TBMM Başkanı Şentop, Doğu Akdeniz Sorunlarına Hukuki ve Siyasi Yaklaşım Sempozyumu'nda konuştu: (2) - Son Dakika
Politika

TBMM Başkanı Şentop, Doğu Akdeniz Sorunlarına Hukuki ve Siyasi Yaklaşım Sempozyumu'nda konuştu: (2)

TBMM Başkanı Şentop, Doğu Akdeniz Sorunlarına Hukuki ve Siyasi Yaklaşım Sempozyumu\'nda konuştu: (2)

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan adaletsiz dünya düzeninde, bazı ülkelerin sadece hak ve menfaatleri, bazı ülkelerin ise sadece vazife ve yükümlülükleri vardı.

10.12.2020 12:39  Güncelleme: 23:09

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan adaletsiz dünya düzeninde, bazı ülkelerin sadece hak ve menfaatleri, bazı ülkelerin ise sadece vazife ve yükümlülükleri vardı. Uzun yıllar bu garip ve adaletsiz düzen devam etti. Ancak artık dünya değişti, bu adaletsiz düzeni var eden parametreler çöktü. Bu gerçekliği bazı ülkelerin kabul etmekte zorlandığını, geciktiğini görüyoruz." dedi.

Şentop, TBMM himayesinde Ankara Üniversitesi tarafından TBMM Tören Salonu'nda düzenlenen "Doğu Akdeniz Sorunlarına Hukuki ve Siyasi Yaklaşım ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin Çözümdeki Muhtemel Rolü Sempozyumu"nun açılışında yaptığı konuşmada, başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere uluslararası kuruluşların hemen hemen hepsinin ciddi bir varoluş kriziyle karşı karşıya bulunduğunu hep beraber takip ettiklerini vurguladı. Şentop, "Bunun en sıcak örneğini hemen yanımızda yaşanan Yukarı Karabağ krizinde gördük. Birleşmiş Milletlerin açık kararlarının da olduğu bir konuda özellikle AGİT bünyesindeki Minsk Grubu'nun 30 yıla yakın bir zamandır devam edegelen sıcak bir sorunun hallindeki kifayetsizliği hazin bir şekilde ortaya çıkmıştır." diye konuştu.

Uluslararası kurum ve kuruluşların, adeta dünyadaki sorunları çözümsüz kılmak, ihtilafları yeri gelince istismara hazır bir şekilde kenarda tutmak niyetiyle hareket ettiğine dikkati çeken Şentop, Yukarı Karabağ sorununun bunun en açık örneği olduğunu söyledi.

Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Uluslararası kurum ve kuruluşların görevlerini yapamadıkları, sorun çözme yetenekleri uzun zamandır tartışılmakta. Bununla beraber, bu kurum ve kuruluşların sorun çözmeye yönelik iradelerinin mevcudiyeti de esasen tartışılmalıdır. Yaşanan ciddi ve yoğun sorunlar, çatışmalar, savaşlar, siyasi ve diplomatik tartışmalar içinde yeni bir dünyanın kurulması mecburiyetiyle karşı karşıya bulunduğumuzu ifade etmek isterim. 20. yüzyılın kurumları paradigmalarıyla beraber ömrünü tamamlamaya yüz tutmuştur. Yukarı Karabağ sorunu, uluslararası sistemin ve kurumların mevcut durumunu, neden işlemediğini ve geleceğinin ne olacağını, hatta sorunların çözüm yollarının neler olduğunu göstermesi bakımından da çok önemli bir örnektir. Yukarı Karabağ'ın Azerbaycan toprağı olduğu ve Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarında işgalci olduğu herkesin kabul ettiği, teslim ettiği bir hakikattir. Bu husus o kadar net ve kesindir ki, Ermenistan'ın yanında yer alan, ona silah yardımında bulunan ve lojistik destek veren ülkeler dahil, hiç kimse bu gerçeği inkar edememektedir.

Bu konuda, Birleşmiş Milletler kararlar almış, aynı gerçeği kabul ve ilan etmiştir. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı da kararlar almış, bununla kalmayıp sorunun çözümü için bir insiyatif oluşturmuş: Minsk Grubu. Bu grubun başında da, üç ülke eş-başkan; birlikte sorunu çözmeye çalışıyorlar. Hangi ülkeler? Fransa, Rusya ve ABD. Yani, kağıt üzerinde baktığınızda, sorunun çözümü için harekete geçebilecek en uygun uluslararası kuruluş tespit edilmiş."

Arabulucu olarak mümkün ve etkili olabilecek en uygun ülkelerin seçildiğine işaret eden Mustafa Şentop, "Peki ne olmuş? 30 yıla yakın bir zaman sorun çözülememiş hatta çözüm yolunda makul, sonuca yönelik hiçbir adım atılmamış. Genel olarak dünya barışını sağlamak, uluslararası hukuku geçerli kılmak için var olan kurumlar, böyle kesin hatlarıyla belli, herkesin resmen aynı fikirde olduğu bir konuda neden mesafe alamıyor? Bunun cevabı da aynı örnek olay üzerinden mevcut. Sorunu çözmek için inisiyatif üstlenen Minsk Grubu'nun eş-başkanları, taraflardan haksız ve işgalci olduğunu söyledikleri, itiraf ettikleri ülkeye lojistik olarak yardımda bulunuyor, silah veriyor, onu işgale, saldırganlığa devamı yönünde cesaretlendiriyor, teşvik ediyor. Aslında, uluslararası kurumların da bir kabahati yok; onları var eden ve çalıştırması gereken iradede, belki de gerçek var oluş sebeplerinde bir sakatlık var. Minsk Grubu eş başkanları, bir taraftan 'Azerbaycan haklıdır, sorunu çözeceğiz' derken, diğer taraftan da 'haksızdır' dedikleri Ermenistan'a silah yardımında bulunurlarken ne yapmak istiyorlar, çok açık değil mi?" değerlendirmesinde bulundu.

Barışı sağlamak, çözüm bulmak için var olan kurumun, aslında statükoyu sürdürmek, bütün tarafları bıktıracak derecede oyalayarak mevcut haksız tablonun devamını sağlamayı istediğini vurgulayan Şentop, "Öbür taraftan, Fransa Cumhurbaşkanı, ülkesindeki bir Ermeni STK'sinde, Yukarı Karabağ Azerbaycan toprağı olduğu için Ermenistan işgalini açıktan destekleyemiyoruz, anlamına gelecek sözler söylüyor. Fransa Parlamentosu, Ermenistan'ın bile bağımsızlığını tanımadığı ve tanınması için çağrıda bulunmadığı Yukarı Karabağ'ı bağımsız olarak tanıma kararı alıyor. Ama bu kadar yanlış, bu kadar arızalı, bu kadar kör tarafgirlik içindeki bu tabloda, sorunu çözmek için yola çıkmış bir grubun eş başkanlığını bırakmak en azından hiç kimsenin aklına gelmiyor." dedi.

"Dünyanın her yerindeki olayda tablo aynıdır"

Şentop, 20. yüzyılın uluslararası kuruluşları, hatta kurallarının işlemediğini, işletilmediğini belirterek, "Zira amaç; bu kuralların ve kuruluşların çalışması, barışa, hukuka hizmet etmesi değil. Amaç; oldu bittilerin, sömürgeci anlayış ve zihniyetlerin uluslararası düzen örtüsü altında devam ettirilmesi, statükonun sürdürülmesi; barışçılık, hukukçuluk oynamak." ifadesini kullandı.

Dünyanın her yerindeki olayda tablonun aynı olduğunu vurgulayan Şentop, şöyle devam etti:

"Bu durum, uluslararası düzenin ve kuralların işleyişindeki sorunun arızi bir durum olmadığını, tam anlamıyla yapısal ve paradigmatik bir sorun olduğunu gösteriyor. Peki bu sorun nasıl çözülür? Azerbaycan, kendi göbeğini kendisi kesmeye kalkınca, özgüvenle ve kararlılıkla harekete geçince sorun hızlıca çözülüverdi. Bu kararlı hamle karşısında, statükocu dengelerin aslında gerçek bir mukavemet gücünün de bulunmadığı ortaya çıkmış oldu. Uluslararası düzenin, kağıttan bir düzen olduğu, tamamen kabuller ve varsayımlar üzerine dayandığı, gerçekte artık var olmadığı anlaşılmış oldu."

Kur'an-ı Kerim'de Sebe Suresi'nde, büyük bir güç ve saltanat sahibi Süleyman Peygamberin vefatını anlatan ayetteki metaforun konuyu aydınlatması bakımından burada çok açıklayıcı olduğunu anlatan Şentop, "Süleyman Peygamber vefat ettiği halde, onun vefatını etrafında hiç kimse fark edememiş, bir süre asasına, bastona dayanarak ayakta, canlı gibi durmuştur. Ta ki, bir kurtçuk dayandığı asayı kemirip kırılmasını sağlayıncaya kadar... Süleyman Peygamberin vefat etmiş olduğu o zaman anlaşılmıştır. 20. yüzyılın uluslararası kuralları ve düzeni, öldüğü halde asaya dayanıp canlı imiş gibi duran bir varlığa dönüşmüştür. Asayı, yani onun fizik dayanaklarını kemiren kurtçuklar, gerçek durumu, yani bir düzenin olmadığını göstermeye yetmiştir." diye konuştu.

Aynı gerçeği her olayda, dünyanın her yerinde yeniden gördüklerinin altını çizen TBMM Başkanı Şentop, şunları söyledi:

" Libya'da, BM'nin tanıdığı hükümeti, güya herkes tanırken, onun karşısındaki darbeci güçlere yardım eden ülkeler, başta Fransa, kuralların ve kurumların gerçekte mevcut olmadığını gösteriyor. Son olarak, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un, bir taraftan Türkiye'ye yönelik olarak güya demokrasi ve insan hakları temelinde eleştiri getirirken, diğer taraftan 'insan haklarına ve demokrasiye aykırılıklar olmasına rağmen Mısır'a silah satmaya devam edeceğiz' demesi uluslararası kurallar ve düzenle alakalı zihni deformasyonun artık gizlenemez bir duruma geldiğini göstermektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan bu adaletsiz uluslararası düzen iflas etmişti; iflasının ilanı da uzun yıllar önce aslında gerçekleşmişti. Her yeni uluslararası sorun bu iflasın tekrar ilanından başka bir gerçeği ifade etmiyor."

"Dünya değişti, bu adaletsiz düzeni var eden parametreler çöktü"

Bugün Doğu Akdeniz'de ortaya çıkan hadiselerde de bu tarafgir ve adaletten uzak bakış açısının tezahürlerini yaşadıklarını vurgulayan Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Başından itibaren sadece uluslararası hukuktan ve antlaşmalardan kaynaklanan haklarını ve yine aynı hassasiyetle meşru araçlar ve yöntemlerle arayan Türkiye'nin girişimleri; karşısında uluslararası hukuku ve antlaşmaları yok sayan, her türlü gayrı meşru girişimi hak sayan birtakım ülkeler ve sözde ittifaklar bulmuştur. Avrupa Birliği gibi güya büyük iddiaların, demokrasi, barış ve ortak gelecek tezlerinin adeta bu 'la yüs'el anma yef'al' büyük projesi; dünyayı kasıp kavuran salgında, bir ortak gelecek değil, güçlünün ayakta kaldığı, zayıfın kaderine terk edildiği acımasız bir bencillik ve bir o kadar da çaresizlik zemini olarak başarısız bir sınav vermiştir.

Eski dünyanın sakil alışkanlıklarıyla hareket eden bu ülkeler, yeniden şekillenen bölgemizin ve Doğu Akdeniz'in geleceğinde söz sahibi olma iddiası taşımaktadırlar. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan adaletsiz dünya düzeninde, bazı ülkelerin sadece hak ve menfaatleri, bazı ülkelerin ise sadece vazife ve yükümlülükleri vardı. Uzun yıllar bu garip ve adaletsiz düzen devam etti. Ancak artık dünya değişti, bu adaletsiz düzeni var eden parametreler çöktü. Bu gerçekliği bazı ülkelerin kabul etmekte zorlandığını, geciktiğini görüyoruz. Uluslararası düzende artık her devletin, her milletin hak ve menfaatleri olduğu gibi vazife ve yükümlülükleri de vardır, olacaktır. Bu adaletli tezin hakim olacağı bir dünya da uzak değildir. Dünyadaki derin ekonomik dengesizlikler, maddi güçler arasındaki ölçüsüz farklılıklar, adaletli bir düzenin oluşumunun uzak olduğu kanaatine bizi düşürmesin. Dünyada nüfus dengelerindeki büyük ve sarsıcı değişiklikler, buna bağlı nüfus hareketleri, Batı'nın artık gözlerden saklanamaz açık zalimce tutumları, çifte standartları ve bunların Batı dışı dünyada meydana getirdiği o büyük hayal kırıklıkları, infialler, öfke ve kin büyük değişimin ayak seslerini bize duyurmaktadır."

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgının da açıkça tam manasıyla küreselleşmiş bir dünyada yaşandığını gösterdiğini belirten Şentop, "Sadece para ve ekonomik varlıklar küreselleşmedi; aynı zamanda insan hareketleri de kültürler de sorunlar da hastalıklar da küreselleşti, virüs de küresel. Elbette, mutluluk da, huzur da, mutsuzluk da huzursuzluk da küresel olacak. Böyle bir küresel dünyada, dünyanın herhangi bir yerinde bir insan güvenlik ve huzur içinde değilse, hiçbirimiz güvenlik ve huzur içinde olamayacağız." dedi.

Bu gerçeği kavrayıp bütün dünyada barışın, güvenliğin, huzurun, asgari yaşam seviyesinin sağlanması için, hakka ve hukuka saygılı, adaletli bir düzenin tesisi için gayret göstermek mecburiyetinde olunduğunu ifade eden Şentop, "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki varlığını, sadece stratejik kaynaklar ve bunlar üzerindeki meşru haklar bakımından tarif edemeyiz. Türkiye, kendi haklarını aradığı kadar, bu alanda ve sahada adil bir paylaşımın, hakça bir dağılımın ve olmazsa olmaz bir barış zemininde gerçekleşmesi için vardır. Emeği değil sömürüyü, hakkı değil zulmü, paylaşımı değil el koymayı alışkanlık haline getirenlerin bunu anlamasını zaten beklemiyoruz. Türkiye kendi gücüyle mütenasip, kendi haklarına dönük adımlar atıp, kazanımlar elde ettikçe Türkiye karşısındaki hukuk dışı, anormal tepkileri ve oluşturulan tuhaf birliktelikleri görüp müşahade ediyoruz." diye konuştu.

Uluslararası adalet ve barışın, tek taraflı değil, ilgili herkes için arzu edilen bir zemin olduğuna işaret eden Mustafa Şentop, şunları kaydetti:

"Türkiye bugün bu zemin üzerinde kurulacak masada kendi haklı görüşlerini net bir biçimde ifade edecek yeterli doktriner birikime de sahiptir. Bugün ülkemizin en köklü üniversitelerinden biri olan Ankara Üniversitemiz tarafından düzenlenen bu değerli sempozyum da, esasen bu tutumumuza dönük niyetimizin bir göstergesidir. Umuyorum ki bu sempozyumda değerli katılımcılarımızın ortaya koyacağı düşünce, öneri ve sonuçlar, Doğu Akdeniz'in bir barış maviliği içinde kalmasına dönük yeni yaklaşımların kapısını açar."

(Bitti)

Kaynak: AA

Son Dakika Politika TBMM Başkanı Şentop, Doğu Akdeniz Sorunlarına Hukuki ve Siyasi Yaklaşım Sempozyumu'nda konuştu: (2) - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement