Dha İstanbul Bülteni - 2 - Son Dakika
Güncel

Dha İstanbul Bülteni - 2

1- ADNAN OKTAR'A HASTANE BAHÇESİNDE TEPKİOKTAR SAĞLIK KONTROLÜNDEN GEÇİRİLDİ ADNAN OKTAR: DERİN DEVLETİN OYUNUHASTANE BAHÇESİNDEKİLER OKTAR'A TEPKİ GÖSTERDİHaber-Kamera: Alper KORKMAZ - İSTANBUL DHAAdnan Oktar sağlık kontrolünden geçirildiSabah saatlerinde gözaltına Oktar, saat 10.

11.07.2018 11:57

1- ADNAN OKTAR'A HASTANE BAHÇESİNDE TEPKİ

OKTAR SAĞLIK KONTROLÜNDEN GEÇİRİLDİ

ADNAN OKTAR: DERİN DEVLETİN OYUNU

HASTANE BAHÇESİNDEKİLER OKTAR'A TEPKİ GÖSTERDİ

Haber-Kamera: Alper KORKMAZ - İSTANBUL DHA

Adnan Oktar sağlık kontrolünden geçirildi

Sabah saatlerinde gözaltına Oktar, saat 10.00 sıralarında Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne getirildi. Sağlık kontrolüne getirilen Oktar, "Derin devletin oyunu" dedi. Sağlık kontrolünün ardından hastanede bahçesindeki polis otosuna bindirilen Oktar'a çevredekiler tepki gösterdi.Bazı kişiler polis aracının camlarını yumrukladı. Oktar daha sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Adnan Oktar'ın Çengelköy'deki evine düzenlenen operasyon sırasında kaçmaya çalışırken gözaltına alındığı öğrenildi

Görüntü Dökümü:

-------

-Oktar'ın hastaneye getirilmesi

-Konuşması

-Çıkışı

-Tepki gösterenler

-Polis aracının camına vuranlar

-Detaylar

DHA FEED

=================

2- ADNAN OKTAR'IN EVİ DİDİK DİDİK ARANDI; BAZI BELGELERE EL KONULDU

Haber-Kamera: Ramazan EĞRİ - İSTANBUL DHA

Adnan Oktar ve grubuna yönelik sabaha karşı başlatılan operasyon devam ediyor. Oktar'ın Çengelköy'deki evinde kaçarken yakalandığı öğrenildi. Polisin evdeki araması devam ediyor. Polis helikopteri de operasyona havadan destek verdi.  Ev ve bahçedeki lüks araçlar uzun süre arandı. Aramalarda bazı belgelere el konuldu.

Görüntü Dökümü:

-------

-Polisin evdeki aramaları

-Polis helikopterinin görüntüsü

-Araçların görüntüsü

-El konulan belgeler

-Detaylar

===========================

3- ADNAN OKTAR'A YÖNELİK OPERASYONDA GÖZALTINA ALINAN KADINLAR SAĞLIK KONTROLÜNDEN GEÇİRİLDİ

Haber- Kamera: Alper KORKMAZ - Çağatay KENARLI/ İSTANBUL DHA

Adnan Oktar'a yönelik düzenlenen operasyonda gözaltına alınan bir grup kadın sağlık kontrolünden geçirildi. Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirilen kadınlar emniyet müdürlüğüne götürüldü.

Görüntü dökümü:

---------------

-Kadınların sağlık kontrolünden geçirilmesi

-Kadınların emniyet müdürlüğüne getirilmesi

DHA FEED

==========================

4- O GECEYİ ANLATTILAR

Gülseli KENARLI - Harun UYANIK - İhsan DÖRTKARDEŞ/ İSTANBUL, 15 Temmuz gecesi darbe girişimi sırasında yaşananları gaziler ve şehit yakınları anlattı. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde yaralanan ve yaşamasına mucize gözüyle bakılan Yusuf Ak, Taksim Meydanı'nda askerin elinden silah almaya çalışırken yaralanan Mesut Aykal ve ağabeyini kaybeden Zahir Kaşcıoğlu yaşadıklarını DHA'ya anlattı.

"ALLAH O SELA SESLERİNİ BENİM KULAKLARIMDAN HİÇ ÇIKARMASIN"

15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde askerin açtığı ateş sonucunda yaralanan 34 yaşındaki Yusuf Ak'ın beynindeki bir mermi ve iki şarapnel parçası çıkarılamadı. Bir dizi ameliyat geçiren Ak, beyninde bulunanlarla yaşamak zorunda. 1 yıla yakın tedavi gören ve yakın zamanda bir ameliyat daha geçirecek olan Yusuf Ak aynı zamanda 15 Temmuz gecesi ayak başparmağını da kaybetmiş. Ak o gece yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

"15 Temmuz gecesi evimdeydim, eşim ve çocuklarımla balkonda oturuyordum. Havai fişek sesleri gelmeye başladı. Biz de zannettik ki düğün var. Çocuklarımı içeri aldım kör bir kurşun gelmesin, diye. Sesler ve kalabalık artınca bir şey olduğunu fark ettim, içeri girip televizyonu açtım, 'kalkışma var' altyazısını okudum. Eşime 'ben gidiyorum, ben bu gece gelmeyebilirim, hakkını helal et, bana bir şey olursa babanın evine git, malım mülküm seni bakar' dedim. 5 aylık oğlumu ve 6 yaşındaki kızımı öptüm evden çıktım. Eşim de Allah razı olsun 'gitme' demedi. Yollar kapalıydı, aracımız hasar gördü. Maltepe'den, Göztepe'ye gitmek için terse yöne gittik. Göztepe Köprüsü'ne kadar vardık. Açıkçası Cenab-ı Allah bizi oraya kadar getirdi çünkü gitme şansımız yoktu hakikaten. Göztepe köprüsünde hain askerler vardı, kendi tankımızı almışlar, kendi silahımızla bize mermi sıkmaya çalıştılar. Orada 45 dakikaya yakın halkla beraber mücadele ettik. Hain askerleri ikna ettik, polislere teslim ettik. Aracımızla biraz daha ilerledik daha sonra yürümeye başladık. Biz yürürken sela okunmaya başladı. Allah o sela seslerini benim kulaklarımdan hiç çıkarmasın. Hala yaşıyorum onu. O sesleri duyduğumuz zaman o kadar güç geldik ki bize koşmaya başladık. Köprüdeki durumun o kadar ciddi olduğunu bilmiyorduk. Köprü gişelerinin oraya vardığımızda insanlar askerleri ikna etmeye çalışıyordu. Askerler hiç dinlemeden, hedef alıp ateş açıyordu. Çok sayıda yaralı vardı. Yaralıları bile alamadık oradan, bize ateş ettiler, bu kadar haindiler. Tamamen ülkeyi ele geçirmek için insanları katledeceklerdi. Allah orada bizim korkumuzu almıştı. Bir adım geriye atmadık, daha da ileriye gittik. Saat 5.28'de tank atışı oldu, o atışla ben vuruldum. "

"ESAS MADALYALARIM BENİM BEYNİMDE"

Ak, vurulduktan sonra yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor: "Sonraki hayatımı çok net hatırlamıyorum. Kafamdan ve ayağımdan vuruldum. Şu anda benim beynimde 3 şarapnel parçası 1 tane de mermi ile yaşıyorum. Vücudumun çeşitli yerlerinde şarapnel vardı. Sağ ayak başparmağım yok benim. Sağ ayağım ve sağ kolum felç oldu. Yaklaşık 7.5 ay hastanede tedavi gördüm. Beni köprüde 'öldü' diye bırakmışlar. Kuzenim beni bulmuş, yaşadığımı anlamış, beni hastaneye yetiştirmişler. Hastane hayatımın çoğunu hatırlamıyorum, 8 gün yoğun bakımda kalmışım. Memlekette mezar yerimde hazırlanmıştı, nasip olmadı. Çok istiyordum şehitliği. Lafla istemiyordum onu, yürekten istiyordum. Rabbim bize gaziliği nasip etti. Çok mutluyuz. Gözümü açtığımız zaman yine kuzenim başucumdaydı. Beynim oradaydı, 'köprü ne oldu' diye sordum. 'Başardık' dedi. Değil parmağım, kolum da kopsa, beynimde şarapneller de olsa olsun. 15 Temmuz gecesi kara, hain bir geceydi ama sabahı aydınlık olan bir geceydi. Devletim bana madalya verdi, Allah bin kere razı olsun. Ben hem devletimin vermiş olduğu madalyayı taşıyorum. Ama benim için en önemlisi de beynimde hainlerin mermisi ve şarapnelleri var. Ben onları madalyaya çevirdim. Esas madalyalarım benim beynimde. Onlar benim şeref madalyalarım. Çünkü o gecenin sabahında zafer bizimdi, zafer inananlarındı, zafer Müslümanlarındı. O gece biz kazandık, Müslümanlar, Kuran'ımız kazandı, bayrağımız, halkımız kazandı. Benim hala tedavilerim devam ediyor. 1.5 ay önce 2 ameliyat daha geçirdim, yürüyemiyordum. Önümüzdeki aylarda bir ameliyat daha geçireceğim."

"MADALYAMI SOL GÖĞSÜME TAKAMADIM AMA ŞEREFİM SOL GÖĞSÜM"

Taksim'de askerlerin elinde silahı almaya çalışırken başka bir asker tarafından vurulan Mesut Aykal, gazilik madalyası olmadığını belirterek şunları anlattı: "O gece saat 01.30 civarında Gezi Parkı'nın oradan bir kamyon asker geldi. Bir grubumuz meydanda kaldı. Başka bir grupla ben de gelen kamyonun üzerine gittik. Bize ateş ediyorlardı. Ama imanın gücüyle halkla birlikte biz bunları püskürttük. Geldikleri gibi geri döndüler. Tekrar meydana geldik, arkalardan en öne geçtim ben. Askerin silahını tuttum, 'yapmayın' diye, yanımdaki komutan ateş etti. Mermi benim dirseğimden giriyor sol göğsümde kaburgama saplanıyor. Silah patladığında bir acı hissettim. Elimi göğsüme attım, 'öleceğim' dedim. Polislerin olduğu noktaya kendimi attım. Sırtüstü yattım. Ambulansa kadar tekbir getirdim. Hastanede 2 gün sonra uyandım. Kolum sarılıydı. Ben kolumdan vurulduğumu hiç hissetmedim. Ama kolum engel olmuş, yoksa ölecektim. Devletimiz sağ olsun gazilik onuruyla ödüllendirdi. Vatanımıza bir şey olmadı gerisi boş. 24 aydır tek kuruş gazilik maaş almıyorum. Yine aynı şey olsa, yine aynı şeyi yaparım, Allah şahidimdir geriyi hiç düşünmem. 2 ay sonra çocuğum olacak, onu bile düşünmeden Reisimizin ağzından çıkacak 2 cümleye bakarım. Vatan bizim vatanımız, millet bizim milletimiz. Ben doğuluyum, doğma büyüme İstanbulluyum, annem Diyarbakırlı, babam Mardinli. Ben şerefle 'o bayrağın kenarında benim de kanım var' diyebiliyorum. Şerefim benim sol göğsüm, madalyamı sol göğsüme takamadım ama şerefim sol göğsüm" şeklinde konuştu.

"BABASIZ BÜYÜMEK ZOR OLUYOR"

Ağabeyini kaybeden Zahir Kaşçıoğlu da  "Ben o gece Tekno Park'ta çalışıyorum. Ağabeyim Orhanlı Gişeleri'ne gitti, ben de Sabiha Gökçen Havalimanı'na gittim. Daha sonra duydum, ağabeyim şehit olmuş. Kimlik tespiti için çağırdılar. Ağabeyimin telefonunu aramış herkes, yengem de ulaşamamış. En son ben aradım, telefonunu polis açtı. Astsubay askere 'vur' demiş, asker 'vuramam' deyince, astsubay vurmuş ağabeyimi. Ağabeyim de şehit olmak istemiş, 'vurun' demiş. Bizim için, annem için 2 yıl zor geçti. Devletimiz sağ olsun, 3 çocuğu özel okulda okuyor ama babasız büyümek zor oluyor" dedi.

İÇİMİZDE HİÇ KORKU YOKTU

Bu arada, Avcılar'da darbe girişimi gecesinde  toplanan binlerce kişiye, "Bu iş bu gece ya bitecek, ya da bitecekö diyerek seslendikten sonra Atatürk Havalimanı'na yürüdüklerini söyleyen  dönemin AK Parti İlçe Başkanı Ali Burak Tepe, "Hiç birimizde korku yoktu. Hepimiz vatanımız için canımızın  malımızın son damlasına kadar vatanımızı savunmak için sokağa çıkmıştık. Korku dışında birçok entresan duyguları yaşamadığımız duyguları yaşadık. Bugüne kadar hiç görmediğimiz şeyleri gördük. Şunu biliyorum ki hiç korkmadık. Çünkü kazanacağımızı biliyorduk" dedi.

Görüntü dökümü:

--------------------------

Şehit yakını Kaşcıoğlu ile röportaj

Gazi Ak ile röportaj

Ak'ın yaralandıktan sonraki görüntüleri

Ak'ın röntgen fotoğarafları

Gazi Aykal ile röportaj

Detaylar

==========================

5- 3 YAŞINDAYKEN FELÇ OLAN NİSAN'IN DAVASI... 2 DOKTORUN YARGILANMASINA BAŞLANDI

Haber-Kamera: Yüksel KOÇ/ İSTANBUL,

Yanlış  teşhis koyarak olay tarihinde 3 yaşında olan 9 yaşındaki kızın felç olmasına neden olmakla suçlanan doktorlar Z.B. ve M.K.'nın yargılanmasına başlandı.  Duruşmada savunmasını yapan Uzman. Dr.  Z.B.,  Nisan Tandoğan'ın belirtilerine uygun teşhis ve tedavi uyguladığını belirterek suçlamaları kabul etmedi.

Beyanları tutanağa geçmeyen Tandoğan ailesinin avukatı hakime, "Beyanlarımı tutanağa geçmeyecek misiniz" diye sordu. Hakim Hakan Ölmez, "Gerek yok" dedi. Tartışmanın devam etmesi üzerine hakim Hakan Ölmez, "Avukat bey kısa alın, ben sizi dinleyemiyorum. Biz de insanız yani, sabahtan beri duruşma yapıyoruz. Talebiniz varsa onu söyleyin" dedi.

Nisan Tandoğan'ın babası Şevket Tandoğan, duruşmadan sonra "Doktoru yarım saat dinleyen hakim 5 dakika bizi dinlemiyor. Utanç verici. 7 yıldır ne gecemiz ne gündüzümüz belli değil, bizi 5 dakika dinlemiyor" dedi.

İstanbul Anadolu 46. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına tutuksuz yargılanan sanık doktor Z.B. ve avukatı ile mağdur Nisan Tandoğan'ın annesi Gönül Tandoğan ve babası Şevket Tandoğan ile avukatları katıldı.

TEKERLEKLİ SANDALYE İLE DURUŞMA SALONUNA GETİRİLDİ

Mağdur Nisan Tandoğan ise annesi ve babası tarafından tekerlekli sandalye ile duruşma salonuna getirildi.  Savunmasını yapan sanık Dr.  Z.B., dahiliye uzmanı olduğunu belirterek, "Olay tarihinde nöbetçi  idim.  Olay tarihinde gribal enfeksiyon, ateş, üşüme, titreme şikayetleri ile alakalı salgın vardı. Mağdura geldiği zamanki mevcut durumu itibari ile üst solunum yolları enfeksiyonu olduğu düşüncesi ile ateş düşürücü ve sıvı tedavisi uygulandı. Daha sonra da ayakta gelen hastayı yolladım. Branş doktoru olmadığı için şikayetinin devam etmesi halinde çocuk doktoruna görünmesini tavsiye ettim. Uygulamış olduğum teşhis ve tedavinin hastada gördüğüm belirtilere göre uygun olduğunu düşünüyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum, beraatıma  karar verilmesini istiyorum" dedi.

Söz verilen Nisan Tandoğan'ın babası müşteki Şevket Tandoğan, sanıktan şikayetçi olduklarını söyledi.

Tandoğan ailesinin avukatı Kenan Tandoğan, söz alarak soruşturmanın genişletilmesine yönelik bazı taleplerde bulundu. Söylediklerinin tutanağa geçmemesi üzerine Avukat Kenan Tandoğan ile mahkeme hakimi Hakan Ölmez arasında bazı diyaloglar yaşandı.

O diyaloglar şöyle:

Avukat Tandoğan: Beyanlarımı tutanağa geçmeyecek misiniz.

Hakim Ölmez: Gerek yok.

Avukat Tandoğan: Sorun da bu zaten. Biraz empati yapılması gerekiyor. 5 günlük bir sağlık sürecinde görev ...

'Hakim Ölmez: Avukat bey kısa alın, ben sizi dinleyemiyorum. Biz de insanız yani, sabahtan beri duruşma yapıyoruz. Talebiniz varsa onu söyleyin.

Avukat Tandoğan: Kasıt ve bilinçli taksir durumunun araştırılmasını istiyoruz. Sanıklardan şikayetçiyiz. Tabipler Birliği 4 doktora kınama cezası verdi, bu raporların istenmesini talep ediyoruz.

Hakim Hakan Ölmez, sanık ve müşteki avukatlarına taleplerini yazılı olarak bildirmeleri için 3 ay süre verdi.

DİĞER SANIĞIN ZORLA GETİRİLMESİNE KARAR VERİLDİ

Duruşmaya katılmayan diğer sanık Dr. M.K.'nın bir dahaki duruşmaya zorla getirilmesine karar veren Hakim Ölmez, duruşmayı erteledi.

DURUŞMADAN SONRA BASIN AÇIKLAMASI

Duruşmadan sonra müştekiler Gönül ve Şevket Tandoğan ile avukatları Kenan Tandoğan adliye önünde bir basın açıklaması yaptılar.  6 yıl önce yaşanan olaya ilişkin yargılama sürecinin bugün başladığını hatırlatan avukat Tandoğan, "Bugün 6 yıllık yargılama sürecinin ilk günüdür" dedi. Doktorların teşhis ve tedavi uygulamadan doğrudan çocuğa serum vermesi sonucu olayın gerçekleştiğini savunan avukat Tadoğan, "5 günlük bir süreçte çocuk bu hale getirildi. İlk gittiğimiz doktor serum bastı. Hiçbir şekilde tahlil yapılmadı, kan tahlili de alınmadı. Olaya bizzat şahit oldum. Doktor hanım dedi ki 'serum bittiğinde hiçbir sorun olmaz, çocuk iyileşecek.'  Serum bittikten sonra bizi eve geri gönderdi. Çocuk düzelmedi. Bu defa da Kartal'da çocuk hastanesine gittik. Orada başka doktor aynı süreci uyguladı. Kusmasına rağmen serum bittikten sonra geri gönderdi" dedi.

Üç gün sonra özel hastaneye gittiklerini söyleyen avukat Tandoğan, diyabet teşhisinin özel hastanede konulduğunu ve çocuğun şeker komasına girdiğini orada öğrendiklerini söyledi.  Ardından çocuğun tamamen felç olduğunu söyleyen  Tandoğan, "Şu an yüzde yüz felçli. Ne yiyebiliyor, ne içebiliyor, ne de dolaşabiliyor. Çocuğun hayatı karartıldığı gibi 5 kişilik aile fertlerinin bütününü hayatı karartıldı. Aile tek başına bir yere gidemez, sosyal hayatı da yok" dedi.

Duruşmada yaşananlara da değinen avukat Tandoğan,  "Bu duruşmada yaşadığımız bu 6 yılın kısa özetiydi. Bence gayri ciddi bakıldı. Hiç önemsenmedi, empati bile yapılmadı. Empati yapılması için bir cümle kurmak istedik, bu cümleye dahi müsaade edilmedi. Aile kendi şikayetini bile ifade edemedi. Doktor  bir şeyler konuşabildi, ona o şans tanındı, aileye bu şans bile tanınmadı. Biz vekil derdimizi anlatmaya çalıştık buna da müsaade edilmedi. Ama çocuğun hayatı karartıldı" dedi.

'BEN BURAYA EKMEK DİLEMEYE GELMEDİM, ADALET DİLEMEYE GELDİM. ADALET İSTİYORUM'

Nisan Tandoğan'ın annesi Gönül Tandoğan ise şunları söyledi:

"Benim çocuğum şu an bu halde. Söylenecek bir şey yok. Benim hayatımı bitirdiler. İki çocuğum daha var, onların psikolojisi bozuldu. Her şey ortada. Biraz elini vicdanına koysunlar. Ben buraya ekmek dilenmeye gelmedim, adalet dilenmeye geldim. Adalet istiyorum ben" dedi.

Açıklamada konuşan baba Şevket Tandoğan da,  "Doktoru yarım saat dinleyen hakim 5 dakika bizi dinlemiyor. Utanç verici. 7 yıldır ne gecemiz ne gündüzümüz belli değil, bizi 5 dakika dinlemiyor. Bu ülke için, bu çoluk çocuğumuz için hiç iyi bir şey değil."

İDDİANAMEDEN

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, 27 Nisan 2009 doğumlu Nisan Tandoğan'ın 8 Mart 2012 tarihinde rahatsızlandığı, Tuzla 3. Nolu Çocuk Sağlığı Merkezi'ne götürüldüğü, burada kendisine üst solunum yolu enfeksiyonu teşhisi konulduğu, şikayetinin geçmemesi üzerine 11 Mart 2012 tarihinde de Tuzla Devlet Hastanesi Acil Polikliniği'ne  götürüldüğü, şüpheli  Z.B. tarafından akut faranjit tanısı konularak çocuk hastalıkları uzmanına gönderildiği belirtiliyor.

Mağdur Nisan Tandoğan'ın 13 Mart 2012 tarihinde de Yakacık Doğumevi Hastanesi'nde görev yapan çocuk hastalıkları uzmanı şüpheli doktor M.K. tarafından muayene edildiği, akut bronşit tanısı konularak tedavi edildiği belirtilen iddianamede, mağdurun genel durumunun ağırlaşması ve bilinç bulanıklığı yaşaması üzerine özel bir hastaneye götürüldüğü, burada mağdura diyabetik ketoasidoz tanısı konulması üzerine üniversite hastanesine sevk edildiği ifade ediliyor.

Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurumu'ndan gelen 4 Ağustos 2014 tarihli raporda şüpheli doktorlar Z.B. ve M.K.'nın eylemlerinin tıp kurallarına uygun olduğu bilgisine yer verilen iddianamede, bu nedenle doktorlar hakkında 3 Aralık 2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, şikayetçilerin Yargıtay'a başvurduğu, Yargıtay'ın da kovuşturmaya yer olmadığına dair savcılık kararını kaldırdığı anlatılıyor.

Bunun üzerine sanıklar hakkında iddianame hazırlandığı belirtilen iddianamede, şüpheli doktorlar Z.B. ve M.K. hakkında, "Taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma" suçundan 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası talep etti.

Görüntü dökümü:

--------------------

-Şevket ve Gönül Tandoğan'ın tekerlekli sandalye ile Nisan Tandoğan'ı adliyeden çıkarmaları

-Avukat Kenan Tandoğan ile Şevket ve Gönül Tandoğan'ın adliyenin önünde açıklama yapması

-Nisan Tandoğan'ın görüntüsü

Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel Dha İstanbul Bülteni - 2 - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement