Başbakan Ahmet Davutoğlu, Azerbaycan Diplomasi Akademisi'nde gerçekleştirdiği konuşmada, Türkiye- Suriye sınırının Türkiye-Rusya sınırı olmadığını ifade ederek, "Türkiye-Suriye sınırı Türkiye-Suriye sınırıdır ve sadece bu iki ülkeyi ilgilendirir" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Azerbaycan Diplomasi Akademisi'nde "Küresel Sınamalar Karşısında Türkiye-Azerbaycan Stratejik Ortaklığı" başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Davutoğlu konuşmasına güvenlik gerekçesi ile öğrencilerin konferansa alınmamasının ifade edildiğini ancak öğrencilerin olmadan olmayacağını kaydederek, "Öğrencilerin olduğu her salon güvenliklidir, huzurludur. Öğrencilerle olduğunda herkes gençtir, herkes geleceğe ve vizyona bakar. Onlarla bir arada olmayı da gerçekten özlemişti. Türkiye-Azerbaycan ilişkileri çok özel ilişkiler. Bunun en doğrudan yansıması da benim bu ziyaretimde bizatihi ortaya konduğu gibi Türkiye'de iş başına gelen her lider ilk ziyaretini mutlaka Azerbaycan'a yapar. Aynı şey Azerbaycan için geçerlidir, onlarda Türkiye'ye yaparlar. Pazartesi günü gece geç vakte doğru TBMM'den güvenoyu aldıktan sonra ilk resmi ziyaretim Azerbaycan'a geçekleşti. Şunu ifade edeyim daha Ankara'dan İstanbul'a ve kendi memleketim olan Konya'ya gitmeden Bakü'ye geldim. Bu şu dönmektir. Bizim için Bakü, İstanbul kadar, Konya kadar aziz ve hepimiz Bakülüyüz. Ne zaman Azerbaycan dersem her zaman önüne 'Can' eklerim. Can Azerbaycan binlerce 78 milyonca selam oldun. Türkiye-Azerbaycan ilişkileri dünyada herhangi bir ülke arasında olabilecek ilişkilerden çok farklı ve çok özel bir yere sahip. Bunun en güzel ifadesini rahmetli Haydar Aliyev, 'Bir millet iki devlet' diyerek dedi. Sayın Bahtiyar Vahapzade, 'bir ananın iki oldu diyerek, buna seslendi. Gerçekten biz bir aileyiz. İnsanlık ailesi büyük bir aile onun için de Türkiye ve Azerbaycan kendi örfleri ananeleriyle ayrılmaz, etle tırnak gibi bir ilişkiye sahip. bu çerçevede bugün sizlere hem Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine bakış açımızı hem de Türkiye'nin dış siyasetinde ortaya konan perspektif ve gelecek vizyonu paylaşmaya gayret edeceğim" dedi.
"TÜRKİYE-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİ ANLAŞILMADAN ASYA TARİHİ VE ASYA'NIN GELECEĞİ ANLAŞILMAZ"
Hükümet programını Cumartesi günü okuduktan sonra güven oyu almadan önce AB Zirvesi için Brüksel'e gittiğini ifade ederek, "Orada 11 yıl sonra ilk defa 28 Avrupa ülkesi lideriyle buluştuk. Türkiye-AB ilişkilerini, ortak meseleleri, ortak kıtamız olan Avrupa'nın geleceğini konuştuk. Ondan 1 hafta geçmeden şimdi Bakü'deyim. Burada da sadece Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini değil Asya perspektifini de ve küresel perspektifini de ortaya koymak için buradayız. Brüksel'de Avrupa liderlerine dönerek şunu söylemişti. Türkler, bir Avrupalı millettir ve Türkiye tarihi olmadan, İstanbul arşivleri olmadan Avrupa tarihi yazılamaz. Türkiye olmadan Avrupa'nın geleceği tayin edilemez. Şimdi burada, Bakü'de bu kez yönümü Doğu'ya dönerek söylüyorum. Türkler Asyalı bir millettir. Türkiye olmadan, Türkiye-Azerbaycan ilişkileri anlaşılmadan Asya tarihi ve Asya'nın geleceği anlaşılmaz. Bunları söylediğimde de bir çelişki ifade etmiş değilim. Gerçekten Türkiye'nin en önemli hususiyeti çok boyutlu bir coğrafyaya sahip olmasıdır" dedi.
Davutoğlu kaleme aldığı Stratejik Derinlik'te tamamıyla bu temel hususiyeti vurgulamaya gayret ettiğini dile getirerek, "Türkiye'nin dış siyaseti hiçbir zaman tek boyutlu olamaz. Türkiye ne Asya'yı ihmal edebilir, ne Avrupa'yı ihmal edebilir. Türkiye ne Karadeniz'i, ne Akdeniz'i, ne Hazar'ı ne Körfez'i ihmal edebilir. Türkiye ne Afrika'yı ne Latin Amerika'yı ne Atlantik İttifaklarını ne Asya içindeki gelişmeleri göz ardı edebilir. Böyle bir coğrafyada bulunuyoruz ki çevremizdeki bütün gelişmeler bu coğrafyayı etkiliyor ve bizim aldığımız bütün kararlar bu coğrafyalarda bütün etkisini gösteriyor. Bakınız sadece 5-6 ay içindeki zirveleri ele aldığımızda Türkiye geçtiğimiz günlerde G20 dönem başkanlığına ev sahipliği yaptı ve dünya liderlerini sayın Aliyev'inde katıldığı, sayın cumhurbaşkanımızın da ev sahipliği yaptığı toplantıda bir araya getirdik. Hemen arkasından ben AB zirvesine katıldım" ifadelerini kullandı.
"ASYA'YA DOĞRU DERİNLİĞİNE GELEMEZSEK AVRUPA'DA İSTEDİĞİMİZ VİZYONA ULAŞAMAYIZ"
Nisan ayında İslam İşbirliği Teşkilatının yapılacağını ifade eden Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Mayıs ayında da Dünya İnsani Zirvesi olacak. İster insani meseleler olsun ister stratejik meseleler Türkiye'nin dünyanın her yerindeki meseleleriyle ilgisi çok boyutludur. Bir vesile ile Dışişleri Bakanıyken ilk Dışişleri Bakanı olduğumda büyükelçilere söylediğim gibi hitaben Türkiye için artık hattı diplomasi yoktur sathı diplomasi vardır. Satıh ise bütün dünyadır. Bu anlamda da Azerbaycan'la giriştiğimiz ilişkilerde bu çerçevede bütün dünyada takip ettiği diplomasinin en ayrıcalıklı yerlerinden birine sahiptir. Bir vesile ile zikrettim. 4B edeceğimiz bir çizgi. İngilizcesinden alacak olursak, Beijing, Baku, Boğaziçi, Brüksel. Asya-Avrupa ekseninde doğudan batıya doğru öylesine önemli bir koridor oluşturuyor ki Türkiye-Azerbaycan ilişkileri bu koridorun ana omurgasını teşkil ediyor. Türkiye bu anlamda bakıldığında Avrupa ufkuyla Asya derinliğini barındıran bir ülke. ve yine o kitapta zikrettiğim gibi Asya'ya doğru derinliğine gelemezsek Avrupa'da istediğimiz vizyona ulaşamayız. Bunun çok somut enerji ve ulaştırma alanında karşılıkları var. biz AB sürecini hızla ilerletirken Asya ilişkilerimize de aynı derinliği, aynı önemi vermek durumundayız. Yine aynı şekilde Afrika ile ilişkilerimize baktığınız zamanda 2009'da Dışişleri Bakanı olarak göreve başladığımda 12 Afrika ülkesinde elçiliğimiz vardı şimdi 39 elçiliğimiz var. biz Asyalı, Avrupa olduğumuz kadar da bu anlamda Afrika ile ilişkilerimiz bağlamında Afrikalıyız. ve nerede konuşursak oranın kimliği ile ifade eder, oranın meseleleriyle buluşur, o meseleleri ele alırız. Bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak Brüksel'de Avrupa, Bakü'de ya da Semerkant'ta Asyalı, Etiyopya'da Afrikalı olarak konuştuğumda hiç yabancılık hissetmem. Çünkü biz bulunduğumuz her coğrafyada o coğrafyanın dili ile hitap ederiz. Bütün insanlığa kardeş nazarıyla bakar, her coğrafyada o coğrafyayı anlayarak, onların dili ile onların meselelerine yaklaşırız"
Davutoğlu hiç kimseye tepeden bakılmadığını, hiç kimseye hor bakılmadığını ifade ederek, "Hiç kimseyi bu anlamda tarihi akışın nesnesi olarak görmeyiz. Biz bütün insanları eşit, bütün ülkelere saygın, bütün kıtaları birbirinin kardeşi addeden bir yaklaşıma sahibiz. Onun içindir ki Haiti'de deprem olduğunda Haiti'ye ilk giden uçak Türkiye Cumhuriyetinin uçağıydı. Japonya'da tsunami olduğunda oraya da inen ilk uçak, Filipinler'de de tsunami olduğunda da oraya inen ilk uçak ve 20 yıl sonra resmi olarak terk edilmiş uçak da Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın uçağı oldu. Nerede insani bir mesele varsa Türkiye mutlaka oradadır. Nerede bir mazlum, mağdur varsa, Türkiye mutlaka oradadır. Biz bu diplomasiye, insani diplomasi, vicdani diplomasi diyoruz. Bugün de bütün zorluklara rağmen Suriye'de barbar bir rejimden, katil ve barbar terör örgütlerinden kaça Suriyeli kardeşlerimize ev sahipliği yapmaktan büyük bir onur duyuyoruz. Biz Suriyeli kardeşlerimizin üzerine bomba yağdırmadık Biz Suriyeli sivillere hiçbir zarar vermedik ama Suriye'deki mazlumların üzerine bomba yağdıranlar söz konusu olduğunda onlar kaçtıklarında, Türkiye'ye sığındıklarında sen Müslüman mısın, Hristiyan mısın, Arap mısın, Türkmen misin, Sünni misin, Şii misin diye sormadan bağrımızı açtık" dedi.
"TÜRKİYE VE AZERBAYCAN SON 15 YILDIR DÜZENLİ BİR HAMLE DÖNEMİ YAŞIYOR"
Suriye nüfusunun neredeyse yüzde 15'ine yakın nüfusunun şu anda Türkiye 'de olduğunu bildirerek, "2.5 milyona yakın mülteci barındırıyoruz. Suriye krizinin bedelini neredeyse Türkiye tek başına insani olarak üstlenmiş götürüyor. AB'de bunları tartıştık. ve şunu bir kez daha ifade edeyim. Suriye halkının yegane kardeşi olarak Türkiye Cumhuriyeti her zaman Suriye halkının yanında olmaya devam edecektir. Kim Suriye halkını bombalarsa bombalasın Suriye'ye dönük, yanlış politikalar uygularsa uygulasın biz her zaman Suriye halkının yanında olacağız. Bunu da en iyi Azeri halkı anlar. Çünkü Dağlık Karabağ'dan terk etmek durumunda kalan Azeri nasıl bizim için aziz ise ve onlar bu acıyı nasıl hissetmişlerde Suriye'den kaçanlar da bombalardan, işgalden kaçanlar da yine aynı derecede insani olarak azizdir. Bu konuya tekrar döneceğim ancak öncelikle Türkiye-Azerbaycan ilişkileri Türkiye'nin genel perspektifini verdikten sonra Azerbaycan ilişkilerine girmek istiyorum. Bahsettiğim bütün bu zeminde, stratejik zeminde dünya büyük bir ekonomik politik krizden geçerken ve jeopolitik fay kırılmaları etrafımızdaki ülkeleri birer birer sarsarken bu coğrafyada iki istikrarlı ülke Türkiye ve Azerbaycan son 15 yıldır düzenli bir hamle dönemi yaşıyor" açıklamasını yaptı.
"TÜRKİYE'NİN YÜKSELİŞİNDE AZERBAYCAN'IN, AZERBAYCAN'IN YÜKSELİŞİNDE TÜRKİYE'NİN DOĞRUDAN KATKISI VAR"
Doksanlı yılların hem Türkiye hem de Azerbaycan için soğuk savaş sonrasının döneminin krizli yılları olduğunu belirterek, "Türkiye, istikrarsız koalisyonlar, 94-99-2001 yılında yaşanan ekonomik krizler ve terör tehdidi ile boğuşuyor ve dış yardıma ihtiyaç hisseden zayıf bir ekonomi ile bütün sorumlulukları yürütmeye çalışıyordu. Azerbaycan ise soğuk savaşın depremini üzerinden atmaya, Karabağ işgali ile ortaya çıkan işgali aşmaya, kendi birliğini sağlamaya çaba gösteriyordur. Haydar Aliyev, Azerbaycan'ın bu anlamda iç huzurunu istikrarını sağlayarak Azerbaycan'ın ufkunu önünü açtı. Aynı şekilde 2002 yılından sonra da Ak Parti iktidarı ve sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakan olduğu dönemlerde yaptığı hamlelerle Türkiye de kendi istikrar dönemini başlattı. Son 12-13 yıldır her iki ülke istikrarlı olarak kalkınıyor. İstikrarını sürdürüyor ve geleceğe Avrasya'nın en önemli projelerine öncülük ederek geleceğe hazırlıyor. Türkiye gayri safi milli hasılasını son 13 yıl içinde 3-4 misli arttırırken Azerbaycan da bunu 5 misline arttırdı. Azerbaycan gayrı safi milli hasılası 205 yılında 2015 yılına kadar 15-16 milyar dolarlardan 75 milyar dolarları aşan düzeylere geldi. Bu tarih önemlidir çünkü aynı zamanda Bakü-Tiflis- Ceyhan'ın devreye girdiği tarihtir. Yani Türkiye'nin yükselişinde Azerbaycan'ın, Azerbaycan'ın yükselişinde Türkiye'nin doğrudan katkısı vardır" ifadelerini kullandı.
"BİZ KARŞILIKLI OTURSAK BİLE HER YERDE TEK BİR HEYETİZ"
Türkiye ve Azerbaycan'ın öylesine bir omurga teşkil ettiğini ifade ederek, "Birbirleriyle bir kez çıkar çatışması olmayan birinin çıkarı söz konusu olduğunda birinin diğerini destekleyen nadir ülkelerden biri olarak nasıl bir millet iki devlet denmişse, dün Aliyev'le oturduğumuzda iki heyet gibi oturmuyoruz hiçbir zaman. Biz karşılıklı otursak bile her yerde tek bir heyetiz" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye ve Azerbaycan'ın barışa, istikrara, refaha ulaşmak için işbirliği içinde olduğunu söyleyerek, " Ermenistan'a da buradan bir çağrıda bulunmak isterim size ait olmayan toprakları barış içinde ait olana devredecek bir barış süreci başlatmanız halinde Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan arasında oluşan bu vizyon ittifakına sizler de katılabilirsiniz" dedi.
Davutoğlu Azerbaycan'ın her karış toprağının aziz olduğunu belirterek, "Bu topraklar işgalden kurtarılmalıdır. Barış içinde çözüm odaklı olarak Dağlık Karabağ bağlamında yürütülen görüşmeler konusunda dün sayın cumhurbaşkanı Aliyev'den aldığım bilgiler etrafında önümüzdeki dönemde olumlu gelişmeler olacağı inancıyla Türkiye'nin ve Azerbaycan'ın Kafkasya'da barışın sözcüsü ve temsilcisi olacağını bir kez daha ifade etmek isterim. Türkiye ile Azerbaycan 5 milyar dolardaki ticaret hacmini 15 milyar dolara, yatırım hacmini de 13 milyar dolardan 20 milyar dolarlara çıkarma kararı aldık. Enerji, yatırım, ticaret, kültür ilişkilerinde Türkiye ile Azerbaycan oluşturduğu ve Gürcistan'ın da büyük destek verdiği bu alanlar önümüzdeki dönemde de Kafkasya'da Asya Avrupa bağlantılarında da barış ve istikrar getirecek alanlardır. Biz buradan bir kez daha Kafkasya'da kalıcı barışın ihtisası ve Kafkasya'nın Hazar ile Karadeniz ile Akdeniz arasında, Asya ile Avrupa arasında bir barış köprüsü olması gerektiği inancını teyiden vurgulamak istiyoruz. Bütün bu bağlamda Türkiye'nin ve Azerbaycan'ın arzu ettiği ilişki Kafkasya'da Orta Asya'da, Karadeniz'de Hazar'da, Akdeniz'de, Balkanlar ve Avrupa'da bütün çevre coğrafyada kalıcı barış ve istikrarı temin etme ilişkisi olacaktır" dedi.
"TÜRKİYE BİR AVRUPA ÜLKESİDİR VE AVRUPA KITASININ GELECEĞİNE EN AKTİF ROLÜ ÜSTLENECEKTİR"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin hiçbir zaman çatışmalardan gerilimlerden ve kutuplaşmalardan yana olmadığını sözlerine ekleyerek konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Soğuk savaş kültürüne karşı her zaman soğuk savaş kültürünü terk etmek ve komşuluk ilişkilerini en iyi düzeyde tutacak yeni bir dönem başlatma iradesine sahip olduk. Bu irade çerçevesinde Asya, Avrupa ve Afrika politikalarını birbirini bütünleyen politikalar olarak gördük. Özetle söylemek gerekirse Türkiye bir Avrupa ülkesidir ve Avrupa kıtasının geleceğine en aktif rolü üstlenecektir. Türkiye bir Asya ülkesidir ve Asya'daki her türlü gelişmeyi yakından takip ederek Asya'da da barış ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacaktır. Çin'le, Hindistan'la, Japonya ile, güney doğu Asya ile geliştirdiğimiz ilişkiler bunun yansımalarıdır. Türkiye bir Kafkasya ülkesidir, Kafkasya'da barış için her türlü çabayı gösterir. Türkiye bir Balkan ülkesidir. Balkanlarda etnik, mezhebi ve dini çatışmaların aşılıp kalıcı istikrarın gerçekleşmesi için katkı sağlar. Türkiye bir Karadeniz ülkesidir. Karadeniz'e barış ve istikrarı en öncelikli dış politika meselesi olarak görür. Türkiye dolaylı olarak Hazar'dan etkilenen Hazar ülkesidir. Hazar'ın ticaretin, ulaşımın, enerjinin aktığı bir barış denizi olarak görmek ister. Türkiye bir Ortadoğu ülkesi olarak Ortadoğu'da yaşanan bütün bu krizlerin aşılmasını halkların kendi iradeleri ile seçtikleri liderleri yönetimlere sahip olarak onurlu bir şekilde dünya üzerindeki yerini almasını ve herkesin birbirine karşılıklı saygı içinde, herkesin toprak bütünlüğüne tam bir hürmetle davrandığı bir bölge olmasını arzu eder" dedi.
"TÜRK VE RUS HALKLARI ARASINDA HİÇBİR SORUN YOKTUR VE OLMAYACAKTIR"
Davutoğlu, Türkiye- Rusya ilişkilerine değinerek, "Türkiye-Rusya ilişkileri soğuk savaş döneminin karşılıklı kutuplaştırıcı dilinden sonra özellikle AK Parti iktidarları döneminde büyük bir ivme kazanmış ilişkilerdir. Biz Rusya ile ilişkilerimize her zaman önem verdik. Hatta Rusya ile ilişkileri geliştirdiğimizde Türkiye içinde büyük eleştiriye muhatap olduk. AB'den sapılıyor mu, AB yerine Rusya'ya mı yönleniyor, NATO üyesi olan bir ülkenin Rusya ile bu kadar iyi ilişkiler geliştirmesi normal midir diye Türkiye içinde ve uluslararası basında Türkiye'ye dönük çok eleştiriler oldu. Bu eleştirilere hiç kulak asmadık. Rusya ile ilişkilerimizi dost ve komşu ili ülke olarak en iyi düzeyde tutmak için gerekli tedbiri aldık. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi, vizeleri kaldırdık, Rusya'nın Türkiye üzerinden bir çok alana açılmasını temin ettik, Rusya ile birlikte de birçok alana açıldık. Milyonlarda Rus dostumuzu Antalya'da, Türkiye'nin gerçek misafirleri olarak ağırladık, ağırlamaya devam edeceğiz. Türk ve Rus halkları arasında hiçbir sorun yoktur ve olmayacaktır. Buradan Moskova'ya ve bütün Rus halkına seslenerek ifade ediyorum: Rus halkına dönük en ufak bir tereddüt, kaygı ya da en ufak bir olumsuz hissiyat içinde değiliz" dedi.
"TÜRK HALKI DA ONURLU BİR HALKTIR VE SAYGI DUYDUĞU HALKLARDAN SAYGI GÖRMEYİ BEKLER"
Türkler ile ve Rusların Avrupa ve Asya tarihini birlikte şekillendirmiş iki büyük halk olduğunu ifade ederek, " Rus halkı onurlu bir halktır ve ona saygı duyuyoruz. Ama herkes de bilmelidir ki Türk halkı da onurlu bir halktır ve saygı duyduğu halklardan saygı görmeyi bekler. Türkiye kimseye tepeden bakmaz ama kendisine tepeden bakılmasına da izin vermez. Türkiye herkesin sınırlarına saygı gösterir ama saygı gösterdiği ülkelerin kendi sınırlarına da saygı göstermesini bekler. Dolayısıyla son yaşadığımız olaylar Türk ve Rus halkları arasında bir problem değildir hatta şunu da ifade edeyim. Son yaşadığımız olaylar Türkiye ve Rusya yönetimleri arasında bir problem olarak da çıkmamıştır. Herkes bilmelidir ki coğrafya şunu söyler. Türkiye -Suriye sınırı Türkiye-Rusya sınırı değildir. Türkiye-Suriye sınırı Türkiye-Suriye sınırıdır ve sadece bu iki ülkeyi ilgilendirir. Şimdi bu çerçeveden baktığınızda son dönemde tırmanan söylemi ve Rus liderlerin Rus televizyonlarında yapılan yorumların Türkiye'ye karşı bir iftira kampanyasını kabul etmemiz, anlayışla karşılamamız, bunlara tahammül etmemiz mümkün değil. Buradan ikinci çağrım Rusya'daki liderlere, sayın Putin'e ve bütün Rus liderlere. Gelin meselelerimizi konuşarak, yüz yüze ele alalım. Ama 15 gün önce zikretmediğiniz gündemde olmaya iddialarla 'Türkiye DEAŞ'e destek oluyor' gibi iddialarla soğuk savaş dönemini andıran kampanyaları birbirimize karşı kullanmayalım. Eğer böyle bir iddia var idiyse niye 15 gün önce gündeme getirmediniz. Biz bu iddiaları soğuk savaş döneminin yaklaşımları olarak görüyoruz. Oturup konuşalım. Peki, ne oldu Türkiye-Suriye sınırında" açıklamasını yaptı.
Davutoğlu, Türkiye-Suriye sınırının 5 yıldır mültecilerin geçmek zorunda kaldığı, Türkiye sınırının karşısında bir muhatabın olmadığı problemli bir sınır olduğunu ve bu sınırdan gelen herkesi mülteci olarak kabul edildiğini belirterek, "Bu sınır üzerinde son dönemde hem Türkiye'nin içinde olduğu koalisyon tarafından hem de Rusya tarafından prensipte DEAŞ'a karşı olduğu söylenen operasyonlar var. Türkiye-Suriye sınırında 2012 yılında Haziran'ında 2 Türk uçağı düşürüldü" dedi.
"RUSYA'YA YA DA HERHANGİ BİR ÜLKEYE OFANSİF BİR MÜDAHALEDE BULUNMADIK"
Davutoğlu Türkiye-Suriye sınırında 2012 yılında Haziran'ında 2 Türk uçağının düşürüldüğünü ifade ederek, "Pilotlarımız şehit oldu. O pilotlarımız Türkiye-Suriye sınırında görev yaparken şehit oldular. Bunları Rus dostlarımızın çok iyi anlaması lazım. O zaman biz şu kararı aldık. Bundan sonra Türkiye-Suriye sınırında Suriye'den Türkiye'ye dönük gelen uçaklar tehdit kabul edilecek ve Suriye'den Türkiye'ye geçiş hiçbir zaman ihlal kabul edilmeyecek. ve bunu bütün dünyaya ilan ettik. 2012 Haziran'ında. Daha sonra Rusya Suriye'ye müdahale etme kararı aldığında 30 Eylül 2015'te 3-4 Ekim'de Türkiye sınırı Rus uçakları tarafından ihlal edildi. Biz kimsenin sınırını ihlal etmedik. Biz Rusya'ya ya da herhangi bir ülkeye ofansif bir müdahalede bulunmadık. Ama bizim sınırımız ihlal edildi. O zaman dosta Rus yetkililere açık bir şekilde şunu ifade ettik. Lütfen bu sınırların bir kez daha ihlal edilmesine izin vermeyin. Yine dostça şunu söyledik. Operasyona yaptığınız bölgelerde hiçbir DEAŞ unsuru yoktur orada bizimle tarihi bağları olan ve Türkiye'nin himayesine muhtaç diğer Suriye halkları gibi Türkiye'nin himayesine muhtaç Türkmenler yaşıyor. Lütfen yeni göç dalgaların da izin vermeyin. Sizin yaptığını operasyonlar on binlerce insanı Türkiye'ye yöneltiyorsa, Türkiye yeni mülteci akınlarına yol açıyorsa bu Türkiye'nin çıkarını doğrudan etkiliyor demektir. Bunları açıkça kendileriyle paylaştık. Defalarca söz verdiler bir daha sınır ihlali olmayacak diye. Bu sefer geçtiğimiz 24 Kasım'da binlerce Bayırbucak Türkmen'i ki Azeri kardeşlerimiz bunu çok iyi anlar, Karabağ'dan on binlerce, yüzbinlerce Karabağ'lı Türkiye'ye gelseydi. Biz onları korumaz mıydık?" dedi.
"TÜRKİYE'NİN YAPTIĞI RUSYA'YA SALDIRI MAHİYETİ TAŞIMAZ"
Başbakan Ahmet Davutoğlu Kafkasya'daki vatandaşlarla tarihi sorumluluk varsa Suriye'deki vatandaşlarla aynı sorumluluk olduğunu ifade ederek, "Bundan kaçınmayacağız. Gözümüzün önünde Türkmen Dağı'nda Türkmenler katledilirken DEAŞ'a karşı operasyon yapıyoruz diyerek, DEAŞ'ın hiç olmadığı yerde sivillerin üzerine bomba yağdırılırken yine de biz sabırla bekledik. Ama bizim üzerimizden ihlal yapıp oradaki masum insanların bombalanmasına da ne vicdanımız, ne tarihimiz ne da ahlakımız müsaade eder. Yapılan buydu. Türkiye içine girip, Türkiye'den dönerek o gün üç kez tüm radar göstergeleriyle 3 kez Türkiye'den dönüp gözümüzün önünde Türkmenlerin bombalandığına şahit olduk. ve bu bombalayan uçağın da milliyeti belli değildi. Ruslara, Rus dostlara nerede operasyonda yapacaksanız bize söyleyin bilelim. DEAŞ'a karşı operasyon yapacaksanız birlikte yapalım ama bizim sınırlarımızı ihlal eden uçağın milliyetini, mahiyetini bilmediğimiz için bu sınır ihlallerine izin vermeyiz. 24 Kasım'da milliyeti bilinmiyor. Bu Suriye uçağı da olabilirdi, Türkiye'ye girip bir saldırıda da bulunabilirdi. Bu uçağa karşı daha önce verdiğimiz angajman kuralları ve talimatı çerçevesinde müdahalede bulunuldu. ve uçak, Türkiye sınırları içinde ateş edilerek, Türkiye sınırından çıktığı anda da düştü. Şimdi burada bu tabloya bakıldığında hedef ofansif olarak Türkiye'nin yaptığı Rusya'ya saldırı mahiyeti taşımaz" ifadelerini kullandı.
"SINIRLARIMIZI KORUDUĞUMUZ İÇİN ÖZÜR DİLEMEYİZ"
Başbakan Ahmet Davutoğlu başka bir yerde Rus menfaatlerini göz ardı edilmediğini bildirerek, "Rus uçaklarını açık hava sahasında ya da başka ülke hava sahasında Rus uçaklarına dönük bir operasyon da yapmış değiliz. Biz bizim hava sahamıza giren milliyeti belli olmayan bir uçağa karşı meşru müdafaa hakkımızı kullanarak herkesin bildiği angajman kurallarını uyguladık. Bunun için kimse Türkiye'yi suçlayamaz, kimse Türkiye'den özür bekleyemez. Biz sınırlarımızı koruduğumuz için özür dilemeyiz. Hesabımız da sade ve sadece meşruiyetini 1 Kasım seçimlerinde halktan aldığımız aziz milletimize karşı veririz. Kimseye hesap vermeyiz. Bu olay Rusya hava sahasına yakın bir yerde olmamıştır. Türk hava sahasının içinde olmuştur. Rus dostlarımızın önce bunu anlamasını bekleriz. Bu olay Türkiye'nin Rusya'ya karşı herhangi bir ofansif tutum sebebiyle olmamıştır. Bu olay Türkiye hava sahasına yönelik ofansif bir tutum sebebiyle Türkiye'nin defansif olarak kendini koruması şeklinde cereyan etmiştir. Bu olay DEAŞ'a karşı operasyon yapan Rus hava kuvvetlerine karşı da olmamıştır. Çünkü orada hiçbir DEAŞ unsuru yok. Bu olay bütün bu mülteci dalgalarını üzerine çekmek durumunda kalan Türkiye Cumhuriyeti devletinin daha fazla mülteci almaması için Suriye rejiminin de uçaklarını daha önce yaptığımız uyarıyla, bu uçak Suriye rejimi uçağı da olabilirdi. 10 kez de uyarı yapıldı. Açık bir şekilde bu uyarılar ihlal edildi" ifadelerini yer verdi.
"KARŞILIKLI OLARAK İLAN EDİLECEK AMBARGOLARIN KİMSEYE FAYDA GETİRMEYECEĞİNE İNANIYORUZ"
Davutoğlu konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Baktığınız da olayın aslı budur. Olayın oluş seyrinden çıkararak sanki Türkiye, Rusya'ya saldırıda bulunmuş, Rusya'yı arkadan hançerlemiş gibi argüman kullanmak doğru değildir. o zaman bizim de hava sahamızı ihlal eden uçak kim olursa olsun 'Bizi göğsümüzden hançerlemiştir' deme hakkına sahip oluruz. Biz Rusya ile hiçbir zaman gerilimli bir politika içinde olmadık, olmayacağız. Bütün provakatif açıklamalara rağmen tekrar tekrar her türlü diyaloga açık olduğumuzu söyledik. Dün dışişleri Bakanımız da Rus Dışişleri Bakanıyla bu çerçevede bir görüşme gerçekleştirmiştir. Bu anlamda da bazı somut teklifler de söz konusu. Gelin beraber konuşalım bunları ele alalım. Halen teklifimiz, çağrımız mevcuttur. Şimdi o zaman bu çerçevede hareket ettiğimizde Suriye alanında bundan sonra yapılacak operasyonlar bağlamında bazı şeyler açık bir şekilde ortaya çıkıyor. İngiltere de haklı bir kararla Suriye'de DAEŞ'e karşı koalisyona katılacağını ilan etti. Şimdi bu kadar çok hava unsurunun aynı hava sahasında DEAŞ'e karşı mücadele ediyor olmasından kaynaklanacak bir çok kaza, istenilmeyen olay burada olduğu gibi yaşanabilir. O zaman yapılması gereken DEAŞ'a karşı bütün ülkelerin birbirleriyle koordineli şekilde, birbirlerine haber vererek sadece DEAŞ'a karşı operasyon yaparak mücadele etmeleri lazım. DEAŞ'a operasyon yapıyoruz diyerek Türkmenleri katletmek ya da Suriye rejimini ayakta tutmak için ılımlı muhalefeti yıpratmak DEAŞ'a hizmet etmek anlamına gelir. Çünkü DEAŞ'a karşı en somut mücadele ılımlı muhalefet ve Türkmenler tarafından verilmektedir. Buradan da bir kez daha Rusya'ya uluslararası koalisyonla birlikte hareket etme, hep birlikte DEAŞ'a karşı mücadele etme çağrısında bulunuyoruz. İki koalisyonu karşılıklı olarak mücadele ediyor görüntüsü vermesi herkese zarar verir ve bu şekilde bir mücadele ile de DEAŞ'ın tasfiye edilmesi zorlaşır. Nihayet Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceğine baktığımızda biz süratle yüz yüze görüşecek görüşülerek, tartışılması konuşulması kanaatindeyiz. İkincisi karşılıklı olarak ilan edilecek ambargoların kimseye fayda getirmeyeceğine inanıyoruz"
Davutoğlu, Rusya'ya yönelik ambargo uygulandığında açık, şeffaf, dürüst bir politika ile ambargolara karşı olunduğunu ve Rusya'ya karşı ambargo uygulanmayacağını açıkladıklarını hatırlatarak, "Rusya'da o zaman bize müteşekkir olduğunu defaatlerce toplantılarda dile getirdiler. Şimdi başka ülkeler kendilerine ambargo uyguladığında memnun olmayan Rusya'nın dönüp Türkiye'ye ambargo uygulaması kendi içinde büyük bir çelişkidir. Ekonomik ambargo çift yönlü bir silah, araç gibidir. Karşı tarafa zarar verirken kendinize de zarar verirsiniz. Dünyanın böyle etkileşim içine girdiği bir dönemde ekonomik ambargolardan medet umulmaz. Hele hele ekonomik ambargolardan Türkiye gibi onurlu bir ülkeyi, Türk milleti gibi dize getireceğini düşünenler yanılırlar. Biz İstiklal Savaşı'nda aç kaldık ama boyun eğmedik. Çanakkale Savaşı'nda yedi düvelle mücadele ettik ama boyun eğmedik. İstiklalimizi sınırlarımızın onuru söz konusu olduğunda yapmayacağımız fedakarlık yoktur" dedi.
"GERİLİM DE HEPİMİZE ZARAR VERİR"
Bu durumun iki ülkeye zarar verdiğini dile getiren Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şu şekilde tamamladı: "Rusya'ya çağrımız ekonomik ambargolar yerine ekonomik işbirliğini arttıralım. Rus dostlarımızın Türkiye'ye gelmesini engellemek yerine daha çok Rus'un Türkiye'ye, daha çok Türk'ün Rusya'ya gelmesiyle dostluğumuzu pekiştirelim. Gelin şimdiden kutuplaştırıcı bir dil kullanarak sanki Türkiye ile Rusya her yerde mücadele edecekmiş gibi hava vererek bütün Avrasya ölçeğinde, birlikte hareket barış gelecek olan bölgelerde yeni gerilim alanları oluşturmayalım. Balkanlarda, Kafkasya'da Karadeniz'de, Orta Asya'da bütün Asya ve Avrupa'da Türkiye-Rusya iş birliği sadece istikrar ve huzur getirir. Ama bu bölgelerdeki gerilim de hepimize zarar verir. Türkiye'nin dış politikası içinde bulunduğu ve ait olduğu bölgelere ve coğrafyalara, yani Balkanlara, Kafkaslara, Orta Asya'ya, Karadeniz'e, Hazar'a, Körfez'e, Orta Doğu'ya, Akdeniz'e, Kuzey Afrika'ya sadece ve sadece barış odaklı bakıyoruz ve buradaki istikrardan medet umuyor, istikrarı hedefliyoruz. Bütün bu zor günler geçer geride kalacak olan uluslararası ve bölgesele katkı yapan politikalar olacaktır. Türkiye-Azerbaycan ilişkileri bu istikrar ve refah politikalarının omurgasını oluşturmaktadır. İnşallah önümüzdeki yıllarda Türkiye-Azerbaycan arasındaki dostluk bağı daha da kuvvetlenecek, kıyamete kadar 78 milyon Can Azerbaycan demeye devam edecek. Türkiye'de kim iktidara gelirse Bakü'ye, Azerbaycan'da kim iktidara gelirse ilk ziyaretini Ankara'ya İstanbul'a yapacaktır" - BAKÜ
Son Dakika › Dünya › Davutoğlu: 'Türkiye-suriye Sınırı, Sadece Bu İki Ülkeyi İlgilendirir' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?