Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, açılışı yapılan hat ile İstanbul'da metro hatları uzunluğunun 124 kilometreye ulaştığını aktararak, "Bugün açılışını yaptığımız Otogar-Bağcılar-Mahmutbey-Olimpiyatköy- Başakşehir Metrosu 18 istasyonla hizmet verecek. Yeni metro hattımız saatte ne kadar yolcu taşıyacak biliyor musunuz? 111 bin yolcu taşıyacak. Engelli vatandaşlarımızın rahat kullanımı için ne gerekiyorsa yapıldı. Bu açılışını yaptığımız hat, yaklaşık 1.5 milyar dolara mal oldu. Eski rakamla bunu söyleyecek olursak yaklaşık 3 katrilyon Türk Lirası. Ancak bu hat sayesinde, İstanbul'a, İstanbullular'a çok önemli tasarruflar sağlıyoruz. Bu güzergahta, kişi başına günlük 60 dakika zaman tasarrufu sağlanmış olacak" dedi.
GERÇEK ÇEVRECİ AK PARTİ İKTİDARIDIR
Erdoğan, açılışı hat vesilesiyle daha az araç kullanılacağını ve atmosfere salınan karbondioksit emisyonunda yıllık 86 bin 350 ton azalma olacağını belirterek, "Çevreciler, gelin bakalım bunu görün. Gerçek çevreci AK Parti iktidarıdır. Ey CHP, sen kim çevrecilik kim? Öyle Taksim Meydanı'na çıkıp, orada nara atmakla çevreci olunmuyor. Kaç tane ağaç diktin bundan bahset. Acaba bu salınım gazlarına karşı emisyon noktasında ne kadar adım attın bunu söyle" dedi.
İstanbul'a hizmet etmenin kendileri için en büyük iftihar ve bahtiyarlık olduğunu kaydederek, "İstanbul bizim için aşktır, sevdadır, tutkudur. Çünkü İstanbul, Türkiye'nin aynasıdır, Türkiye'nin özüdür, özetidir. İstanbul, Türkiye'nin en büyük değeri, en büyük hazinesidir" diye konuştu. Erdoğan, İstanbul'un, İstanbullulara ait olduğunu kaydederek, şunları söyledi: "İstanbul, burada yaşayan her bir kardeşimizin şehridir, burada yaşayan her bir kardeşimize emanettir. Ancak, şunun altını özellikle çiziyorum. Ne Türkiye'nin ne de İstanbul'un hissiyatını, sadece belli kesimler, sadece belli gruplar, belli kitleler tayin etmez, edemez. Bakın, biz, 'Ben istiyorum, öyleyse olacak' anlayışında asla değiliz. Ama hiç kimse de 'Ben istemiyorum, öyleyse bu olmayacak, bu yapılmayacak' anlayışı içinde olamaz. Çoğunluğun azınlığa hükmetmesine, zulmetmesine, 10.5 yıl boyunca çok büyük bir dikkatle karşı olduk, karşı çıktık. Ancak, azınlığın da arkasına aldığı medya gücüyle, arkasına aldığı illegal örgüt gücüyle, arkasına aldığı uluslararası kirli odaklarla, çoğunluğa hükmetmesine, zulmetmesine, dayatmalarda bulunmasına asla müsaade etmeyiz, asla göz yummayız. Herkesin hissiyatına duyarlı oluruz. Herkese kulak veririz. Bir tek ferdin dahi arzularını, taleplerini, hassasiyetlerini dikkate alırız. Bu şehrin, bu İstanbul'un geleceğiyle ilgili, projeleriyle ilgili söz sahibi olan, yağmacılar değildir, vandallar değildir, barbarlar değildir. Camları, pencereleri esnafın dükkanlarını yağmalayanlar değildir. Gecenin dokuzundan sonra tencere, tava sokağa dökülenler de değildir. Aslından bu, kamu düzenini bozmaktır. Aslında bu halkı rahatsız etmektir. Kimsenin halkı rahatsız etmeye de hakkı yoktur, bu da suçtur. İstanbul'umuzun geleceğiyle ilgili eğer vatandaşa saygılı olmayı söyleyenler varsa, o tencere tavayı mutfakta kullansınlar, sokakta değil. Onun yeri orasıdır.Eğer iktidar olmak istiyorsan onun yeri de sandıktır. Sandık da 4 yılda bir genel, 5 yılda bir yerel. Sabredersin, sandık gelir oyunu kullanırsın, kimi istiyorsan onu iktidara getirirsin ve bu modern olmanın, medeni olmanın da gereğidir. Bu İstanbul'un söz sahibi olan İstanbulluların kendisidir, milletin kendisidir. Hiç kimse kendisini milletin üzerinde görmesin. Hiç kimse, illegaliteye, kanunsuzluğa, anarşiye, vandallığa başvurup, İstanbul'a, İstanbullulara, millete dayatmalarda bulunmaya kalkmasın."
