'Aç Yüce Divan Yolunu, Yiğitlik Taslama' - Son Dakika
Politika

'Aç Yüce Divan Yolunu, Yiğitlik Taslama'

\'Aç Yüce Divan Yolunu, Yiğitlik Taslama\'

"Bu Anayasa AK Parti'nin Recep Tayyip Erdoğan'ın 3 Tuzağı Üzerine Kurulmuştur"

07.08.2010 23:47  Güncelleme: 23:59

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 'Biz bu yola beyaz kefeni giyerek çıktık' sözüne, dokunulmazlığı kaldırması isteğiyle cevap vererek, "Üzerindeki Faruk Saraç ceketi, altındaki gömleği hangi ülkenin olduğu belli değil. Sen cesur isen, kaldır dokunulmazlığı, aç yüce divan yolunu. Yürürken ayakların çözülüp, dizlerinin üzerine çökmezsen ben Devlet değilim. Gel istersen bu yolu dene, kalkıp sağda solda yiğitlik taslama" dedi. Bahçeli, YAŞ'ın sonuçlanmamasını da eleştirdiği konuşmasında, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne destek vererek, " Gediktepe'de, Silopi'de, Şırnak'ta, Şemdinli'de, Hakkari'de mücadele eden Mehmetçik kardeşlerimizi komuta heyetsiz bırakmak ülkeye en büyük ihanet olsa gerektir" diye konuştu.

Devlet Bahçeli, Adana'nın yayla özelliği bulunan Pozantı İlçesi'nde, MHP'li Pozantı İlçe Belediyesi'ni ziyaret edip, belediyenin düzenlediği Şehitlik'in açılışını, aynı beldeye bağlı MHP'li Akçatekir Belde Belediyesi'nin hizmet binasının açılışlarını yaptı. Açılışların ardından, Akçatekir'de 'Hayır'lı Buluşma' toplantısında, yaklaşık 10 bin kişiye hitap eden MHP Genel Başkanı Bahçeli, 12 Eylül'de yapılacak referandumda, Adalet ve Kalkınma Partililer dahil, Türkiye'nin geleceğini düşünen herkesin referanduma 'Hayır' oyu vermesi gerektiğini söyledi. 12 Eylül'de herkesin sandığa gitmesini isteyen Bahçeli, "Eğer Türkiye'de darbe ile yaşamak istemiyorsanız, ara rejimleri tekrar görmek istemiyorsanız, demokrasi içerisinde kendi hayatımızı kendi iradelerimizle şekillendirmek istiyorsak mutlaka ve mutlaka bu demokratik hakkı kullanmalı ve sandığa gitmeliyiz" dedi.

İki kez üst üste tek başına iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 8 yıldır ülkeyi yönettiğini hatırlatan Bahçeli, diğer siyasi partilerin, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin seçim beyannamesindeki vaatlerini yerine getirmesi için bekleme sürecine girdiğini belirterek, "Ancak, geçen süre içerisinde neler yapıldığına baktığımızda, AKP yönetiminin ülkemizi iyi yönetemediği anlaşıldı. Öncelikle acemi ve aceleci davrandılar. Sayın genel başkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan milletvekili olmadan, başbakan olmadan dünyayı dolaşmaya kalktı. Şimdiki Cumhurbaşkanı ile dış ülkeleri gezilerinde yan yana geldiler, iki başlı görüntü sergileyerek Türkiye'ye olan tek başına iktidarla sağlanmış siyasi istikrara gölge düşürdüler. Bununla kalmadılar, teslimiyetçi bir politika uygulamaya başladılar. Ekonomi politikalarında 'ver-kurtulcu', dış politikalarda, milli meselelerde 'sat-kurtulcu' bir anlayışla hareket etmeye başladılar. Adını 'kazan-kazan' koydular. 'Çözümsüzlük çözüm değildir' anlayışıyla büyük hatalar işlediler" diye konuştu.

