MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, "MHP olarak, net asgari ücretin açlık sınırının üzerine çıkarılmasını, asgari ücretlilere büyük şehirlerde ulaşım desteği verilmesini, asgari ücretten vergi alınmamasını ve çalışanların asgari ücret kadar gelirinin vergi dışı bırakılmasını gerekli görüyoruz" dedi.
TBMM Genel Kurulu, bütçe üzerinde son konuşmaların yapılması ve 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın açık oya sunulması için Meclis Başkanı Binali Yıldırım başkanlığında toplandı. İlk olarak bütçe üzerine CHP Grubu konuşmalarını yaptı. Ardından MHP'lilerin konuşmalarına geçildi. MHP Grubu adına konuşan MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin komşu coğrafyalarda ve dünyada büyük sorunların yaşandığı ve tehlikeli gidişatın bulunduğu bir dönemde görüşüldüğünü belirterek, "Neresinden bakarsak bakalım bölgesel ve küresel dinamiklerin kritik ve engebelerle dolu bir güzergahta ilerlediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Sadece bölgemiz için değil tüm insanlık adına tarihi ve hayati nitelikli olaylara sahne olmuş bir yılın daha sonuna geliyoruz. Küreselleşmenin bilançosunda eşitsizlik yoksulluk etnik çatışma coğrafyaların değişmesi ülkelerin bölünmesi kutuplaşma ve silahlanma mutluluk refah ve yardımlaşmadan daha ağır basar hale gelmiştir. Ortadoğu küresel aktörlerin birbirleriyle vekaleten savaştığı bir coğrafyaya dönüşmüştür. Bu savaşın temelinde paylaşım kavgası vardır. Kalıcı ve kapsamlı çözümler üretebilmek için Birleşmiş Milletler sisteminde reforma gidilmesi gerekmektedir. MHP Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinden biri olması uluslararası güvenlik ve barışın adına daha büyük rol üstlenmesi gerektiğini savunmaktadır. Türk milletinin ve bütün insanlığın barış ve mutluluk içinde insanca yaşayacağı bir dünya idealini Türkiye merkezli yeni bir medeniyet inşasıyla mümkün olabileceğine inanmakta ve bu doğrultuda siyaset yapmaktayız" ifadelerini kullandı.
"Türkiye Cumhuriyeti cesaret dirayet ve hamiyetle terörle mücadeleyi devam ettirmektedir"
"Türkiye Cumhuriyeti cesaret dirayet ve hamiyetle terörle mücadeleyi devam ettirmektedir" diyen Kalaycı, "Kahraman güvenlik güçlerimiz çeşitli il ve ilçelerimize musallat olan PKK'lı alçakların üzerine balyoz gibi inmiş, açtıkları hendekler ve saklandıkları delikler onlara mezar edilmiştir. Türkiye'nin yürüttüğü terörle mücadelesi kararlıdır, etkilidir ve takdire şayandır. Türkiye ülke içinde yaşanan terörün yanı sıra bölgemizde artan güvenlik riskleri ve tehditleriyle de karşı karşıya kalmıştır. Güney sınırlarımız boyunca sahnelenen hıyanet planlarının, terörist emellerin milli varlığımıza kast etmek gayesiyle tedavüle sokulduğu çok açıktır. Türkiye caydırıcı gücünü kullanarak önce Irak'taki gayrimeşru bağımsızlık referandumunu etkisiz hale getirmiştir. Ardından, Suriye'nin kuzey bölgesine düzenlenen ve büyük başarı ile gerçekleştirilen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları sayesinde, oluşturulmak istenen terör koridoruna izin verilmemiş, önü kesilmiştir. Afrin'de, Elbab'da, Cerablus'ta olduğu gibi Münbiç de, Fırat'ın doğusu da teröristlerden arındırılacak, terör kampları yerle bir edilecektir. Teröristler kazdıkları çukurlara gömülecektir. Terörle mücadelemiz yurt içinde ve sınır ötesinde en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecek, haklı mücadelemiz Allah'ın izniyle durmayacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı hain darbe girişimi ve terör saldırılarıyla birlikte ekonomik kuşatmaya da maruz kaldığını bildiren Kalaycı, şöyle konuştu:
"Küresel güçlerin öncülüğünde kur ve faiz üzerinden Türkiye ekonomisi ve siyaseti yönlendirilmek istenmiştir. Özellikle 24 Haziran seçimleri sonrasında Türkiye ekonomisinin çökertilmesi hedeflenmiştir. Londra merkezli küresel fonlar, sermaye çetelerine yıkım emri vermişler, para oyunlarıyla, döviz operasyonlarıyla, kur silahıyla ekonomik sisteme suikast düzenlemişlerdir. Özellikle 12 Ağustos'u 13 Ağustos'a bağlayan gecede kudurmuş gibi üzerimize çullanmışlardır. Döviz kurları, devamında faiz ve enflasyon fırlamış, yaşanan ekonomik şok ve dengesizlik her insanımızı zor durumda bırakmıştır. 15 Temmuz'da alamadıkları sonucu ve 24 Haziran seçimlerinin rövanşını ekonomik kuşatmayla almaya teşebbüs etmişlerdir. Ekonomik sorunlardan bunalmış toplumsal muhalefetin siyasal içerik kazanması, sosyal çözülmenin sağlanması, ardından sokağı adres gösteren işbirlikçilerin harekete geçirilmesi hesaplanmıştır. Ancak, küresel baronların hesabı Ankara'da bozulmuştur. Ekonomik saldırılara karşı verilen kararlı mücadele ve alınan tedbirler sayesinde ekonomik kuşatma yarılmış, Kasım ayından itibaren nispeten olumlu gelişmeler sağlanmaya başlamıştır. Nitekim, bu yıl Mart sonunda 4 lira iken, Ağustos ayında 7 lira 20 kuruşa kadar çıkan dolar kuru daha sonra dalgalı bir seyir izleyerek düşmüş, halen 5 lira 30 kuruş düzeyindedir. Ekim ayında son 15 yılın en yüksek rakamına ulaşan ve yıllık bazda yüzde 25,2 olarak gerçekleşen Enflasyon, Kasım ayı itibariyle yüzde 21,6'ya gerilemiştir. Mart ayında yüzde 20'nin altında iken Eylül ve Ekim aylarında yüzde 40'ın üzerine kadar çıkan kredi faizleri, şimdi yüzde 30'un altına inmiş olup, bankalar faiz indirimine devam etmektedir."
"Bu mesele sen kazandın, ben kaybettim meselesi değildir"
Türkiye'nin dış borç ödeme riskini gösteren CDS kredi risk takası priminin Mart ayında ortalama 181 puanken Ağustos sonu ve Eylül başında 566 puan seviyesine kadar yükseldiğini, daha sonra 216 puanı aşan bir düşüşle 350 puan düzeyine kadar indiğini söyleyen Kalaycı, "Ekonomi güven endeksi, reel kesim güven endeksi ve tüketici güven endeksi de Kasım ayından itibaren ekonomiye duyulan güvende bir toparlanmaya işaret etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye'yi ekonomik olarak abluka altına alma girişimleri karşısında da devletin ve yürütmenin yanında olmuştur. Parti olarak işin kolayına kaçabilir, sırf hükümet yıpransın diye, fırsat bu fırsat diyerek siyasi fayda devşirmenin basitliğine heves edebilirdik. Biz bunu yapmadık, asla da yapmayız. Bu mesele sen kazandın, ben kaybettim meselesi değildir. Mesele Türkiye meselesidir. Mesele vatandır, nitekim milli ve ekonomik bekamızın müdafaasıdır. Bizim tercih ve tutumumuzu birileri beğenmeyebilir, hatta kabul etmeyebilir. Kendi bilecekleri iştir. Biz arzularımızla değil, ilkelerimizle, ülkülerimizle varız. Biz "Önce ülkem ve milletim, sonra partim" anlayışına sahibiz" diye konuştu.
"MHP olarak dileğimiz ekonominin hareketlenmesi, piyasaların canlanması"
Türkiye ekonomisinde sorun olmadığını söylemediklerini,ekonominin kırılgan durumundan ve yapısal sorunlarından devamlı surette bahsettiklerini vurgulayan Kalaycı, "Makroekonomik çarpıklıkları, yanlış ekonomi politikalarını yeri ve zamanı geldiğinde ifade ettik, teklif ve temennilerimizi paylaştık. Kur ve faiz artışından, azgınlaşan hayat pahalılığından, piyasaların durgunluğundan, artan ekonomik ve sosyal sorunlardan biz de rahatsız ve şikayetçi olduk. Ancak bu ülke hepimizin, bu millet biziz, bu devlet bizimdir. MHP olarak dileğimiz ekonominin hareketlenmesi, piyasaların canlanması, vatandaşımızın ekonomik ve sosyal sorunlarının giderilmesidir" açıklamasında bulundu.
"Türk milleti şiddeti ne olursa olsun, her rezaleti, her kalkışmayı, her ihaneti bertaraf etmeye hazırdır"
Türkiye'de son günlerde de üzerinde dikkatle durulması gereken gelişmelerin yaşandığına değinen Kalaycı, "Sokaklar karıştırılmak istenmekte, kutuplaşmalar bilenmekte, öfke ve fitne yayılmaktadır. FETÖ'cü ve PKK'lı alçaklar iş bölümü ve görev taksimi yapmış eylem ortakları halinde pusuda beklemekte, uygun zaman kollamaktadır. Terörün hedefi olan güvensizlik, belirsizlik, korku ve kuşku sistematik şekilde tırmandırılmaktadır. Türkiye üzerinde yeni bir hain deneme, yeni bir şer oyun planlanmakta, gelişmeler buna işaret etmektedir. Sokaktan medet umanlar, kargaşadan geçim sağlayanlar, bozgunculuktan yarar bekleyenler işbirliği yapmışlardır. Provokatörler iç barış ve huzur ortamını gerebildikleri kadar germekte, sabırları zorlamaktadır. Türk milleti tezgahlanan oyunu görmekte, büyük bir sabırla yakından takip etmektedir. Türkiye'yi vahim bir türbülansa itmek, yeni bir demokrasi dışı arayışa çekmek isteyenler şunu çok iyi bilsinler ki; Türk milleti şiddeti ne olursa olsun, her rezaleti, her kalkışmayı, her ihaneti bertaraf etmeye hazırdır, bunu başaracak kudrete sonuna kadar haizdir. Türkiye iç ve dış tehditlere maruz kalırken, yeni sistemi tasfiye planları yapmak, hükümet kaybetsin de nasıl kaybederse kaybetsin anlayışına girmek, ne millet sevgisiyle, ne de vatanseverlikle kesinlikle bağdaşmaz, asla bağdaşmayacaktır. Türkiye'yi hedef alan komplo, kumpas ve saldırılar karşısında milli bir duruş sergilemek, herkes için ahlaki ve vicdani bir zorunluluktur, vatanseverliğin asgari bir icabıdır" dedi.
"Ekonomik büyümenin birinci kaynağı sabit sermaye yatırımları, ikinci kaynağıysa ülke genelinde verimliliğin artırılmasıdır"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ilk bütçesi olan 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin, Cumhurbaşkanı tarafından 17 Ekim 2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulduğunu hatırlatan Kalaycı, şunları kaydetti:
"2019 yılı merkezi yönetim bütçe ödenekleri 961 milyar lira, bütçe gelirleri 880,4 milyar lira, bütçe açığı ise 80,6 milyar lira olarak öngörülmektedir. Bu rakamlar, 2018 yılı gerçekleşme tahminlerine göre bütçe giderlerinde yüzde 16,9, bütçe gelirlerinde yüzde 17,4, bütçe açığında ise yüzde 11,8 oranında artışa karşılık gelmektedir. 2018 yılında yüzde 1,9 gerçekleşmesi beklenen bütçe açığının GSYH'ye oranının 2019 yılında 1,8 seviyesinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Önümüzdeki dönem için ekonominin yol haritası niteliğini taşıyan Orta Vadeli Program, 20 Eylül 2018 tarihinde Yeni Ekonomi Programı ismiyle kamuoyuna takdim edilmiştir. 2019-2021 yıllarını kapsayan bu Programın tema'sı dengelenme, disiplin ve değişim olarak belirlenmiştir. Programın temel amacının, kısa vadede fiyat istikrarının ve finansal istikrarın yeniden tesis edilmesi, ekonomide dengelenmenin ve bütçe disiplininin sağlanması, orta vadede sürdürülebilir büyüme ve adaletli paylaşıma yönelik ekonomik değişimin gerçekleştirilmesi şeklinde ifade edilmiştir. Yeni Ekonomi Programı ile ortaya konulan makro ekonomik hedefler bazı tutarsızlıklar içermekle birlikte genel olarak gerçekçi tahminlerden oluşmaktadır. Yeni Ekonomi Programındaki hedefler sıkı bir bütçe politikasına işaret etmektedir. 2019 yılında 59,9 milyar liralık harcama tasarrufu ve 16 milyar liralık gelir artırımı olmak üzere toplam 75,9 milyar liralık kamu kaynağının sağlanması, bütçede kamu yatırımlarının yüzde 36,1 oranında azaltılması hedeflenmektedir. Ekonomide büyümenin önemli oranda yavaşlaması öngörülmekte, 2018 yılında yüzde 3,8 beklenen büyümenin, 2019 yılında yüzde 2,3'e düşeceği tahmin edilmektedir. Ekonomik büyümenin birinci kaynağı sabit sermaye yatırımları, ikinci kaynağıysa ülke genelinde verimliliğin artırılmasıdır. Daha fazla üretim, daha fazla ihracat, daha fazla istihdam ve daha fazla gelir için daha fazla yatırıma ihtiyaç vardır ve bunun yolu öncelikle yurt içi tasarrufları artırmaktan geçmektedir. İkinci olarak da hem kendi kaynaklarımızı hem de yurt dışından kullandığımız kaynakları verimli, üretken alanlarda kullanmaktır. Burada kamu otoritesinin ülkedeki kaynak tahsisini doğru yönlendirmesi büyük öneme sahiptir."
Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları bulunduğuna dikkat çeken Kalaycı, "Önümüzdeki dönemde dış riskler de göz önüne alındığında bir taraftan sıkı para politikaları ile etkili maliye politikaları uygulanırken, diğer taraftan başta üretim, tasarruf, vergi, işgücü piyasası ve eğitim gibi temel alanlarda yapısal önlemlerin büyük bir ciddiyetle hayata geçirilmesi önem arz etmektedir. Türkiye'nin ekonomik sorunlarını çözecek, olumsuzlukları giderecek, vatandaşlarımızın refah seviyesini artıracak ve borç sarmalından kurtaracak adımların atılması gerekmektedir. Bankacılık sektörünün 90 milyar liraya ulaşan takipteki kredilerinin, toplam kredilere oranı yüzde 3,5 oranına çıkmış olup, yakın izlemede olan kredi alacakları da dikkate alındığında sektör açısından risk oluşturmaktadır. KOBİ'lerin takipteki kredi oranı yüzde 5,8 düzeyindedir. KOBİ'lerimiz ve esnafımızın borç ve yüksek faiz sarmalından kurtarılması ve piyasanın canlanması amacıyla geniş kapsamlı bir program açıklanmalıdır. Devlet kuruluşlarınca, yüklenici ve üretici alacakları hızla ödenmeli, KDV mahsuplaşma işlemleri hızlandırılmalıdır. Bu durum, hem piyasalarda canlanmaya katkı sunacak, hem de devletten alacağını alamadığı için zor duruma düşen insanımızın mağduriyetini giderecektir. Sanayicilerimizin girdi maliyetlerinin düşürülmesinin sanayi ve ihracat performansı açısından önemi gözetilerek girdileri ucuzlatacak ve finansman maliyetini azaltacak yapısal tedbirlere önem ve öncelik verilmelidir" şeklinde konuştu.
"Ülke olarak bizim ne yapıp, ne edip çiftçimizi, üreticimizi ayağa kaldırmamız lazımdır"
Son dönemde ağırlaşan ekonomik ve sosyal gelişmelerle birlikte çiftçinin sorunlarının da katlandığını ve durumlarının kötüye gittiğini söyleyen Kalaycı, "Ürettiği ürünü değerinde satamamış, başta mazot ve gübre olmak üzere yüksek girdi maliyetleriyle beli bükülmüştür. Bankalara olan kredi borçları katlanarak artan çiftçimiz çok zor durumdadır. Çiftçinin kredi borçları 100 milyar lirayı aşmıştır. Besiciler ve süt üreticileri büyük sıkıntılarla karşı karşıya olup, ayakta durma mücadelesi vermektedir. İthalat politikası, hem çiftçimize darbe vurmuş hem de sorunları çözmemiştir.
Ülke olarak bizim ne yapıp, ne edip çiftçimizi, üreticimizi ayağa kaldırmamız lazımdır. Üreten ekonomi, yerlilik ve millilik bunu gerektirmekte, önce çiftçiden başlanması gerekmektedir. Çiftçimize yönelik olarak vergi ve prim indirimlerini, bankalara ve tarım krediye olan borçlarında uygun şartlarda yapılandırmayı içeren bir düzenleme acilen uygulamaya konulmalıdır. Çiftçiye ve üreticiye verilen destekler artırılmalı ve zamanında ödenmelidir. Çiftçinin temel girdilerinden vergi alınmamalı, girdilerini ucuza alabilmeleri sağlanmalıdır. Tarımsal sulamada ve seralarda kullanılan elektrik için daha düşük tarife belirlenmelidir. Tarım sektörü; üretim, işleme ve pazarlama boyutlarıyla bütüncül bir yapıya kavuşturulmalı, yüksek verimlilikte ve kaliteli ürün üreten, teknoloji kullanabilen, ülke insanını besleyebilen ve ihracat kapasitesi yüksek bir düzeye getirilmelidir. Hayat pahalılığı, geçim zorlukları, ekonomik sıkıntılar her insanımızı olumsuz etkilemiştir. Vatandaşlarımız nimette en arkada, külfette en önde olmamalıdır. Bu işleyiş, bu haksız süreç mutlaka değişmelidir" değerlendirmesinde bulundu.
Asgari ücret
Bu yıla dair asgari ücretin, yüzde 14,2 artışla net bin 603 lira olarak belirlendiğini, son açıklanan TÜİK verilerine göre 11 aylık enflasyon yüzdesinin 21,8 düzeyinde olduğunu ve asgari ücrete yapılan artışın, enflasyonun altında kaldığını kaydeden Kalaycı, "Mevzuattaki tanımına göre asgari ücret, işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün şartlarına göre asgari düzeyde karşılamaya yönelik ücrettir. Ancak asgari ücret belirlenirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri göz ardı edilmektedir. Asgari ücretin, çalışanların asgari gıda ihtiyacını bile karşılamadığı ortadadır. Ayrıca, çalışanlar üzerinde ağır vergi yükü bulunmaktadır. MHP olarak, net asgari ücretin açlık sınırının üzerine çıkarılmasını, asgari ücretlilere büyük şehirlerde ulaşım desteği verilmesini, asgari ücretten vergi alınmamasını ve çalışanların asgari ücret kadar gelirinin vergi dışı bırakılmasını gerekli görüyoruz" ifadelerini kullandı.
"Kamu çalışanlarının mali ve sosyal haklarının toplu sözleşmeyle belirleniyor"
Kamu çalışanlarının mali ve sosyal haklarının toplu sözleşmeyle belirlendiğini hatırlatan Kalaycı, "Toplu Sözleşmeye göre, kamu çalışanlarının aylık ücretlerine 1 Ocak 2019 tarihinden geçerli yüzde 4, 1 Temmuz 2019 tarihinden geçerli yüzde 5 oranında artış yapılacaktır. Toplu sözleşme gereği 2018 yılı temmuz ayında yüzde 3,5 artış yapılmış olup, Temmuz-Aralık döneminde oluşan enflasyonun bu oranı aşan kısmı kadar, 2019 yılı ocak ayında yapılacak yüzde 4 lük zam üzerine ayrıca enflasyon farkı da ödenecektir. Eski adıyla Emekli Sandığı emeklilerinin aylıklarındaki artış da, aynen kamu çalışanlarına uygulanan oranlar üzerinden yapılacaktır. SSK ve Bağ-Kur emekli aylıkları ise gerek Ocak ayında gerekse Temmuz ayında son altı aylık enflasyon oranında artırılacaktır. Bu duruma göre emeklilerin ve kamu çalışanlarının aylıklarına Ocak ayında yapılacak toplam zam Aralık enflasyonuyla netleşecek olup, yaklaşık yüzde 10 civarında olması beklenmektedir. Emeklilerimizin yıllarca hizmet verdikten sonra geçim kaygısı duymadan onuruna yaraşır bir hayat sürmesini temin etmek devletin önemli ve öncelikli görevlerinden biridir. İşçi, memur ve esnaf emeklileri arasında nimet-külfet dengesizliği ve emekli aylıklarındaki adaletsizlikler artarak devam etmektedir. Maaş zamlarında bile farklı uygulama bulunmaktadır. Emekli aylıkları arasındaki eşitsizlikler giderilmeli, emekli aylığı bağlanmasında büyümeden tam pay verilmelidir. Kamuda ücret adaletini sağlayacak, statü ve istihdam karmaşasını giderecek, işe girişte, ilerleme ve yükselmede objektifliği, liyakati esas alacak bir personel rejimi uygulamaya konulmalıdır. Yardımcı hizmetler sınıfında çalışanlar genel idare hizmetleri sınıfına atanmalı, kadro alamayan taşeron işçiler, tüm sözleşmeliler, vekil, fahri, geçici ve ücret karşılığı çalışanlar kadroya geçirilmeli, çalışanların aile bütünlüğü mutlaka sağlanmalıdır. Ayrıca, ek gösterge uygulamasındaki adaletsizlikler giderilmeli, öğretmenler, polisler, uzman çavuş ve jandarmalar, kamu avukatları, uzmanlar, denetmenler, araştırmacılar, müdürler, şube müdürleri, hemşire ve diğer sağlık çalışanları ile din görevlilerine 3600 ek gösterge verilmeli, kamu çalışanlarına yapılan tüm ek ödemeler emekli aylığına yansıtılmalıdır" diye konuştu.
"Sayıştay'ın tüm denetim raporları ve tüm denetim sonuçlarını içeren haliyle Meclis'e gönderilmelidir"
Kalaycı, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bütçe uzun bir sürecin mahsulü olan hukuki bir belgedir. Bütçe hakkı; Parlamentoya, vatandaşlar adına gelir toplama ve bu gelirleri belirli alanlara ve amaçlara tahsis etme izin ve yetkisini vermekte, bu izin ve yetkinin mevzuata ve bütçeye uygun şekilde kullanılıp kullanılmadığının izlenmesi ve denetlenmesi sorumluluğunu da beraberinde getirmektedir. Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin denetim görevini yerine getirmesine katkılar sunan önemli bir anayasal kuruluşumuzdur. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bütçe hakkını gerçek anlamıyla kullanabilmesi için Sayıştay'ın doğru, açık ve güvenilir raporlar sunması gerekmektedir. O nedenle, Sayıştay'ın tüm denetim raporları ve tüm denetim sonuçlarını içeren haliyle Meclis'e gönderilmelidir. Denetim yoluyla idareyi geliştirmek önemli bir fonksiyondur. Sayıştay, yaptığı denetimlerle bu amaca önemli katkılar sunmaktadır. Ancak Sayıştay bulgularının çoğunun değişmeden müteakip yıllarda da raporlarda yer alıyor olması, denetim sonuçlarının kamu kurumlarınca yeterince dikkate alınmadığına işaret etmektedir. Denetim raporlarında yer alan Sayıştay önerilerine mutlaka riayet edilmelidir. Ödenek aktarımı ve ödenek üstü giderler gibi Meclis'in yetkisinin elinden alınması anlamına gelen, bütçe hakkını zedeleyen uygulamalara meydan verilmemelidir. Tüm dünyada Sayıştay raporlarının görüşüldüğü ve karara bağlandığı esas zeminler parlamento komisyonlarıdır. Sayıştay raporlarını görüşecek Meclis komisyonunun kompozisyonu, çalışma tarzı, üreteceği raporun içeriği ve formatı, komisyon raporundaki tavsiyelerin izlenme usul ve esasları da önemlidir. Meclis İç Tüzüğü'nde Sayıştay raporlarının hangi işleme tabi tutulacağı konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Plan ve Bütçe Komisyonunun iş yükü fazla olup, Sayıştay raporları gerektiği gibi görülememektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde, yasamanın yürütme üzerindeki denetim görevinin daha da önem kazandığı dikkate alınarak, kesin hesap kanun teklifi ve Sayıştay denetim raporlarının, birçok ülkede olduğu gibi, oluşturulacak ayrı bir Komisyon tarafından görüşülmesi için Meclis İçtüzüğünde gerekli düzenleme mutlaka yapılmalıdır."
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin mimarı şüphesiz Cumhur İttifakı'dır"
"Türk milletinin daha nice asırlara bağımsız, bağlantısız ve güçlü olarak ulaşması yegane arzumuzdur. Bunu da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile başaracağız" diyen Kalaycı, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin başarısı Türkiye'nin başarısı, Türk milletinin ferahı ve refahıdır, buna da sonuna kadar hizmet edeceğiz. Bizim derdimiz kardeşliktir. Bizim meselemiz büyük Türkiye'ye ulaşmak, tarihin tekerrürünü sağlamaktır. Türkiye'yi gelecek yüzyıllara taşıyacak ana damar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'dir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin mimarı şüphesiz Cumhur İttifakı'dır. Cumhur ittifakı; milli bekayı esas alan ahlaki ve siyasi uzlaşmanın bir mahsulüdür. Cumhur İttifakı, Türkiye'nin güvenlik zırhıdır, milli birlik ve dayanışma şuurudur ve bu çerçevede sürdürülecek tarihi bir birlikteliktir. Cumhur İttifakı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma" hedefini yakalama azmi, milli ve üniter devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Türk Milletini ilelebet yaşatma iradesidir. Cumhur İttifakı, milletimizden aldığı destek sayesinde, azim ve kararlılıkla "Lider Ülke Türkiye"yi inşa etmenin yanısıra, Türk dünyasının, İslam aleminin ve bütün mazlum milletlerin yegane ümidi olan Türkiye'yi, küresel bir güç haline getirecek 2053 ve 2071 vizyonunun alt yapısını adım adım oluşturacaktır. Gelecek Türk asrı, geleceğin gücü Türkiye'dir. Türk-İslam ülküsü Türkiye'nin ve komşu coğrafyaların bayraktarlığı göreviyle İlay-ı Kelimetullah mührünü cihana vuracaktır" değerlendirmesinde bulundu.
Kalaycı, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bütçe müzakereleri boyunca ifade ettikleri görüşlerinin, yapıcı eleştirilerinin ve önerilerinin dikkate alınacağını umduklarını kaydederek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ilk bütçesine destek verdiklerini belirtti. - ANKARA
Son Dakika › Politika › Meclisin Bütçe Maratonunda Son Gün - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?