Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK) Türkiye Kızılay Derneğinin 2010-2012 yıllarına ilişkin faaliyet ve işlemlerinin denetimine ilişkin raporunda, derneğin yardım faaliyetlerine ilişkin temel amaç ile hedeflerinde ciddi dağınıklık ve kararsızlık olduğu, belli yardım alanlarında katkı sağlayan bir sivil toplum kuruluşu olmak yerine adeta tüm yardım faaliyet ve alanlarında var olmaya çalışan bir duruma geldiği bildirildi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla DDK tarafından hazırlanan "Türkiye Kızılay Derneğinin 2010, 2011 ve 2012 Yıllarına İlişkin Faaliyet ve İşlemlerinin Denetimi" başlıklı, 30 Ocak 2014 tarihli, 927 sayfalık araştırma ve inceleme raporunun sonuç bölümü, Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde yayımlandı.
Raporda, Kızılay'ın insani yardım kuruluşu olarak güvenilir bir marka değerine sahip ve önemli işlevler yürüten güçlü bir sivil toplum kuruluşu olduğu vurgulandı.
Derneğin, temel işlevlerine yönelik faaliyetlerini büyük özveriyle yürütmeye çalıştığına işaret edilen raporda, olağan dönemlerde marka değerine uygun genel bir olumlu algı olmakla birlikte, temel faaliyet alanlarına yönelik herhangi büyük ölçekli olay gerçekleştiğinde, oluşan beklentileri karşılamak ve yönetmek noktasında haklı bazı eleştirilere maruz kalındığı bildirildi.
Derneğe yönelik eleştirilerin daha ziyade deprem, sel gibi doğal afet ile mülteci akını gibi insani kriz ve benzeri olağanüstü, acil durumlarda ihtiyaç hissedilen müdahale ve eylem alanlarında, yeterince etkin, hızlı, planlı ve bütüncül çabaların ortaya konulamaması gibi temel işlevlere yönelik oluşan aksaklık, eksiklik ve yetersizlikler üzerinde yoğunlaştığı belirtildi.
Raporda, şu ifadelere yer verildi:
"Bu zafiyet alanlarının oluşumunun temelinde, kamu kurum ve kuruluşlarıyla yürütülmesi gereken ana işlevlerine ilişkin rol tanımlamalarının netleştirilmemiş olması, kurumsal yapı ve örgütlenme ile mevzuat eksiklikleri, ana işlev algılamasındaki odak kayıpları, gelir yaratımına yönelik şartlı bağış ve iktisadi işletme uygulamalarının yarattığı kurumsal büyüme ve hantallaşma sorunları gibi alanlarda ortaya çıkan ve yıllar boyunca bunların çözümüne yönelik bütüncül bir stratejik yaklaşım içeren reform ihtiyaçlarının karşılanmamasına bağlı olarak kronikleşen yapısal sorunların bulunduğu anlaşılmıştır."
-İnsani yardımlara dair algı ve biçimlerin değişmesi
Raporda, insani yardımların gerek uluslararası gerekse ulusal düzeyde yapılmasıyla ilgili hem algılarda hem de yardımların biçim ve yöntemlerinde önemli değişimler olduğu, bu çerçevede oluşan yeni ortama yönelik beklenti ve ihtiyaçların karşılanması hususunda öteden beri kullanılan geleneksel yapı ve araçların gözden geçirilmesi ihtiyacı ortaya çıktığı ifade edildi.
Uluslararası insani yardımlar ve benzer nitelikte ulusal düzeydeki yardım faaliyetlerinin yürütülmesinde uzunca süre Kızılay gibi uluslararası örgütlerin başrol üstlendiğine işaret edilen raporda, ancak uluslararası ilişkilerin niteliğindeki değişimler ve demokratik toplumlarda devlet aygıtını oluşturan yapılardan beklentilerin çeşitlenmesi gibi nedenlerle, söz konusu alanlara devletler ile kamu kurum ve kuruluşlarının da yeni aktörler, paydaşlar olarak girdikleri kaydedildi.
Bu çerçevede, insani yardım faaliyetlerinin gerek uluslararası gerekse ulusal düzeyde yürütülmesinde eşgüdümü sağlayacak ve bütünsel çaba gösterilmesine imkan verecek yeni rol tanımlamalarının henüz yapılamamış olmasının Kızılay gibi kurumların yapılarında ve faaliyetlerinde verimsizliklere yol açtığı ifade edilen raporda, paydaşların rollerinin belirginleştirilmesinin önemi vurgulandı.
-Temel amaç ve hedeflerde odak kaybı yaşanması
Türkiye Kızılay Derneğinin bir bütün olarak tüm faaliyetlerine bakıldığında, yardım faaliyetlerine ilişkin temel amaç ve hedeflerinde ciddi dağınıklık ve kararsızlık olduğunun görüldüğüne işaret edilen raporda, Kızılay'ın, belli yardım alanlarında katkı sağlayan bir sivil toplum kuruluşu olmak yerine adeta tüm yardım faaliyet ve alanlarında var olmaya çalışan bir duruma geldiği bildirildi.
Raporda, Türkiye Kızılay Derneğinin de içinde yer aldığı Uluslararası Kızılhaç Kızılay Hareketinin faaliyet alanının, savaş ile silahlı çatışmalardan ve ülkeler tarafından tek başına üstesinden gelinemeyen gerek doğal gerekse insan eliyle ortaya çıkan afetlerden etkilenenlerin durumlarını iyileştirmeye yönelik yardımları kapsadığı belirtildi.
Ancak Türkiye Kızılay Derneğinde bu amaç ve hedeflerin dışında, diğer yardım alanlarındaki sivil toplum katkılarının yetersiz olması ve yönetim anlayışlarında zaman içinde oluşan sapmalar nedeniyle, derneğin bu alanlardaki açıkları kapatması durumunun yaşandığı kaydedilen açıklamada, "Başka bir deyişle dernek, uluslararası harekete ilişkin misyon ve faaliyet şablonlarından ciddi ölçüde sapma göstermiş, uluslararası boyutu ağır basan bir dernek olmak yerine daha ziyade yerel amaç ve hedeflere yönelik faaliyetlerin ağırlıkla yürütüldüğü genel amaçlı ulusal yardım derneğine dönüşmüştür" ifadesine yer verildi.
-"Temel varlık nedeninin gerektirdiği ölçüde etkinlik gösteremedi"
Raporda, şu tespitlerde bulunuldu:
"Derneğin uluslararası niteliğinin aşınması ve yerel amaç ve hedeflere ilişkin yardım faaliyetlerine ağırlık verilmesi, temel işlevlere ilişkin alanlarda dışlama etkisinin yoğun bir şekilde yaşanmasına sebep olmuştur. Bu çerçevede, dernek adeta kısır döngü içine girmiştir. Yerel yardım alanlarında rekabetin artması ve çeşitlenmesiyle birlikte dernek gün geçtikçe yerel yardım alanlarını ve iktisadi işletmelerine ilişkin faaliyetleri temel amaç ve işlev olarak algılamaya başlamıştır. Böylece 1999 Marmara ve Düzce depreminde veya daha sonra gerçekleşen büyük ölçekli tabii ve beşeri acil yardım ve müdahalelerde temel varlık nedeninin gerektirdiği ölçüde ve biçimde etkinlik gösterememiştir."
Kızılay Derneğinin gelir yaratma amacına yönelik yürüttüğü temel bazı stratejik tercihlerin de derneğin temel amaç ve işlevlerinde yaşanan odak kaybına ilişkin sebeplerinden biri haline geldiği bildirilen açıklamada, "Özellikle, iktisadi işletmeler oluşturmak suretiyle gelir yaratma uygulamaları ile bağış toplamaya yönelik kapasitenin artırılmasına ilişkin uygulama ve faaliyetler, temel amaç ve işlevler olarak algılanmaya başlanmış ve yukarıda bahsedilen sebepler yüzünden ana işlevlerde yaşanan odak kaybını hızlandıran ve pekiştiren unsurlar olmuştur" denildi.
Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketinin amaçları ile hedeflerine uygun biçimde derneğin yürüttüğü tüm faaliyetlerin yeniden değerlendirilmesi gerektiği vurgulanan raporda, bu çerçevede ana işlev ve faaliyet alanlarının, savaş zamanına ilişkin hizmetler, doğal afetler ile beşeri krizlere yönelik hizmetler, toplumsal ve ekonomik düzeni tekrar tesis etmeye yönelik uluslararası insani yardımlara ilişkin hizmetler, göç ve mülteci hizmetleri, kan hizmetleri olarak belirlenmesi gerektiği kaydedildi.
-Geleneksel dernek yapı ve yaklaşımların etkisi
Raporda, derneklerle ilgili mevcut mevzuat, yapı, yaklaşım ve algılar sonucunda oluşan geleneksel düzenleme ve uygulamaların, Kızılay Derneğinin temel amaç ve hedeflerini gerçekleştirmesine, uluslararası sivil toplum kuruluşu haline gelmesine ilişkin gerekli kurumsal kapasite ve kültürün yeterli düzeyde gelişememesinin temel nedeni olarak görüldüğü bildirildi.
Kızılay Derneğinin kuruluşunu ve statüsünü, organlarını, temel amaç ile görevlerini düzenleyen ve geleneksel dernek yaklaşımlarının zafiyet alanlarını giderecek herhangi düzenlemenin bulunmadığına işaret edilen raporda, "Başka bir deyişle, uluslararası sivil toplum kuruluşu statüsünü koruyacak ve Kızılay'ı, geleneksel dernek uygulama ve kültürlerinde oluştuğu gözlenen yozlaşma alanlarından uzak tutacak yeterli düzeyde araç ve gereç geliştirilmemiştir" ifadesi kullanıldı.
-"Üyelik sistemini ilgilendiren tüm hususlar yeniden belirlenmeli"
Bu çerçevede Kızılay Derneğinin oluşumuyla ilgili tespit edilen bazı sorunlara yer verilen raporda, şunlar kaydedildi:
"Dernek üyeliği ve gönüllülüğü kavramlarının tam olarak anlaşılamamasından dolayı üyelik ve delege müessesesiyle ilgili riskler oluşmaktadır. Kızılay Derneği üyeliğiyle ilgili olarak üyelikten beklentiler, üye profili, üye sayısı gibi hususlar açısından belirsizlikler giderilmemiştir.
Üyelik sistemi derneğin temel amaç ve işlevlerine katkı sağlayan, bu amaç ve işlevlerini gerçekleştirmeye yarayan fonksiyonel bir unsur olması gerekirken, daha ziyade birçok dernekte emsali görülen, dernek yönetim ve organlarının seçiminde suistimal edilebilen ve dernek yapılarının çoğulculuğunun kaybedilmesine yol açan bir araç olarak kullanılmaktadır. Zira, üyeliğe kabul için herhangi bir nitelik, katkı ve objektif kriter belirlenmemiştir. Öyle ki üyeliğe kabul aşamasıyla ilgili olarak dernek amaç ve faaliyetlerine yönelik somutlaşmış herhangi maddi veya manevi katkı öngörülmediği gibi üyeliğe kabul için geniş bir takdir alanı yaratılmıştır. Üyelik yılda sadece 7 lira aidat ödenmesiyle kazanılabilen bir müesseseye dönüştürülmüştür."
Üyelik sistemi ile gönüllülük sisteminin birbirine karıştırılması nedeniyle ne üyelik ne de gönüllülük sisteminin Kızılay'ın temel amaç ve hedeflerine uygun perspektifte gelişmediği bildirilen raporda, 2012 sonu itibarıyla toplam bin 933 gönüllü kaydının bulunduğu, derneğin faaliyetlerine en az üç defa katılan aktif gönüllü sayısının sadece 73 olduğunun görüldüğü, bu durumun kurum bünyesinde etkin gönüllülük sisteminin oluşturulamadığını gösterdiği vurgulandı.
Raporda, "Üyelik sisteminden beklenen tüm maddi ve manevi amaç ile hedeflerine yönelik katkıların sağlanabilmesi ve üyelik sisteminin yozlaşması neticesinde ortaya çıkan risklerin giderilebilmesi açısından, gönüllü tanımı ile üyelik tanımları ve işlevleri ile üye sayısı ve üyeliğe kabul şartları gibi üyelik sistemini ilgilendiren tüm hususların yeniden belirlenmesi gerekmektedir" denildi.
-"Fiktif şube ve üyelik uygulamasının varlığına ilişkin kuvvetli emareler"
Şube tanımı ve şubelerin amaçlarının, derneğin genel amaç ve işlevlerine uygun olarak tasarlanmadığı ifade edilen raporda, çoğu zaman temsilcilikle yürütülmesi gereken faaliyetler için şube örgütlenmesi yoluna gidildiğinin görüldüğü bildirildi.
Ayrıca çeşitli amaçlarla tabela şube oluşumlarına ilişkin risklerin varlığının giderilmediği ifade edilen raporda, Kızılay Derneğinin ülke çapında 735 şubesinin bulunduğu, bunların ekseriyetinin herhangi geliri olmayan tabela şube niteliğinde olduğunun görüldüğü kaydedildi.
Şubelerin çoğunlukla ülke düzeyinde yürütülen afet sonrası kampanyalar ve Genel Merkezce gönderilen para ile diğer yardım malzemelerinin dağıtımı dışında herhangi işlevlerinin bulunmadığı, bazı şube yönetim kurullarının uzun yıllardır aynı kişilerden oluştuğunun tespit edildiği belirtilen raporda, şubelerle ilgili gelirleri, ofis durumları gibi bazı bilgilere yer verildi.
Raporda, Kızılay gibi uluslararası nitelikli ve merkezi bir örgütlenme gerektiren yapılanmada, şubelerin, temel işlevi Kızılay'ın genel algısı ve değeriyle ilgili olarak yerelde gelir yaratma ve gönüllü ağını genişletme amacına yönelik faaliyetler yürütülmesi olması gerekirken, çoğunlukla geleneksel sosyal yardım faaliyetlerinin yapıldığı genel merkezin lojistik birimleri haline geldiği ifade edildi.
Öte yandan, şube uygulamasının, üyelik sistemindeki bu zaafiyetlerle birlikte bazı kötüye kullanım alanları doğmasına ilişkin riskler ortaya çıkardığı belirtilen raporda, şunlar kaydedildi:
"Bu çerçevede, mevcut sistem açıklarının, genel kurul seçim ve sonuçlarını belirlemek için delege sayısını ayarlamada bir araç olarak değerlendirebileceği veya yerelde bazı kişilerce Kızılay'ın güçlü algı ve imaj değerinden yararlanılarak itibar kazanılmasına yönelik bir vasıta olarak kullanılabileceği gibi çeşitli risklerin tahakkuk etmesine yol açabileceği değerlendirilmektedir. Nitekim son on yılda kurulan ve kapanan şube sayıları ile bu şubelerdeki üye sayılarındaki değişimler bir anlamda fiktif şube ve üyelik uygulamasının varlığına ilişkin kuvvetli emareler olarak gözükmektedir."
Genel Merkez Genel Kurulu'nun, derneğin amaçlarını ve faaliyetlerini belirlemede ve faaliyet sonuçlarını değerlendirmede işlevsel ve yeterli katkı sağlayamadığı bildirilen raporda, Genel Merkez Yönetim Kurulu'nun, fiilen, politika oluşturmaktan uygulamaya kadar tüm alan ve işlemlerden yetkili ve görevli tek organ haline geldiğine işaret edildi.
Genel Kurulun, derneğin hem mevcut çalışmalarının değerlendirilmesinde ve denetlenmesinde hem de müteakip yıllarda yürütülecek çalışmaların oluşturulmasında fazlaca katkı sağlayan bir organ olmadığının anlaşıldığı belirtilen raporda, "Oysa derneklerin belki de en canlı ve sağlıklı olması gereken organı Genel Kurullar iken Kızılay örneğinde bu hususun gerçekleştiğini söylemek mümkün görülmemektedir" ifadesine yer verildi.
Raporda, netice olarak, fiilen hemen hemen her konuda gerçekleştirilen ve üretilen tüm kararların bütünüyle Genel Merkez Yönetim Kurulu tarafından oluşturulduğu, Genel Kurulda biçimsel tasdike tabi tutulduğu, hem karar alma süreçleri hem de hesap verilebilirlikle ilgili süreçlerin iç içe geçtiği kaydedildi.
Raporda, Genel Müdürlük teşkilat yapısının esas itibarıyla işlevsel bir yapılanmaya uygun olarak tasarlandığının görüldüğü ancak yatay örgütlenmenin gerektirdiği çalışma düzeni ve kültürünün geliştirilemediği belirtilerek, genel merkez teşkilatı ve bağlı koordinatörlüklerde yatay örgütlenme biçiminin gerektirdiği çalışma kültürünün oluşturulması gerektiği vurgulandı.
- Ankara
Son Dakika › Güncel › Ddk'dan Kızılay Raporu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?