GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ :
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın konuşması - "28 Şubat milletin iradesiyle iş başına gelmiş Refah-Yol Hükümeti, Milli Güvenlik Kurulunun aldığı tavsiye kararı çerçevesinde yeni bir darbe iradesine sahip oldu. Buna post modern darbe adı verildi. Doğruda askerin gönderdiği bir muhtıra yok, doğruda emir komutayla yönetime el koyma yok. Bir karar ve o kararla bütün yönetimi ve parlamentoyu ele geçirme harekatı var"
"Hem Gezi hadiseleri ve hem de 17-25 Aralık paralel çetenin ortaya koyduğu yargı emniyet içerisindeki bir takım bu milletin anayasasına ve hukukuna sadakati olmayanlar eliyle yürüttükleri, hukuk eliyle kirli operasyonları karşısına yine milletin iradesine biz sahip çıktık. Allah'ın izniyle bundan sonrada sahip çıkmaya devam edeceğiz"
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "28 Şubat milletin iradesiyle iş başına gelmiş Refah-Yol Hükümeti, Milli Güvenlik Kurulunun aldığı tavsiye kararı çerçevesinde yeni bir darbe iradesine sahip oldu. Buna post modern darbe adı verildi. Doğruda askerin gönderdiği bir muhtıra yok, doğruda emir komutayla yönetime el koyma yok. Bir karar ve o kararla bütün yönetimi ve parlamentoyu ele geçirme harekatı var" dedi.
Bozdağ, AK Parti Siirt İl Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin darbelerle hemhal olmuş bir ülke olduğunu söyledi.
Darbelerin sadece cumhuriyet döneminde yaşanmadığına işaret eden Bozdağ, şöyle konuştu:
"Osmanlı dönemine baktığınız zaman padişahların hal edildiğini yani tahttan indirildiğini, boğulduğunu, öldürüldüğünü hep görürsünüz. Vezirlerin yani bakanların, veziriazamların ve sadrazamların bugünkü karşılığı başbakanların tahtan indirildiğini, idam edildiğini, 'kelle isteriz' diye nara atan Yeniçeri iradesine teslim edildiğini görürüz. Onun için darbe noktası sadece bugünün noktası değildir. Cumhuriyet dönemine baktığınız zaman 1950'ye kadar tek başına bir iktidar var. Aslında her şeye egemen bir Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı var. İl Başkanlarının vali olduğu ve ilçe başkanlarının kaymakam olduğu her şeye egemen bir yapı var. Onun için de o dönemde farklı bir tasarrufu görmüyoruz. Ne zamanki 1950 yılında çok partili siyasal hayata geçti o zaman siyasi rekabette başladı. Milletin iradesiyle, siyasi program, fikir, projeyle mücadele edemeyenler merhum Menderes'e geldiği günden itibaren hukuk dışı yolları kullanarak devletin başka alanlarını, güç ve imkanlarını meşru iktidarın karşısına büyük bir çabanın içerisinde oldular. 1960 ve askeri darbe oldu. Adnan Menderes ile iki bakan idam sehpasına götürüldü. Türkiye kaybetti, aziz milletimiz kaybetti ama arkasından çok ilginç sayın İsmet İnönü'nün başında olduğu hükümet bir karar çıkardı ve dediki '27 Mayıs günü Anayasa ve Hürriyet Bayramıdır.' Türkiye, darbenin yapıldığı günü, 12 Eylül 1980 darbesine kadar anayasa ve hürriyet bayramı olarak kutladı."
"Muhtıra hem parlamentoda hem de senatoda okundu"
Bozdağ, 12 Mart 1971 muhtırasında Türkiye'nin daha kötü bir tabloyla karşı karşıya kaldığını, askerin inip tankı, topu ve tüfeğiyle idareye el koymadığını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama bir muhtıra yayınladı. Dönemin cumhurbaşkanına ve dönemin meclis başkanına da bu muhtırayı gönderdi. O zaman iki meclisimiz vardı, biri Türkiye Büyük Millet Meclisi, biri Cumhuriyet Senatosu. Muhtıra hem parlamentoda hem de senatoda okundu. Kimsecikler itiraz etmediler, herkes kafasını eğdi aşağıya muhtırayı dinlediler ve salondan ayrılıp gittiler. Siyaset muhtırayı içine sindirmiş, hazmetme kapasitesi çok üst noktada olmuş bir durumda. 'Hayır' diyemiyor, 'burası milletin meclisi sen kimsin' diyemiyor, 'bunu burada okutmayız' diyemiyorlar. Muhtıraya teslim oluyor ve daha da kötüsü parlamento muhtıranın kılıcına dönüyor. Onlar emrediyorlar millet meclisi ve cumhuriyet senatosu onların emrettiği yasaları takır takır çıkarıyorlar. Böyle bir dönemi gördük."
