Başbakan Binali Yıldırım, gerek Irak'ta, Suriye'de gerekse Kudüs'te, Filistin'de her türlü istikrarsızlığın birinci derecedeki faturasını Türkiye'nin ödediğini belirterek, "Bu faturayı ödüyoruz ama bunu Avrupalı dostlarımıza ödetmemek için büyük bir fedakarlık gösteriyoruz. Ege Denizi'nden, kara yolundan Avrupa'ya mülteci geçişlerini günlük 3 bin, 3 bin 500'lerden sıfıra indirdik. Bütün bu fedakarlıkların görülmesini beklerken hala sitem dolu sözler yapılması, hala darbenin arkasındaki FETÖ unsurlarına, ülkemizi bölmeye çalışan PKK sempatizanlarına kucak açılması, onlara alan açılması doğrusu bizi üzüyor. Bunu dostlarımıza hep söylüyoruz." dedi.
Başbakan Yıldırım, İstanbul'da Hilton İstanbul Bomonti Otel'de düzenlenen Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 10. Avrupa Bölge Toplantısı'nın açılışında konuştu.
Yıldırım, geçen yıl Türkiye'nin yaşadığı vahim darbe olayını ve sonrasındaki gelişmeleri kısaca anlatmak istediğini dile getirerek, şöyle devam etti:
" 15 Temmuz, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde demokrasiye, özgürlüklere ve insan haklarına yapılmış en alçak, en ağır saldırıdır. FETÖ'nün ülkemizde asker içinde, bürokraside, yargıda, poliste, ticaret hayatında yıllardan beri yetiştirdiği, geliştirdiği sakat ruhlar, sakat kafalarla aklını kiraya vermiş insanlarla devletin tankını, uçağını, topunu, tüfeğini çalarak milletin üzerine doğrultması suretiyle seçilmiş hükümeti, seçilmiş Cumhurbaşkanını, ortadan kaldırmak, ülkeye bir darbe rejimini getirmek için başlattığı kalkışma, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Türk milletinin aziz duruşu, silahlara karşı hayatını ortaya koymasıyla başarısız hale gelmiştir ve demokrasimiz kurtulmuştur, Türkiye'nin karanlığa gömülmesinin önüne geçilmiştir."
Bunda en büyük güvencelerinin, 80 milyonluk milletin, ülkesine, devletine, geleceğine sahip çıkması olduğunu vurgulayan Yıldırım, bunun en fazla övünecekleri konu olduğunu söyledi.
Başbakan Yıldırım, bu girişimde bulunanların hukuk devleti içinde gerekli cezayı almaları için Türk yargısının hemen harekete geçtiğini anlatarak, bu bağlamda devlet içerisinde yargıda, orduda, poliste, bürokraside yuvalanan ve bu darbe girişiminin içinde olanlarla öyle veya böyle ilişkide olan bu unsurların da temizlenmesinin bir ülkenin en doğal hakkı olduğunun altını çizdi.
"Kimse Almanya'yı protesto etmedi"
Hiçbir devletin kendisine sadakatle tabi olmayan memurlarla, kamu görevlileriyle yoluna devam edemeyeceğine dikkati çeken Yıldırım, "Bunun en yakın örneği, iki Almaya'nın birleşmesinde görülmüştür. Doğu Almanya, Batı Almanya birleştiği andan itibaren 500 bin kamu çalışanının bir günde işine son verildi. Kimse Almanya'yı protesto etmedi. Kimse Almanya'ya bu konuda bir şey söylemedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 'Doğrudur. Hiçbir ülke kendisine sadakatle bağlı olmayanlarla çalışmaz' dedi, noktayı koydu. Burada da maalesef Türkiye'de çifte standartlı yaklaşımı görmek bizi üzüyor. Kim ne derse desin, Türkiye bir hukuk devleti. Hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak." diye konuştu.
Yıldırım, bu tasfiye işinde haksızlığa uğramış olanların çıkabileceğini anlatarak, "Dedik ki itirazlar gelsin, bunlar incelenecek gerekli cevaplar verilecek ve haksızlığa uğrayanlar varsa bunlar da tekrar işine dönebilecekler. Hala tatmin olmayanlar varsa onlara da yargı yolu açılacak. Şu anda Olağanüstü Hal uygulaması içindeyiz, yargı yolu kapalı. Bu mekanizmayla yargı yolunu da açmış oluyoruz. O bakımdan ben bu konularda çok farklı düşünceler ve önyargılar olduğundan dolayı bu açıklamayı yapma ihtiyacını duydum." değerlendirmesinde bulundu.
Bölgenin, Batı ile Doğu arasındaki farklılıkların azaltılması, sorunların çözüme ulaştırılması bakımından dinamik bir bölge olduğunu belirten Yıldırım, Türkiye'nin burada misyon itibarıyla bir yandan Suriye'de, Irak'ta ve Ortadoğu'da cereyan eden otorite boşluğundan kaynaklanan terör faaliyetlerinin Balkanlar'a, Avrupa'ya yayılmasını önlediği gibi, Suriye'de kalıcı barışın tesisi için büyük bir gayret içinde olduğunu ifade etti.
"Faturayı biz ödüyoruz"
Diğer partner ülkelerle, İran'la, Rusya'yla, Avrupa koalisyon ülkeleriyle yoğun çalışma içinde olduklarını dile getiren Başbakan Yıldırım, gerek Irak'ta, Suriye'de gerekse Kudüs'te, Filistin'de her türlü istikrarsızlığın birinci derecedeki faturasını, Türkiye'nin ödediğini vurgulayarak, "Bu faturayı ödüyoruz ama bunu Avrupalı dostlarımıza ödetmemek için büyük bir fedakarlık gösteriyoruz. Ege Denizi'nden, kara yolundan Avrupa'ya mülteci geçişlerini günlük 3 bin, 3 bin 500'lerden sıfıra indirdik. Bütün bu fedakarlıkların görülmesini beklerken hala sitem dolu sözler yapılması, hala darbenin arkasındaki FETÖ unsurlarına, ülkemizi bölmeye çalışan PKK sempatizanlarına kucak açılması, onlara alan açılması doğrusu bizi üzüyor. Bunu dostlarımıza hep söylüyoruz. Bir kez de buradan ifade etmek istedim." diye konuştu.
BM, AB ve uluslarası kuruluşlarla birlikte İLO'nun da bir BM kuruluşu olarak önemli görevleri olduğunu anlatan Yıldırım, şunları kaydetti:
"Çatışma yerine uzlaşma, işbirliğini esas alan bir yaklaşımla geleceği inşa etme ihtiyacımız var. Bu toplantının ana temasını oluşturan bölgede istihdamın geleceği, bir taraftan da bir endişeyi ifade ediyor. Küreselleşemenin yanında teknolojik değişimler, demografik değişimler, ekonomik ve sosyal gelişmeler karşısında insanlar gelecekten doğal olarak kaygı duyuyor. Bilinen bazı meslekler ortadan kalkıyor. Yeni meslekler geliyor. Sanal gerçeklik diye birşey var, robotlarla iş yapma. Emek yoğun alınteri yerini, akıl terine bırakıyor."
Yıldırım, bütün bu değişime karşı ülkenin hem dinamik tedbirler alması hem de işveren-işçi taraflarının iş yerinin de devamını esas alarak değişimi-dönüşümü gerçekleştirmesi gerektiğini belirterek, sendikacılığın da artık ücret sendikacılığı olmaktan çıktığına dikkati çekti.
Bu sendikacılık anlayışının çok eskide kaldığını ifade eden Yıldırım, 30-40 yıl önceki "Ben alacağım ücrete bakarım, gerisi beni ilgilendirmez." sendikacılık anlayışının artık bittiğini söyledi.
Yıldırım, şimdi iş yerinin, işin devamının, işverenin ne kadar sorumluluğundaysa çalışanları temsil eden sendikaların da o kadar sorumluluğunda olduğunu anlatarak, şöyle konuştu:
"Zira eğer iş yeri devam edemezse bu sefer ne işçi kalır, ne de işçi haklarından bahsedebiliriz. Daha büyük toplumsal sorun olarak önümüze gelir. Değşim kaçınılmaz bir gerçek olmakla beraber her zaman da endişeyle karşılanır. Bu da insan tabiatında olan şeydir. Değişime her zaman direnç olmuştur ama değişimi ıskarlarsak bu sefer mücadele imkanımız ortadan kalkar. Bugün de haklı olarak insanlarımız bu kaygıyı duymakta ve bizden rahatlatıcı, etkin çözüm yollarını beklemektedir."
Yıldırım, bölgenin ve Türkiye'nin huzuru, istikrarı ve toplumsal barışı için yapılması gereken şeyin vatandaşın sesine kulak vermek, birlikte çalışmak olduğunu vurgulayarak, tüm değişim unsurlarını dikkate alarak insanlara çalışacakları iyi bir iş imkanı oluşturmanın, her hükümetin görevi olması gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye'nin genç ve dinamik bir nüfusa sahip olduğuna dikkati çeken Yıldırım, 30 olan ortalama yaşın doğu ve güneydoğuda 20'ye indiğini ifade etti.
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › Ilo 10. Avrupa Bölge Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?