Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, " Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı yahut PKK ile mücadelesi DEAŞ'la mücadeleyi zaafa uğratıyor.' iddialarını ortaya atmak bu terör örgütüne kol kanat germekten başka bir şey değildir." ifadesini kullandı.
Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Terör örgütüyle mücadelenin devam edeceğini ve Barış Pınarı Harekatı'nın ikinci hedefi olarak mültecilerin evlerine gönüllü bir şekilde dönmelerini sağlayacak çalışmaların yapılmasının da önem arz ettiğini söyleyen Kalın, bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında eylem planını paylaştığını anımsattı.
Kalın, Erdoğan'ın cuma günü Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüşmesinde konuyu tekrar gündeme getirdiğini ifade etti.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin bu konuda bir çalışma yapması için de sürecin başladığını dile getiren Kalın, Türkiye'nin mültecilerin güvenli, gönüllü ve onurlu şekilde geldikleri yerlere dönmelerini sağlayacak BM çatısını prensip olarak kabul ettiğini hatırlattı.
"Mülteci meselesi sadece Türkiye'nin meselesi değil"
Uluslararası aktörlerin sorumluluk alması ve külfet paylaşımını hayata geçirmesinin büyük önem arz ettiğini vurgulayan Kalın, "Mülteci meselesi sadece Türkiye'nin meselesi değil. DEAŞ'la mücadele, diğer terör örgütleriyle mücadele sadece Türkiye'nin meselesi değil. Küresel bir kriz haline gelen mülteci meselesinin aynı zamanda küresel bir işbirliğini icbar ettiği de izahtan varestedir. Dolayısıyla burada Türkiye'ye dönük bu tür eleştirileri dile getiren ülkelerin öncelikle külfet paylaşımı konusunda ne yapacaklarına dair bir açık, net kafalarındaki fikirleri paylaşmaları isabetli olacaktır." değerlendirmesinde bulundu. Kalın, Türkiye olarak çalışmanın hayata geçirilmesi için çabalarını yoğun bir şekilde devam ettireceklerini söyledi.
Anayasa Komitesi'nin toplanmış olmasının memnuniyet verici bir adım olduğunu ve iki önemli belge kabul edildiğini vurgulayan Kalın, şunları kaydetti:
"Birisi davranış kuralları, ikincisi de bundan sonraki çalışmaların usul ve esaslarıyla ilgili iki belge hem muhalefetin hem de rejimin temsilcileri tarafından kabul edildi. Bu memnuniyet verici bir gelişme. Anayasa Komitesi'nin çalışmalarının bundan sonraki işleyişiyle ilgili önemli bir adım olduğunu, bir aşamanın katedildiğini ifade edebilirim ama burada da tabii yine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı olan 2254 sayılı karar çerçevesinde bu çalışmanın yürütülmesi çok büyük önem arz ediyor. Mevcut anayasanın tadil edilmesi yahut yeni bir anayasanın yazılması şeklinde bu çalışmanın da tamamlanmasını biz arzu ediyoruz, destekliyoruz, aktif olarak da bu çalışmaya zaten iştirak ediyoruz."
Bu çalışmaya paralel olarak siyasi süreci ilerletecek seçimlerin yapılmasının son derece önemli olduğuna işaret eden Kalın, bunun da BM 2254 nolu kararda ifade edilip karara bağlanmış bir konu olduğunu söyledi.
Kalın, Suriye'de demokratik meşruiyeti olan, kuşatıcı, şeffaf bir yönetimin iş başına gelmesi için de Suriye halkının özgür bir şekilde iradesini sandığa yansıtmasının büyük önem arz ettiğini belirtti.
Bazı ülkelerin terörizmle mücadele konusundaki çifte standartlarını hatırlatan Kalın, ABD Dışişleri Bakanlığının 2018 yılına ait terörizmle mücadele raporunun bu anlamda kendilerinin tepkisini çektiğini söyledi. İbrahim Kalın, şöyle devam etti:
"Bu raporda PKK terör örgütü zikredilirken onun Suriye kolu olan YPG ve PYD'nin zikredilmemesi, aynı şekilde 15 Temmuz kanlı darbe girişimini gerçekleştirilen FETÖ terör örgütüne hiçbir atıf yapılmaması terörle mücadele konusunda Amerika Birleşik Devletleri'nin nasıl bir çifte standart içinde olduğunu göstermektedir. Bana dokunuyorsa terör kötüdür, küresel bir acil sorundur yaklaşımı, bana dokunmuyorsa bu başka ülkelerin sorunudur bakış açısı kabul edilmez, kabul edilemez. Daha da kötüsü bu terör örgütünü, PKK'yı bir terör örgütü olarak kabul ettikten sonra bunun Suriye kolunu desteklemek, finanse etmek, eğitmek, silahlandırmak bu terör örgütüne destek vermek demektir, bunun başka bir adı yoktur. Terör örgütünün mensubu olan bir kişiyi bir savaş kahramanı gibi, demokratik meşruiyeti olan bir aktör gibi takdim etmek, bunun Washington'a davet edileceğini ifade etmek, terörle mücadeleye büyük katkı verdiğini ileri sürmek teröre yine destek vermekten başka bir şey değildir. FETÖ terör örgütüyle ilgili olarak da hiçbir cümlenin zikredilmemesi, başka raporlarda da Türkiye'de kovuşturmalara uğramış mağdur dini bir grup gibi takdim edilmesi de yine bu terör örgütünün kimlerin maşası olduğuna dair aslında bize çok açık seçik bir fikir vermektedir."
Türkiye'nin aynı anda DEAŞ, PKK ve çeşitli kolları ile FETÖ'ye karşı mücadele eden tek NATO üyesi ülke olduğunu vurgulayan Kalın, "NATO Genel Sekreteri de bunu çeşitli vesilelerle ifade etmektedir. Bu tespitin yapılıyor olması memnuniyet vericidir fakat ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz, pratikte ne yapılıyor? Hem 'en fazla terör saldırısına uğrayan ülke Türkiye'dir' diyeceksiniz hem de Türkiye'nin meşru ulusal çıkarları, güvenlik çıkarları söz konusu olduğunda bu konuda somut bir adım atmayacaksınız. Türkiye bu konuda bir adım attığında da Türkiye'yi işte sivillere saldırmakla, etnik demografik yapıyı değiştirmekle yahut azınlıklara yönelik saldırı yapmakla suçlayacaksınız." diye konuştu.
Bunun kabul edilebilir tarafı olmadığını vurgulayan Kalın, "Terörle mücadele eden bir ülke olarak terörizmin nasıl insanların, toplumların canını yaktığını biz gayet iyi biliyoruz. Terörün tamamının her şeklinin ortadan kaldırılması için de küresel bir işbirliği içerisinde olmamız gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum." dedi.
Türkiye'nin DEAŞ terör örgütüne karşı en etkin mücadeleyi vermiş bir ülke olduğuna işaret eden Kalın, Fırat Kalkanı Harekatı bölgesinde 3 binden fazla DEAŞ'lı teröristi etkisiz hale getirdiklerini anımsattı.
"PKK'yı kağıt üzerinde terör örgütü olarak tanımlamak tek başına yetmez"
Binlerce DEAŞ'lının da sınırda yakalandığını, bazılarının sınır dışı edildiğini, bazılarının da Türkiye'de yargılandığını ve ceza aldığını söyleyen Kalın, yakalananları ülkelerine iade ettiklerini ancak bu kişilerin ilgili ülkelerce serbest bırakıldığını ve bir sonraki terör eylemine katıldıklarını anlattı.
Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bütün bunlar yaşanırken hala 'Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı yahut PKK ile mücadelesi DEAŞ'la mücadeleyi zaafa uğratıyor' iddialarını ortaya atmak bu terör örgütüne kol kanat germekten başka bir şey değildir. Bu konuda biz müttefiklerimizden terörün her türüne karşı açık, net tavır almalarını bekliyoruz. Bu ister Amerika Birleşik Devletleri olsun, ister Avrupa Birliği olsun, ister başka ülkeler olsun, PKK'yı kağıt üzerinde terör örgütü olarak tanımlamak tek başına yetmez, pratikte ne yaptığınız önemlidir. Kağıt üzerinde terör örgütü olarak tanımladığınız bir yapının çeşitli kollarına siz başkentlerinizde izin vereceksiniz, her tür gösteri yapmasına göz yumacaksınız, para toplamasına izin vereceksiniz, her tür militan örgütlenmesini görmezden geleceksiniz, hatta bunların Suriye'deki mensuplarına silah, para desteği vereceksiniz ondan sonra da 'ama biz PKK'yı terör örgütü olarak zaten tanıyoruz' diyeceksiniz, bunun kendi başına hiçbir anlamı yok, pratikte somut adımlar görmek istiyoruz."
Diğer devletler bu adımları atsalar da atmasalar da Türkiye olarak terör örgütünün her koluna, fraksiyonuna ve her rengine karşı mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürmeye devam edeceklerini vurgulayan Kalın, "Dolayısıyla Barış Pınarı Harekatı çerçevesinde bu terör örgütünün sınırlarımızdan uzaklaştırılması bu mücadelenin bittiği yahut yavaşladığımız, durakladığımız anlamına asla gelmez, bunu açık ve net bir şekilde tekrar burada ifade etmek istiyorum." diye konuştu.
"PKK, YPG romantizmi üzerinden terörle mücadele yapılamaz"
Kalın, özellikle yurt dışında yürütülen kara propaganda faaliyetlerine karşı da hem vatandaşların hem de sorumluluk sahibi yetkililerin daha büyük bir bilinçle ve sorumluluk içinde hareket etmelerini beklediklerini ifade ederek, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, istihbaratın verdiği bilgileri alıp değerlendirmek yerine analizlerini, bakış açılarını, yorumlarını terör örgütünün sağladığı bilgiler çerçevesinde şekillendirmelerini kabul etmemiz asla mümkün değildir. Bu terörist propagandaya sadece göz yummak yahut kulak kabartmak değil bilakis onların propagandasını meşrulaştırmak anlamına gelir. PKK romantizmi üzerinden YPG romantizmi üzerinden terörle mücadele yapılamaz." değerlendirmesinde bulundu.
İdlib konusunun da Türkiye'nin üzerinde hassasiyetle durduğu bir mesele olduğuna dikkati çeken Kalın, Astana Süreci çerçevesinde İdlib Gerilimi Azaltma Bölgesi'nde sağlanan mutabakatın büyük oranda uygulandığını bildirdi. İbrahim Kalın, bu statükonun muhafaza edilmesi konusunda da Rusya ve İran ile görüşmelerin yoğun bir şekilde devam ettiğini, burada insani bir krizin yaşanmaması, yeni bir göç dalgasının olmaması için de sahada bütün imkanları aktif şekilde kullanmaya devam ettiklerini bildirdi.
İdlib Mutabakatı'nın en önemli ayaklarından birinin bölgede 12 askeri gözlem noktasının konuşlandırılması olduğunu dile getiren Kalın, bu askerler sayesinde bölgeye sıkışmış 2,5-3 milyona yakın insanın en azından görece olarak güvenli bir ortamda yaşadıklarını belirtti.
Kalın, Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafında Atme kampı dahil olmak üzere 100 binlerce Suriyeli bulunduğunu bildiklerini ve bunlara Türkiye'den her tür insani yardımı yapmaya devam ettiklerini dile getirerek, "Fotoğrafa böyle baktığınız zaman 3,6 milyon Suriyeli mülteciye Türkiye'de bakarken, Suriye tarafında da en az bunun kadar hatta 4 milyondan fazla Suriyeli mülteciye insani yardım noktasında katkı sağladığımızı ifade etmeliyiz. Yani toplamda baktığınızda sorumluluk alıp insani noktada yardım götürdüğümüz Suriyeli sayısının çok daha fazla olduğunu hatırlatmak isterim." ifadelerini kullandı.
Sözcü Kalın, "PKK'ya karşı, YPG'ye karşı Barış Pınarı Harekatı başladığında ortalığı birbirine katanlar bilmelidirler ki o Türk askeri sayesinde bugün İdlib'de nispi bir barış ve güven ortamı vardır. Bizim 12 tane askeri gözlem noktamız orada olmasaydı bugün belki yepyeni bir insani krizle karşı karşıya bulunacaktık. Dolayısıyla İdlib'de askerimizi alkışlayanların Barış Pınarı Harekatı bölgesinde Telabyad'da, Rasulayn'da teröristlere vurduğu darbeyi bir insani kriz yahut DEAŞ'la mücadelede zaaf olarak takdim etmelerinin bir lafı güzaftan ibaret olduğunu da burada özellikle ifade etmek isterim." değerlendirmesinde bulundu.
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?