Türkiye'nin emir komuta silsilesiyle 12 Eylül 1980 darbesini yaşadığını anımsatan Bozdağ, bu dönemde 50 insanın darbe yasalarıyla idam edildiğini dile getirdi.
Bozdağ, 28 Şubat sürecinin yıl dönümü nedeniyle şu değerlendirmede bulundu:
"28 Şubat milletin iradesiyle iş başına gelmiş Refah Yol Hükümeti, Milli Güvenlik Kurulunun aldığı tavsiye kararı çerçevesinde yeni bir darbe iradesine sahip oldu. Buna post modern darbe adı verildi. Doğruda askerin gönderdiği bir muhtıra yok, doğruda emir komutayla yönetime el koyma yok. Bir karar ve o kararla bütün yönetimi ve parlamentoyu ele geçirme harekatı var. Bunun karşısında direnen bir insan Necmettin Erbakan var. Allah gani gani rahmet etsin."
"367 kararı"
AK Partiden birinin cumhurbaşkanı olmaması için akla hayale gelmedik şeyler yapıldığını aktaran Bozdağ, "Cumhuriyet mitingleri, Danıştay saldırısı, 27 Nisan bildirisi, 367 kararı ve neler oldu neler. Ama dikkat buyurun bu sefer Ankara'da milletin iradesini canı pahasına koruyacak olan, ona halel getirmeyecek yiğit kadrolar ve onların gündemi Recep Tayyip Erdoğan vardı. 28 Şubatın hemen arkasından 'herkes haddini bilecek' dendi, 'herkes yerini bilecek bu emanet bize aittir. Biz bu emanete halel getirmeyiz' diyerek milletin iradesine sahip çıkıldı. Onun için muvaffak olunamadı. Cumhurbaşkanı 'bizim dediğimiz olacak' denildi. Hayır, 'bizim de değil aslında bize yetki veren aziz milletimizin dediği olacak' dedik." ifadelerini kullandı.
"27 Nisan bildirisi yetmedi o zaman da Anayasa Mahkemesi vardı şimdi de var. Kamuoyu algısını anayasa ve hukuktan daha fazla önemseyen bir mahkeme olduğu zaman anayasa ile hukuku çiğnemek en yüksek mahkemeler için de kolay olabiliyor" diyen Bozdağ, şöyle konuştu:
"O dönemde müthiş bir kamuoyu baskısı var. Derin güçlerin, kendilerini milletin üzerinde görenlerin baskısı var. 367 kararını verdiler ve 'ne yapar geri adım atar bizim dediğimiz olur' dediler. Geri adım atıldı mı? Hayır! Anayasayı değiştirdik, milletin cumhurbaşkanını seçme hakkını getirdik. Seçim kararını aldık ve Siirtlilerin huzuruna geldik. Aziz milletimize dedik ki bize sahip çıkın. Hukukun, demokrasinin ve milli iradenin önüne hemde anayasayı kullanarak cüpeli hukukçular, rütbelilerle beraber taş koydular. Gücümüz yetmedi, yardım edin bu taşları atalım diye Allah'ın izni ile aziz milletimiz yüzde 47 bir güç patlaması yaptı. Sizin istediğiniz sayın Gül'ü cumhurbaşkanı seçti. Milletin dediği Ankara'da iktidar oldu. İlk defa çok partili siyasal hayata darbe heveslilerine milletin iradesi üzerine ipotek koymak isteyenlere 'hayır' diyen şapkasını alıp gitmeyen 'ben buradayım' diyen bir siyasi irade ortaya çıktı. Bütün darbeler başarılı olduysa bunun karşısında milletin kendine verilen emanete sahip çıkmayan, çıkamayan ve cesareti göstermeyen siyaset kurumunun da sorumluluğu vardır. Bu işi yapmak isteyenlere yargının yolunu gösterseler, hesabı sorsalar ve sordursalardı başarılı olamazlardı."
Menderes'e "darbe çalışması yapılıyor" diye nice istihbaratlar geldiğini aktaran Bozdağ, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubattan sonra da gereği yapılmadığını ve darbe yapanlara ve muhtıra verenlere soruşturma açma cesaretini bu ülkenin savcılarının gösteremediğini savundu.
Adalet Bakanı Bozdağ, 12 Eylül darbesiyle ilgili anayasanın geçici 15. maddesi nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yapılamadığını ama 28 Şubat post modern darbesiyle ilgili anayasa engeli olmadığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Niye soruşturmadılar? Bu bir iklim meselesi aynı zamanda sadece cesaret meselesi değil. Ne yaptık? Biz sizden aldığımız güçle darbe yapanlara 'onlar hakkında hukuki mes'uliyet yüklenemez' diyen, onlar hakkında 'soruşturma ve kovuşturma yapılamaz' diyen anayasanın geçici 15. maddesini yürürlükten kaldırdık ve darbecilerin hepsini adaletin önüne getirdik. Millet adına hesap sorduk ve hesap vermediniz halen. 12 Eylül askeri darbesini yapanlar Kenan Paşa dahil o dönemin kudretli komutanları, darbecileri mahkemeye gelip hesap vermeye başladılar mı? İddianame tanzim edildi mi? 28 Şubat post modern darbesini yapanlar yargıya geldiler mi? Hesap vermeye başladılar mı? Yargılanıyorlar. İşte mesele bu. Milletin iradesine korkaklar sahip çıkamazlar, endişeli siyaset yapanlar sahip çıkamazlar. Cesur olanlar, 'Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmem benim arkamda, davamda Siirtliler var' diyen yiğitler bakın nasıl sahip çıkıyorlar."
AK Parti iktidarları döneminde yapılan en önemli demokratikleşme adımının darbecilere karşı milletin sesini yükseltmek olduğunu vurgulayan Bozdağ, "Biz milletimizin sesi olarak Ankara'da hür bir seda ile muhtıralara karşı dimdik durduk. Anayasadaki ayıpları kaldırdık. Yargının ve hukukun yolunu onlara açtık. Bundan sonra Türkiye'de böyle işlere teşebbüs edenler karşılarında yine milleti bulacaklardır. Sadece bu değil, pek çok teşebbüs bizim dönemimizde oldu. Hem Gezi hadiseleri ve hem de 17-25 Aralık paralel çetenin ortaya koyduğu yargı, emniyet içerisindeki bir takım bu milletin anayasasına ve hukukuna sadakati olmayanlar elliyle yürüttükleri, hukuk eliyle kirli operasyonları karşısına yine milletin iradesine biz sahip çıktık. Allah'ın izniyle bundan sonrada sahip çıkmaya devam edeceğiz. Sadece bunlara karşı dik durmak yetmez, bunların ortaya koyduğu eserleri de ortadan kaldırmak gerekiyor. Devletini her geçen daha güçlü bir şekilde tahkif ederek, yolumuza devam edeceğiz. Milletimiz de devletimiz de daha güçlü olacak. Darbelerle ilgili mevzuatı hukukumuzdan temizlemek konusunda da büyük gayretler ortaya koyduk. Binlerce genelge ve yönetmeliği, yürütmeyi kaldırdık. Pek çok darbe yasasını biz değiştirdik. Askeri iç hizmet kanunu 35. maddesi ki her darbeye gerekçe yapılırdı. Darbeye gerekçe yapılamayacak şekilde onu biz değiştirdik. Bizden önce bunları kimse gündeme getirip konulmaya dahi cesaret edemiyordu" diye konuştu.
Son Dakika › Güncel › Bozdağ: '27 Nisan Bildirisi Yetmedi O Zaman da Anayasa Mahkemesi Vardı Şimdi de Var' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?