Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Geçmişte Kurtuluş Savaşı vermiş bir ülke olarak Suriye halkını biz çok iyi anlıyoruz. Biz Türkiye olarak demokrasinin ve özgürlüklerin yanında olması gereken her ülke gibi Suriye halkının kurtuluş mücadelesini destekliyoruz" dedi.
Erdoğan, G20 kapsamında düzenlenen "W20 Zirvesi" açılış törenindeki konuşmasında, G20 zirvesinin en önemli gündem maddelerinden birisinin terör olacağını ifade etti.
Suriye'de tüm dünyanın istikrarını ve güvenliğini tehdit eden olayların yaşandığına dikkati çeken Erdoğan, rejimin kendi vatandaşlarına karşı acımasız bir savaş yürüttüğünü ve bu savaşın sonucunda 12 milyon kişinin yerinden olduğunu, bu kişilerden 5 milyonunun ülke dışına çıkmak zorunda kaldığını söyledi.
Erdoğan, "Bugün Suriye'de olanlar aslında bir devrim arayışı değildir. O aşama geride kaldı. Artık bu ülkede yaşananlar Suriye halkının kurtuluş mücadelesidir. Geçmişte Kurtuluş Savaşı vermiş bir ülke olarak Suriye halkını biz çok iyi anlıyoruz. Biz Türkiye olarak demokrasinin ve özgürlüklerin yanında olması gereken her ülke gibi Suriye halkının kurtuluş mücadelesini destekliyoruz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Burada bir gerçeği ifade etmem lazım. Bu konuda kadın hassasiyetini uluslararası camiada iyi izledim. O da şudur; devrimlerle hiçbir zaman özlenen, beklenen o barışı getirmek veyahut da halkın iradesini getirmek mümkün değildir. Çünkü o, bir ruh yapısıdır. Eğer darbeler yapılmışsa, o darbelerle o devrimler gerçekleştirilmişse, o ruh yapısı sadece otokratik anlayışları getirir. Asla demokratik bir yapıyı getirmez. Bunun bedelini dünyada birçok ülke ödedi ve ödemeye devam ediyor. Onların yapıldığı yerde sömürü vardır ve o sömürü sınırsız devam etmektedir. Ne yazık ki demokratik olduğunu söyleyen ülkelerin dünyada diyebilirim ki büyük bir çoğunluğu bu tür darbeleri savunmaktadır, desteklemektedir ama lafa geldiği zaman Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda da kalkarlar derler ki 'demokrasi', 'özgürlük'. Nasıl bir demokrasi, nasıl bir özgürlük? Bir tarafta darbe yapılıyor, bu askeri darbedir, siz gidiyorsunuz bu askeri darbeyi yapanları adeta tebrik ediyorsunuz, alkışlıyorsunuz, onlara desteğinizi veriyorsunuz, onlara uçaklar gönderiyorsunuz, bombalar gönderiyorsunuz, daha fazla vur, daha fazla öldür diye bunları yapıyorsunuz."
"DAİŞ'in hedef aldığı ülkelerin en başında Türkiye geliyor"
Tüm bunlara karşı Türkiye'nin direndiğini ve direnmeye devam edeceğini kaydeden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Şu anda bölgede faaliyet gösteren DAİŞ gibi PYD gibi YPG gibi PKK gibi terör örgütleri, rejimle birlikte Suriye halkının kurtuluş mücadelesine karşı savaşan yapılardır. Bugün DAİŞ'in hedef aldığı ülkelerin en başında Türkiye geliyor. Daha önce Suruç'ta, geçtiğimiz hafta sonu Ankara Garı önünde yaşanan canlı bomba eylemlerinde toplamda 130 vatandaşımızı kaybettik. Aynı şeklide askerlerimizden, polislerimizden DAİŞ saldırılarında şehit olanlar var. Buna rağmen Türkiye'yi hala Suriye'de DAİŞ'i destekleyen bir ülke gibi göstermeye çalışanlar olduğunu da üzüntüyle görüyoruz. Burada sizlerin huzurunda bir kez daha şunu ifade etmek istiyorum, Türkiye, adı, amacı, söylemi, yöntemi ne olursa olsun tüm terör örgütlerinin aynı şekilde karşısındadır. Birtakım ülkelerin yaptığı gibi terör örgütlerinin bazılarını destekleyip bazılarına karşı mücadele ediyor gibi görünmek, terörün yanında yer almaktır."
"Bugün desteklediğiniz terör örgütleri yarın silahlarını size doğrultur"
Teröre karşı olmanın, "ahlaki bir duruş" olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu ahlaka sahip hiçbir ülkenin terör örgütleri arasında ayırım yapmayacağını dile getirerek, şöyle dedi:
"Şu gerçeği buradan bir defa daha özellikle bu konuda ilkeli bir tavır ortaya koyamayan tüm ülkelere hatırlatmak istiyorum: Bugün, işinize geldiği için desteklediğiniz terör örgütünün yarın silahlarını size doğrultacağından hiç şüpheniz olmasın. Çünkü terörün karakteri budur, cibilliyeti budur. Bunu bilmenizi istiyorum. Biz, DAİŞ ile onunla birlikte PKK'yı da PYD'yi de YPG'yi de diğer tüm terör örgütlerini de insanlık için aynı derecede tehlikeli örgütler olarak görüyor, hepsine karşı da mücadele ediyoruz. Terör örgütleriyle mücadelesinde Türkiye'ye yeterli desteği vermeyenler, bilakis bu örgütlere alttan alta destek olanlar, bölge ile birlikte tüm dünyayı bir felakete doğru sürüklediklerini bilmelidirler. Buyurun, şu anda güneyde, dağda terör örgütlerinin elinden çıkan silahlara bakın. Batılı dostlarımız... Bunlar yan yana oturduğumuz zaman da hep dost ama silahlar, onların silahları. İşte kalkıyor, bir terör örgütünün başındaki kişi '50 ton silah bize gönderildi ve daha da gönderilecek' diyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu gerçekler hatırlatıldığı zaman "Biz DAİŞ'e karşı savaştıkları için destek veriyoruz" şeklinde yanıt verenlere kendisinin de "Bakın, DAİŞ'e karşı savaştıkları için destek veriyoruz diyorsunuz, o zaman El Nusra denilen bir örgüt var, El Nusra denilen örgüt, o da DAİŞ'e karşı savaşıyor ama ona terör örgütü olarak bakıyorsun da diğerine niye terör örgütü olarak bakmıyorsun?" cevabını verdiğini aktardı.
Terör örgütleri arasında ayrım yapıldığı için bu durumun yaşandığını dile getiren Erdoğan, "Terör örgütünün iyisi kötüsü olur mu? O da kötü, o da kötü. Bizim bakışımız bu" diye konuştu.
Avrupa'nın güvenliği ve istikrarının Türkiye'nin güvenliği ve istikrarından geçtiğini kaydeden Erdoğan, "Bunu şimdi kabul ettiler. Geçen hafta Brüksel'deydim. Orada yaptığım görüşmelerde hepsi de bunu kabul ediyor. 'Türkiye'siz olmaz'. Peki Türkiye'siz olmazsa Türkiye'yi AB'ye niye almıyorsunuz? Mesele belli ama açık değiller. Net değiller. Açık olsalar, net olsalar niye almadıklarını şöyle bir ortaya koysalar, biliyorlar ki dünyada kendileri çok farklı bir yere konulacak. Çünkü diyorlar 'Biz NATO'da bir yanlış yaptık, Avrupa Birliği'nde de aynı yanlışı yapamayız'. Sıkıntı buradan geliyor. Şu anda Avrupa Birliği ülkeleri içinden birçoğu, bize göre Avrupa Birliği müktesebatı noktasında çok çok geride kalmış ülkelerdir. Biz çoğunun önündeyiz. Ekonomik olarak da Kopenhag kriterleri açısından da hepsinden çok daha ileriyiz ama maalesef samimi davranmıyorlar. Bunu ben özellikle böyle bir uluslararası toplantıda sizlerle paylaşmayı görev telakki ettiğim için anlatıyorum" ifadelerini kullandı.
"Nobel de siyasi"
Batı'nın Suriyeli sığınmacılar konusundaki duyarlılığının ancak Aylan Kürdi'nin cesedinin Bodrum'da sahile vurmasıyla başladığına da dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne zaman ki o Aylan yavrumuz Bodrum sahillerine vurdu, ondan sonra bunlar o resim karesini dergilerin başına şöyle işlemeye ve 'Ne oluyoruz?' demeye başladılar. Tamam da biz ne zamandan beri bağırıp çağırıyoruz, bak, Türkiye'de şu anda 2 milyon 200 bin sadece Suriyeli var. 300 bin de Iraklı var. 2,5 milyon şu anda mülteciyi Türkiye, kendisi kamplarında ağırlıyor ve bütün mali desteği bizden. Yaptığımız harcama 8 milyar dolar şu ana kadar. Peki dünyadan bize gelen destek ne? 417 milyon dolar. Bu kadar açık ara... Çok ilginç gelişmeler oluyor. Birileri mülteci kabulünde laf ediyor; 'İşte 'biz' diyor 30 bin, 40 bin mülteciyi kabul edeceğiz', ondan sonra da tabii Nobel'e aday gösteriliyor, nasıl oluyorsa. Bizde 2,5 milyon şu anda mülteci var. Bu konu da kimsenin umurunda değil. Çünkü Nobel de siyasi. Nobel ödüllerinin nasıl verildiğini zaten çoğunuz biliyorsunuz. Sipariş üzerine Nobel ödülü veriliyor. Yani hak ediyor etmiyor, böyle bir şey söz konusu değil. Sipariş... Bunlar bu dünyada aşılacak. Bu iş böyle gitmez. Biz bu zor günleri, birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi güçlendirerek inşallah geride bırakacağız ama bu zor günlerimizde yanımızda olanlarla karşımızda yer alanları asla unutmayacağız."
G20 dönem başkanı olarak daha güzel, daha güvenli, daha müreffeh bir dünya için çalıştıklarını ve çalışmaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, "İnanıyorum ki Antalya G20, hakikaten bugüne kadar yapılan G20'lerin inşallah bir zirvesi olacak. Adeta taçlandırılmış bir G20 olacak" ifadelerini kullandı.
Hazırlıkların buna göre yapıldığını anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Fiziki imkanlar noktasında gerek içerik itibarıyla çok çok farklı bir G20 olacağına inanıyorum. Bu konuda da en büyük desteği, bir farklılığın olduğu G20 olması hasebiyle kadınlardan bekliyoruz. Kadını dışlayan, kadınla erkek arasında adaleti gözetmeyen her anlayış, insanlığın yarısına sırtını dönmüş bir anlayış demektir. Onu bir şekilde bir defa görmemiz lazım. G20 olarak ekonomide belirlediğimiz hedeflere ulaşabilmemiz için öncelikle kadınları bu sürece tam olarak dahil edebilmemizin şart olduğunu bildiğimiz için bu adımı attık. Bu bakımdan Kadın 20 Zirvesi'nden çıkacak kararları ve G20 liderlerine sunacağınız tavsiyeleri ilgiyle bekliyoruz. Bu tavsiyelerinizin G20 gündeminde hak ettiği yeri bulmasına bizzat gayret edeceğimi, bunun takipçisi olacağımı da belirtmek istiyorum. Bu düşüncelerle bir kez daha zirvenin başarılı geçmesini temenni ediyorum, sizlere selam ve saygılarımı sunuyorum."
Woman-20 Zirvesi'ne, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan, G20 Türkiye Şerpası Ayşe Sinirlioğlu, W20 Başkanı Gülden Türktan, Kadın ve Demokrasi Derneği, Türkiye Kadın Girişimciler Derneği ve kadınla ilgili sivil toplum kuruluşlarının yetkilileri katıldı.
Toplantı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan, yabancı konuklarla aile fotoğrafı çektirdi.
(Bitti)
Son Dakika › Politika › W20 Zirvesi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?