HİÇ KİMSE VANDALLIK YAPAMAZ
"Yaşam tarzının tehdit altında olduğunu bahane ederek hiç kimse yakıp yıkamaz, hiç kimse vandallık yapamaz, hiç kimse başkalarının yaşam tarzlarına müdahalede bulunamaz" diyen "Allah aşkına soruyorum 10.5 yıldır iktidardayız biz kimin yaşam tarzına karıştık ya, kimin? Kime biz 'Sen nasıl giyiniyorsun' diye sorduk? Böyle bir şey var mı? İşte şurada benim vatandaşlarımın özeti var. Bakın burada başı açık olanı da var, örtülü olanı da var. Hepsi bir arada. İşte onlar böyle bir tabloyu oluşturamadıkları için çıldırıyorlar. İşte biz bu birliği sağladığımız için güçlüyüz. Farkımız bu!" dedi.
Gezi Parkı eylemlerine de değinen Erdoğan, "İşte Gezi Parkı için ne dediler? 'Ağaç' dediler, 'Çevre' dediler, 'Park' dediler. Peki Allah aşkına camilerimizden ne istediniz? 3 gün Dolmabahçe Bezm-i Alem camisi işgal altındaydı. Ne istediniz camilerimizden? Yolda yanında 6 aylık bebeğiyle, 9 yaşında kızıyla gezen başı örtülü annelerden ne istediniz. Ondan sonra da utanmadan sıkılmadan 'Böyle bir şey yok' diye yalan söylüyorsun. Esnaftan, emeğiyle alın teriyle geçinmek isteyen insanlardan ne istediniz? Sivil vatandaşlarımızın araçlarını yakıp yıkmaktan ne anladınız? Ne istediniz? 200'ü aşkın aracı yaktınız, kamunun araçlarını yaktınız, bu nasıl bir çevre duyarlılığıdır. Çevreyi yaktılar, yıktılar, kirlettiler, mahvettiler. Tüm o canım saksılar yerlerde, bütün kilit taşları söküldü. Polise o kilit taşlarını attılar. Bu polis kimin polisi? Bu polis bizim polisimiz. Bu da suçtur. Efendim, polis biber gazı sıkmış. Evet, siz hukuka ters bir iş yaparsanız polisin 2 yolu vardır, hatta 3 yolu vardır. Önce uyarır, sonra suyu sıkar, sonra da biber gazı sıkar. Ama polis bunu yaparken eylemcilerin içinden silahla benim polisime ateş edenleri nereye koyacaksın. Benim şehit edilen polisi mi nereye koyacaksın? Onu sahiplenmiyor bu eylemciler. Ne yazık ki ana muhalefet de sahiplenmiyor. Çünkü, o da onlarla iş birlikçi. Bize, bu aziz millete, bu vandallığı, bu barbarlığı, çevre ve ağaç meselesi diye yutturmaya çalışıyorlar." diye konuştu.
MEYDANLARA TOPLANMAK DEMOKRATİK BİR HAKTIR
Erdoğan, Mısır'daki olaylara da değinerek, Mısır'ın Türkiye'nin öz kardeşi olduğunu ifade etti. Mısır'daki son gelişmeleri çok büyük bir kaygıyla izlediklerini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öncelikle şunu açık açık ifade etmek istiyorum; Biz Mısır'da, sadece Mısır'ın huzuru, Mısır'ın istikrarı, özellikle de demokrasinin tarafındayız. Mısır halkının tamamı bizim kardeşimizdir. Biz, Mısır'ın tamamını bir görüyor, beraber görüyor, Mısır halkının tamamını kardeşlerimiz olarak kucaklıyoruz. Mısır'da son günlerde hayatını kaybedenlere, hangi taraftan olursa olsun, hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet niyaz ediyor, Mısır halkının başı sağolsun diyoruz. Önce şu ilkeyi çok net bir şekilde ortaya koyacağız; Mısır'da bir darbe yapılmıştır. Kimse kimseyi aldatmasın. Darbe, kime yönelik olursa olsun, kimi hedef alırsa alsın, kimi koltuğundan indirirse indirsin, kötüdür, zararlıdır, demokrasinin ve geleceğin katilidir. İktidardakini sevmiyor olabilirsiniz. İktidarı kusurlu görüyor olabilirsiniz. İktidarı başarısız görüyor olabilirsiniz. Demokrasilerde süre vardır. Demokrasilerde sandık vardır. Hesap, o süre içinde, sandıkta görülür. Bunun dışındaki her yol gayrimeşrudur, haksızdır, hukuksuzdur. Bir yıl içinde 'Mursi, sen bu işi başaramadın' içeriden ve dışarıdan her türlü tezgahlar kuruluyor. En ufak bir destek gelmiyor dışarıdan, Katar ve Türkiye'nin dışında. Sadece bu iki ülke. Meydanlara toplanmak demokratik bir haktır ama meydandaki kalabalığa, coşkuya, sloganlara aldanıp, hiç kimse meydanları bütün bir ülkenin fotoğrafı olarak sunamaz. Buradan soruyorum; Tahrir'i görenler acaba Adaviye Meydanı'nı neden görmüyorlar? Oradakiler Mısır halkı değil mi? Mısır halkı sadece Tahrir'de mi? Adeviye Meydanı'nda da Mısır halkı var. 'Tahrir Mısır'ın fotoğrafıdır' diyenler, Adeviye Meydanı karşısında neden susuyorlar? Demokrasi, arkasına meydanı alanın dayatmalar yapabileceği bir rejim değildir. Demokrasi, arkasına egemen güçleri, hele hele silahlı güçleri, yargıyı alanların, halka dayatmalar yapabileceği bir rejim hiç değildir. Bizlerle özel görüşmelerinde hep darbelere karşı olduğunu söyleyen Batı, neden susuyorsun? Konuşsana, şimdi neden konuşmuyorsun? Mısır halkının iradesine saygı duyulmasını niçin istemiyorsun? Uluslararası toplum ve uluslararası kuruluşlar gözlerimizin önündeki bu haksızlık, bu zulüm, bu adaletsizlik karşısında, ilkeli, samimi bir duruş sergilemediler. Darbeye açık açık darbe diyemeyen, darbenin destekçisidir. Bazıları bize şunu diyebilir, Türkiye'deki ana muhalefet gibi, garip garip açıklamalar yapıyor. Bir taraftan 'Darbenin yanında değiliz', öbür taraftan 'Mısır'daki yeni yönetim hayırlı olsun'. Biz zaten ana muhalefetin Türkiye'de cemaziyelevvelini biliriz. Türkiye'deki ana muhalefet tarihi boyunca hep darbelerle beslenerek büyümüştür. Sandıklardan gelmemiştir bu CHP. Hep darbelerle gelmiştir, bunlar hala o beklenti içinde. Darbeyi kınamayanlar kendi içlerinde birbirlerine girdiler."
Mısır'daki darbenin üzerinden 4 gün geçtiğini hatırlatan Erdoğan, darbecilerin yanında olmadıklarını ve bunu herkesin bilmesi gerektiğini belirtti. Erdoğan, Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler'in (BM) darbeyi kınayan herhangi bir açıklama yapmadığını belirterek, "Hani sizin AB müktesebatınız? Niye ona saygı duymuyorsunuz? Birleşmiş Milletler (BM) henüz kararlı bir açıklama yapmadı. Dün akşam BM Genel Sekreteri'yle de görüştüm. 'Görüşüyoruz, çalışıyoruz' dediler. Temenni ederim ki, en kısa zamanda bu açıklamayı yaparlar. Adaletin, Hakk'ın, hukukun yanında olmaları beklenen bazı İslam ülkeleri çıkıp, cesaretle bu meş'um darbeyi lanetleyemedi. Afrika Birliği'nin, samimiyetle, son derece ilkeli, son derece cesur biçimde yaptığı açıklamayı, AB yapamadı, BM yapamadı, bölge ülkeleri, dünya ülkeleri yapamadı. Eğer darbeye karşı net bir tutum benimsenmiş olsaydı, eğer darbeye karşı ilkeli bir duruş sergilenmiş olsaydı, Mısır bugün meydanlara bölünmeyecek, onlarca kardeşimiz hayatını kaybetmeyecek, mesele sandıkta çözülecekti. "Mısır'da yapılan yanlışı derhal telafi etmeleri gerekir, Mısır halkını çatışmaya sürükleyecek her davranıştan özenle kaçınılmalıdır. Mısır'da tutuklanan, gözaltına alınan başta sayın Mursi, Sayın Başbakan olmak üzere tüm siyasetçilerin, derhal serbest bırakılmasını bekliyoruz. Bunu Mısır'ın şu an ki, yönetimi, sözde yönetimi 'Türkiye, içişlerimize karışmasın' gibi açıklamalar yapabilir. Biz Mısır'ın içişlerine karışmıyoruz. Mısır halkının yanında olduğumuzu ve ilkelerimizi ortaya koyuyoruz" dedi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "100 bin insan öldürüldü şu Suriye'de? Soruyorum. Dünya nerede? İşte Halep'i, Humus'u bombalıyorlar. Nerede dünya? Bize diyorlar ki, 'Türkiye niye karışıyor bu işe?' Tarihini okursan niye karıştığımızı anlarsın. Nerede ve kime karşı olursa olsun, her darbeyi kınıyor, her darbeyi halkın geleceğinin, halkın umutlarının katili olarak görüyoruz. Türkiye olarak, Hakk'ın ve haklının yanında durmaya, adaletin safında saf tutmaya devam edeceğiz. Kalbimiz, Mısır halkının kalbiyle bir atıyor. Mısır'ın, Mısırlılar'ın tekrar ayağa kalkması için, her türlü desteği vermeye, özellikle dualarımızı Mısırlı kardeşlerimize yollamaya devam edeceğiz" dedi.
Son Dakika › Güncel › Başbakan Erdoğan, Metro Açılışında Konuştu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?