Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, "Demokrasi 'evet', insan hakları 'evet', onurlu bir şekilde, şerefli bir şekilde bu ülkede yaşayan vatandaşın bu yaşama zevkinden, kalitesinden birşey kaybettirmeden onun huzurunu kaçırmaya çalışanlara 'hayır' diyen bir yapılanmayı önümüzdeki günlerde parlamentoya taşıyoruz ve inşallah bu vandalların hesabını da soracak olan güçlü Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Kimsenin endişesi olmasın" dedi.
Bakan Çelik, Rumelili Yönetici Sanayici ve İşadamları Derneği (RUMELİSİAD) tarafından Bursa'da bir otelde gerçekleştirilen "36. Rumeli Buluşmaları Etkinliği"nde yaptığı konuşmada, dünyanın ve Türkiye'nin gündeminin çok yoğun olduğunu, herkesin bu gündemi dikkatle takip ettiğini söyledi.
Ortadoğu coğrafyasını, ırkların, dinlerin, mezheplerin bir mozaiği, muamması şeklinde tanımlamayı doğru olur diye düşündüğünü anlatan Çelik, "Şimdi muamma dediğimiz bu coğrafyada savaş var. Bu savaş alanına dönen Ortadoğuda insanlar yerinden, yurdundan oldular. İnsanlar hayatlarını kaybettiler. Bunun yanında binlerce insan da yaralı bir şekilde, ya bulunduğu coğrafyada ya da birileri tarafından Türkiye'de gönderilebildiyse burada tedavi olmakla meşgul" diye konuştu.
Çelik, böyle zorlu bir coğraflada bulunan Türkiye'ye yurt dışından, özellikle AB'den bakanların geldiğini, bu kişilerin Türkiye ile ve bölgede yaşanan olaylarla ilgili çok rahat değerlendirmeler yaptıklarını ifade etti.
Kendisinin 2 gün önce Roma'da olduğunu ve orada Avrupa Konseyi Başkanı ile 1.5 saat görüşme yaptığını hatırlatan Çelik, şunları kaydetti:
"Doğrusu Avrupa Konseyi Başkanı'nın da bakışına hayret ettim. 'Geliyorsunuz Ankara'ya, İstanbul'a ve buradan dönüyorsunuz. Gelin bir Şanlıurfa'yı, Hatay'ı, Gaziantep'i, Kilis'i görün bakalım ne oluyor, ne bitiyor. O, Suriye ve Irak olayı nedir? Yerinde görerek Avrupa'dan öyle konuşun. Orasını görmeden, yaşananları nasıl anlayacaksınız? Size birileri getiriyor, birileri size anlattıklarıyla, siz Avrupa'ya bu konuda yön vermeye çalışıyorsunuz. Bu son derece yanlış bir yaklaşımdır' dedik. 'Geliniz, olayları yerinde görünüz' diye söyledik. İşte görünenden kastımız nedir? Gelip gördüğü zaman, Türkiye'nin sığınılacak tek ülke olduğunu herkes görecek. Herkes ülkesinden kaçıyor. Iraklı kaçıyor. Bazen İranlılar, bazen Suriyeliler veya civar devletlerdeki bütün halkların gelebilecekleri tek ülke Türkiye Cumhuriyeti. İşte 2 milyona yaklaştı. Gelen Suriyeli ve Iraklı vatandaşların sığınabilecekleri tek ülke Türkiye. Biran için gözlerinizi kapattığınızı ve düşündüğünüzü farzedin, Allah göstermesin 76 milyonun başına bir şey gelse bizim sığınacak bir ülke olmadığını unutmadan, bu şerefli şehit kanları ile sulanmış bu topraklarda şerefli şekilde yaşamanın ne kadar anlamlı olduğunu o zaman anlayabiliriz. Aksi takdirde başka türlü anlamak mümkün değil. Allah kimseyi vatansız bırakmasın. Bu temenniyi sürekli tekrarlamamızda fayda var."
Çelik, Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada çok önemli bir ülke olduğunun da altını çizerek, şöyle devam etti:
"Tabii ki tarihi misyonumuz gereği onlar gelecekler Türkiye'ye sığınacaklar. Türkiye ev sahipliği yapacak. Şimdi Bursa'da konuşuyoruz. Bizim bir özelliğimiz, Şanlıurfa'da da Diyarbakır'da da Van'da da İzmit'te de İzmir'de de İstanbul'da da aynı şeyleri konuşuyor olmamızdır. Bursa'da başka, Şanlıurfa'da başka konuşursanız bunun adı siyaset olmaz. Bunun adı başka birşey olur. Onun için bizim birliğe, dirliğe daha çok ihtiyacımız var. Bundan dolayı nerede ne söyleyeceğimizi bilmemizin yanında, söylediklerimizin 76 milyon için bir anlam ifade etmesi önemlidir. 780 bin kilometrede anlam ifade etmesi önemlidir. Yoksa lokal ve geçici bazı ihtiraslar, hevesler uğruna birşeyin söylenmesi birşey ifade etmez. Türkiye'yi bu bölgede bu kaos ortamına çekmek isteyenler var. Bunları dikkatle izlediğiniz kanaatindeyim."
"Türkiye, Suriye'nin yanındaydı. Yönetiminin de yanındaydı ama yönetim öldürmeyi tercih etti"
Türkiye'nin geçmişte Suriye ile çok iyi dost olduğunu anımsatan Çelik, bugün bu durumun farklı bir hale geldiğini ifade etti.
Çelik, kendisinin devlet bakanlığı döneminde, bakanların tamamanın Suriye sınırında o ülkenin bakanlarıyla çeşitli anlaşmalar yaptığına vurgu yaparak, şöyle konuştu:
"Çok güzel ilişkilerimiz vardı. Şimdi bunu değerlendirirken, çok farklı yaklaşımlar sergileniyor. 'Böyle iyi ilişkiler vardı da şimdi ne oldu Suriye ile aranızda?' diye. Suriye ile aramızda olan hadise şu,; Arap Baharı çerçevesinde meydana gelen olaylarda Suriye'de katliamlar başlayınca biz açıkça söyledik. Dedik ki, 'İnsan mı, dostluk mu?, 'İnsanlar mı katledilsin, dostluk mu devam etsin' , 'Yoksa insanlar yaşasın da dostluk ile beraber yaşasın mı?' Tercih noktasında çok net bir şekilde Suriye liderinin yapmış olduğu bu katliamlarına karşı Türkiye bütün bu geçmişteki iyi niyetlere çizgiyi çekti. 'Bundan vazgeç' dedi. 'Çok farklı dillerden, dinlerden, mezheplerden oluşan Suriye'nin dirliği, bütünlüğü Türkiye için çok önemlidir' dedi. 'Bu konuda ne tür deneyimlerimizden yararlanmak istiyorsanız Türkiye bu deneyimleri sizinle paylaşmaya hazırdır' dedik. Her türlü imkanı seferber ettik. Özellikle bugün Başbakanımız olan, dün Dışişleri Bakanımız olan Sayın Davutoğlu, bizzat 6 saatlere varan bu konularla ilgili görüşmeler, toplantılar en üst düzeyde gerçekleştirdi. Türkiye, Suriye'nin yanındaydı. Yönetiminin de yanındaydı ama yönetim öldürmeyi tercih etti. Öldürmeyi tercih edince bu kaosun, Türkiye'nin başına bölgedeki bu kaosun Türkiye'ye yansımalarının ne olacağını Türkiye çok iyi gördü. Onun için ısrarla oradaki kendi haklarını ısrarla sürdürmeye devam etti Türkiye. Neticesinde yönetim veya devletin başkanı bu ikazları dinlemedi, öldürmeye, yakmaya, bombalamaya devam etti ve Türkiye'nin de bunun karşısında yapacağı, Suriye halkından yana tavır koymaktı. Gelmek isteyenlere 'buyurun' dedik. Onlara kucağımızı açtık. Tüm Suriye halkının yanında olduğumuzu tüm dünyaya haykırdık."
Türkiye'yi kaosun içine çekmek isteyenlerin bulunduğunu ancak Türkiye'nin ne yaptığını bilen bir ülke olduğunu dile getiren Çelik, bundan kimsenin endişesinin olmaması gerektiğini anlattı.
Çözüm süreci
Çelik, buradaki en önemli olayın, bütün bu gelişmelerin çözüm sürecini akamete uğratmaya dönük yönününde bulunduğuna işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:
"Bir an için düşünün. Suriye'de bir örgüt. Adı IŞİD diye bir örgüt. Vuruyor, kırıyor kesiyor doğruyor. Bu örgüte giydirilen bir özellik var. Bu örgüt nerede sünni bir topluluk varsa onun üzerine gidiyor. Çok anlamlı değil mi? Bir an için düşünmenizi istiyorum. Kobani'ye niye geliyorsunuz? Kobani, Kürtler'in yaşadığı bir yerleşim yeri Suriye'de. Oraya niye gidiyorsunuz? Bir yere gidiyordunuz. Oradan dönüp neden Kobaniye geldiniz? Bunlar hepsi izaha muhtaç konular. 'Mezhep farklılığı var' diyorsunuz. Bir mezhep çatışması görüntüsü de vermiyorsunuz ama bir dizayn görüntüsü veriliyor. Ortadoğu'nun o coğrafyanın dizaynı ile ilgili bir projenin, bir planın uygulanmakta olduğu izlenimini alıyorsunuz. Yani cümleleri de hassas seçmek zorundayız. Kelimeler önemli biliyorsunuz diplomaside, bunun için benim, son derece arif bir topluluk olarak sizler ne söylediğimi çok iyi anlıyorsunuz. Türkiye'de 30 yıldır 50 bine yakın insan terör belasından canını kaybetti. Türkiye çözüm sürecinde birşeyi gerçekleştirmek istiyor. 'Önce kendi içimizde birliği, dirliği sağlayalım' diyor Türkiye ama bir bakıyorsunuz hiç beklenmediği anda Kobani'ye bir saldırı gerçekleşiyor. Çözüm sürecinin amacı, kardeşlik projesi, çözüm sürecinin amacı birarada yaşama projesi. Çözümün amacı bu. Bir arada yaşamayı artık gerçekleştirebiliriz. Derdimiz bu. Bunu akamate uğratmaya dönük bazı gelişmelerin yaşandığını da unutmayalım."
Gerek Suriye'deki gelişmeler, gerek Irakta'ki gelişmeler, gerekse bunların Türkiye'ye etkileri ile Türkiye'de oluşturulmak istedikleri atmosferin 77 milyon tarafından çok hassas değerlendirilmesi gerektiğini bildiren Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ucuz politik malzeme konusu yapılmaması gerekiyor. Çok kritik bir süreçten geçtiğimizi, önemli bir süreçten geçtiğimizi unutmadan, bizim bu bölgeye dönük, gelişmelere dönük politikamızı akıllı bir şekilde Türkiye'nin menfaatine doğru da sürdürmemiz gerekiyor. Yaşanan vandallıkları hepiniz gördünüz. Burada da amacımız vatandaşın güvenliğini korumaktır. Demokrasi güzel, AB standartları ötesinde düzenlemeler yapmak da güzel. Türkiye bu cesareti gösterdi. Çok önemli yasalar çıkardık. 2004, 2005 ve 2006 yıllarında ve bunların nasıl istismara uğradığını da hep berlikte gördük. Demokrasi 'evet', insan hakları 'evet', onurlu bir şekilde,şerefli bir şekilde bu ülkede yaşayan vatandaşın bu yaşama zevkinden, kalitesinden birşey kaybettirmeden onun huzurunu kaçırmaya çalışanlara 'hayır' diyen bir yapılanmayı önümüzdeki günlerde parlamentoya taşıyoruz ve inşallah bu vandalların hesabını da soracak olan güçlü Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Kimsenin endişesi olmasın."
- Bursa
Son Dakika › Yerel › Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?