Erdoğan: "Yüzümüze Başka Konuşulması, Arkamızdan Başka İş Çevrilmesine Tahammülümüz Yok" - Son Dakika
Politika

Erdoğan: "Yüzümüze Başka Konuşulması, Arkamızdan Başka İş Çevrilmesine Tahammülümüz Yok"

Erdoğan: "Yüzümüze Başka Konuşulması, Arkamızdan Başka İş Çevrilmesine Tahammülümüz Yok"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, büyükelçilerle bir araya geldiği iftar programında, "Bizim tek istediğimiz, dostumuz olduğunu söyleyenlerin dostluğunu, müttefikimiz olduğunu ifade edenlerin müttefikliğini görmektir.

10.05.2019 22:30

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, büyükelçilerle bir araya geldiği iftar programında, "Bizim tek istediğimiz, dostumuz olduğunu söyleyenlerin dostluğunu, müttefikimiz olduğunu ifade edenlerin müttefikliğini görmektir. En çok üzüldüğümüz ve tahammül edemediğimiz husus, yüzümüze başka konuşulması, arkamızdan başka iş çevrilmesidir. Türkiye sizlerin her birinin dostudur, öyle olmak ve öyle muamele görmek istemektedir" dedi.

AK Parti tarafından düzenlenen Geleneksel Büyükelçiler İftarında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önemli açıklamalarda bulundu. Bu yıl da ramazana buruk duygularla girildiğini belirten Erdoğan, "Geçtiğimiz 2 ayda dünyanın dört bir yanında meydana gelen terör saldırılarıyla hep birlikte sarsıldık. Yükselen hoşgörüsüzlük, aşırıcılık, şiddet ve terör dünyanın her köşesinde kendini hissettiriyor. Popülist ve ayrımcılık yanlısı akımlar her yerde güç kazanmaya devam ediyor. Irkçılık, ayrımcılık, yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı gibi habis ideolojiler bireyleri ve toplumları birbirinden uzaklaştırıyor. Özellikle Yeni Zelenda ve Sri Lanka'da yaşanan saldırılar, terörün ve nefretin ulaştığı noktayı açıkça gözler önüne sermiş durumda. Türkiye uzun yıllardır terörden büyük acılar çekmiş, terörle mücadelede önemli birikim sağlamış bir ülkedir. Bunun için terörle ve onun ayrılmaz parçası olarak gördüğümüz radikalleşme ile mücadelede dünyayı harekete geçirmek için yoğun çaba içindeyiz. Son olarak Yeni Zelenda'daki terör saldırılarının ardından Müslümanlara karşı nefret ve tahammülsüzlükle mücadele konusunda zirve dönem başkanı olarak İslam İşbirliği Teşkilatını dışişleri bakanları düzeyinde topladık. Toplantı sonunda açıkladığımız bildiri ile BM ile diğer uluslararası ve bölgesel örgütlere 15 Mart'ın İslamofobiye karşı uluslararası dayanışma günü olarak kabul edilmesi çağrısında bulunduk. Bu çağrımızın hayata geçmesi için ülkelerinizin desteğini bekliyoruz. Ayrıca BM Genel Kurulunu da toplantıya çağırdık. Kararın kabulüne öncülük ettik. Tüm çabalarımıza rağmen terör ve yükselen aşırı akımlarla mücadeledeki çifte standartlı yaklaşımın devam ettiğini görüyoruz. PKK, YPG terör örgütüne Avrupa'nın dört bir yanında müsamaha gösteriliyor, hatta her türlü destek veriliyor. FETÖ terör örgütünün elebaşı ve mensupları Amerika'da bir malikanede rahatça hayatlarını sürdürebiliyor. Terör eylemleri için 'terörizm', bunların failleri için 'terörist' ifadesini kullanmaktan dahi imtina eden, kaçınan ülkeler biliyoruz" diye konuştu.

"Dünyanın farklı yerlerinde bölgesel ve insani krizlerin hem sayısı hem de şiddeti artıyor"

DEAŞ ile mücadelesinde Türkiye'ye yeterince destek vermeyenlerin sığınmacılar konusunda da tüm yükü Türkiye'ye yıktıklarını söyleyen Erdoğan, "Giderek yoğunlaşan ırkçı, ayrımcı, İslam karşıtı saldırılar karşısında tutarlı ve güçlü tepkiler gösterilmemişi tehlikeyi daha da büyütüyor. Haksız muamele, önyargılı yaklaşımlar, basmakalıp genellemeler, ayrımcılık, hoşgörüsüzlük ve nefret söylemlerinin küresel düzeyde en büyük mağduru Müslümanlardır. İslam karşıtı fikirlerin önünü kesmek için öncelikle bunların destekçilerinden hesap sorulması şarttır. Bugün Suriye'nin kuzeyindeki terör örgütlerine onbinlerce tır silah, araç, gereç ücretsiz olarak verilmektedir. Şuanda biz onlarla mücadele veriyoruz. Sığınaklar, barınaklar, tüneller Suriye'nin kuzeyinde yer altında açılmış durumda. Bunlarla mücadele veriyoruz. Bu tür eylemler bireysel görülerek veya 'bunlar terör örgütü değil, sıradan örgütler' denilerek geçiştirilemez. Aksi taktirde yakın bir gelecekte dünyamız kimsenin güvende olmadığı, huzurlu yaşayamadığı bir yer haline dönüşmeye mahkumdur. Dünyanın farklı yerlerinde bölgesel ve insani krizlerin hem sayısı hem de şiddeti artıyor. Yemen, Libya, Afganistan, Somali, Myammar'da yaşanan acılar bir türlü dindirilemedi. Yasa dışı göç, insan ticareti, sınır aşan suçlar gibi tehditler büyümeye devam ediyor. Türkiye bu krizlerden doğrudan etkilenen ülkelerden biridir. Bunun için kriz yönetimi dış politikamızda öncelikli bir yere sahiptir. Suriye'de ülke nüfusunun yarısını yerinden eden ve yaklaşık 1 milyon insanın hayatına mal olan savaş 8. yılını geride bıraktı. Uzun yıllar çözüm yolunda adım atılmayan Suriye krizini sona erdirmek amacıyla hem Cenevre sürecine hem de Astana mekanizmasına biz katkıda bulunuyoruz. Sahada inisiyatif de aldık. Bugüne kadar Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları ile toplamda 4 bin kilometrekarelik bir alanı teröristlerden temizleyerek bölge halkını zulümden kurtardık. Oluşturduğumuz güvenli bölgelere 320 binden fazla Suriyeli kardeşimiz gönüllü olarak döndü. İnşallah yakında Suriye'nin sınırlarımız boyunca uzanan diğer bölgelerini de teröristlerden temizleyecek ve ülkemizde yaşayan 4 milyona yakın sığınmacının huzur içinde evlerine dönebilmelerine imkan sağlayacağız" şeklinde konuştu.

"Tüm ülkeleri Filistin ve Kudüs konusunda etkin tavırlar ortaya koymaya davet ediyoruz"

Filistin konusunda da konuşan Erdoğan, "Bölgemizin kanayan yarası Filistin sorununun nasıl daha da karmaşık bir hale getirildiğini hep birlikte takip ediyoruz. Son 2 yılda Kudüs ile ilgili uluslararası hukuka aykırı ve kutsal değerleri hiçe sayan pek çok adım atıldı. Şimdi de mübarek ramazan ayının hemen öncesinde Gazze'ye yönelik masum insanların hayatına kast eden ayrım gözetmeyen saldırılar gerçekleştiriliyor. İsrail yönetimi, Gazze'de işlediği cinayetlerin gündeme gelmemesi için bizim medya kuruluşlarımızın da arasında bulunduğu basın yayın organlarını bombalamaktan çekinmiyor. Basın özgürlüğü konusunda sözüm ona hassasiyet sahibi ülkeler ve kuruluşlar ise bu saldırılar karşısında hiçbir tepki göstermedi. Filistin meselesinde iki devleti çözüm anlayışına zarar verecek tüm girişimlere karşıyız. İslam İşbirliği Teşkilatı zirve dönem başkanlığı döneminde gerçekleştirdiğimiz iki olağanüstü zirve ile bu konuda tüm dünyaya mesajlarımızı verdik. Tüm ülkeleri Filistin ve Kudüs konusunda etkin tavırlar ortaya koymaya davet ediyoruz" ifadelerini kullandı.

"Oldubittilere göz yummayacağımızı ilgili tüm tarafların gördüğüne inanıyorum"

Ortadoğu ve Avrupa'nın müşterek uzantısı olan Doğu Akdeniz'de de huzur ve güveliğin tesisi için çalıştıklarını söyleyen Erdoğan, "Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'de istikrar ancak Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin hak ve çıkarlarının gözetilmesi ile mümkündür. Bu bölgede yapılmaya çalışılan oldubittilere göz yummayacağımızı ilgili tüm tarafların gördüğüne inanıyorum. Biz tüm sorunlarımız gibi bu konuyu da karşılıklı görüşme, diyalog ve işbirliği yolu ile çözmek istiyoruz" açıklamasında bulundu.

"Biz haklı olan güçlüdür diyoruz, güçlü olan haklıdır demiyoruz"

Uluslararası işbirliği kültürünün yerini giderek geleneksel jeopolitik güç mücadelelerine bıraktığını söyleyen Erdoğan, "Bir çok bölge ve ülke vekalet savaşları üzerinden farklı güç odaklarının karşı karşıya gelişlerine sahne oluyor. Ortak çıkarların gözetilmesi yerine tek taraflı dayatmaları öne çıkartan politikaların revaç bulmasından endişe duyuyoruz. Korumacı tedbirler, ticaret savaşları, kur savaşları, ekonomik yaptırımlar ve yaygın şekilde kullanılan tehdit dili devlet arasındaki ilişkileri zehirliyor. Su, enerji ve gıda gibi doğal kaynaklar ile ulaştırma ve haberleşme yollarının kontrolündeki rekabet giderek sertleşiyor. Artan yoksulluk, yasa dışı göç ve iklim değişikliği gibi sorunlar mevcut durumu daha da karmaşık hale sokuyor. Bu tür sorunların ağırlıklı olarak Müslüman coğrafyayı etkilemesi ise başlı başına üzerinde durulması gereken bir konudur. Sevgi, barış ve hoşgörüyü esas alan İslam dininin çatışmalar ve diğer sorunlarla anılmasını üzüntü ile karşılıyoruz. Buna karşılık BM Güvenlik Konseyi bayta olmak üzere uluslararası kuruluşlar insanlığı ilgilendiren sorunlara etkin çözüm sunamadıkları için inandırıcılıklarını da yitiriyorlar. Uluslararası kurumlar veya uluslararası kurumsal yapıların acil ve kapsamlı reform ihtiyacı her geçen gün daha önemli hale geliyor. Türkiye olarak insanlığın ortak sorunlarına adil ve sürdürülebilir çözümler getirilmesi gerektiği anlayışımızı 'dünya5'ten büyüktür' diyerek her fırsatta ifade ediyoruz. Maalesef bu çağrımıza henüz yeteri kadar güçlü cevaplar alamadık. Çünkü birilerinin iyine gelmiyor. Yakaladıkları gücü ellerinden kaçırmak istemiyorlar. Biz haklı olan güçlüdür diyoruz, güçlü olan haklıdır demiyoruz. Farkımız burada. Küreselleşme ile dünyanın küçüldüğü söylenirken, toplumlar arasındaki kutuplaşma sürekli artıyor. Tüm bu tespitler Türkiye olarak izlediğimiz girişimci ve insani dış politikamızın çıkış noktasını oluşturuyor" dedi.

"Bu anlaşılabilir bir şey değil, böyle ortaklık olmaz"

İnsani yardımların milli gelire oranı açısından dünyada ilk sıralarda Türkiye'nin yer aldığını söyleyen Erdoğan, müttefiklerle ilişkileri müttefikliğin ruhuna yakışır şekilde yürütmek istediklerini belirtti. Erdoğan, "Biz NATO üyesiyiz, öyleyse diğer NATO üyelerinin bize yanlış yapmalarını bizim kabullenmemiz mümkün değil. Zira hem NATO üyesi olacaksın, stratejik ortak olacaksın, ondan sonra size yaptırım konuşulacak. Bu anlaşılabilir bir şey değil, böyle ortaklık olmaz. Güvenlik politikamızın en önemli dayanağı olan NATO ittifakına 60 yılı aşkın süredir son derece önemli katkılar sunuyoruz. Aidatsa bütün ödemelerini Amerika'dan sonra ikinci, bilemedin üçüncü sırada yapan biziz. NATO'da nerede ülkemize, askerimize, ordumuza bir görev verildiyse bunu dört dörtlük yerine getiren yine biziz. AB üyeliği bizim için başından beri stratejik bir dış politika hedefi oldu, olmayı da sürdürmekte. Ama AB hala bize çalım atıyor. Bunlar katlanılabilir bir şey değil. Bu konuda salonda bulunan bütün AB üyesi ülkelerin büyükelçilerine hatırlatmak istiyorum. Dün yaptığımız Reform Eylem Grubu toplantısıyla bu konudaki kararlılığımızı bir kez daha ifade ettim. Uzak yakın demeden tüm ülkelerle ilişkiler geliştiriyoruz. Afrika'ya, Latin Amerika'ya ve Asya'ya yönelik açılım politikalarımızla tüm dünya ile ilişkilerimizi geliştirmeyi hedefliyoruz. Düşmanı azaltma dostu artırma politikamızdır bu. Tarihi, kültürel ve gönül bağımızın bulunduğu coğrafyaların hiç birine kayıtsız değiliz. Bugün dünyada 242 dış temsilciliğe sahip bir ülke konumundayız. Bunları birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısı olarak görüyoruz" diye konuştu.

"Yüzümüze başka konuşulması, arkamızdan başka iş çevrilmesine tahammül edemiyoruz"

Türkiye'nin sözüne ve dostluğuna güvenilir bir ülke olduğunun altını çizen Erdoğan, "Bizim tek istediğimiz, dostumuz olduğunu söyleyenlerin dostluğunu, müttefikimiz olduğunu ifade edenlerin müttefikliğini görmektir. En çok üzüldüğümüz ve tahammül edemediğimiz husus, yüzümüze başka konuşulması, arkamızdan başka iş çevrilmesidir. Türkiye sizlerin her birinin dostudur, öyle olmak ve öyle muamele görmek istemektedir" şeklinde konuştu. - ANKARA

Kaynak: İHA

Son Dakika Politika Erdoğan: 'Yüzümüze Başka Konuşulması, Arkamızdan Başka İş Çevrilmesine Tahammülümüz Yok' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement