GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: - Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in "çözüm süreci" ile ilgili açıklaması Çelik, AA Editör Masası'na konuk oldu- Kültür ve Turizm Bakanı Çelik: (3)- "İnkar ve asimilasyon politikalarının bitirilmesi ve devletin çetelerden arındırılması, Kürt sorununun siyasi ve sosyal tarafını çözmüştür. Geriye silahlı eylem tarafı kalmıştır. Silahlı eylem tarafının, terörist faaliyetinin bitirilmesi için bu görüşmenin yapılması da bizim siyasi tarihimiz açısından atılmış en büyük ve devrimci adımlardan bir tanesidir, bunun altını çizelim"- " Türkiye'nin 2023 hedeflerini yakalaması açısından, bu çatışmasının sona ermesi açısından, insan kaybının artık olmaması bakımından ve birilerinin silahlı güçle Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürt vatandaşları üzerinde baskı kuramaması bakımından, sürecin işlemesi gerekiyor. İki tür baskı var burada, bir tanesi 'JİTEM' diye bahsedilen devlet içerisindeki çetelerin baskısı, birde silahlı örgütün baskısı. Şimdi bu taraf bitirildi ama ret, inkar ve asimilasyon politikaları örgüt tarafından devam ediyor"- "Şu anda Türkiye'ye olan borcunu ödemeyen 2 parti var, CHP ile MHP. Çünkü meseleye hiçbir katkıları yok, sadece engelleme konumunda duruyorlar. HDP ise git geller yaşıyor. Bu sadece Kürtlerin meselesi de değil, Boşnak'ın, Çerkez'in herkesin meselesi. Bu bakımdan bu devam edecek ama zaman zaman duraklama oluyor. Bu mekanik bir olay değil, sürekli 60 kilometre hızla gidecek bir olay değil. Biz devletin niteliği yada milletin kimyası üzerinden bir pazarlık yürütmüyoruz"- "Başkanlık sistemi demokratik perspektifin dışında bir şey değil. Türkiye'de tartışılması gereken şey, bizim kuvvetler ayrılığı açısından ihtiyaç duyduğumuz, Türkiye'de demokrasinin kurumsallaşması açısından ihtiyaç duyduğumuz, devletin etkin ve verimli işlemesi bakımından ihtiyaç duyduğumuz bir düzenlemeyi yaparken, nasıl bir başkanlık sistemini tartışmalıydık, nasıl bir parlamenter sistem onu tartışmalıydık" Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, "İnkar ve asimilasyon politikalarının bitirilmesi ve devletin çetelerden arındırılması, Kürt sorununun siyasi ve sosyal tarafını çözmüştür. Geriye silahlı eylem tarafı kalmıştır. Silahlı eylem tarafının, terörist faaliyetinin bitirilmesi için bu görüşmenin yapılması da bizim siyasi tarihimiz açısından atılmış en büyük ve devrimci adımlardan bir tanesidir, bunun altını çizelim" dedi.AA Editör Masası'na konuk olan Bakan Çelik, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Çözüm Süreci'nin seyri ve başkanlık sistemiyle ilgili soru üzerine Çelik, sürecin hem Türkiye Cumhuriyet tarihinde, hem de bölgesel gelişmeler açısından devrim niteliğinde bir iş olduğunu kaydetti. Devletin 200 yıldır yumuşak gücünü unuttuğunu ifade eden Çelik, "Sürekli olarak askeri güç (hard power). Bunu dış politikada yapamadığımız için, içe kapandık. 'Yurtta sulh cihanda sulh'ü yanlış anladık. Misakımilli içine kapanan refleks ürettik. Kürt sorunu, Kıbrıs sorunu gibi meselelerde ülkedeki siyasi aklı işin içine sokan bir çözüm üretmedik. İlk defa, Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, bence belki de devlet hayatımız açısından da ilktir, böyle bir meseleyi siyasi akılla çözmeye karar verdik" diye konuştu.Bakan Çelik, diplomatik yolla 300 yılda çözülmemiş etnik meseleyi, bir liderin siyasi akılla ve birtakım diplomatik yollarla çözdüğünü belirterek, şöyle konuştu: "Burada bir takım önemli kavramlar var, bu bazen gözden kaçıyor. Cumhurbaşkanımız, başbakanlığı döneminde şunu söyledi, 'Bu bir müzakere değildir, bir görüşmedir'. Çünkü müzakere iki devlet, iki halk gibi algılar doğuran bir şey. Bir diğer konu, bu barış süreci değildir, burada iç savaş yok. Silahlı bir terör örgütü ve iç savaş, halkın kendi arasında olur. Türkiye öyle bir şey yaşamadı ve yaşamayacak. Silahlı bir terör örgütünün Türkiye'ye karşı eylemleri var. Peki bu gücünü nereden alıyordu geçmişte? AK Parti iktidarından önce gücünü nereden alıyordu? Gücünü devlet içerisindeki çetelerin ret, inkar ve asimilasyon politikalarından alıyordu. Şimdi hiçbir şekilde silaha baş vurmak, kabul edilebilecek bir durum değildir. Silaha başvuranlara sorduğunuzda, söyledikleri şey şuydu; ret, inkar, asimilasyon politikaları var, siyasi katılma yolları kapalı ve bunun neticesinde bundan başka yol kalmadı diye Avrupa'ya kendilerini anlatıyorlar." -"Makbul Kürt kimdir, makbul Kürt kim değildir, politikası yürütüyor"Çelik, "İnkar ve asimilasyon politikalarının bitirilmesi ve devletin çetelerden arındırılması, Kürt sorununun siyasi ve sosyal tarafını çözmüştür. Geriye silahlı eylem tarafı kalmıştır. Silahlı eylem tarafının, terörist faaliyetinin bitirilmesi için bu görüşmenin yapılması da bizim siyasi tarihimiz açısından atılmış en büyük ve devrimci adımlardan bir tanesidir, bunun altını çizelim" ifadesini kullandı. Bakan Çelik, Çözüm Süreci'nden hiçbir şekilde geri adım atmayacaklarını belirterek, "Türkiye'nin 2023 hedeflerini yakalaması açısından, bu çatışmanın sona ermesi açısından, insan kaybının olmaması bakımından ve birilerinin silahlı güçle Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürt vatandaşları üzerinde baskı kuramaması bakımından, sürecin işlemesi gerekiyor. İki tür baskı var, burada bir tanesi 'JİTEM' diye bahsedilen devlet içerisindeki çetelerin baskısı, bir de silahlı örgütün baskısı. Şimdi bu taraf bitirildi ama ret, inkar ve asimilasyon politikaları örgüt tarafından devam ediyor" diye konuştu. "Makbul Kürt kimdir, makbul Kürt kim değildir, politikası yürütüyor" diyen Çelik, sözlerine şöyle devam etti: "Zaten seçim kampanyasında da görülüyor, saldırılara başladılar. Ağrı'da gördük, Kobani'de gördük. Şimdi burada dünyadan farklı durumumuz var. Dünyada siyasi partiler işin tepesindedir, örgüt alt taraftadır. Bizde ise siyasi parti işin alt tarafındadır, örgüt tepesindedir. O zaman siyasi parti kendisinden beklenen işlevi tam üretemiyor, melez bir siyaset güdüyor. 6-8 Ekim olaylarından önce Cumhurbaşkanı aday olduğu zaman, sanki Kanada'da liberal bir partinin başkanı gibi müthiş bir söylem tutturuyor ama 6-8 Ekim olaylarının hemen öncesinde, bu sokak eylemlerini tetikleyecek kadar da örgütün sözcülüğüne yakın bir üslup kullanıyor. Radikal demokrasiyle silahlı örgüt pratiği arasında merkezi bir siyaset oluşturuyorlar." - "Başkanlık sistemi demokratik perspektifin dışında bir şey değil""Bu hepimizin meselesi Türkiye'de herkesin meselesi, bu meselenin ucundan tutan herkes, ülkeye olan borcunu öder" diyen Çelik, şunları kaydetti: "Şuan da Türkiye'ye olan borcunu ödemeyen 2 tane parti var, CHP ile MHP. Çünkü meseleye hiçbir katkıları yok, sadece engelleme konumunda duruyorlar. HDP ise git geller yaşıyor. Bu sadece Kürtlerin meselesi de değil, Boşnak'ın, Çerkez'in, herkesin meselesi. Bu bakımdan bu devam edecek ama zaman zaman duraklama oluyor. Bu mekanik bir olay değil, sürekli 60 kilometre hızla gidecek bir olay değil. Biz devletin niteliği ya da milletin kimyası üzerinden bir pazarlık yürütmüyoruz. Zaman zaman iki toplum, iki halk gibi bir noktaya getirilmeye çalışılıyor, ona tepki veriyoruz. Tabi ki Türkiye'nin meşru mekanizmalarına, meşru cumhurbaşkanlarına ve başbakanına karşı kabul edilemeyecek uslüp kullandıkları zaman, bunlara tepki veriyoruz ama esas mesele bu büyük şeyin sona ulaştırılmasıdır. İnşallah bunu, çokta uzak olmayan bir zamanda bunu göreceğimizi ümit ediyorum."Bir gazetedeki, "başkanlık sisteminin kuvvetler ayrılığı ilkesini bertaraf edeceği" iddiasını da değerlendiren Çelik, bu işi konuşurken en azından ilkokul seviyesinde anayasa hukukuna ve siyaset bilimi bilgisine hakim olunması gerektiğini kaydetti. Yumuşak kuvvetler ayrılığının parlamenter sistem, sert kuvvetler ayrılığının ise başkanlık sistemi olduğunu anlatan Bakan Çelik, konuşmasına şöyle devam etti: "Başkanlık sistemini demokratik perspektifin dışında bir şey değil. Türkiye'de tartışılması gereken şey, bizim kuvvetler ayrılığı açısından ihtiyaç duyduğumuz, Türkiye'de demokrasinin kurumsallaşması açısından ihtiyaç duyduğumuz, devletin etkin ve verimli işlemesi bakımından ihtiyaç duyduğumuz bir düzenlemeyi yaparken nasıl bir başkanlık sistemini tartışmalıydık, nasıl bir parlamenter sistem onu tartışmalıydık. Onun yerine, başkanlık sistemi olsun diyenlerle olmasın diyenler arasında bir tartışmaya dönüştü. Biliyorsunuz uzlaşma komisyonuyla ilgili bizim parti de benim başkanlığımda yürüyen bir anayasa komisyonu vardı. Biz o zaman başkanlık sistemi önerisini verdik, yani partinin resmi pozisyonudur, başkanlık sistemi. Ben arkadaşlara şunu da söyledim; başkanlık sistemini diğer partiler benimsemiyorsa, şunu gözlemleyin hakikaten parlamenter demokratik sistem bakımından çağdaş standartlara uygun teklifler getiriyorlar mı? Türkiye'de söylenen büyük yalanlarda birisi de 'Türklerin çok iyi bir parlamenter geleneği var, işte bu birikimi heba etmeyelim' sözüdür." - "Verimliliğin nerede tıkandığını, aksadığını görüyoruz"Türkiye'de parlamenter demokrasinin hiçbir zaman uygulanmadığının altını çizen Çelik, bu sistemin "büyük bir geleneği var" demenin de büyük bir yalan olduğunu ifade etti. Parlamenter sistemin ilk olarak 2002'den itibaren AK Parti döneminde iyi işletildiğini vurgulayan Çelik, "Ondan da rahatsız olup kapama davası açtılar. Birisi parlamenter sistemin daha iyi olacağını düşünebilir, o zaman getirdikleri teklife bakalım. Ben o teklifleri incelediğimde çağdaş standartlarda bir teklif görmedim. Tam tersi, biz yeni Türkiye'nin ilk anayasasını yapmak isterken, onlar eski Türkiye'nin son anayasasını yapmak üzere gayret sarf ediyorlardı. Hala statükoyu koruma refleksi vardı. Dolayısıyla burada, Türkiye'de biz niye bunu tartışıyoruz? AK Parti olarak biz bunu niye gündemimize aldık? Meclis'te 12-13 yıldır ülkeyi yönetiyoruz. Verimliliğin nerede tıkandığını, aksadığını görüyoruz. 2023 hedeflerine ulaşabilmek için ihtiyacımız olan mekanizmaları görüyoruz" diye konuştu.Çelik, şimdi sistemin güçlü işlemesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu meseleye liderlik etmesinden ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bu meseleyi var gücüyle sahiplenmesinden kaynaklandığına vurgu yaparak, gerçekten çağdaş bir sistem isteniyorsa, sistemin kusurlarının giderilmesi ve sistemin standartlarını yükselten bir hale getirilmesinin gerekliliğini hatırlattı.Bakan Çelik, "CHP'nin başkanlık sistemini kabul etmemesini neye bağlıyorsunuz" şeklindeki soruya ise bugünkü parlamenter sistem içerisinde CHP'nin iktidar olma şansının olmadığını belirterek, "Başkanlık sistemi gibi bir şey söz konusu olsa belki ittifaklarla böyle bir şey söz konusu olabilir. Gerçekten Türkiye'yi yönetmek cesaret ister. Bir sürü söyleyecek sözünüz olacak, bu sözlerin Türkiye'nin içinde ve dünyada bir karşılığı olacak, bir güven duygusu oluşturacak ve bu çerçevede siz halktan onay alacaksınız. Benim CHP'de gördüğüm şey halkı laiklikle korkut, yüzde 15'i al. Bir tarafta rahat bir muhalefet olarak yaşa, kimsenin bir beklentisi yok. Onun görevi halka umut vermek, ülkeyi yönetmek değil, onun görevi korkutmak, korku üzerinden belli bir oy potansiyelini elinin altında tutmak" diye yanıt verdi."Şimdi işleri daha zor, kimlik siyaseti üzerinden halkı korkutacağı bir yerde değiliz" diyen Çelik, sözlerini şöyle tamamladı: "AK Parti Türkiye'nin yönetim standartlarına bir şeyler getirdi. Artık kimse bu kimlik korkularını ciddiye almıyor. Yada geçmişte yaptığı gibi laiklik meselesi üzerinden kriz çıkarmasına imkan verilecek bir sistem ve ortam kalmadı. CHP'nin şimdiki hali bir siyasi parti olmaktan çok, geçmişin acısını ayakta tutmaya çalışan bir siyasi dernek gibi davranıyor. Kendine güvenen siyasi parti rekabetten güç alır. Çok isterdim ki bizim sıkletimizde bir siyasi parti olsun ve biz onunla rekabet içeresinde halkın önüne çıkalım. Bu rekabet içerisinde bir yarışla hem biz kendimizi daha zinde tutalım, hem de onlar halka umutla, vizyonla siyaset yapsınlar. Çünkü demokrasinin olması için sivil siyasetin olması gerekir. Halkın özne olması için de siyasetin standartlarının yüksek olması gerekir." (Bitti)
Son Dakika › Güncel › Çelik: 'Devletin Niteliği ya da Milletin Kimyası Üzerinden Pazarlık Yürütmüyoruz' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?