Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Uluslararası ilişkilerde belli ülkelerden gelen suflelere göre yön değiştirmek çok kolaydır. Esas mesele insanı merkeze alan ilkeli tutarlı ve vicdani bir politikayı tüm zorluklarına rağmen devam ettirebilmektir. Büyük devlet ancak böyle olur" dedi.
Erdoğan, Uludağ Üniversitesince düzenlenen " Türkiye'nin İnsani Diplomasisi" konulu panele ve üniversite senatosu tarafından kendisine verilen fahri doktora tevcih törenine katıldı.
"Acının rengi ırkı dili dini yoktur. Bugün dünyamızda yaşanan pek çok sorunun temelinde maddi imkan kıtlığı değil, merhamet ve empati eksikliği vardır" ifadesini kullanan Erdoğan, Kızılay, TİKA, AFAD, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Diyanet Vakfı ve birçok sivil topum kuruluşu vasıtasıyla dünyanın en ücra köşelerine ulaşmaya ve kanayan yaralara merhem olmaya çalıştıklarını belirtti.
Erdoğan, zaman zaman " Suriye, Filistin, Irak, Afganistan, Libya, Balkanlar, Somali, Myanmar... Siz buralarla neden bu kadar ilgileniyorsunuz" diyenlerin, bataklık olarak tarif ettikleri Ortadoğu'da ne işlerinin olduğunu sorgulayanların olduğunu belirterek, bunu soranlara "aksi mümkün mü" sorusunu sormak gerektiğini ifadesini kullandı.
Yüzyıl öncesine kadar birlikte yaşadıkları insanlara cetvelle çizilen sınırları engel görüp sırtlarını dönemeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Geçen hafta basına yansıyan Suriyeli bir yavrunun, ciğerlerimi adeta dağlayan gözlerimi yaşartan o yürek parçalayıcı vasiyetini eminim hepiniz okumuş veya duymuşsunuzdur. O farklı bir şeydi. 'Ey ölüm meleği acele et ki cennette yemek yiyeyim' diyen bir feryada eğer nasır bağlamamışsa hangi vicdan dayanır? Bir yavru bunu söyleyecek şuura, idrake sahip. Çocukların küçük bedenleri açlık, ölüm, savaş gibi ağır yükleri nasıl taşır? Akdeniz'i bir mülteci mezarlığına çeviren çaresizliğe kim gözlerini kapatabilir? Biz tarihimiz boyunca güçlü olduğumuz dönemlerde zayıflara mazlumlara ihtiyaç sahiplerine her daim el uzattık. İhtiyacımız olduğunda da dost ve kardeşlerimizden yardım gördük. Son olarak İstiklal Harbi bunun en canlı örnekleriyle doludur. Uluslararası ilişkilerde belli ülkelerden gelen suflelere göre yön değiştirmek çok kolaydır. Esas mesele insanı merkeze alan, ilkeli, tutarlı ve vicdani bir politikayı tüm zorluklarına rağmen devam ettirebilmektir. Büyük devlet ancak böyle olur."
"Dünya İnsani Zirvesi"
Erdoğan, Türkiye'nin gelecek yıl insani diplomasi anlamında önemli bir zirveye ev sahipliği yapacağını, ilk defa gerçekleştirilecek olan 'Dünya İnsani Zirvesi'nin 23-24 Mayıs tarihlerinde İstanbul'da düzenleneceğini, hazırlıkların devam ettiğini aktardı. Zirvede, devlet ve hükümet başkanlıkları başta olmak üzere sivil toplum, özel sektör akademik camia basın ve gençlik temsilcilerinin bir araya gelerek küresel sistemde yaşan tıkanıklığı açmanın yollarını arayacaklarını belirten Erdoğan, zirvenin, Türkiye'nin insani diplomasi alanında takdir toplayan öncü rolünün bir nevi teyidi olacağını bildirdi.
Eğitimdeki gelişmeler
Erdoğan, eğitimin, ülkeyi yönetme sorumluluğunu devraldıkları ilk günden itibaren en önemli gündem maddeleri olduğunu, bütçede aslan payını birinci sırada eğitime ayırdıklarını, daha önce bu payın savunmaya aktarıldığını ifade etti.
Eğitim camiasının yaşanan süreçlerin canlı şahidi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "2002 yılında bildiğiniz gibi 76 üniversite varken 117 ilave yaptık. Şu anda 193 üniversitemiz var ama bizimle dalga geçtiler. 'Bunların hepsi tabela üniversitesi' dediler. O zaman 10 öğrenciden bir tanesi üniversiteye girebiliyordu. Hamdolsun artık açıkta kalma yok noktasına geldi. Eksikliklerimiz yok mu, var ama çok ciddi mesafeler aldığımızı da kimsenin inkar etmesi mümkün değil" diye konuştu.
Erdoğan, akademik personel konusunda da ciddi bir artış sağlandığını, 2002'de 9 bin 396 olan profesör sayısının bugün 20 bin 900'e, 5 bin 367 olan doçent sayısının bugün 14 bin 150'ye yükseldiğini, üniversitelerde yaklaşık 149 bin akademik personelin görev yaptığını söyledi.
Erdoğan, "Eğer biz üniversite sayımızı 76'dan 193'e çıkarmamış olsaydık bu kadar profesör doçent bu kadar akademik personelimiz olur muydu? 'Ne me lazım, ihtiyaç da yok' denilecekti. Bu konularda hedef gösterilmediği için iddialar da olmayacaktı. Bilimsel rekabet başlamıştır ülkemizde. Her geçen gün bu daha da iyiye gidecek. Şimdi tersine beyin göçü başlamış durumdadır" ifadesini kullandı
Erdoğan, gençlerin ailelerine yük olmadan eğitimlerini sürdürebilmeleri için de düzenlemeleri hayata geçirdiklerine dikkati çekti.
Gençlerin Güneydoğu'nun en ücra köşesinden üniversiteye girmek için Ankara'dan İstanbul'a imkanı varsa geldiğine değinen Erdoğan, "Biz 'sen gelme, orada kal, üniversiteyi senin ayağına getireceğiz' dedik. Üniversiteyi oralara taşıdık. İlmin maliyetini burada daha da düşürüyoruz, fakir çocuklara o hizmeti verir duruma geliyoruz. Şimdi sıra kaliteyi artırmakta. Kaliteyi artırdıkça inanıyorum ki, Türkiye'nin sıçraması çok daha süratli olacak" dedi.
Öğrencilere burs imkanı
Erdoğan, her öğrencinin burs veya kredi alması imkanını sağladıklarını, bu yıl itibariyle yaklaşık 1 milyon 376 bin öğrencinin burs veya kredi aldığını, yılbaşında burs rakamının 400 liraya çıkacağını, master ve doktora burslarının ise daha da yüksek olduğunu bildirdi.
Türkiye'deki üniversitelerin Uludağ Üniversitesi gibi sınırları aşarak, uluslararası birer eğitim kurumuna dönüştüğünü, Bugün 160 farklı ülkeden 75 bin öğrencinin Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinde akademik çalışmalarını sürdürdüğüne dikkati çeken Erdoğan, ABD, Avusturya, İtalya, Çin ve Kore gibi ülkeler ile Balkanlar ve Kafkasya gibi bölgelerden gelip Türkiye'de master ve doktorasını yapan öğrencilerin olduğunu dile getirdi.
Üniversitelerdeki nitelikli akademik personel ihtiyacının karşılanması için her yıl ciddi miktarda öğrencinin dünyanın en iyi okullarına gönderildiğine işaret eden Erdoğan, "YÖK kanalıyla yurt dışına giden 6 bin 165 akademisyenimiz, çeşitli ülkelerde lisans üstü eğitim görüyorlar ve araştırma yapıyor. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığımız kanalıyla da 2 bin 646 öğrencimizi yurt dışına yine lisans üstü eğitim ile yabancı dil eğitimi için göndermiş bulunuyoruz" ifadesini kullandı.
"Marjinal örgütlerin sizleri esir almasına lütfen fırsat vermeyin"
İnsana yapılan yapılan yatırımın en kalıcı ve en değerli yatırım olduğunu vurgulayan Erdoğan, bir yıl sonra düşünüldüğünde tohum ekilmesi, on yıl sonrası için ağaç dikilmesi, yüzyıl sonrası için ise insan yetiştirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Erdoğan, Türkiye'nin bu anlayışla gelecek yüzyılına yatırım yaptığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Ben öğrencilerimizden kısır ideolojik tartışmalar ve kavgalarla vakitlerini heba etmemelerini, bu kıymetli zamanlarını kendi alanlarında en iyi olmak için değerlendirmelerini bekliyorum. Geçenlerde ekranda izledim. Çok üzüldüm. Yazıktır. Baktım bazı öğrencilerimiz, sırtlarındaki çantalarından sopaları çıkartıp arkadaşlarına dağıtıyorlar. Beklerdim ki onlar oradan kitabını çıkartsın, bir arkadaşına onu versin, arkadaşıyla onu paylaşsın. Talebeye yakışan budur. Bunu yapmamız lazım. Bizim muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak için bu adımları atmamız lazım. Geçmişte olduğu gibi sizin enerjinizi, heyecanınızı istismar etmek isteyenler olabilir. Teröre, terör örgütlerine methiyeler düzen, şiddete özenen kimi marjinal örgütlerin sizleri esir almasına lütfen fırsat vermeyin. Bizim arzu ettiğimiz özlemini duyduğumuz gençlik; meselelerini kavga ve yakıp yıkmakla, farklı görüşü sindirerek halletmeye çalışanlar değil, şiddetle arasına mesafe koyan, kalemin ve sözün gücüne inanan gençliktir. Bunu bulmamız lazım."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğrencilerin ülkeye ve ailelerine karşı sorumluluklarının bilinciyle hareket edeceklerine, akademisyenlerin de özellikle yaptıkları işin saygınlığına yaraşır şekilde çalışmalarını sürdüreceklerine inandığını sözlerine ekledi.
Erdoğan, konuşmasının ardından Uludağ Üniversitesi Rektörlüğüne geçerek, bir süre üniversitenin çalışmaları hakkında bilgi aldı.
(Bitti)
Son Dakika › Yerel › Cumhurbaşkanı Erdoğan Bursa'da - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?