Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Tarih boyunca Türklerin dünya uygarlığına yaptığı tek özgün kaynak köy enstitüleridir" şeklindeki açıklamalarına tepki göstererek, "Bunlar tarihin kendilerinin doğumuyla başladığını sanıyorlar ve hiçbir zaman kargadan başka kuş tanımadılar, tanımıyorlar" dedi.
Başbakan Erdoğan, Ankara Spor Salonu'nda gerçekleştirilen AK Parti Genel Merkez Gençlik Kolları 3. Olağan Kongresi'ne katıldı. Kongrede bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na 'Dindar Gençlik' polemiği üzerinden yüklendi. Erdoğan, 'dindar nesil' diyerek ne demek istediğini gençlerin ve milletin anladığını fakat statükonun anlamadığını belirterek, şunları söyledi:
"Benim ne söylemek istediğimi, bu sözlerle neyi murat ettiğimi aslında sizler çok iyi anladınız. Benim bu ifadelerimi, aziz milletim de çok iyi anladı, ama bu ifadeleri, bu sözleri statüko anlamadı, anlayamadı, anlamak istemedi. Statükonun dizinin dibinde yetişmiş aydınlar da anlamak istemedi. Seçkinler, elitistler anlamak istemedi. O malum medya benim ne dediğimi, ne demek istediğimi anlamadı, anlamak istemedi. Biz bu ülkede çok büyük çileler çektik, büyük zulümlere şahit olduk, büyük acılar yaşadık. Şu
anda isteğimiz arzumuz şu; Biz milli, manevi değerlerine bağlı bir dindar nesilden bahsediyoruz ve biz şu anda ahlak değerleri yüksek bir nesilden bahsediyoruz. Vatanını sevmek, milletini sevmek, insanına saygıda sevgide kusur etmeyen, dindar bir neslin özelliğidir. Dindar bir nesil yetiştirmek, müspet ilimlerden uzak, müspet ilimlerle yarışamayan bir gençlik anlamına gelmez. Az önce Arif Nihat Asya'nın şiirini okudu gençlik kolları başkanım, işte orada o özellikler sayılıyor. Aynı şekilde Asım'ın neslini
Akif merhum tanımlarken orada da yine bu özelikler sayılıyordu. Ne diyor orada? 'Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım. Boğamazsam da hiç olmazsa yanımdan kovarım. Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam, hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale, bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale. Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum. Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum.
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu' İşte böyle bir nesil istiyoruz, beklediğimiz bu. Buna gayret ediyoruz. Bunu istiyoruz. Varsın onlar öyle konuşsunlar. İşte biz bu nesli yetiştirmenin gayreti içinde bu yola devam edeceğiz."
"DİNİ DEĞERLER AYAKLAR ALTINDA ÇİĞNENDİ"
Başbakan Erdoğan, geçmişte ülkenin dini ve manevi değerlerinin ayaklar altına alınarak çiğnendiğini, 'Selamün Aleyküm' diyenlerin aşağılandığını söyleyerek şunları kaydetti:
"Geçmişten gerekli dersleri çıkarmazsak, tarih sürekli tekerrür eder. Bizden öncekiler babalarımız, dedelerimiz aynı şekilde çok büyük acılar yaşadılar. Bu topraklar üzerinde farklılığa, farklı olana tahammül edilmedi. Dini, manevi değerler ayaklar altına alındı, çiğnendi. Binlerce kitap, dini eser olduğu gerekçesiyle Osmanlı harfleriyle yazılmış bu gerekçeyle ya da farklı düşünceler ihtiva ettiği gerekçesiyle toplatıldı, yasaklandı ve yakıldı. Sadece Kur'an-ı Kerim'ler, ilmihal, mevlit kitapları değil,
elif ba cüzleri, Hz. Ali cenkleri, sağcı, solcu gazete ve dergiler, sağcı, solcu yazarların kitapları çok ağır zulme uğradı. Bu ülkenin camileri, altını çizerek ifade ediyorum; belgeler elimde açıkladım, iktisadi gerekçelerle, askeri gerekçelerle değil, tamamen keyfi gerekçelerle ibadet edilmesin, insanlar orada toplu namaz kılmasın diye kapatıldı, satıldı ve ahıra dönüştürüldü. Türk-İslam mimarisinin en güzel örnekleri CHP parti binalarına, halk evlerine çevrildi. Bu milletin çocuklarına Kur'an-ı Kerim
öğretilmesi yasaklandı. Korkutulan insanlar gizli gizli Kur'an öğrenmek ve öğretmek zorunda kaldılar. Bitmedi, gençliği ilimsiz, irfansız bırakmak için her yola, her yönteme başvurdular. Gençliğin milli, dini, manevi değerlerden uzak kalması için her yola ve yordama başvurdular. Kur'an-ı Kerim'i milletin elinden almak isteyenler gazeteler, dergiler, televizyonlar yoluyla maneviyatsızlığı aşıladılar. Çağdaşlaşmak, modernleşmek bahaneleriyle bizim kendi öz medeniyetimizi, kültürümüzü, edep ve
ahlakımızı, aile yapımızı hedef aldılar."
"ÖZ VATANIMIZDA PARYA MUAMELESİ GÖRDÜK"
Başbakan Erdoğan, bu ülkede millete 'bidon kafalı', 'göbeğini kaşıyan adam' denildiğini, milletin öz vatanında parya muamelesi gördüğünü söyleyerek şunları ifade etti:
"On yıllar boyunca bürokrasiye, hukuka kast sistemi hakim oldu. Millet iradesinin güç kazandığı, Anadolu'nun, Trakya'nın sesini yükselttiği her dönemde demokrasiye müdahale edip, seçkinlerin iktidarını güçlendirdiler. Utanmadan, sıkılmadan, yüzleri dahi kızarmadan bunlar millete 'bidon kafalı' dediler. 'Göbeğini kaşıyan adam' dediler. Öz yurdumuzda, öz vatanımızda parya muamelesi gördük. İşte hayatı boyunca toplumun bir kesimine, millete yapılan bu zulmü görmeyenler bugün de dindar nesil kavramını
anlayamazlar, anlamak istemezler. Çünkü onlar bizim neler idk yapamam, hele hak namına hakçektiğimizi bilmezler, görmezler, duymazlar. Bürokrasinin, medyanın aydınların varlıklı elitlerin bu ülkede millete nasıl zulmettiğini onlar hiç görmediler görmek istemediler. Artık bu elitler kusura bakmasın. Biz bu ülkede varız. Biz 75 milyonun birer ferdi olarak bu ülkenin sahibiyiz, öz çocukları, öz evlatlarıyız. Biz bunun için dindar nesil diyoruz. Olay budur. Biz dindarların aşağılanmadığı, küçümsenmediği,
azarlanmadığı, tahkir edilmediği bir Türkiye için dindar nesil diyoruz. Bölmek için değil. Gençlerin ahlaksızlığa, boşluğa, maddeciliğe, emperyalizmin özellikle de kültür emperyalizminin tuzağına yönlendirilmediği, özgür bırakıldığı, özgür tercihler yapabildiği bir Türkiye için dindar nesil diyoruz. Biz her türlü dayatmaya karşı çıkıyoruz. Biz asla formatlama gayesi içerisinde değiliz. Biz formatlamaya karşı çıkıyoruz. Özgürlükleri kısıtlama peşinde değiliz, özgürlük mücadelesi veriyoruz. İstiyoruz ki
herkes özgürce, her türlü eğitim imkanından yararlansın. İstiyoruz ki öğrenciler, onların aileleri çocukları için tercih yapma hürriyetine sahip olsun."
KÖY ENSTİTÜLERİ
Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Tarih boyunca Türklerin dünya uygarlığına yaptığı tek özgün kaynak köy enstitüleridir. Gerçekten de dünya uygarlığına bizim yaptığımız tek özgün kaynak köy enstitüleridir" şeklindeki Enver Ziya Karal'ın sözlerini söylediğini belirterek, Kılıçdaroğlu'na yüklendi. "İşte mazisi olmayanlar, tarih bilinci, medeniyet tasavvuru olmayanlar hem de kendi tarihlerini hem kendi milletlerini kendi medeniyetlerini böyle aşağılar, böyle küçümserler" diyen
Başbakan Erdoğan, "Düşünebiliyor musunuz, Türkiye'nin anamuhalefet partisinin genel başkanı, Türklerin uygarlığa yaptığı tek katkının köy enstitüleri olduğunu söylüyor. Şu hale bak, şecaat arz ederken, sirkatini söyler. Şu hale bak. Tarihimizden haberi yok" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun tarihinden haberi olmadığını söyleyerek, "Bunlar tarihin kendilerinin doğumuyla başladığını sanıyorlar ve hiçbir zaman kargadan başka kuş tanımadılar, tanımıyorlar. İşte bu zihniyet Türkiye'de eğitimi, sanatı, özgürlükleri de demokrasiyi de kısırlaştırmış, kısıtlamış bir zihniyettir. Bakın bugün bile bu despotların bize ve millete nasıl tepeden baktıklarını zaman zaman görüyorsunuz. Her şeyi biliyor edasıyla despot aydınların bizlere nasıl akıl vermeye çalıştığını
görüyor ve kusura bakmasınlar belki biraz ağır tonajlı olacak, ama bu ifade o zavallılara acıyoruz" diye konuştu.
TUTUKLU MİLLETVEKİLLERİ
Tutuklu milletvekilleri konusuna da değinen Başbakan Erdoğan, "CHP, MHP ve BDP son derece haksız, insafsız ve mesnetsiz biçimde tutuklu milletvekilleri konusunda AK Parti'yi hedef almış durumdalar. Öncelikle başta CHP Genel Başkanı olmak üzere MHP ve BDP'lilere tutuklu milletvekilleri konusunun AK Parti'nin değil, yargının bir tasarrufu olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim" dedi.
Tutuklu milletvekilleri konusunun AK Parti'nin değil, tamamen bu partilerin kendi eseri olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, "Bu partiler sonucu çok iyi bildikleri halde böyle bir krize yol açarak bu krizin fatuidk yapamam, hele hak namına hakrasını AK Parti'ye yüklemek gibi bir şark kurnazlığı içindeler" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, tutuklu milletvekilleri ile ilgili olarak şunları dile getirdi:
"Bakın CHP Genel Başkanı'na şu anda yargılaması devam eden milletvekili seçilen iki ismin aday yapılıp yapılmayacağını 2010 yılının son aylarında soruyorlar. Önce aday olabileceklerine ilişkin olumlu sinyaller veriyor. Arkasından çok kısa bir süre sonra çark ederek, malum çarkçı Kemal, 'böyle bir çalışmamız yok nereden çıkarıyorsunuz?' diyor. Bunun ardından yine çark ediyor ve bu isimleri aday olarak gösteriyor. Tabii çarklar bitmiyor. Bu kişiler adayken daha seçim yapılmadan hem CHP Genel Başkanı, hem
partiden arkadaşları hem de bunların yandaş hukukçuları bu isimlerin seçilse dahi cezaevinden çıkamayacaklarını ifade ediyorlar. Bizzat Kemal Kılıçdaroğlu, 3 Haziran 2011 tarihinde 'evet çıkamayabilirler, yargının tasarrufuna bağlı' diyor. Bizzat kendisi söylüyor bunu. Arkasından seçim oluyor bu kişiler seçiliyor, CHP Genel Başkanı çarkçı Kemal yeniden çark ediyor ve bu yüzden AK Parti'yi suçlamaya, itham etmeye başlıyor.
Tekrar ediyorum: Tutuklu milletvekilleri konusu AK Parti'nin oluşturduğu değil, bizzat CHP'nin, MHP'nin BDP'nin oluşturduğu bir eserdir, bir sorundur. Adeta bile bile lades denilmiş, bile bile böyle bir sıkıntı ortaya çıkarılmıştır. Milli iradeye saygısızlık yapan her zamanki gibi CHP'nin kendisi olmuştur. Keyfi uygulama yapan, ardından da AK Parti'ye fatura kesmek isteyen bizzat CHP, MHP ve BDP'nin kendileri olmuştur. Biz böyle bir keyfiliği, böyle bir oldu bittiyi, böyle bir dayatmayı doğru bulmayız.
Hukuk devletinde böyle keyfilik olmaz. Meclis Başkanı, Meclis'te grubu olan 3 partinin grup başkanvekilleriyle görüşerek bu konuda bir çalışma yapıyor. Biz partimizin yetkili organlarında bu konuyu görüşüp değerlendiririz. Meclis Başkanımızın bir girişimidir ancak sonucunu bildikleri halde Türkiye'yi böyle bir krizle baş başa bırakan CHP, MHP ve BDP'nin sorumluluğu AK Parti'nin üzerine yıkma çabalarına asla ve asla izin vermeyeceğimizin bilinmesini istiyorum."
BAŞBAKAN'A EL YAZMASI KURAN-I KERİM HEDİYE EDİLDİ
Başbakan Erdoğan konuşmasının sonunda ise yaş sebebiyle AK Parti Gençlik Kolları Başkanlığı'ndan ayrılan İsmail Karaosmanoğlu'nu sahneye davet ederek çalışmalarından dolayı kendisine teşekkür etti ve Karaosmanoğlu'na bir plaket verdi.
İsmail Karaosmanoğlu ise Başbakan Erdoğan'a Mehmet Akif Ersoy'un 1928 yılında basılan "Safahat" isimli eserini ve el yazması bir Kuran-ı Kerim hediye etti. Başbakan Erdoğan ise aldığı Kuran-ı Kerim'i öperek alnına götürdü. - ANKARA
Son Dakika › Güncel › AK Parti Gençlik Kolları 3. Olağan Kongresi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?