'ÇATIŞMANIN NEDENİ HATALARINI ÖRTMEK'

Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin hatalarını örtmek için strateji takip ettiğini öne süren Bahçeli, "Bu strateji, gerilim stratejisidir. Bu strateji, çatışmayı öngörmektedir. Çatışmayı yapabilmek için iki tarafın oluşması lazım. İki tarafı oluşturmak için de ülkeyi her alanda cephelere, kamplara, kutuplaşmaya ayırmayı yeğlediler. Öncelikle inananlar-inanmayanlar, sonra laikler-laik olmayanlar, sonra etnik temelli ayrışma, sonra mezhep temelli bölünme, sonra da Türkiye'nin her kurumu başta anayasal kurumlar olmak üzere hepsini bir cephenin tarafı haline getirerek gerilim stratejisini sürdürme gayreti içerisinde oldular" diye konuştu. Bu gerilim stratejisinin Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ülke yönetimindeki başarısızlıklarını da örtmek için uyguladığı strateji olduğunu belirten Bahçeli, "Ancak, bu gerilim stratejisiyle önce hanedanları türetti, sonra yandaşları üretti, sonra her ekonomik gelir durumuna yakınlarıyla, işbirlikçileriyle, yandaşlarıyla, ülkelerden bulmuş olduğu sermayeleriyle yavaş yavaş el koymaya başladı. Türkiye, bütün kaynaklarıyla AKP'nin kullanım alanına doğru sürüklendi. Bugün hala devam eden bu" dedi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin zirveye çıkmış bir imparatorluğun enkazı üzerinde kurulan, atalardan kalan miras olduğunu, Balkanlardan, Kafkaslardan, Arap Yarımadası'ndan gelen bütün insanları, imparatorluğun yadigarları, emanetleri olarak kucakladığını, 87 yıldır insanların, bin yıllık kardeşliğin de göz önünde bulundurularak, huzur, istikrar, kardeşlik, barış içinde yaşadığını kaydeden Bahçeli, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının bu sosyal dokuyu tahrip etmeye kalktığını iddia etti. Bahçeli, "Sayın başbakan durup dururken iktidar olmanın belli bir süre sonrasında 36 etnik gruptan bahsetmeye başlattı. Kimdir bu 36 etnik grup? Doğru dürüst sayamıyor. Ama ana başlıklarla ülkede etnik ayrımcılığı tahrik ediyor, kışkırtıyor ve herkese 'Acaba ben hangi etnik gruptanım?' sorusunu sordurmaya ve Türkiye'nin sosyal dokusunu, millet yapısını sorgulatmaya başlıyor. Buradan AKP'ye bir fayda yok. Ama bunu niye böyle yapıyor? Siz etnik unsurları, etnik ayrımcılığı tahrik ederseniz işte Türkiye'nin bugün geldiği noktayı görürsünüz. Saçma sapan bir siyasinin konuşması ülkeyi nasıl ayırıyor. Fırında, esnafta, çoluk çocuğu evlendirme sürecinde ayırıyor, var olan evlilikler bozulma tehdidiyle karşı karşıya kalıyor" diye konuştu.

26 yıldır terörle mücadele edilen Türkiye'de, terörün kökünün kazılması gerekirken, terörle mücadeleden vazgeçildiğini vurgulayan Bahçeli, " PKK'nın siyasallaşma süreciyle bir açılım başlatılıyor. Türkiye'de önce 'Kürt açılımı' diyor, sonra 'Biraz yanlış anlaşıldım galiba' diyor, adını değiştiriyor, 'demokratik açılım' diyor. Yine millet farkına varıyor, bu gidişat iyi değil diyor. Yine aldatmak için 'Milli birlik ve barış süreci' diyor. Şimdi kalkmış, Eskişehir'de konuşuyor. Diyor ki, 'Anayasa yeni açılımların zemini olacak, tapusunun anahtarı olacak' diyor. O sebepten bu anayasayı önemsediğini ifade ediyor" dedi. Türkiye'de tarihinde 4 defa Anayasa yapıldığını, hangi partiye sorulursa sorulsun, her partinin seçim beyannamesinde Anayasa değişikliğiyle ilgili önerileri bulunduğunu bildiren Bahçeli, 12 Eylül'deki referanduma getirilen Anayasa değişikliğinin siyasi partilerin ortak akıl gereği yapılmadığını, iktidarın dayattığı Anayasa olduğunu öne sürerek, şöyle konuştu:

"Böyle bir Anayasa değişikliğinin bütün partiler tarafından yapılması istenirken, akıllı yol ne olmalıdır? Yapılacak şey, meclis başkanlığının etrafında mecliste bulunan temsil edilen veya grubu olan siyasi partilerin temsilcilerini toplayarak, masaya dökelim anlaşabildiklerimiz varsa ayıralım, anlaşamayacaklarımız üzerinde tartışmalarımızı sürdürelim. Mutabakata vararak, referanduma gerek olmadan, meclisin genel kurulunun ortak hareketiyle herkesin uzlaştığı Anayasa'yı millete sunma düşüncesi doğru bir düşünce değil midir? Ama sayın başbakan dayatıyor. Hiç kimseyle görüşmeyi düşünmüyor. Bir avuç yandaşıyla istişare ediyor,. kafasında ne varsa, kendisine ne telkin edilmişse, kendisine eşbaşkan olarak hangi yol haritası verilmişse, ona mecbur olarak bir anayasa taslağını meclise getiriyor, kendi milletvekillerini de baskı altına alarak bu maddelerin anayasa paketi olarak çıkmasını istiyor."

'AKP'Yİ KURTARMA ANAYASASI'

MHP Milletvekillerinin tamamının mecliste görüşlerini açıkladığını, Anayasa konusunda söylediklerinin dinlenmemesi, Adalet ve Kalkınma Partisi dayatmasını görmeleri üzerine tüm maddelere 'red' oyu verdiğini kaydeden Bahçeli, "Aynı duruşu şimdi de 12 Eylül'de sergiliyor ve 'hayır' diyorlar. Hayır'da ülkemiz için yarar var. Hayır milletimizin geleceği için hayırlara vesile olacak" dedi. Anayasa değişikliğinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 3 tuzağı üzerine kurulduğunu da iddia eden Bahçeli, konuşmasının devamında ise şunları söyledi:

"Diğer maddelerin hiç önemi yoktur. Bu anayasa da bu 3 tuzaktan AKP'yi kurtarmak istemektedir. Birincisi okyanus ötesine verdiği sözleri yerine getirerek Türkiye'de bölünmeyi hızlandıracak, PKK'yı siyasallaştıracak ve Türkiye'de özerk bölgeler, daha sonra da bağımsız bölgeler kurdurmak hevesinde olanları cesaretlendirecek bir anlayışı, yani bölücü terörün zaferle sonuca ulaşmasını sağlayacak, ülkeyi bölmeye yönelik bir tarihi hatanın siyasal zeminini bu anayasa değişikliğiyle ortaya koymaya çalışıyor. Bunu 17 Nisan 2010 tarihinde, televizyonda açıklıyor. Dün de Eskişehir'de açıklıyor. İkinci tuzak olarak, yaptıkları hatalarla, bu bölücü faaliyetlere katkılarıyla, yanlışlıklarıyla Türkiye'nin milli birliğini, dirliğini, üniter yapısını, aynı zamanda milli devleti ortadan kaldırabilecek tüm gayretlere karşı bir gün hesap sorulacak korkusuyla Anayasa Mahkemesi'nin oluşumlarını kendi lehine çevirecek değişiklikleri yapmaya çalışıyor. Bir başka şey daha yapıyor. Yandaşlarının, hanedanların, işbirlikçilerinin soyup soğana çevirdiği Türkiye'de yoksulluğun hesabını birgün birileri sorar diyerek, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu kendisine yandaş hale getirecek değişikliği öngörüyor. Bu anayasanın arkasında bütün yönleriyle durmasının, gece gündüz uykusunun kaçmasının nedeni bu üç tuzağın herkes tarafından fark edilmesidir."

KEFEN SÖZÜNE GÖNDERME; 'HANGİ ÜLKENİN GÖMLEĞİ O?'

Başbakan Erdoğan'ın halkın duyguları, düşüncelerini istismar ettiğini öne süren Bahçeli, "Şimdi de kalkmış istismarcılığı dün İslami anlayışla yapanlar bugün manevi ve milli değerler üzerinde istirmarcılık yapıyor. Aydın'a gidiyor rahmetli Adnan Menderes'i sömürüyor. Eskişehir'e gidiyor, rahmetli Hasan Polatkan'ı sömürüyor. Meclise geliyor, devrimci ve ülkücü 12 Eylül'de idam edilmiş özellikle ülkücü şehitlerimiz üzerinde mektup okuyarak sahte gözyaşları döküyor. Kendisi ağlıyor, Başbakan'ın ağladığını görünce, sulu gözlü bir başbakan yardımcısı var, orkestra şefi gibi o ağlıyor, arkasından diğerleri ağlıyor. Eğer bunların grupta ağlayacaklarını bilseydim, 50NC kamyonla kağıt mendil gönderir, gözyaşlarını sildirirdim. Şimdi de kalkmış alay edercesine, 'beni yüce divana göndereceklermiş' diyor. Gönderecek olan kişileri de sayıyor. Ama bu arada, gözyaşı dökmüş olduğu ülkücü şehidimizin yaşayanlarına hala kafatasçı diyor, ırkçı diyor ve onları aşağılıyor, karalıyor. Bunun neresinde samimiyet var. Şimdi de kalkmış, 'ben beyaz gömleğimi giydim', diyor. Üstünde Faruk Saraç'ın ceketi var, altında ise hangi ülkenin gömleği belli değil. Onu kalkıyor kefen olarak gösteriyor ve korkmadığını söylüyor. Korkmuyor musun sayın başbakan? Topla meclisi, kaldır dokunulmazlığı, aç yüce divanın yolunu. Bakalım yürürken ayakların çözülüp, dizlerinin üzerine çökmezsen ben Devlet değilim. Gel istersen bu yolu dene, kalkıp sağda solda yiğitlik taslama yiğidin harman olduğu yer Çukurova'dır. Bu aldatmaca gözyaşlarına, kefen uydurmalarına inanmamak lazım. Yüce divana gidecekmiş de kimseden korkusu yokmuş. Mecliste 2 tane davan var. Kaldır dokunulmazlığı bak bakalım yüce divana nasıl gidiyorsun. Giderken hangi halde gideceksin? Gediktepe'de diz çökmeye benzemez, buradaki diz çökme senin tamamen diz çökmen olacaktır."

'KOMUTA HEYETİ İŞİNİ BİTİRİN'

Etnik, inanç, mezhep, inanç, kurumlararası olmak üzere her türlü ayrışmanın yaşandığını, şimdi de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu ayrışma içerisine sokulduğunu bildiren Bahçeli, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Önce siyasi iktidarla Silahlı Kuvvetleri sözde karşı karşıya getiriyorlar, sonra da Silahlı Kuvvetler'in içerisini karıştırarak birlik ve beraberlik içinde olan ve olması gereken bir Silahlı Kuvvetleri'ni iktidar yanlısı, bilmem ne yanlısı, darbeci, darbeci potansiyeli taşıyanlar veya demokrat olanlar gibi ayrıma tabi tutuyorlar. Burada dikkat etmeliyiz. Şu an Türkiye, bölücü terörün tırmandığı, yoğunlaştığı, çatışmanın arttığı, alan kuşatması, olay inisiyatifinin ele geçirilme mücadelesinin PKK tarafından verildiği ve Güneydoğu'da bazı ilçe ve illeri hergün olaylarla, İstanbul'da bazı yerleri molotof kokteyllerle sokağa çıkılmaz hale getirerek Türkiye'deki bölücü terörün zirveye çıktığını biliyoruz, şehitlerimiz geliyor. Böyle bir ortamda, bölücü terörle ve Türkiye'yi tehdit eden iç ve dış unsurlarla mücadele edecek kurum Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tartışmaya açmak, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin işini komuta heyeti farklılaşmasıyla karıştırmak, bununla ilgili olarak da Cumhurbaşkanı ile Başbakan ağız birliği yaparak bu hataları işlemeyi doğru bilmiyoruz. Terörün devam ettiği bir yerde eğer bu ülkeyi seviyorsanız, başka kurumları kuşattığınız gibi aylardır, yıllardır 16-17 televizyonda, beslemeli yandaşlarınızla, Silahlı Kuvvetler'e karşı yıpratıcı gelişmeleri, olaylardaki başarısızlıkları silahlı kuvvetlerin üzerine yıkmayı, siyasi iradenin yetersizliğini fatura olarak Silahlı Kuvvetler'e kesmeyi hep alışkanlık haline geçirmiş olanlar, şimdi siyasi iktidarı Silahlı Kuvvetler'e karşı savaştırmış oluyorlar ve Recep Tayyip Erdoğan'ı da bu savaşın kahramanı olarak göstermeye çalışıyorlar. Bu yanlış ülkeyi, AKP'yi, milleti felakete götürür. Onun için hadlerini bilmeliler, kendilerine çeki düzen vermelidirler. Silahlı Kuvvetler'e saygı duymalılar ve onlara yürekli varsa, güveniyorlarsa şunu söylemeliler. Sayın komutanlar biz size güveniyoruz. İçinizde çok iyi yetişmiş komutanlar var. Yürekliler, becerikliler. Bunlardan kimi komuta heyetine getirmek istiyorsanız getirin. Biz siyasi irade olarak sizin yanınızdayız demeleri gerekirken. Bazı yargı mensuplarını ele geçirerek, yargı yoluyla silahlı kuvvetleri kısırlaştırmak, komuta heyetini zafiyete uğratmak, dolayısıyla Gediktepe'de, Silopi'de, Şırnak'ta, Şemdinli'de, Hakkari'de mücadele eden Mehmetçik kardeşlerimizi komuta heyetsiz bırakmak ülkeye en büyük ihanet olsa gerektir. Yapılması gereken, sayın komutanlar biraz evvel söylediğiniz vasıfta askerlerimizle, generallerimizle yepyeni bir komuta heyeti kurun, 21'inci yüzyılın güçlü Türkiye'sini güvenlik altına alan, terörü kökünden kazıyan, istikrarı, kardeşliği, barışı sağlayan bir Türkiye gerçekleştirin diyerek gerekli desteği vermeleri lazım. Bitirin artık bu işi, bu hafta sonuna kadar komuta heyeti tanzim edilmelidir. Yoksa bunun sonu çok hayırlı olmayacak. Onun için bu referandumda başta AKP'liler olmak üzere bu ülkeyi seven herkes bu iktidar dur demeli ve hayır oyu kullanmalı. Hayır oyu kullanarak bu iktidarı sersemleştirmeli, Adana tabiriyle firiştek (topaç) gibi döndürmeli, sonra tepesinin üzerinde yere çalmalı. Ama inanın bu yörenin çocuğu olarak tepetaklak giderken onu bir yerde ümüğünden yakalar, yüce divana gönderir ve gerekli cezayı adalet önünde verdiririz."

Bünyamin YIL- Tahsin ÜLKER- Malik GÖDELİNER- POZANTI- ADANA- DHA

Kaynak: DHA

Son Dakika Politika 'Aç Yüce Divan Yolunu, Yiğitlik Taslama' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement