CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD'nin vize uygulamasının yanlış olduğunu, asla desteklemediklerini belirterek, "Cezalandırılan hükümet değil, 80 milyon. Her iki ülkenin de sağduyulu davranması lazım. Toplumlara zarar vermenin yararı yoktur. Stratejik ortaklar arasında bu kadar ağır yaptırımlara yol açacak uygulamaların olmaması gerekir. Umarız kısa sürede bu kriz aşılmış olur." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, dış politikada ciddi sorunlar yaşandığını savundu.
Dış politikanın ayrı bir önemi, dili bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, dış politikada konuşurken herkesin dikkatli olması gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, dış politikada boğazda dokuz boğumun olduğunun unutulmaması gerektiğini vurguladı.
Dış politikanın iç politikaya göre farkının, dış politikanın milli olma gerekliliği olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Dış politikada milli duruş sergilenir, iktidarıyla muhalefetiyle ortak dil geliştirilir. O nedenle iktidar olanlar dış politikadaki bütün gelişmeleri muhalefete aktarmak zorundadır ki ortak dil geliştirilsin." diye konuştu.
Gelinen noktada dış politikada ortak dil olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, "Ortak dil olmadığı için ciddi sorunlarımız var. İç politikada farklı dillerimiz, tercihlerimiz, projelerimiz olur ama dış politikada yanlış yaparsanız sonuçları ağır olur, bunu uzun süre telafi edemezsiniz. Dış politikadaki hatayı 80 milyon öder. O nedenle dış politikada dikkatli dil kullanmak, arka kapı diplomasisini sürekli açık tutmak, Türkiye çıkarlarına kilitlenmek gerekiyor." ifadesini kullandı.
-"Atışmaları basın üzerinden yapmak"
Kılıçdaroğlu, dış politikada zaman zaman kırılmalar olabileceğine değinerek, Hatay'ın Türk topraklarına katılması, Kıbrıs Barış Harekatı, AB'ye tam üyeliğe yönelik 1963 Ankara Anlaşması'nın diplomasi zaferi; Irak'ta Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi buna iktidarın sessiz kalması, Suriye politikasının ise diplomasi hezimeti olduğunu öne sürdü.
Dış politikada akılcı, soğukkanlı davranmak, istişareyi gözden uzak tutmamak gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, siyasetin, işin uzmanları, bürokratlarıyla oturup konuşma görevi bulunduğuna işaret etti. Kılıçdaroğlu, eğer danışma, arka kapı diplomasisi devre dışı bırakılmışsa, her şey tek adama bırakılmışsa Türkiye'nin freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı gideceğini savunarak, "Hele hele dış politikadaki atışmaları basın üzerinden yapmak, arka kapı diplomasisini tamamen kapamak hiçbir devlete yarar getirmez." dedi.
-"Karar çok ağır"
Kılıçdaroğlu, ABD'de "Zarrab davası"nın görüldüğünü, Halkbank Genel Müdür Yardımcısının tutuklu olduğunu anımsatarak, rehin alma politikasıyla sorunun çözülmeye çalışıldığını savundu. Kılıçdaroğlu, rehin alma politikasıyla sorunun çözülmeyeceğini, aksine derinleşeceğini bildirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Erdoğan, dış politikadan o kadar habersiz ki dış politikanın ne olduğunu ve önemini o kadar az kavramış ki okuduğumda gözlerime, kulaklarıma inanamadım. ABD ile yaşanan vize kriziyle ilgili, 'Bu karar her şeyden önce çok üzüntü verici.' diyor. Doğrudur. Ankara'da büyükelçinin böyle bir kararı alarak uygulamaya sokması üzüntü verici. Bir büyükelçi böyle bir karar alabilir mi? Dünyadan haberi yok. Neden? ABD'yi kızdırmayalım da bari bütün yükü büyükelçinin sırtına atalım. Böyle anlayışıyla dış politika yürütülür mü? Alınan karar çok ağır. Ülke açısından çok ağır. İlk kez böyle kararla karşılaşıyoruz. Üzüntü verici ve topu sadece büyükelçinin omuzlarına itiyorsunuz. Başka? Başka bir şey yok.
Erdoğan ABD'ye gittiğinde havuz medyasında bayram havası vardı. Manşetlerde 'Hiç olmadığı kadar yakınız' cümlesi vardı. Şimdi hiç olmadığı kadar uzaklar. Kısa bir sürede Türkiye bu noktaya geldi. ABD'nin yaptığı uygulama yanlıştır, asla doğru değildir, asla desteklemiyoruz. Binlerce öğrenci ABD'ye okumaya gidecek. Hastalar var, tedavi olmak için ABD'ye gidecekler. İşadamlarımız var. Bütün bunların tamamının önü kesiliyor. Cezalandırılan hükümet değil, 80 milyon. Dolayısıyla sağduyu egemen olmalı, akılcı politikalar üretilmeli. Her iki ülkenin de sağduyulu davranması lazım. Toplumlara zarar vermenin yararı yoktur. Amerika bizim stratejik ortağımız; en çok kullandığımız cümlelerden biridir. Stratejik ortaklar arasında bu kadar ağır yaptırımlara yol açacak uygulamaların olmaması gerekir. Umarız kısa sürede bu kriz aşılmış olur."
-" İdlib'e gidişine destek veriyoruz"
Kılıçdaroğlu, bir başka sorunun da İdlib olduğuna dikkati çekerek, TSK'nın İdlib'e gittiğini anımsattı.
Her ülkenin ve Türkiye'nin kendi geleceğini, sınırlarını güvence altına almak zorunda olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, büyük bir ülkenin yapması gerekenin de bu olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Biz askerin İdlib'e gidişine destek veriyoruz. TSK oraya gitmeli, bir çatışmasızlık bölgesi yaratmalı. Bazılarının Akdeniz'e ulaşmak için ileride Türkiye'yi zora sokacak amaçlarına engel olunmasını da anlayışla karşılıyoruz." ifadesini kullandı.
Sorunun, Türkiye'nin bu noktaya niçin ve nasıl geldiği olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Astana sürecinin başladığını anımsattı. Kılıçdaroğlu, Türkiye, Rusya ve İran'ın ortak hareket edeceğini, çatışmasızlık bölgeleri oluşturacaklarını, Suriye'deki akan kanın durmasına katkı vereceklerini, bu sürece olumlu baktıklarını anlattı.
Kemal Kılıçdaroğlu, dünyadaki terör örgütlerinin Türkiye üzerinden Suriye'ye geçirildiğini, Suriye'de yaralananların Türkiye'de tedavi edilip, sonra ellerine silah verilip gönderildiğini, 4 milyon Suriyeli'nin Türkiye'ye geldiğini söyledi.
Hükümetin izlediği politikanın Türkiye'ye maliyetinin bu olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, bu politikanın gayrimilli olduğunu, iktiar partisi dışında kimsenin buna destek vermediğini iddia etti. Kılıçdaroğlu, El Kaide, El Nusra gibi pek çok terör örgütüne Türkiye'den TIR'larla yardım, silah götürüldüğünü, Müslüman'ın Müslüman'a kırdırıldığını öne sürdü.
-"Adamın burnunu böyle sürterler"
Astana'dan sonra "Esed"in, tekrar "Esad" olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şimdi Suriye'de Rusya, Türkiye ve İran'ın beraber çalıştığını söyledi.
Rusya ve İran'ın Esad'dan yana tavır aldığını belirten Kılıçdaroğlu, şu görüşlere yer verdi:
"Şimdi Türkiye kimden yana tavır alıyor? Esad'dan yana. Bu 180 derece, nasıl oldu da böyle döndü? Adamın burnunu böyle sürterler işte. Şimdi İdlib'e gidilecek. İdlib'de kim var? Erdoğan, 'Rusya İdlib'in dışında, Türkiye İdlib'in içinde güvenliği koruyacak' diyor. Cehennemde biz olacağız, onlar dışarıda olacak. Kime karşı güvenliği sağlayacağız? Terör örgütü Heyet Tahrir el-Şam. Heyet Tahrir El-Şam'ın çekirdeğini El Nusra oluşturuyor. El Nusra'yı Erdoğan, terör örgütü olarak görüyor mu? Hayır. Tam tersine terör örgütüne, El Nusra'ya silah da cephane de gönderdiler. Bir terör örgütünün Halep'i terk etmesi için başvurulan kişi, Recep Tayyip Erdoğan. Bütün dünyanın terör örgütü olarak kabul ettiğini, Erdoğan silah desteği verdiği için ve bunlar da bilindiği için Erdoğan'dan 'bunu engelle' diye rica ediyorlar.
Suriye'ye sen silah gönderdin, terörü sen yaptın, şimdi terör örgütlerinin tamamı İdlib'de. Şimdi sen gideceksin, orada terör örgütüyle çarpışacaksın ve İdlib'i temizleyeceksin. Geldiğimiz nokta budur. Onların stratejisinin bir gereği olarak Türkiye, İdlib'e giriyor. Bedelini bu ülkenin fakir fukara çocukları ödeyecek. TSK girecek oraya."
- "Temizlik Türkiye'ye havale edildi"
İdlib konusundaki düşüncelerini altı madde halinde sıralayan Kılıçdaroğlu, Türkiye halkının, AK Parti'nin yanlış Suriye politikasının bedelini çok ağır ve kanlı şekilde ödemeye devam ettiğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, İdlib'den gelecek her şehidin sorumlusunun, Recep Tayyip Erdoğan olduğunu iddia etti.
İdlib'deki cihatçıların karadan temizliğinin Türkiye'ye havale edildiğini belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin İdlib'i, temizledikten sonra devirmeye çalıştığı Esad yönetimine teslim edeceğini öne sürdü.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İdlib'deki temizliğin maliyetinin çok yüksek olacağını vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Rusya'nın izlediği strateji sonunda, Erdoğan'ın Suriye yönetimini devirmek amacıyla beslediği, büyüttüğü, göz yumduğu cihatçı örgütlerle şimdi TSK çatışacaktır. İdlib'in nüfus, coğrafya gibi nitelikleri göz önüne alındığında TSK'nın Fırat Kalkanı'ndan çok daha fazla sorunla karşılaşacağı açıktır. İdlib'deki yüzbinlerce sivil çatışmalardan kaçmak için Türkiye'ye yönelebilir. İdlib'de varlık gösteren cihatçı terörist örgütlerin Türkiye'ye sızmaları, ülke içinde saldırılar yapmaları güçlü ve endişe vericidir."
Kılıçdaroğlu, konuşmasının sonunda KHK ile işlerine son verilen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça için Başbakan Binali Yıldırım'a çağrıda bulundu.
Dünyanın en haklı talebinin işini istemek olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Dünyanın en haklı talebini yerine getirmek için size düşen görevler vardır. Bu görevleri yerine getirirseniz büyürsünüz. İnsanlık, insan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Ölümle pençeleşen iki kişiye yapılan zulümdür. Bu zulme kimse alet olmamalıdır. Bir an önce görevlerinin başına dönmeliler." diye konuştu.
(Bitti)
Son Dakika › Politika › CHP TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?