Başbakan 60. Hükümet Programını TBMM'ye Sundu - Son Dakika
Politika

Başbakan 60. Hükümet Programını TBMM'ye Sundu

Başbakan 60. Hükümet Programını TBMM\'ye Sundu

Başbakan Erdoğan, Irak'taki İstikrarsızlıktan Beslenen Terör Tehdidine Karşı Her Türlü Tedbiri Etkin Bir Şekilde Alacaklarını Belirtti.

31.08.2007 18:48

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak'taki istikrarsızlıktan beslenen terör tehdidine karşı her türlü tedbiri etkin bir şekilde alacaklarını belirterek, "Hiçbir komşu ülke toprağının, ülkemize yönelik terörist eylemler için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz" dedi.

Başbakan Erdoğan, 60. hükümetin Hükümet Programı'nı TBMM Genel Kurulu'na sundu. AK Parti iktidarı döneminde, nüfusun önemli bir kesiminin yaşadığı kırsal alanda tarım ve tarım dışı sektörlerin bir bütün olarak ele alındığını, köklü ve süreklilik arzeden bir kırsal kalkınma programı uygulanmaya başlandığını anlatan Erdoğan, ilk kez bir 'Kırsal Kalkınma Stratejisi' hazırlandığını söyledi. Bu strateji doğrultusunda kırsal kesimde iş imkanlarını çeşitlendirmek ve gelir düzeyini yükseltmek için kırsal

kalkınma yatırımlarının desteklenmesi projelerinin uygulamaya konulduğunu, ayrıca AB fonlarından yararlanmak için Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu kurulduğunu anlatan Erdoğan, başta yol ve içme suyu olmak üzere Türkiye'nin her köşesinde köylerin ve beldelerin alt yapısını tamamlamak için KÖYDES ve BELDES projelerine 2 yılda toplam 4.5 milyar YTL'nin üzerinde bir kaynak tahsis edildiğini ifade etti. 2005 ve 2006 yıllarında toplam; 11 bin 706 içme suyu projesi, 24 bin 280 kilometre asfalt yol,

32 bin 23 kilometre stabilize ve ham yol yapıldığını kaydeden Erdoğan, 2007 yılı sonu itibariyle; 21 bin içme suyu projesi, 50 bin kilometre asfalt yol, 45 bin kilometre stabilize ve ham yolun tamamlanmış olacağını bildirdi. Erdoğan, bu dönemde, KÖYDES projesi kapsamında köylerin elektrik altyapı sorunlarının çözüleceğini ifade etti. Türkiye'de 6.1 milyon kişinin istihdam edildiği ve çalışan nüfusun yüzde 27'sinin geçimini sağladığı tarım sektörünün, Türk insanının temel ihtiyaçlarının karşılanmasındaki

vazgeçilmezliği nedeniyle hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, tarım sektörünün rekabet gücünü artırmak, sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak ve orta vadede uygulanacak politikaları net olarak ortaya koymak için Tarım Stratejisi Belgesi'ni hazırladıklarını ve 'Tarım Çerçeve Kanunu'nu başta olmak üzere tohumculuk, depoculuk, toprak ve arazi kullanımı, tarım sigortası, organik tarım, üretici birlikleri ve kırsal kalkınmayı destekleme alanlarında gerekli yasal düzenlemelerin yapıldığını söyledi.

Tarıma verilen toplam destekler, 2002 yılında 1.8 milyar YTL iken, bu rakamın 2007 yılında 5.3 milyar YTL düzeyine çıkarıldığını dile getiren Erdoğan, bu desteklerin artarak devam edeceğini ifade etti. Tarımsal ihracatın 4 milyar dolardan 8.6 milyar dolara yükseltildiğini kaydeden Erdoğan, petrol fiyatlarında meydana gelen artışın üreticiye yansıtılmaması için çiftçilere ilk defa mazot desteği verilmeye başlandığını kaydetti. Tarım alanlarındaki en yeni bilgi birikimini çiftçinin ayağına götürmek amacıyla 2

bin 500 ziraat mühendisi ile veteriner hekimin 20 bin köye hizmet verecek şekilde merkez köylerde istihdamı ve ikametinin sağlandığını hatırlatan Erdoğan, önümüzdeki dönemde bu tarım danışmanlarının sayısının 10 bine çıkarılacağını ve bütün köylere hizmet vermelerinin sağlanacağını belirtti.

Küçük ve orta ölçekli işletmeler ile esnaf ve sanatkarın, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yapısının omurgasını teşkil ettiğini dile getiren Erdoğan, bu kesimin güçlenmesini hayati derecede önemsediklerini bildirdi. Erdoğan şöyle konuştu:

"Ülkemizin içinden geçmekte olduğu yapısal dönüşümün sunduğu fırsatlardan bu kesimlerin azami ölçüde yararlanmalarını sağlamak ve yine bu dönüşümün olumsuz etkilerinden korunmalarına yardımcı olmak, önümüzdeki dönemde temel önceliklerimiz olacaktır. İktidarımız döneminde, devletin borçlanma gereğindeki azalmaya paralel olarak, özel bankacılık ve finans sistemi küçük girişimcilere daha geniş imkanlar sunmaya başlamıştır. Esnaf ve sanatkarlara kullandırılan kredilerin faiz oranları yüzde 47'den yüzde 13'e

indirilmiştir. Önümüzdeki dönemde, modern teknolojiyi takip edememeleri nedeniyle rekabet güçleri azalan KOBİ'lerin müşterek yatırımları kümelenme yaklaşımı çerçevesinde desteklenecek, OSB yönetimlerinin kümelenmede önemli rol üstlenmeleri sağlanacaktır. Girişim sermayesi, kredi garantisi gibi uygulamaların gelişmesi desteklenecek, KOBİ'lerin finansman imkanlarının çeşitlendirilmesi sağlanacaktır. Teknoloji Geliştirme Bölgelerine yatırım kredisi faiz desteği sağlanarak Ar-Ge çalışması yapan KOBİ'lerin sayısı

artırılacaktır. Geleneksel sektörlerde faaliyette bulunan firmalarımızın markalaşma çalışmaları ile eş zamanlı olarak teknik altyapısından insan kaynaklarına, yönetişim sistemlerinden marka yönetimi ve pazarlamaya kadar, tüm yeteneklerini uluslararası standartlara ulaştırarak rekabet güçlerini artıracağız. Bu amaçla kümeleme politikaları oluşturularak hali hazırda ülkemizde doğal olarak oluşmuş KOBİ kümelerinin sektörel kümeler halinde örgütlenmesini özendireceğiz."

Bütün politikalarının esasının başta birey ve aile olmak üzere toplumun bütün unsurlarının güçlenmesi olduğunu vurgulayan Erdoğan, dolayısıyla ekonomik politikaların sosyal politikalarla paralellik arz etmesinin, refahın adaletle ülke sathına yaygınlaşmasının esas olduğunu kaydetti. Eğitim, sağlık ve sosyal destekler gibi temel hizmet alanlarında bölgeler arası adaletsizliklerin giderilmesi için çok önemli uygulamaları gerçekleştirdiklerine işaret eden Erdoğan, ekonomik güçlenmeye paralel olarak yeni

dönemde Türk insanının hayat standardını yükseltecek sosyal harcamalara daha fazla kaynak ayırabileceklerini ifade etti. Erdoğan şu ifadeleri kullandı:

"Yeni dönemimiz sosyal yapımızı her boyutuyla güçlendirme politikalarını artırdığımız bir dönem olacaktır. İktidarımız döneminde iyileşme trendine giren gelir dağılımı daha dengeli hale gelecek, sosyal güvenlik- sosyal yardım-sosyal hizmet şemsiyesi merkezi bir organizasyonla bütün vatandaşlarımızı kapsayacak, eğitim ve sağlık gibi temel insan hakkı olduğuna inandığımız hizmetler daha çağdaş bir kimlik kazanacaktır. Eğitim, insanımızın yaşam kalitesini yükselten, ülkemizin refah, istikrar ve rekabet

gücüne katkıda bulunan ve hayat boyu süren bir faaliyettir. Önümüzdeki dönemde kamu harcamalarında en büyük pay, yine eğitime ayrılacaktır. Yedi yaşını eğitime başlamak için çok geç bir yaş olarak görmekteyiz. Bu nedenle iktidara geldiğimizde yüzde 11 olan okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranını, büyük bir çaba harcayarak yüzde 25'e çıkardık, yeni dönemde bu oranı yüzde 50'ye çıkaracağız. Hükümetimiz, özellikle ilköğretim ve ortaöğretimi, bilgi yüklemeden ziyade öğrencilere temel beceriler edinme,

analiz ve sentez yapabilme, düşünebilme, sorgulama, sağlam bir karakter kazandırma dönemi olarak görmektedir. Bu dönemi, aynı zamanda öğrencinin kendisi ve çevresiyle uyumlu, sosyal ve kültürel değerler ile toplumsal aidiyet duygusunu kazanacağı bir kimlik oluşturma aşaması olarak kabul etmektedir. İktidarımız, ilköğretim ve ortaöğretim kademesindeki müfredatları bu yaklaşımdan hareketle değiştirmiş ve tüm okullarımızda uygulamaya başlamıştır. Cumhuriyet tarihimizde ilk defa iktidarımız döneminde,

ilköğretim ve ortaöğretimde her çocuğumuza ücretsiz ders kitabı verilmesi uygulaması başlatılmıştır. Eğitim sistemimizin temel direği olan öğretmenlerimizin mesleki tatminlerini artıracak politikalar izlenmiştir. Bu amaçla öğretmenlik kariyer mesleği haline getirilmiş ve yaklaşık 100 bin öğretmenimiz uzman ve başöğretmen unvanlarına kavuşturulmuştur. Öğretmen atamaları, terfi ve tayinlerinde yıllardır şikayet konusu olan adam kayırma uygulamalarına son verilmiş, adalet ve eşitliği sağlamak için

objektif ve şeffaf bir yöntem hayata geçirilmiştir. Önümüzdeki dönemde hedefimiz ilköğretimde yüzde 100, mesleki ve teknik eğitim dahil olmak üzere ortaöğretimde yüzde 90 okullaşmayı gerçekleştirmektir."

"ÜNİVERSİTELER BİLİMSEL OLARAK ÖZGÜR, İDARİ OLARAK ÖZERK, FİNANSAL OLARAK MALİ KAYNAK ÜRETEBİLEN YAPIYA SAHİP OLMALI"

Üniversitelerin, yenilikçi ve eleştirel bir bakış açısı ile bilgi üreten, bu bilgiyi yayan ve kaliteli insan gücü yetiştiren kurumlar olduğuna işaret eden Erdoğan, "Üniversiteler, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermek için çalışır, değerlerimizi koruyup yaşatır, ürettiği bilimsel bilgi, teknoloji ve nitelikli insan gücüyle toplumun geleceğini doğrudan etkiler. Ülkemizdeki üniversite sistemi, bilgi ekonomisinin gerektirdiği kaliteli insan gücünün yetiştirilmesi, sosyal yapının güçlendirilmesi, eleştirel

düşünce ve evrensel demokratik değerlerin yaygınlaştırılması gibi alanlarda toplumsal beklentileri karşılayabilmek için bir dizi yeniliğe ihtiyaç duymaktadır. Üniversitelerimizin uluslararası standartlara kavuşması için, yönetişim ve öğretim politikalarında dışa açık köklü bir değişim gerekmektedir. Üniversitelerimizdeki nitelik ve kaynak sorununun çözümü, ancak katılımcı, hesap verebilir, özerk, sorumlu ve şeffaf bir yönetim anlayışıyla mümkündür. Üniversiteler, bilimsel olarak özgür, idari olarak

özerk ve finansal olarak mali kaynak üretebilen yapılara sahip olmalıdır. Yeni dönemde, üniversitelerimizin karşılaştığı sorunların ilgili paydaşların katılımı ile çözümüne öncelik verilecektir. Üniversitelerimizin, yönetişim ve öğretimdeki farklılaşmaları ile temayüz etmeleri desteklenecektir. Farklı insani, fiziki ve mali kaynaklara sahip olan üniversitelerimizin tek tip ve tek merkezli yönetim anlayışı yerine küresel rekabete katılabilen, dünyaya açık ve Türk toplumunun beklentilerini karşılayan dinamik

kurumlar haline gelmesi sağlanacaktır. Uygulamakta olduğumuz yurt içi ve yurt dışında öğretim üyesi ve bilim insanı yetiştirme ve değişim programlarının hacmi ve çeşitliliği artırılacaktır. Üniversitelerin mali imkanları genişletilecek ve ülkemizdeki bilim insanlarının özlük hakları ve çalışma şartları iyileştirilecektir. Bu dönemde, yurtların kalitesi daha da iyileştirilecek, burs miktarları artırılacaktır" şeklinde konuştu.

Sağlık hizmetlerini temel bir insan hakkı olarak kabul ettiklerini dile getiren Erdoğan, hiçbir insanın bu haktan mahrum bırakılamayacağını vurguladı. Artık her vatandaşın, üniversite hastaneleri ve özel hastaneler dahil, istediği her hastaneye gidebildiğini, tercih ettiği doktora muayene olabildiğini, ilaçlarını anlaşmalı serbest eczanelerden alabildiğini kaydeden Erdoğan, böylece, sağlık hizmetlerinden faydalanmada vatandaşların Emekli Sandığı mensubu, SSK'lı, Bağ-Kur'lu gibi ayrımlara tabi tutulması

uygulamasının sona erdiğini vurguladı. Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Önümüzdeki dönemde, Sağlıkta Dönüşüm Programı'nı kararlılıkla sürdüreceğiz. Aile hekimliği uygulaması bu dönemimizde ülke genelinde yaygınlaştırılacaktır. Zengin fakir ayrımı gözetmeden halkımızın tümünün sağlık hizmetlerinden aynı standartta faydalanacağı, yoksulların primlerinin devletimizce karşılanacağı, 18 yaşın altındaki çocuklarımızın tamamının sağlık güvencesi altında olacağı 'Genel Sağlık Sigortası' sistemi, 2008 yılında uygulamaya konulacaktır. Çalışana ve emeğe saygıyı esas alan hükümetimiz,

çalışma hayatına ilişkin yasalarda AB ve ILO normlarına uygun olarak önemli düzenlemeler yapmıştır. 30 yıldır tartışılan ama sonuca ulaştırılamayan İş Kanununu çıkararak bir yandan esnek çalışma biçimlerini getirdik, diğer yandan işçilerimizin iş güvenliğini sağladık. İş Kanununu, önümüzdeki dönemin en önemli gündemi olmaya devam edecek olan istihdam politikalarımızı destekler bir anlayışla geliştireceğiz. Esneklik ve güvenceyi bir arada gerçekleştiren modelleri esas alarak, yeni istihdam biçimlerini

yaygınlaştıracağız. Sendikal yapımızda AB müktesebatına ve çağdaş gelişmelere paralel olarak düzenlemeler yapmaya devam edeceğiz. Gelecek kaygısı olmadan huzur içinde yaşamaları için tüm insanlarımızın kapsamlı ve etkin bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmaları hükümetimizin en önemli önceliğidir. İktidarımız, sosyal güvenlik gibi temel bir alanda hayati önemde reformlar yaparak, dağınık yapıdaki üç sosyal sigorta kuruluşunun tek çatı altında toplanmasını gerçekleştirmiştir. Sosyal güvenlik alanında

sadece tek çatı oluşturulmakla kalmayıp; emeklilik, sağlık ve primsiz ödemeler ve sosyal yardımlar alanında da çok önemli adımlar atılmış ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu çıkarılmıştır. 2008 yılında yürürlüğe girmesini sağlayacağımız ve genel sağlık sigortasını getirecek olan sosyal güvenlik reformu ile 'yeşil kart' gibi uygulamalar tarihe karışacaktır. Herkesin sigortalı olduğu bir Türkiye hayali nihayet gerçeğe dönüşecektir. Biz, 'kimsesizlerin kimsesi olacağız' diye yola çıktık.

Çaresiz ve umutsuz tek bir insanımızın kalmaması için var gücüyle çalışmak ve insanımıza onurlu bir hayat imkanı sunmak hükümetimizin en temel amaçlarından biridir. Sosyal Güvenlik Sistemi'nin de bir parçası olan, sosyal hizmet ve yardımlar konusundaki dağınıklık, mükerrerlikler ve veri eksiklikleri giderilecek, muhtaç hale gelmiş kişiler bakımından sosyal hizmet ve yardım talep edilebilir bir hak haline getirilecektir. Vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarını yerinde karşılamak için her il ve ilçemizde

bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına gönderilen aylık periyodik yardımlar artarak devam edecektir."

Ailenin, toplumun temel taşı olduğuna işaret eden Erdoğan, bütün toplumsal değerlerin bu temelin sağlamlığı ölçüsünde yükseldiğini ifade etti. Toplumsal dokunun güçlenmesi ve gelecek nesillerin emniyeti için toplumsal sorumluluk taşıyan bütün kurumların birlikte her zamankinden daha çok aile kurumuna ve aile değerlerinin korunmasına önem vermek zorunda olduğunu kaydeden Erdoğan, aile içi şiddet, töre ve namus cinayetleri ile mücadelede sıfır tolerans yaklaşımıyla hareket edildiğini kaydetti. Erdoğan, "Bu

soruna karşı kalıcı ve gerçekçi bir çözüme ulaşılması için bir seferberlik başlatılmıştır. Kız çocuklarımızın ve kadınlarımızın eğitimin her kademesine daha fazla katılması ve toplumsal hayatın her alanında daha fazla rol alması için sürdürdüğümüz çalışmalarımız, yeni politikalarla güçlendirilecektir. Kadın huzurevleri yaygınlaştırılacaktır. Çocuk, genç, yaşlı ve özürlülerimize verilen hizmetler katlanarak artmıştır. Hükümetimiz döneminde bu hizmetlerden yararlanan kişi sayısında 2,5 kat, sağlanan ayni

nakdi yardımlarda 9 kat artış sağlanmıştır. Yenilikçi bir uygulama olarak, Sevgi Evleri Projesi hayata geçirilmiş, çocuklarımız aile ortamına yakın şartlarda oluşturulan Sevgi ve Çocuk Evleri'ne taşınmaya başlamıştır. 2007 sonuna kadar çocuklarımızın yüzde 40'ı bu sıcak ortamlara kavuşacaktır. Nitelikli, girişimci, özgüveni yüksek, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan bir gençlik, ülkemizi hak ettiği yere taşıyacak temel varlığımızdır. Bu çerçevede, gençliğimizin her anlamda donanımlı, temel

değerlerimize sahip çıkan bireyler olarak yetişmelerini temin etmek, onları zararlı alışkanlıklardan korumak ve istikbale güvenle bakmalarını sağlamak hükümetimizin bütün politikalarında gözeteceği bir önceliğimizdir. Hükümetimiz, başta eğitimde kaliteyi artırarak, gelecek kaygılarını gidererek gençlerimizi ülkemizin rekabet gücünü geliştirecek en önemli aktörler haline getirmeyi hedeflemektedir. Demokratik ve çoğulcu evrensel değerleri özümsemiş, farklılıkları zenginlik olarak gören ve sorumluluk almayı

bilen bir gençliğin yetiştirilmesi, hükümetimizin öncelikli hedefleri arasındadır. Yeni dönemde gençliğin güçlendirilmesine yönelik çalışmalarımız aynı kararlılıkla devam edecektir" diye konuştu.

Erdoğan, AK Parti iktidarı döneminde, tam anlamıyla bir reform niteliğinde olan Özürlüler Kanunu'nun çıkarılarak, dünyadaki birçok ülkeye örnek olacak şekilde, toplumda özürlü bireylere hakettikleri değerin verildiğini anlattı. Önümüzdeki dönemde, özürlüler konusunda yapılan reform niteliğindeki düzenlemelerin en iyi şekilde hayata geçirilmesinin sağlanacağını anlatan Erdoğan, ayrıca, özürlülerin toplumla bütünleşmeleri, refah seviyelerinin, huzur ve mutluluklarının artırılması için önümüzdeki dönemde de

yeni düzenlemeler yapmaya devam edileceğini ifade etti.

Türk halkının ihtiyaçları doğrultusunda, artan nüfusa ve işsizlere istihdam imkanı oluşturmanın temel öncelikleri olduğunu kaydeden Erdoğan, ekonomik ve sosyal açıdan büyük önem verdikleri istihdam sorununa, çok boyutlu bir perspektifle yaklaştıklarını kaydetti. 21. yüzyıl şartlarında nitelikli, becerikli, özgüveni yüksek, iletişime ve yeniliğe açık girişimci bir toplumun, rekabet gücünün ve Türkiye'nin kalkınmasının temel dinamiği olacağını vurgulayan Erdoğan, "Yeni istihdam programımız bir bütünün

parçaları olarak uygulanacak olan üç ana bileşenden oluşacaktır: İşgücü Üzerindeki Yüklerin Azaltılması, Aktif İşgücü Programları ve Mesleki Eğitimle İşgücü Piyasası İlişkisinin Güçlendirilmesi" dedi.

"SSK İŞVEREN PRİM ORANI KADEMELİ OLARAK DÜŞÜRÜLECEK"

Önümüzdeki dönemde SSK işveren prim oranının, 2008 yılında beş puan ile başlamak üzere kademeli olarak indirileceğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"İşverenlerin zorunlu özürlü istihdamında SSK işveren prim tutarı Hazine tarafından karşılanacaktır. Şirket kurma ve kapatma ile ilgili maliyetler düşürülecektir. Esnek istihdam biçimleri artırılacak, esneklik-güvence ilişkisi korunacaktır. Önümüzdeki dönemde sadece mali yükler değil, istihdam üzerindeki idari ve yasal yükler de azaltılacaktır. Çalışma hayatına ilişkin bürokratik formaliteler daha da basitleştirilecektir. Zorunlu istihdam uygulamalarında, işverenlerin işçi çalıştırmasını özendirecek

düzenlemelere gidilecektir. İstihdam üzerindeki yüklerin hafifletilmesi için İş Kanununa göre açılması zorunlu birimler konusunda kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılacaktır. Esneklik ve güvence uygulamalarını bir arada ele alarak, işçi ve işverenler açısından çekici kılınması için gerekli uyumlaştırma çalışmaları yapılacaktır."

Geçmiş siyaset tarzının kalıntısı olan kısır tartışmalar ve ideolojik yaklaşımlar nedeni ile, gösterdikleri çabalara ve sağladıkları iyileşmelere rağmen, mesleki eğitim alanında uluslararası normlara uymayan ve işgücü piyasalarının talebinden kopuk bir yapının sürdüğünü kaydeden Erdoğan, başta işverenler ve meslek örgütleri olmak üzere, ilgili tüm kesimlerle uzlaşma içinde, Türkiye'nin geleceğini yakından ilgilendiren bu sorunu aşmak kararlılığında olduklarını ifade etti.

AK Parti iktidarı döneminde modern bir kamu istihdam kurumu olarak yeniden yapılandırılan Türkiye İş Kurumu'nun (İŞKUR), aktif işgücü programlarını etkin ve yaygın bir şekilde uygulayabilecek kapasiteye ulaştırılacağını dile getiren Erdoğan, "Meslek Edin-İşin Hazır", "Gençler İş Adamı Oluyor", "Kadın Girişimcilik" gibi aktif işgücü programlarının uygulanmaya başlanacağını ifade etti. Özel istihdam bürolarının açılmasının özendirileceğini bildiren Erdoğan, "İşsizlik Sigortası Fonu önümüzdeki dönem daha

etkili kullanılacak, kullanım koşulları kolaylaştırılacaktır. Fon kaynakları, işsizlere verilecek desteklerin yanı sıra, istihdamı artırmak amacıyla geliştirilecek projelerde de kullanılacaktır. Ekonomik ve sosyal olarak hızla gelişen ve kentleşen ülkemizde, insanımızın yaşam kalitesini artırmak ve tüm ülkeye yaygınlaştırmak, hükümetimizin yeni dönemde öncelikli hedefi olacaktır. Su kaynaklarımızın çok daha verimli bir şekilde kullanılmasına yönelik çalışmalarımız artarak devam edecektir. Bu çerçevede;

atıksu, katı atık, tehlikeli atık gibi çevre korumaya yönelik tesislerin yaygınlaşmasını sağlayacağız. Geri dönüşüm çalışmalarına ağırlık vereceğiz. Küresel ısınmayla ilgili olarak daha önce başlatılan enerji, ulaştırma, tarım ve sanayi gibi sektörel alandaki çalışmalara ve ağaçlandırmalara kararlılıkla devam edeceğiz. Hükümetimiz 2003 yılında başlattığı planlı kentleşme ve konut atağıyla ve yerel yönetimlerle işbirliği içerisinde Cumhuriyet tarihimizde bugüne kadar görülmemiş hızda ve kapsamda bir

çalışma başlatmıştır. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) vasıtasıyla yürütülen projelerle, hem kentsel dönüşüme öncülük edilmiş hem de tüm yurtta modern şehirlerin oluşumuna katkı sağlanmıştır. Önümüzdeki dönemde hedefimiz tamamlanmış olan konut sayısını sosyal donatılarıyla birlikte toplam 500 bine çıkartmaktır" şeklinde konuştu. Doğal afetlere hazırlıkta 'güvenli yaşam mekanları' oluşturmanın temel öncelikleri olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, bu amaçla, ülke genelinde doğal afet riski

taşıyan yerleşim yerlerin risk düzeyine göre önceliklendirileceğini, bunlardan yeniden yerleşim gerekenlere TOKİ tarafından uygun koşullarda konut ve işyeri yapılacağını söyledi.

Sporun kendine özgü kuralları, dili ve ahlakı ile dinamik bir yapı arz eden sosyal hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri olduğunu ifade eden Erdoğan, sporun tabana yayılması, kitlelerin yaşam boyu spora teşvik edilmesi, gençlerin zararlı alışkanlıklardan korunması, şampiyon sporcuların yetiştirilmesi, bunlarla alakalı tesislerin yapılmasının vazgeçilmez hedefleri arasında olduğunu bildirdi.

Ekonomik büyümeye, sosyal gelişmeye, Türk milletinin yaşam düzeyinin yükselmesine ve sürdürülmesine olan stratejik etkisi nedeniyle bilim, teknoloji ve yeniliğin desteklenmesinin en temel öncelikleri olduğuğunu ifade eden Erdoğan, önümüzdeki dönemde hedeflerinin, Ar-Ge harcamalarının milli gelir içindeki payının, 2013 yılına kadar yüzde 2'ye yükseltilmesi olduğunu dile getirdi.

Türkiye'nin, dış politika gündemi ve sorumluluk alanları açısından çok yönlü ve çok boyutlu bir ülke olduğuna işaret eden Erdoğan, Türkiye'yi krizlere tepki veren savunmacı bir ülke konumundan çıkararak bölgesel ve küresel vizyonu ile gelişmeleri yönlendirebilen belirleyici bir aktör haline getirmenin temel amaçları olduğunu vurguladı. Erdoğan konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

"Bu hedefe ulaşabilmek için caydırıcı sert gücümüz ile diplomatik, ekonomik ve kültürel nitelikli ince gücümüzün iyi koordine edilmiş bir bütün içinde kullanılabilmesi gerekmektedir. Bu nedenledir ki, ilkeli, dengeli, küresel ve bölgesel bütün aktörlerle temas halinde yürütülen, rasyonel temellere dayandırılmış, proaktif ve dinamik bir dış politika yöntemini benimsiyoruz. Kıbrıs Türk halkının güvenlik ve refahının sağlanması için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin her alanda uluslararası etkinliğinin

artırılması ve Doğu Akdeniz'deki denge ve istikrarın korunması, Türkiye'nin Kıbrıs politikasının iki ana stratejik hedefini oluşturmaktadır. Geçen dönemde takip ettiğimiz dinamik Kıbrıs politikası ile Türkiye bir taraftan büyük bir psikolojik üstünlük kazanırken diğer taraftan KKTC'nin uluslararası meşruiyetini ve etkinliğini artırmıştır. 2002 yılı itibarıyla Kıbrıs konusunda uluslararası baskı altında bunalan Türkiye, yürüttüğümüz aktif politika sonucunda, ulusal çıkarlarımızdan en küçük bir taviz

vermeden uluslararası alanda büyük bir manevra kabiliyeti kazanmıştır. Bu noktaya gelinirken Kıbrıs'ta tek bir asker çekilmemiş, bir metrekare toprak verilmemiştir. Bu süre içinde KKTC'nin uluslararası temaslarında ciddi bir artış gözlenmiştir. Her yıl artan sayıda uluslararası yetkili Kıbrıs'ı ziyaret etmekte ve KKTC'nin Cumhurbaşkanı ve hükümet üyeleri gittikleri ülkelerde daha üst düzeyde ilgi ve kabul görmektedirler. Daha önce KKTC Cumhurbaşkanı sadece BM yetkilileriyle görüşebilirken, izlediğimiz

politikalar neticesinde ilk defa Pakistan Cumhurbaşkanının resmi davetlisi olarak bu ülkeyi ziyaret etmiştir. AB Komisyonu Başkanı, ABD, İngiltere, Rusya, Almanya, Fransa ve Hollanda dışişleri bakanları ile resmi görüşmeler yapmıştır. KKTC daha önce İslam Konferansı Örgütü'ne "Müslüman Azınlık" adı altında katılırken, şimdi gözlemci üye sıfatı ile, 'Kıbrıs Türk Devleti' olarak katılabilmektedir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde KKTC iki milletvekiliyle temsil edilmektedir. Takip ettiğimiz

politikalar neticesinde KKTC ilk defa birçok ülkede ofis açmış ve buralardaki temsilcileri büyük elçilik gibi çalışmaya başlamıştır. Kıbrıs Türk halkının ekonomik kalkınma düzeyi büyük bir gelişme göstermiş, 2002'de 4 bin 500 dolar olan kişi başına düşen gelir 2006 yılı sonu itibariyle 11 bin 270 dolar olmuştur."

Ortadoğu'nun, büyük gerilimlerin ve önemli dönüşümlerin yaşandığı tarihi bir kavşak noktasında olduğunu kaydeden Erdoğan, geçen dönemde Filistin sorununa hakkaniyetli bir çözüm bulunması ve Lübnan'ın istikrara kavuşması için gösterdikleri yoğun çabayı önümüzdeki dönemde kararlılıkla devam ettireceklerini bildirdi. Erdoğan şöyle konuştu:

"Irak'taki gelişmeler dünya enerji politikalarını ve küresel ekonominin dengelerini önemli ölçüde etkileyecektir. Irak ile köklü tarihi, coğrafi, ekonomik ve kültürel bağlara sahip olan Türkiye'nin bu çabalarda en belirleyici role sahip olması bizim açımızdan politik bir tercih değil, stratejik bir zarurettir. Türkiye için Irak'ın güvenlik ve istikrarı sadece komşu bir ülke olarak değil, Türkiye'nin güvenliği açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu nedenledir ki, Türkiye son dört yıl içinde Irak'ın

istikrar ve güvenliği için en fazla çaba sarf eden ülkelerin başında gelmiştir. Komşu ülkeler platformunun oluşturulması, sünnilerin siyasal sürece katılmaları, Irak'ın ekonomik ihtiyaçları için lojistik desteğin Türkiye'den sağlanması, elektrik ve petrol gibi ana enerji kaynaklarının temini bu katkılardan sadece bazılarıdır. Irak politikamız barış, güvenlik, demokrasi ve istikrar ilkelerine dayanır. Kerkük meselesinin bütün etnik ve mezhebi unsurların katılımıyla hakkaniyet ilkelerine dayalı bir çözüme

kavuşturulması öncelikli gündem maddelerimizden birini oluşturmaya devam edecektir. Irak'ta istikrarsızlıktan beslenen terör tehdidine karşı da her türlü tedbiri en etkin bir şekilde alacağız. Hiçbir komşu ülke toprağının ülkemize yönelik terörist eylemler için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Türkiye kendisine yönelik tehdide de, kendisine uzanan dostluk eline de hakkıyla cevap verebilecek güce ve olgunluğa sahiptir. Türkiye Irak'ın istikrarı, iç barışı, bütünlüğü ve refahı için elinden

geleni yapmaya devam edecektir."

"TÜRKİYE'Yİ ETKİLENEN BİR ÇEVRE ÜLKESİ DEĞİL, ETKİLEYEN BİR MERKEZ ÜLKESİ YAPAN BİR YOLUN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ"

Hükümet'in AB-Türkiye ilişkilerini sadece ikili ilişkiler çerçevesinde değil küresel ve bölgesel barış vizyonu içinde değerlendirdiğini anlatan Erdoğan, AB-Türkiye ilişkilerinin, küresel barışı tehdit eden gerilimlerin yumuşatılmasında, uluslararası terör, kültürel çatışma, enerji güvenliği gibi risk alanlarında uluslararası işbirliğinin yaygınlaştırılmasında büyük önem taşıdığını söyledi. Erdoğan şunları söyledi:

"2007 başında aldığımız kararla fasılların müzakerelere resmen açılıp açılmamasına bakmaksızın pek çok alanda reformlar hızla devam edecektir. Hükümetimiz, AB katılım sürecini hem bir entegrasyon hem de Türkiye'nin siyasal, ekonomik, sosyal ve yasal standartlarını yükselten bir yeniden yapılanma süreci olarak değerlendirmektedir. Türkiye'nin AB üyeliği transatlantik ilişkileri de geliştiren bir etkiye sahiptir. Türkiye Avrupa üzerinden Avrasya'ya uzanan alanda yaşanan gerilimlerin aşılmasında belirleyici

bir konum ve role sahiptir. Türkiye bu konum ile NATO'nun ve transatlantik ittifak sisteminin en önemli aktörlerinden biridir. ABD ile olan ittifakımızı, transatlantik ilişkilerin omurgasını oluşturan NATO içindeki etkin rolümüzü ve AB üyelik sürecimizi, ortak bir hedefin ana unsurları olarak görüyoruz. Rusya, Çin, Hindistan ve Japonya gibi Avrasya'nın önemli aktörleriyle geliştirilen ilişkiler, Türkiye'nin AB ve ABD ile sahip olduğu bu kurumsallaşmış ilişkiler sisteminin bir alternatifi değildir. Bu

bölgelerde yetersiz olan mevcudiyetimiz yeni büyükelçilik ve temsilciliklerin açılması, TİKA'nın faaliyet alanının genişletilmesi, dış ticaret, kültür ve tanıtım faaliyetlerimizin artırılması ile yoğunlaştırılacaktır. İktidarımız döneminde aktif dış politikamıza paralel olarak dış teknik yardımlara, kalkınma projesi desteklerine ve insani yardımlara yeni bir yaklaşım getirilmiştir. Başta Türk Cumhuriyetleri ve Türk topluluklarının bulunduğu ülkeler olmak üzere Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar, Ortadoğu ve

Afrika'da daha planlı ve etkili bir yardım politikası izlenmiştir. Daha önce dağınık ve plansız bir şekilde değişik kurumlarımızın yürüttüğü dış yardım çalışmalarında koordinasyon sağlanmıştır. Hükümet olarak, yeni dönemimizde de dinamik dış politikamıza paralel olarak dış teknik yardım ve insani yardım politikamızı aynı kararlılıkla sürdüreceğiz. Türkiye'yi içine kapatan değil dünyaya açan, Türkiye'nin ufkunu daraltan değil sürekli genişleten, Türkiye'nin küresel ve bölgesel etkinliğini zayıflatan değil

güçlendiren, Türkiye'yi etkilenen bir çevre ülkesi değil etkileyen bir merkez ülkesi yapan bu yolun takipçisi olacağız."

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin zengin imkan ve kaynaklara sahip olduğuna işaret ederek sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye'nin çözülemeyecek hiçbir meselesi de yoktur. Daha önceki hükümet programlarımızdaki bütün hedeflerimizi gerçekleştirdiğimiz gibi buradaki hedeflerimizi de inşallah gerçekleştirerek, milletimizi daha çok refaha, daha çok adalete, daha güçlü bir Türkiye'ye kavuşturacağız. Seçim Beyannamemizde ayrıntılı biçimde yer alan taahhütlere dayalı olarak hazırladığımız, sürekliliği ve tutarlılığı esas alan 60'ncı Hükümet Programı çerçevesinde, halkımızın gerçek gündeminden kopmadan, toplumumuzun tüm

kesimlerini kucaklayan bir anlayış içinde çalışmalarını yürütecek olan hükümetimiz, Yüce Meclis'ten ve aziz milletimizden güven ve destek beklemektedir. Çalışmalarımızı başta muhalefet partilerimiz olmak üzere, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tüm taraflarla diyalog ve işbirliği içinde şeffaf biçimde yürüteceğiz. Bütün bu çalışmalar sonucu elde edilecek olan başarılar, sadece bize ait olmayacak, tüm tarafların katkısıyla milletimizin başarısı haline gelecektir. Bu yeni dönemin ülkemize ve milletimize

hayırlı olmasını diliyor sizleri saygı ile selamlıyorum."

Başbakan Erdoğan, 76 sayfalık Hükümet Programı metnini Meclis kürsüsünden yaklaşık 1 saat 45 dakikada okudu.

(ZÇ-MAY-OK-Y)

Kaynak: İHA

Son Dakika Politika Başbakan 60. Hükümet Programını TBMM'ye Sundu - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement