini kaydetti.
Çicek, "Hiç olmazsa, şu andan itibaren, böylesine kritik dönemde Meclis, sağduyunun sesi olmalı, birbirini sükunet içinde dinlemeli, anlamalı. Kim ne söyleyecekse, böyle bir atmosfer içinde söylemeli ki, biz de başkalarına bu manada kendimizi örnek gösterebilelim" diye konuştu. -
Son Dakika › Politika › TBMM Başkanı Çiçek Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?