CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye seslenerek, "Bu kadar yetkiyi bir kişiye verdiğiniz andan itibaren, Türkiye'nin beka sorunu olur mu? Olmaz mı? Sayın Bahçeli, elini vicdanına koy. Bütün milliyetçi, ülkücü, mütedeyyin, liberal kardeşlerime, çiftçisine, işçisine, iş verenine, emeklisine sesleniyorum; bu kadar yetki Cumhuriyet tarihinde, Osmanlı tarihinde, dünya tarihinde kime verilmiş Allah aşkına? Verilenler belli, o ülkelerin sonu belli. Yazık günahtır bu ülkeye." dedi.
Kılıçdaroğlu, CNN Türk- Kanal D ortak yayınında, kimyasal silah kullanmanın insanlık suçu olduğunu vurgulayarak, "Kim kullandıysa, cezalandırılmalı. Evrensel hukukun bütün kuralları işletilmeli, BM Güvenlik Konseyinin toplanması ve bu konuda ortak tavır sergilemesi lazım. Bu işi kim yaptıysa, yakalanması ve uluslararası mahkemelerde yargılanması lazım. Bütün canlıları yok ediyor. İnsanlık suçudur." diye konuştu.
"Esad'ın artık bu göreve devam etmemesi görüşünde misiniz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Biz, başka bir ülkenin iç işlerine ilke olarak karışılmasını asla doğru bulmuyoruz. Esad'ın kalıp kalmayacağına Suriye halkı karar verir. Suriye'de barışın olmasını istiyoruz. Türkiye'nin Suriye politikasının, Ortadoğu politikasının yanlış olduğunu ve faturanın ağırlıklı olarak Suriye'de Türkmenlere, Türkiye'de de vatandaşlara çıkarıldığını biliyoruz. 4 milyon kişilik yük aldık, 25 milyar dolar para harcadık. 25 milyar doları o olay olmayıp da çiftçimize, asgari ücretliye verseydik, emeklinin maaşını artırsaydık, sanayiye teşvik olarak verseydik ne olurdu? Daha iyi olurdu." yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu, Fırat Kalkanı Operasyonu'nun Türkiye'nin güvenliği açısından gerektiğini belirterek, "Biz buna zaten destek verdik. Başarıya ulaştı mı ulaşmadı mı? Öngörülen hedeflerle gerçekleştirilen hedefler arasında fark var, yüzde 45'lik bir amaca ulaşıldığı görülüyor. Çıkıp hiç kimse 'Suriye'nin derinliklerine ineceğiz' dememeli. İndiniz mi? İnemediniz. 'Münbiç'e gireceğiz.' Girdiniz mi? Giremediniz. 'Rakka'ya gideceğiz?' Gittiniz mi? Gidemediniz. Gidip gitmemenin ötesinde bir devlet başkanı, bir cumhurbaşkanı, dışişleri bakanlığını bir tarafa bırakıyor, dışişleri bürokrasisini bir tarafa bırakıyor, Türkiye Cumhuriyeti'nin iktidarını, muhalefetini bir tarafa bırakıyor, tek başına diyor ki 'Biz Rakka'ya gireceğiz.' Giriyor mu? Giremiyor. Sözü havada kalıyor. İnandırıcılık, kocaman bir sıfır. 'Münbiç'e gireceğiz.' Giremiyorsun. Sözün havada kalıyor. İtibar sıfır. Kimin itibarı? Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarı. Çünkü sözünü tutamayan, vaadini yerine getiremeyen, hedefine ulaşamayan, ayakları havada, hiçbir söylediği gerçekleşmediği bir yapı." ifadelerini kullandı.
"Suriye'nin derinliklerine girmeyi asla doğru bulmam"
Kılıçdaroğlu, devleti yönetmenin akıl işi olduğunu, büyük laflar edip hiçbir şey yapmamanın, o ülkenin saygınlığına gölge düşüreceğini söyledi.
"Rakka ve Münbiç'e girilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Suriye'nin derinliklerine girmeyi asla doğru bulmam. Ayrı ayrı yerlerde bunlar, ben doğru bulmuyorum. Türkiye kendi güvenliğini sağlamak zorundadır. Bunun için bir güvenlikli bölge oluşturdu mu? Oluşturdu. Dolayısıyla o güvenlikli bölgeyi korumalıdır. Suriye'de barış sağlandıktan sonra da zaten oradan doğal olarak ayrılıp, kendi ülkesine gelecektir. Suriye'nin toprak bütünlüğünü, Türkiye'nin koruması lazım." değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye, bir stratejik tercih yapma noktasına gelirse bütün bu meselelerde, Batı ittifakı var bir taraftan da iyi ilişkiler kurmak istediğimiz Rusya var. Son kertede bir tercih yapmak gerekirse, Türkiye yüzünü nereye dönmeli?" sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Orta Asya'dan bu yana yüzünü hep batıya döndüğünü söyledi.
Türkiye'nin uygar ve medeni dünyanın bir parçası olması, demokrasinin geliştirilmesi gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyeti ilan ettiğimiz zaman bütün İslam ülkeleri cumhuriyete geçtiler. Cezayir, Fas, Tunus, Libya, İran, Suriye, Irak'ı düşünün. Hepsi cumhuriyeti tercih ettiler. Demokrasimizi geliştirdik, parlamenter demokratik sisteme geçtik. Tek partiden çok partili hayata geçtik. Ağır bedeller ödenmesine rağmen bunu derinleştirerek sürdürmeye çalıştık. Bütün bu ülkeler yine Türkiye'yi örnek aldılar, demokrasiye geçtiler. Şimdi biz makarayı geriye çeviriyoruz, tekrar tek adam rejimine geçiyoruz. Aklın kabul edeceği bir şey değil." dedi.
"Bu ülkenin birinci sınıf demokrasiye ihtiyacı var"
Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye çifte standart uyguladığını, doğru yapmadığını, bunun Avrupa'nın etik değerleriyle bağdaşmadığını da bildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, bunu her yerde söylediğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bu ülkenin birinci sınıf demokrasiye ihtiyacı var. AB diyor ki şu fasılları açtım, bunları yap. Sayın Davutoğlu'na da söyledim, Sayın Yıldırım'a da söyledim. Niye onlar dayattığı zaman yapıyoruz biz. Onların dayatmalarını niye bekleyelim? Diyelim ki 'kardeşim biz kendi ülkemizde Avrupa standartlarında tam demokrasiyi getirdik, kabul et kardeşim.'. Bekliyoruz onlar dayatacak, biz de yapacağız. Yanlış da buradan başlıyor zaten. Bizim insanımız üçüncü sınıf demokrasiye mi layık? Şimdi beşinci sınıf demokrasi... Ligden düşüyoruz. Üçüncü lige düşüyoruz. Her şeye hakim olan tek adam rejimi. Nereden çıkıyor bu? Hangi akıl, hangi mantık. Bunları doğru bulmuyorum."
"Siyasetin bir kültürü var, vatandaşa yalan söylemek"
İdam cezasına ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Yine halkı kandırıyorlar. Devlet Bey ne diyordu? İdamı istiyoruz. Sayın Erdoğan ne diyor? İdamı istiyoruz diyordu. Sokaktaki vatandaş mitingde, şurada, burada 'idam, idam, idam' diye bağırıyordu. Niye koymadılar buraya idamı? Milleti kandırıyorlar. İdam AB uyum yasaları çerçevesinde anayasadan kaldırıldı zaten. Bunun gelmeyeceğini, getirilmeyeceğini herkes biliyor. Ama bizim siyasetin bir kültürü var, vatandaşa yalan söylemek. Yoksa bunun içine niye koymuyorlar? 19. madde olarak koyarlardı, çıkar meydanlara derlerdi ki 'idam için oy istiyoruz sizden'. 367'yi bulamazsanız, referandum olacak. Gelsin bakalım önce meclise gelecek mi gelmeyecek mi? Doğmamış çocuğa don biçilir mi? Bunun bir gerekçesini görmek zorundayız." diye konuştu.
İdam getirilirse FETÖ'cülerin idam edileceğinin söylendiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Edemezsiniz ki. Zaten geri yürümüyor kanun. O zaman millete niye doğruları söylemiyorsunuz? Milletin duygularıyla niye oynuyorsunuz? Çıkın vatandaşın önüne doğruları anlatın." dedi.
"CHP'nin en büyük projesi neydi?" sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, en büyük projelerinin Merkez Türkiye Projesi olduğunu söyledi. Anadolu'nun içinin boşaldığını, bütün işsizlerin Ankara, İstanbul, İzmir'e göç ettiğini anlatan Kılıçdaroğlu, bu projeyle 2035 yılında Türkiye'yi dünyanın ilk 10 ülke arasına sokmayı, kişi başına geliri 35 bin dolara çıkarmayı, demokrasisi gelişmiş bir ülke haline getirmeyi hedeflediklerini anlattı.
Tek adam rejimine geçtikten sonra hiç kimsenin can ve mal güvenliğinin kalmayacağını belirten Kılıçdaroğlu, "Bir kişi çıkacak 'Gaziantep'te OHAL ilan ediyorum, 15 fabrikaya el koyuyorum.' diyecek bir kararnameyle. Diyeceksiniz ki bu olur mu? Niye bu yetkiyi veriyorsunuz. Bir gün gelir birisi yapar. Niye milli güvenliği bir kişiye teslim ediyorsunuz? Niye Bakanlar Kurulu'nu kaldırıyorsunuz? Niye meclisten böyle bir yetki istemiyorsunuz? 550'yi atıyorsunuz bir köşeye, bir kişiye o yetkileri veriyorsunuz." değerlendirmesinde bulundu.
"Hangi gerekçeyle buna 'evet' dediğini anlamış değilim"
Eskiden "CHP'nin projesi yoktur" dendiğini, şimdi ise kendi projelerinin kopya edildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, en son seçimlerde AK Parti, MHP ve HDP'nin projelerini kopya ettiklerini savundu.
"Referandum sürecinde MHP'nin ve Sayın Bahçeli'nin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Sayın Bahçeli'ye şunu hatırlatmak isterim, hangi gerekçeyle buna 'evet' dediğini anlamış değilim. Bu anayasa değişikliği Türkiye'nin geleceğini tehlikeye atacak ve bir beka sorunudur. Nasıl? Bir insanı ikna ederseniz, bir insanı kandırırsanız veya aldatırsanız, bir insanı satın alırsanız, 24 saat içinde Türkiye Cumhuriyeti devletini birisine teslim edebilirsiniz. En geç 24 saat içinde. Nasıl? O bir kişi, devletin bütün müsteşarlarını, bütün kaymakamlarını, bütün valilerini, bütün genel müdürlerini, bütün emniyet müdürlerini bir kararnameyle bir sabah tamamını değiştirebilir. Paralel devlet diyorlar değil mi? Bizi aldattı diyorlar değil mi? Allah bizi affetsin diyorlar değil mi? Öyle devletin müsteşarlarını, bakanlarını kandırmaya gerek yok. Bir kişiyi kandıracaksınız. Önüne listeyi koyacaksınız, diyeceksiniz ki 'şu kararnameyi imzala.' veya çok akıllıdır 'imzalamam': Kafasına silahı dayadınız 'imzala kardeşim bunları'. Gönder Resmi Gazete'ye hepsi yayınlansın. Tamamı değişecek. Bana desinler ki şu anayasanın içinde bununla ilgili madde yok." yanıtını verdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye seslenen Kılıçdaroğlu, "Bu kadar yetkiyi bir kişiye verdiğiniz andan itibaren, Türkiye'nin beka sorunu olur mu? Olmaz mı? Sayın Bahçeli, elini vicdanına koy. Bütün milliyetçi, ülkücü, mütedeyyin, liberal kardeşlerime, çiftçisine, işçisine, iş verenine, emeklisine sesleniyorum; bu kadar yetki Cumhuriyet tarihinde, Osmanlı tarihinde, dünya tarihinde kime verilmiş Allah aşkına? Verilenler belli, o ülkelerin sonu belli. Yazık günahtır bu ülkeye." dedi.
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Canlı Yayında - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?