Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, "Özellikle masum çocuklara karşı işlenen suçlar, hele hele birtakım cinsel saldırılar asla vicdanımızın kabul edebileceği işler değildir. Bunların en ağır biçimde cezalandırılması gerekir." dedi.
Akdağ, AK Parti Ordu İl Başkanlığını ziyareti sırasında bir gazetecinin çocuk istismarına ilişkin sorusu üzerine, herhangi bir insanın hukukunu çiğneyen hangi hareket olursa olsun kabul edilemeyeceğini vurguladı. "Özellikle masum çocuklara karşı işlenen suçlar, hele hele birtakım cinsel saldırılar asla vicdanımızın kabul edebileceği işler değildir. Bunların en ağır biçimde cezalandırılması gerekir." ifadelerini kullanan Akdağ, kategorik hukuk sisteminde bu tip suça en ağır ceza nasıl verilecekse öyle cezalandırılması gerektiğini söyledi.
Çocuk istismarının "İnsanlık dışı, herhangi bir şeyle açıklanamaz bir olay" olduğunu dile getiren Akdağ, şunları kaydetti:
"Tabii cezaların caydırıcı olması çok önemli, toplumun genel anlamda sağlığı ve huzuru açısından. Dolayısıyla özellikle yargıya intikal etmiş meselelerde yargının hızlı hareket etmesi, kanaatimce de verilebilecek en ağır cezanın bir an önce verilmesi gerekir. Toplumun vicdanı her zaman bunu bekler. Hepimiz anne babayız, çoluk çocuk sahibiyiz. Olmasak bile değişen bir şey yok. Dolayısıyla ümit ediyorum ki bu gibi hususlarda yargı hızla adaleti tecelli ettirir. Bütün vicdanların beklediği budur."
"Milli meseleler söz konusu olduğunda insanımız parti farkı gözetmez"
Daha sonra partililere hitap eden Akdağ, Türkiye'nin son yıllarda farklı badireler atlattığını, buna rağmen birçok sıkıntıyı göğüsleyerek yoluna emin adımlarla devam ettiğini anlattı.
Türkiye'nin tarihi, kültürü, geçmişi ve bulunduğu noktayla hayatın çok canlı geçtiği bir ülke olduğuna işaret eden Akdağ, şöyle devam etti:
"Öyle ki bazı Avrupa ülkelerinde 50 senede meydana gelebilecek, belki de gelemeyecek olaylar bizde bir senenin içinde birbiri ardına meydana gelebiliyor. Sadece son yılları hatırlayın. 2013 yılında Gezi'de başımıza örülmeye çalışılan çorap, peşinden 17-25 Aralık, bu arada ekim olayları, özellikle PKK'nın ortaya koyduğu olaylar, sonra FETÖ meselesi, şimdi de Suriye topraklarından aldığımız çok ciddi tehdit. Bütün bunlar sadece birkaç senenin içinde göğüslediğimiz başlıca hadiseler. Şükürler olsun ki gelenekleri güçlü bir milletiz. Şükürler olsun ki milli meseleler söz konusu olduğunda insanımız parti farkı gözetmeksizin bir araya geliyor. Bunun en canlı misalini 15 Temmuz'da yaşadık."
Akdağ, askerlerin, gencecik çocukların millet için cephede bulunduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün Suriye'ye bazı emperyalist ülkelerin yaptığı ya da düşündüğü gibi bir yaklaşımı yok Türkiye'nin. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak Suriye'nin toprak bütünlüğünden sonuna kadar yanayız. Biz orada kanın ve gözyaşının bir an önce durmasını istiyoruz. Biz Suriye'deki halkların, kökeni Türkmen olmuş, Kürt olmuş, Arap olmuş ya da başka etnik grup olmuş, birbirinden hiçbir farkı olmaksızın kardeşçe bütün Suriye toprağı üzerinde yaşamalarını arzu ediyoruz. Nitekim 3,5 milyona yakın Suriyeli kardeşimizin de bir an önce kendi topraklarına dönmesini istiyoruz. Bu, Türkiye olarak bizim de hakkımız."
"Sınırlarımızın hemen ötesinde Türkiye'ye karşı bir terör ordusu hazırlanacak, onların eline 4 bin tır silah verilecek, 2 bin uçak kargosuyla silahlar, mühimmatlar verilecek... Bunu elbette kabul edemeyiz." ifadesini kullanan Akdağ, şunları söyledi:
"Bunu kabul etmek, Türkiye'ye bir beka sorunu doğurur. Türkiye'nin geleceğini büyük ölçüde riske atar. Onun için Afrin'deyiz şimdi. Kalkıp da CHP'li milletvekili televizyonda, 'Türkiye Afrin'deki işgale son vermelidir' dediği zaman, böyle milletvekilliği olmaz. Bu, millete ihanet etmek demektir. Oradaki şehitlerimize ihanet etmek demektir. Buna hiç kimsenin hakkı yok. Onun için ben bir kere de Ordu'dan Sayın Kılıçdaroğlu'na, CHP'nin diğer sayın yöneticilerine, milletvekillerine sesleniyorum. Lütfen bu husustaki yanlışlarınızdan vazgeçin, lütfen bu milli duruşun yanında olun. Bu mesele AK Parti'nin ya da Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın tek başına meselesi değildir. Bu, bir milli meseledir. 81 milyon vatandaşımızı, bütün Türk milletini alakadar eden bir meseledir. Bu mesele nihayetinde komşularımızın güvenliği için de bizim üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir meseledir."
"Bağımlılıkla bütünleşik mücadele yapacağız"
Akdağ, bağımlılıkla mücadelede gelecek 3 yılı seferberlik yılı ilan ettiklerini, Başbakan Binali Yıldırım'ın genelgeleriyle yüksek kurul oluşturduklarını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu hususta çok ciddi mücadele için talimat verdiğini dile getiren Akdağ, "O yüksek kurulun başkanlığını da ben yapıyorum Başbakanımız adına. Bütünleşik bir mücadele yapacağız. Bir taraftan uyuşturucuyla, öbür taraftan sigara, kumar, alkol ve teknoloji bağımlılığıyla... Genelde bunların birbiriyle yakın münasebetleri var. Bütünleşik bir mücadele yapacağız. Bu mücadele sadece hükümetin mücadelesi de değildir. Bütün tarafların, sivil toplumun, üniversitelerin, diğer partilerimizin, basınımızın bu mücadeleye ortak biçimde iştiraki gerekiyor." diye konuştu.
Özellikle batıdan gelen uyuşturucuların, sentetik uyuşturucuların bugün Türkiye'yi tehdit eden en büyük risk olduğuna dikkati çeken Akdağ, şöyle dedi:
"Genelde uyuşturucu Türkiye'ye doğu tarafından gelirdi. Hatta Türkiye'den de geçip Avrupa'ya giden bir uyuşturucu trafiği var, Afganistan'dan başlayıp İran üzerinden gelen. Bunun için güvenlik kuvvetlerimiz, İçişleri Bakanlığımız, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız büyük ve başarılı bir mücadele veriyor ancak özellikle batı Avrupa'da ya da Avrupa'da imal edilerek ham madde olarak, yarı mamul olarak ya da doğrudan son mamul olarak Türkiye'ye sokulan bu sentetikler, şu anda gençliğimizi çok ağır biçimde tehdit etmektedir."
Ölümlere de yol açan maddenin genelde bu sentetikler olduğunu, en fazla Hollanda'da imal edildiğini ifade eden Akdağ, sözlerini şöyle tamamladı:
"Hollanda hükümetini bu meseleye samimiyetle yaklaşmaya, kendi ülkesinde imal edilerek Türkiye'ye gönderilen uyuşturucuya mani olmaya çağırıyorum. 1915 olaylarıyla, bundan 100 yıl öncesinin olaylarıyla suni biçimde ilgilenmek ve gündem oluşturma çabasına girişmek yerine Hollanda, bugün gençlerimizi tehdit eden ve bazı gençlerimizin de hayatına mal olan bu büyük problemle ilgilenmelidir. Hollanda'da imal edilerek Türkiye'ye sokulan ve burada herhangi bir yavrumuzun hayatına sebep olan her sentetik uyuşturucu için Hollanda hükümetinin sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğa kendilerini sahip çıkmaya davet ediyorum."
Son Dakika › Güncel › Akdağ : '(Çocuklara Karşı İşlenen Suçlar) Bunların En Ağır Biçimde Cezalandırılması Gerekir' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?