Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kandil'den adam açıklama yapıyor. Diyor ki böyle böyle... 'Filancayı destekleyin' diyor. Onların desteklemiş olduğu bazı siyasiler bakıyorsunuz ülkeyi bölme adımları atıyor ve diyor ki 'Kürdistan'da oylar filancaya'. Ama işte 'Batı'da oylar filancaya'. Ülkeyi bir defa Kürdistan olarak bir bölme adımı atıyorlar. Benim ülkemde Kürdistan diye bir bölge yok ki." dedi.
Erdoğan, Vahdettin Köşkü'nde Ahmet Hakan, Işıl Açıkkar ve Salih Nayman'ın moderatörlüğünde düzenlenen sosyal medya ve televizyon ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Erdoğan, Salih Nayman'ın "MHP ile bir ittifakın içindeyiz dediniz ama o ittifakın dışında kalan partilere üye olan ya da gönül vermiş ya da bu güne kadar oy vermiş herhangi bir kitleye de herhalde sırtınızı dönmüyorsunuz?." şeklinde sorduğu soruya, "Bizim işimiz liderlerle. Onlara gönül veren partililer bize oyunu verebilir. Ben ona kapımı nasıl kapatırım." ifadesini kullandı.
Bugün katıldığı açılış töreninde de bunu söylediğini ifade eden Erdoğan, "Yani CHP'ye gönül veren vatandaşlarıma da sesleniyorum, İYİ Parti'ye gönül veren vatandaşlarıma da sesleniyorum, Saadet Partisine gönül veren vatandaşlarıma da sesleniyorum, HDP'ye gönül veren vatandaşlarıma da. Çünkü onların bu noktadaki konumuyla, onlara yön verenlerin konumu aynı değil. Bizim işimiz yönetici kadrolarıyla." şeklinde konuştu.
Erdoğan, çünkü bu yönetici kadrolarının onlara gönül verenleri yanlış istikamete sürüklediğini belirterek, "Yaptıkları iş bu ve hiçbir hizmet bunlara vermemişlerdir. En basitinden İzmir Körfezi aynen bizim Haliç gibi kokuyor. Ama bak biz Haliç'i ne hale getirdik. İzmir Körfezi he halde." diye konuştu.
"İzmir'e şu andaki suyu da biz getirdik"
Bu sırada araya giren Işıl Açıkkar, "O konuya iyi ki girdiniz. Ben bir İzmirli olarak ailemde orada yaşıyor ve sıklıkla gidiyorum. Birkaç hafta önce gittiğimde sabah İzmir'e indiğimde, inanılmaz bir çöp, lağım kokusu var. Bir süre durmuştu. Yoktu öyle bir sorun. İşleyen bir sitem vardı. Ama sonrasında hele yaz aylarında hiçbir şekilde çekilmiyor. Balkonlarda da oturulmuyor." dedi.
"Peki İzmir'in suyu var mıydı? diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"İzmir'e şu andaki suyu da biz getirdik. Gördes Barajını kurduk ve biz İzmir'e su getirdik. Bakın bu çöpü, hele bir de mevsimsellik olduğu zaman yaz mevsiminde bu koku daha ağır basacaktır. Bu işler öyle oturarak, bol bol konuşarak olmuyor. Biz sadece şu Haliç'te yaptığımız o kolektörlerle vesaire, temizliğini yaptığımız gibi oranın bütün çamurunu bizim oradan oraya taşımamız sıradan bir olay değil. Dünyada aslında literatürde yer alacak olan bir temizlik hareketidir. Bir de tabii bu tür temizliklerde özellikle atık su konuları, ciddi kolektör döşemeleriyle yapılır. Yani siz şehrin bütün atık sularını o kolektörlerde toplayacaksınız, ondan sonra dev arıtma tesislerinize göndereceksiniz ki, o arıtma tesislerinde bunlar arıtılsın ve ondan sonra da adeta kullanılır su haline getirilip deşarj edilsin."
Erdoğan, ama İzmir'in öyle bir derdi olmadığını ifade ederek, "Biz İstanbul'da buna yönelik birçok arıtma tesisleri yaptık. Onun için İstanbul bu sıkıntıları aştı. Veysel Beyin bu konularda çok büyük emeği var. Ondan sonra gelen İSKİ'deki arkadaşlarımızın emekleri var. Böylece bu işi başarılı bir şekilde hep sürdürdük. Ama İzmir bu işi hala sürdüremedi ve sürdüremeyecek. Çünkü bu biraz aşk işi. Hele hele şimdi gelen kişinin, böyle bir derdi olan bir kişi olduğunu zannetmiyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Işıl Açıkkar'ın "Bir ocaktan yetişen siyasetçilersiniz, rahmetli Erbakan Hocanın da en zor günlerinde hep yanındaydınız. AK Parti'nin kuruluşuyla iki ayrı partiye dönüştünüz. 31 Mart seçimleri öncesinde kullanılan siyaset diliyle iki parti arasındaki o mesafe de epey açıldı." şeklinde konuşurken araya giren Cumhurbaşkanı Erdoğan "Üç" dedi.
Bunun üzerin Işıl Açıkkar "Üç derken çok mu sordum efendim." şeklindeki sorusuna Erdoğan, "Yok Hocamızın oğlu da parti kurdu." şeklinde konuştu.
Binali Yıldırım'ın da Milli Gazeteyi ziyaretiyle başlayan yakınlaşma sürecini nasıl yorumladığı sorulan Erdoğan, şunları söyledi:
"Şu anda Binali Yıldırım Bey üzerine düşeni bana göre yaptı ve ziyaret etmesi gereken, şu anda Saadet Partisi'nin üst yönetimindeki temsilcilerini ziyaret etti. Bu Binali Beyin şu anda göstermiş olduğu bir nezakettir. Bununla da kalmadı, kalmadık. Biz başka ortak dostlarımızı da burada devreye sokmak suretiyle, yani 'Bu gidiş doğru bir gidiş değil. Gelin şu işi yoluna koyalım. Bakın şu anda bu duruşunuz kimlere hizmet ediyor. Bu duruşunuz terör örgütünün desteklemiş olduğu partilere gidiyor. Dolayısıyla bunu bir yoluna koymak suretiyle geleceğimize yönelik bir ortak oluşumun adımlarını atalım'. Şu ana kadar tabii henüz burada beklenen olumlu gelişme yok gibi."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milli Görüş Platformu Başkanı 'Sayın Binali Yıldırım'a verilen oy düşmana atılmış füze gibi kıymetlidir' dedi. Böyle bir açıklama geldi." denilmesi üzerine "Yerinde bir tespit olarak bunu değerlendiriyorum. Neticesi itibariyle, yani geldiği yer itibariyle kimlerin CHP zihniyetini desteklediği zaten ortada.Yani burası çok çok önemli. Yani terör örgütüne düşman demeyeceksin de kime diyeceksin." şeklinde konuştu.
"Benim ülkemde Kürdistan diye bir bölge yok ki"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Az önce bakıyorsunuz Kandil'den adam açıklama yapıyor. Diyor ki böyle böyle... 'Filancayı destekleyin' diyor. Onların desteklemiş olduğu bazı siyasiler bakıyorsunuz ülkeyi bölme adımları atıyor ve diyor ki 'Kürdistan'da oylar filancaya'. Ama işte 'Batı'da oylar filancaya'. Ülkeyi bir defa Kürdistan olarak bir bölme adımı atıyorlar. Benim ülkemde Kürdistan diye bir bölge yok ki. Böyle bir şeyi nasıl söylersin. Buna yetkin yok ve bu adam aynı zamanda bu partinin en üst düzeyde yöneticisi. Şimdi sıkıntı biraz da buralardan geliyor. Ondan sonra 'Acaba neden bu böyle, şu şöyle oldu deniliyor'. Şimdi bu ülke eğer bir hukuk devletiyse bu hukuk devletinin içinde de tabii ki bütün bu bölücü hareketlere karşı biz tedbirimizi almazsak, yani bundan 10 yıl önce düştüğümüz yere yine düşeriz."
Şu anda terörle mücadele ettiklerini vurgulayan Erdoğan, "Bu arada şehitler veriyoruz. Ben o şehit anneleriyle, babalarıyla görüşüyorum. Onlara baş sağlığı telefonunu açtığım zaman onların o vakur duruşu her türlü takdirin üzerinde ama ancak ateş düştüğü yeri yakıyor. Bu tür şeyler acaba başımıza geldiği zaman acaba bizim tavrımız ne olacak. Olaya bir de buradan bakmak lazım. Onun için eğer ben bir Cumhurbaşkanıysam üzerime düşeni sonuna kadar, bütün hukuk kurallarını işletmek suretiyle yapmak zorundayım ve terörle mücadeleyi sonuna kadar vermek zorundayım. Sağ olsun bu konuda askerimiz, polisimiz, güvenlik korucularımız hiçbir dönemde olmadığı kadar şu anda terörle mücadeleyi sürdürmektedir. Bu mücadelede de hiçbir dönemde olmadığı kadar büyük başarıyı özellikle şu son bir iki yılda almış vaziyetteyiz. Her geçen gün bu daha da başarılı bir şekilde sürüyor. Temennim odur ki bu başarı devam etsin." ifadelerini kullandı.
"Bizim bu bayrağımızdan başka asla bir bayrağı bize kimse dayatamaz"
Bu süreç içerisinde Saadet Partili kardeşleriyle geçmişte müstesna günleri olduğunun altını çizen Erdoğan, "Çok farklı günlerimiz olmuştur. Yani özellikle bu günlerin içerisinden bize kalan o güzellikleri biz bu güne, bundan sonraki günlere de taşıyalım. Böylece hem ülkemize, hem davamıza da faydamız olsun." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Binali Yıldırım'ın Diyarbakır'da "Kürdistan" kelimesini kullandığının hatırlatılması üzerine şunları söyledi:
"Biraz bu işi okudum, inceledim. Hatırlayın bir defa Osmanlı'da eyaletler sistemi vardı. Bu eyaletler sistemi içerisinde de o zaman Lazistan, Kürdistan gibi bu tür yerler vardı. Zaten biz bir coğrafi referanstan bahsetmiyoruz. Böyle bir referans söz konusu değil. Bu kavramı siyasi bir ünite olarak şimdi bunlar kullanıyorlar. Bunu birbirine karıştırmamak lazım. Eğer bunu birbirine karıştıracak olursak biz ülkemizin birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne saygısızlık yapmış oluruz. Bakın ben Rabia diyorum. Partimde bunu lider olarak ilk defa kullandım ve burayı da içeriğini şununla doldurdum. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Şimdi buna bu ülkenin milli ve yerli veya ülkenin birliğine, bütünlüğüne saygı duyan kimse karşı çıkabilir mi? Çıkar, kim çıkar? İşte HDP çıkar. Çünkü onlar tek millet kavramını bile kabul etmiyor. Ama bizim için tek millet kavramı önemli. Bu sadece şu anda bizim 82 milyon millet anlayışımızla bağlantılı değil. Daha da gerilere kadar giden İbrahimi bir kavramdır. Ama bunlar onu tabii anlamaktan da çok çok uzaktır."
İkincisinin de 'Tek bayrak' olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bizim bu bayrağımızdan başka asla bir bayrağı bize kimse dayatamaz. Bayrağımız üzerinde de bir tartışmaya asla müsaade etmeyiz. Ama şu anda ülkemizde Parlamentomuz içerisinde olanların bizim bayrağımızla sorunu var. Bunlar kongrelerinde bile bayrağımızı asmayaçak kadar bayrağımıza saygısız. Öbür tarafta 'tek vatan' diyoruz. 780 bin kilometre kare. Ama bunların vatan noktasında da dertleri var. İşte Kürdistan dendiği zaman iş buraya doğru kayıyor. Bu tabii benim gerçekten millilik, yerlilik, vatanseverlik aşkıyla kıvranan vatandaşlarımı ne yapıyor? Ciddi manada rahatsız ediyor. Arkasından da 'tek devlet.' Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden başka bizim devletimiz yok." değerlendirmesinde bulundu.
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › Erdoğan, sosyal medya ve televizyon ortak yayınında - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?