Erasmus'un 30. Yılı Kutlama Etkinliği - Son Dakika
Güncel

Erasmus'un 30. Yılı Kutlama Etkinliği

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Türkiye'nde bin kişiye 0,4 doktoralı insan düştüğünü ve bunun iyi bir oran olmadığını belirterek, "AB ortalamasına bakıldığında bunun 1,5 olduğunu görüyoruz.

24.05.2017 13:48

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Türkiye'nde bin kişiye 0,4 doktoralı insan düştüğünü ve bunun iyi bir oran olmadığını belirterek, "AB ortalamasına bakıldığında bunun 1,5 olduğunu görüyoruz. YÖK olarak Türkiye için bin kişiye 1 doktoralı insan hedefinin ortaya konulmasının gerçekçi, ulaşılabilir, yönetilebilir bir hedef olduğunun tespitini yapıyoruz." dedi.

Prof. Dr. Saraç, İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası'nda Erasmus'un 30. Yılı Kutlama Etkinliği'nin açılışında yaptığı konuşmada, Erasmus Programı'nın, Yükseköğretim Kurulu, Avrupa Birliği Bakanlığı, AB Türkiye Delegasyonu, Ulusal Ajans'ın ortak çalışmaları, üniversitelerin katkılarıyla gerçekleştiğini anlattı.

Türk yüksek öğretimi olarak bilimin evrensel değerlerine inandıklarını belirten Saraç, şöyle konuştu:

"Bu değerlerin dünya bilim tarihinde yerleşmesinde kadim geçmişimizin, geniş coğrafyamızın kültürlerinin payının altını çizerek bu payı daha da görünür kılmak istiyoruz. Bunu hem bilimsel birikimimizi daha iyi sergileyerek, hem de ulusal, bilimsel değerlerimize desteği artırarak yapmaktayız. Üniversite sistemi güçlü olmayan bir ülkenin onu yarınlara taşıyacak bir sanayisi, teknolojisi, tıbbı, eğitimi, sanatı ve adalet sistemi olamaz."

Güçlü, istikrarlı ve huzurlu Türkiye'nin gençliğini dünya standartlarında bir donanımla yetiştirmek için çaba gösterdiklerini vurgulayan Saraç, bütün bu kavramlar için dünyaya ve Avrupa'ya açılan bir gençlik açısından Erasmus programlarını da son derece önemsediklerini ifade etti.

Saraç, ülkenin geleceğinin inşasında yetiştirecekleri genç nesillerin fikirlerinin ve ürettiklerinin en önemli rolü oynayacağını, Türk yüksek öğretiminin görevinin de bu gençliği güçlü, özgür ve saygın fikirlerle donatmak olacağını vurguladı.

"Öğretim elemanı sayımız 150 bini geçti"

YÖK'ün işleyişi hakkında katılımcılara bilgi veren Saraç, YÖK'ün yüksek öğretim alanındaki uluslararası pek çok örgüte üye olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Türk yüksek öğretim sisteminin genişlemesine baktığımızda son dönemde bu genişlemenin büyümeyle tabir edilmekten çok daha öte bir tarzda bir sıçrama yaşadığını söylememiz icap ediyor. 2001 yılında, 75 olan yüksek öğretim kurumu sayımız son dönemde 182'ye, öğrenci sayımız ise 7 milyon 200 bine dayanmıştır. Bu sayı pek çok Avrupa ülkesinin toplam nüfusunun üzerindedir. Öğretim elemanı sayımız ise 150 bini geçmiştir. Bu sayı her gün daha da artmaktadır. Bu sayıyla, bölgenin Rusya'dan sonraki en büyük ikinci ülkesi olma durumundayız."

Yüksek öğretim sistemindeki kurumsal yapıların yıllar bazında artış hızına değinen Saraç, "2017 yılı hariç devamlı bir yükseliş söz konusu. 2017'deki bu düşüşün sebebi, sıra dışı bir hadise. Bazı vakıf üniversitelerinin kapatılması söz konusu. Toplamda 182 yüksek öğretim kurumunun 111'i devlet üniversitesi, 65'i kar amacı gütmeme şartının ön görüldüğü vakıf üniversitesi. 6'sı da müstakil meslek yüksek okulundan oluşuyor." değerlendirmesini yaptı.

"Yabancı öğrenci sayısı 110 bin"

Uluslararası öğrencilerin sayısının, her geçen yıl daha da arttığını dile getiren Saraç, buradaki artış itibariyle de Türkiye'nin, Avrupa yüksek öğretim alanında, uluslararası öğrenci sayısı en hızlı artan ülke olduğunu söyledi.

Türkiye'de 2017 yılında öğrenim gören yabancı öğrenci sayısının 110 bin olduğunu ifade eden Saraç, doktora için Türkiye'ye gelen öğrenci sayısında da artış yaşandığını, bunun da nitelikli uluslararası öğrencilerin Türkiye'yi tercih etmeye başladığının bir ifadesi olduğunu vurguladı.

Saraç, en fazla öğrenci gönderen ülkeler arasında Azerbaycan, Suriye, Türkmenistan, Irak, Kırgızistan, İran, Afganistan, Yunanistan, Kazakistan, Libya'nın yer aldığını belirterek, şöyle devam etti:

"Türk öğretim sisteminde son 2-2,5 yıldır bir takım şeyler oluyor, bir kıpırdanma, bir hareketlilik var. Bu hareketlilik acaba sayıları yönetmek midir? Yoksa sayıları yönetmenin ötesinde bu hareketlilik, belli bir düşünceye, zihniyete, felsefi bir bakış açısına dayanmakta mıdır? Bu sorunun cevabını şu şekilde verebiliriz, son 2-2,5 yılı bulan bir süre içerisinde Türk yüksek öğretim sisteminde yeni kavramlar getirdik. Bunların başında misyon farklılaşması geliyor ve ihtisaslaşma. Türk yüksek öğretim sistemini, bu ihtisaslaşma ana kavramı tabii ki kaliteden ödün vermeksizin öncelikli alanlar, doktoralı insan gücünü arttırma gibi mefhumlarla yeniden şekillendiriyoruz. Bu misyon farklılaşmasının, ihtisaslaşmanın performansa dayalı bir rekabete dönüşmesini istiyoruz. Bu misyon farklılaşmasının, rekabetten uzak bir şekilde gerçekleşmesinin, başlayan projenin bir başarısızlığa mahkum olacağını çok iyi bildiğimiz için, başarının ancak rekabetten doğacağının da farkında olduğumuz için, buna rekabetin eşlik etmesini istiyoruz. Kurgularımız o istikamette. Elbette üçüncü aşamada da bu rekabetten sonra başarılı örneklere, başarılı kurumsal yapıların da bir kurumsal otonomiye, bir esnek yönetişim sistemine kavuşmasını da hedefliyoruz. Birinci ve ikinci aşamalar doğrudan doğruya YÖK'ün yetkisi içinde gerçekleştirebildiğimiz hususlar. Son aşamaya geldiğimizde daha üst normlarda bir takım düzenlemeler de gerçekleşecek."

Saraç, misyon farklılaşması yarışına 2006 yılından sonra kurulan yeni üniversitelerin aday olabilmesini öngördüklerini, doğrudan doğruya YÖK'ün belirlemesiyle değil, üniversitelerin kendi niyet beyanlarını esas alarak talepleri topladıklarını aktardı.

Belli bir sonuç aldıklarını ve 5 üniversiteyi bölgesel kalkınma odaklı misyon farklılaşmasında pilot üniversiteler olarak seçtiklerini anlatan Saraç, bu 5 üniversiteye yönelik katkıları da devreye soktuklarını ifade etti.

Saraç, dünyada yüksek öğretim sistemlerindeki son dönemde gerçekleşen gelişmeleri dikkate alarak daha üst moda çıktıklarını ve araştırma üniversiteleri temelli misyon farklılaşması noktasında girdiden, süreçteki yönetim tarzı, çıktılara kadar çok sayıda parametrelerle bu süreci yönettiklerini, devlet üniversitelerinden 10'unu araştırma üniversitesi olarak belirleyeceklerini, buna ek alarak 5 üniversiteyi de aday üniversite olarak kurgulayacaklarını kaydetti.

Bu belirlenen üniversitelerin performanslarının gözden geçirileceğini, buna göre listede yer alan üniversitelerin değişebileceğini anlatan Saraç, sözlerine şöyle devam etti:

"Türkiye'nde bin kişiye 0,4 doktoralı insan düştüğünü görüyoruz. Bu bizim için iyi bir oran değil. AB ortalamasına bakıldığında bunun 1,5 olduğunu görüyoruz. YÖK olarak Türkiye için bin kişiye 1 doktoralı insan hedefinin ortaya konulmasının gerçekçi, ulaşılabilir, yönetilebilir bir hedef olduğunun tespitini yapıyoruz. Pek çok ülkede yaşanmaya başlanan üniversite mezunu işsizler olgusunun daha ileri bir boyutu olan doktoralı işsizler sıkıntısını yaşamamak için de belli bir planlama dahilinde bu konuyu yürütelim istiyoruz. Bu düşünceyle Türkiye'nin gelecek 10 yılını şekillendirecek nesli şekillendirebilecek bir projeye imza attık. 102 bin YÖK doktora bursu. Bu bursta biz 100 öncelikli alanı tespit ettik. Bunlar pek çok bilim alanında katkıyı gerektiren alanlar. 2 bin kişiye asgari ücretin üzerinde doktora bursu verme projesini başlattık."

Etkinliğin açılışına...

Erasmus\'un 30. Yılı Kutlama Etkinliği
Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Erasmus'un 30. Yılı Kutlama Etkinliği - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement