Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, MHP kurultaylarının daima milliyetçi ülkücü camianın beklenti ve umutlarına yaraşır olgunlukta gerçekleştiğini söyledi.
Yalçın, Kızılcahamam'da 8-10 Ocak tarihleri arasında yapılacak MHP'nin Kızılcahamam toplantılarında gündemlerinin parti içi gelişmeler ile anayasa değişikliği, başkanlık tartışmaları, terörle mücadele ve dış politika olacağını belirtti.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Türkiye'nin gündemi ve MHP'nin Kızılcahamam toplantılarına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Türkiye'nin birikmiş yığınla sorunu varken AK Parti'nin gündemi meşgul etme ve anayasa değişikliği sürecini bu konuyla at başı götürme gayreti içerisinde olduğunu kaydeden Yalçın, "Bazı iktidar yanlısı yorumcu ve yazarlar tarafından başkanlık sistemine geçilmesi, adeta Türkiye'de demokrasinin bir gereği ve toplumun genel arzusu gibi gösterilmeye çalışılmakta, başkanlık modeline karşı çıkanlar da millet iradesinin karşısında durmakla itham edilmektedir. Tayyip Erdoğan'ın mevcut uygulamalarıyla zaten fiili bir durum yarattığı ve geriye sadece bir anayasa değişikliği meselesinin kaldığı kurnazca ileri sürülerek AKP dışındaki kesimlerin başkanlık modeline karşı çıkması engellenmek istenmektedir. Ancak ne yapıp edip Erdoğan'ı arzusuna kavuşturma ve askeri vesayetin yerine şahsi hükümranlığını ikame etmek üzere harcanan bu suni çabalar, hem hukukun üstünlüğü anlayışına hem de birkaç darbe ve askeri müdahaleye rağmen rüştünü ispat eden Türk demokrasisinin temellerine zarar vermektedir. Başkanlık sistemi konusunun sadece bir anayasa değişikliğinden ibaret görülmesi, aldatıcı ve yanıltıcıdır. Elbette Türkiye'nin 12 Eylül darbesinin ürünü bir anayasadan kurtulması ve bireysel özgürlükleri esas olan yeni bir anayasanın hazırlanıp halkın oyuna sunulması şarttır. Ancak bu anayasanın Türkiye gerçekleri dikkate alınarak hazırlanması da gereklidir. Türkiye, içeride ve dışarıda çözüm bekleyen girift sorunlarla boğuşmaktadır. Terör hala Türkiye'nin bütünlüğünü tehdit eden en büyük beladır. İç huzur ve istikrar tehdit altındadır. Toplumsal barışın devamı ve devletin üniter yapısının korunması açısından anayasada 'mevcut ilk dört madde korunmalı', farklı meşru siyasi cereyanların Meclis'te temsil edilmesine imkan veren parlamenter demokratik sistemi başkanlığa dönüştürmek yerine onun güçlendirilmesi hedef alınmalıdır. Bu arada önceki dönemde yapılan çalışmalar neticesinde Anayasa Komisyonu'nda mutabakat hasıl olan maddeler korunmalı, anayasa değişikliği çalışmaları bu çerçevede kaldığı yerden sürdürülmelidir. Şu hususu önemle vurgulamakta yarar görüyoruz; hangi yasayı çıkarırsanız çıkarınız, hangi anayasayı kabul ederseniz ediniz bir zihniyet ve niyet değişikliğine gitmedikçe mevcut iktidarın Türkiye'yi selamete çıkarması mümkün değildir. Çünkü esas olan, yasaların uygulanma tarzı ve icranın tutumudur. AK Parti iktidarı bu konuda sabıkalıdır. AK Parti hükümetleri, başlangıçta darbe anayasasının ürünü olan birtakım kurumları kaldıracağını vadetmiş ama işbaşına gelince bu kurumları kaldırmak şöyle dursun kendi politik çıkarları paralelinde yeniden düzenleyip emrine amade hale getirmiştir. Buna en çarpıcı örnek YÖK'tür" ifadelerini kullandı.
"ÜNİVERSİTELERDE ADETA 12 EYLÜL ÖNCESİNİ HATIRLATAN GELİŞMELER YAŞANMAKTADIR"
Üniversitelerin PKK eylemlerinin uygulama alanı haline geldiğini iddia eden Yalçın, "Buralarda öğrenim hürriyeti kısıtlanmakta, özellikle ülkücü öğrenciler PKK saldırılarına maruz kalmaktadır. Bu saldırılara öteki sol gruplar da Kolektif Yapı adı altında katılmaktadır. Bu Kolektif Yapı, üniversitelerde sözde devrimci mücadele adına PKK öncülüğünde ortak eylemler düzenlemektedir. Üniversitelerde adeta 12 Eylül öncesini hatırlatan gelişmeler yaşanmaktadır. Kısa bir süre önce Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü'nde ülkücü öğrencilere yönelik endişe verici PKK saldırıları, yeni bir şehit Fırat Çakıroğlu hadisesinin her an yaşanabileceğini ortaya koymuştur. Bahse konu endişe verici tablo, AKP iktidarlarının marifetidir. PKK'ya açılım ve çözüm süreçlerinde verilen tavizlerin bedeli ağır şekilde ödenmektedir. Yıllardır MHP'nin dile getirdiği uyarılar dikkate alınmamıştır. Güneydoğunun kent ve kasabalarında verilen şehitler ve kazılan hendeklerin sorumlusu, PKK kadar iktidarın çözümcü ve açılımcı zihniyetidir. Yine 1982 Anayasa'sıyla kurulan HSYK'nin, 14 yılda hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı istikametinde yeniden şekillenmesi gerekirken hukuk sistemini ve yargıyı iktidarın emrine veren bir yapıya dönüştürülmüştür. Mevcut şekli 1982 Anayasası'yla belirlenen Radyo Televizyon Üst Kurulu ise iktidar çoğunluğuna dayanarak iğdiş edilmiş, asıl fonksiyonunu icra edemez hale getirilmiştir. Kısacası önemli devlet kurumları AK Parti iktidarının birer arpalığına dönüştürülmüştür. Geçmişte gerek komşularımızla ikili ilişkilerde, gerekse diğer bölge ülkelerinin kendi aralarındaki sorunların çözümünde etkin rol oynayan Türkiye'nin yerini kişiliksiz ve omurgasız bir dış politika anlayışı almıştır. Türkiye'nin büyük diplomasi birikimi ve yetişmiş değerli diplomatları dururken ideolojik ve dini önyargılarla hareket eden kimselere görev verilmiştir. İktidar Suriye'deki iç savaş, Rusya ile bozulan ilişkiler ve Suudi Arabistan- İran gerginliği gibi konularda yapıcı bir diplomasi yürüterek inisiyatif alamadığı gibi Türkiye'yi bölgede giderek yükselen etnisite, mikro milliyetçilik ve mezhep kavgalarının orta yerinde çaresiz bırakmıştır. Filistin'e, Mısır'a gösterilen 'dört parmaklık' romantik ilgi, beşinci parmaktan esirgenmiştir. Rabia işareti; adeta ayrımcılığın, ötekileştirmenin sembolü haline gelmiştir" ifadelerini kullandı.
"Dün 'One minute' çıkışının ardından İsrail'i düşman ilan eden kafa, bugün 'İsrail dostumuzdur' noktasına gelmiştir" diyen Yalçın, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Sınırda Rus uçağı düşürüldükten kısa süre sonra 'Bugün olsa yine düşürürdük' denirken, sonradan 'Rus uçağı olduğunu bilseydik düşürmezdik' şeklinde çark edilmiştir. Dün AB ile ilişkilerde çekilen restlerin, Avrupa başkentlerine ayar vermelerin yerini şimdi AB'den medet uman tutum almıştır. Uluslararası ilişkilerdeki bu zikzaklı ve tutarsız politikalar, Türkiye'nin itibarını derinden sarsmıştır. Türkiye bölgesinde yalnızlaştırılmıştır. Bin yıllık bağımız bulunan Suriye ve Irak Türkmenleri'nin bile arkasında durulmamış, onlar uluslararası güçlerin, taşeron örgütlerin ve mevcut yönetimlerin insaflarına terk edilmiştir. Vizyonsuz ve misyonsuz dış politikada gelinen nokta içler acısıdır. Oysa hem Türk dünyasının hem de İslam dünyasının Türkiye'nin yol göstericiliğine ve sağduyusuna ihtiyacı vardır. Ancak bunun yolu mezhepler, dinler ve ideolojiler üstü bir dış politika takip etmekten ve büyük devlet olduğunu göstermekten geçmektedir. Söz gelimi, Suudi Arabistan'la İran arasındaki gerginliğin düşürülmesi konusunda arabuluculuk etmesi gereken ülke ne Rusya ne ABD olmalıdır. Bu görev Türkiye tarafından yerine getirilebilmelidir. Ancak bugünkü iktidarın dış politika anlayışı, ülkemizi çadır devleti sığlığına sürüklemiştir. Türkiye; bırakınız bölge ülkeler asındaki sorunların çözümünde aracı olmayı, bölge ülkeleriyle ikili ilişkilerini bile düzene sokamayacak durumdadır. Ayrıca Erdoğan'a Anayasa yoluyla başkanlık verildiğinde bir despota dönüşmeyeceğinin ve bugünkü yasaları tanımamakta gösterdiği cüretin daha beterini o zaman sergilemeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur. Kısacası Türkiye'nin dümenini tutanlar, millete güven vermemektedir. Ne yazık ki başkanlık tartışmalarının toz ve dumanında Türkiye'nin çözüm bekleyen bunca hayati sorunu ihmal edilmekte, gizlenmektedir. Bütün bu karmaşık meseleler karşısında siyaset platformunda bir sigorta, çözüm adresi ve toplumsal barış açısından bir güven unsuru olan MHP ise suni gündemlerle meşgul edilmeye çalışılmaktadır. Ancak bilinmelidir ki, Türkiye'nin ağdalı gündemi ve hal yolu bulunması gereken tüm meseleleri MHP tarafından yakından takip edilmektedir. MHP'nin inisiyatifi dışında kurgulanan hiçbir siyasi oyun, atılan hiçbir adım, partimizin politikadaki konumunu değiştiremeyecek; Türkiye'nin bütünlüğü, milletimizin birlik ve dirliği adına üstlendiği görevi yerine getirmesi engellenemeyecektir. MHP; hem kendi içindeki insicam ve dayanışma ruhunun devamı için sarsılmaz bir imanla yoluna devam edecek hem de Türkiye'nin giderek daha çok içinden çıkılmaz hale gelen sorunları karşısında üzerine düşeni yapacaktır."
"HİÇBİR KURULTAY KERVANI DIŞARIDAN MÜDAHALE VE MUHAYYEL SENARYOLARLA YOLA ÇIKARILMAMIŞ, OLAĞANÜSTÜ KONGRELERLE TEAMÜLLER ZORLANMAMIŞTIR"
MHP'nin 47 yıla yakın mücadelesinde Türk siyasetinin merkezinde yer aldığını vurgulayan Yalçın, uyguladığı politikalarıyla demokratik parlamenter sistemin işleyişine ve toplumsal barışın sürmesine yapıcı katkılarda bulunduğunu vurgulayarak şunları dedi:
"MHP bundan sonra da aynı olumlu ve pozitif rolü üstlenmeye devam edecektir. Bu 47 yıl zarfında partimizde köklü siyasi teamül ve gelenekler teşekkül etmiştir. Bu gelenek ve teamüller, Türk-İslam ülküsünden beslenen değerler manzumesinin yansımasıdır. Onlar sayesindedir ki MHP bütün zor günleri, kritik politik eşikleri ve darbe süreçlerini büyük bir soğukkanlılık ve sağduyu ile aşmıştır. MHP'de yerleşen en büyük geleneklerden biri de kendi olağan seyrinde gerçekleşen kurultaylar sürecidir. MHP kurultayları, daima Milliyetçi-Ülkücü camianın beklenti ve umutlarına cevap verecek enerjiyle davasının büyüklüğüne yaraşır olgunlukta gerçekleşmiştir. Hiçbir kurultay kervanı dışarıdan müdahale ve muhayyel senaryolarla yola çıkarılmamış, olağanüstü kongrelerle teamüller zorlanmamıştır. Kurultay kervanının yükü daima birlik ve bütünlük havası içerisinde hazırlanmış, hiçbir kişi veya grup çıkar uğruna bu kutsal yüke el uzatmaya yeltenmemiştir. Bu kervan; Ülkücü iradenin korumasında, camiamızda hiç eksik olmayan maşeri vicdanın kanatları altındadır. Kurultaylarda delegelerimizin çelik iradesiyle teşekkül eden parti yönetimi, üç hilalin aydınlattığı yolda hizmetini sürdürmüştür. Bundan sonra da böyle olacaktır. MHP'nin siyasetteki güçlü varlığının, toplum nezdindeki itibarının sırrı da işte burada saklıdır. O bakımdan, MHP'yi geleneklerinden kopararak partimizi çizgisinden ve geleceğinden uzaklaştırmak isteyenlere fırsat verilmeyecektir. Bilindiği gibi, partimizin MYK, MDK ve TBMM Grubu ortak toplantıları Kızılcahamam'da 8-10 Ocak günlerinde yapılması kararlaştırılmıştır. Genel Başkan Sayın Devlet Bahçeli başkanlığında bugün başlayacak toplantılara, MYK, MDK üyeleriyle milletvekilleri katılacaktır. Toplantılarda parti içi gelişmelerle anayasa değişikliği, başkanlık tartışmaları, terörle mücadele ve dış politika gibi konular üzerinde durulacaktır. Kızılcahamam toplantılarında MYK üyelerimiz ve milletvekillerimizin gelecek öngörüleriyle yol haritası tayini noktasındaki görüşler dinlenecek, Türkiye'nin sorunlarına dair çözüm önerileri masaya yatırılacaktır. Bütün bu değerlendirmeler ise bizzat Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli tarafından 10 Ocak 2016 günü saat 12.30'da yapacağı basın toplantısıyla kamuoyuna duyurulacaktır." - ANKARA
Son Dakika › Politika › MHP'nin Kızılcahamam Kampı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?