Hong Kong'da demokrasi yanlısı, hükümet karşıtı protesto gösterileri beş aydan uzun süredir devam ediyor.
Göstericiler ile polis arasında şiddetin giderek tırmandığı protestolar barışçıl toplu yürüyüşlerle başladı ve Hong Kong'un yakın tarihinin en büyük siyasi krizine dönüştü.
Olaylar yalnızca bu coğrafyayla sınırlı kalmadı, etkileri şirketler, siyasetçiler ve ünlü isimler aracılığıyla tüm dünyada hissedilmeye başlandı.
Gösterilerin nereye evirileceğine dair öngörüde bulunmak zor ama kısa zamanda sona ereceğini söylemek ise şimdilik mümkün görünmüyor.
Gösteriler son bir haftada Politeknik Üniversitesi'nin kampüsünde yoğunlaştı. Polisin kuşattığı kampüsün içindeki yaklaşık 100 gösterici çıkmak isterken polis plastik mermi ve göz yaşartıcı gazla müdahale etti.
Polis, kampüsten çıkanları gözaltına alacağını duyurdu. Bunun üzerine bazı göstericiler motosikletlerle kampüsten kaçmaya başladı.
Yetkililer, Pazartesi günü polis ile göstericiler arasında çıkan çatışmalar sonucu 116 kişinin yaralandığını duyurdu.
Göstericilerin maske takması yasaklanmıştı, ama Yüksek Mahkeme Pazartesi günkü kararında yasağın anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Protestocuların çoğu da yasağa aldırış etmeden yüzlerini saklamaya devam ediyordu.
Protesto gösterileri Haziran ayında başladı. Nedeni, suç işlerinden şüphelenilen kişilerin Çin'e iadesine imkan veren tartışmalı yasa tasarıydı.
Göstericiler hükümete yasa tasarısını çekmesi çağrısında bulunuyordu. Çin'in yasal sisteminin şeffaf olmadığını savunan muhalifler, yasanın Pekin'e bireyleri 'siyasi gerekçelerle' yargılama hakkı tanıyacağını söylüyordu.
Hong Kong, 'iki sistem, tek devlet' ilkesi altında yönetilen eski bir İngiliz sömürgesi.
Bu yarı özerk bölge, İngiltere'nin 1842'de başlayan sömürge yönetimi sonrası 1 Temmuz 1997'de yeniden Çin'in hakimiyeti altına girmişti.
Hong Kong'da basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı yasal güvence altında.
Göstericiler tartışmalı iade tasarısının yasalaşması halinde Hong Kongluların özgürlüklerinin kısıtlanacağı ve düzenlemenin muhaliflerin susturulması için kullanılabileceğini savunuyordu.
Barışçıl başlayan gösteriler, polisin sert müdahalesiyle şiddetlendi ve talepler de beş başlıkta toplandı:
Göstericilerin daha geniş talepleri ise Hong Kong'un sahip olmadığı 'tam demokrasi' hakkı.
Hong Kong lideri Carrie Lam, iade tasarısının çekilmesini kabul etti ama sokak hareketinin momentumunu durdurmaya yetmedi.
Barışçıl yürüyüşlerle başlayan protesto gösterileri beş ay geçmesine rağmen dinmedi, aksine şiddet olayları giderek tırmandı.
İki protestocu gerçek merminin isabet etmesi sonucu öldü, Çin yanlısı bir kişi üzerine benzin dökülerek yakıldı bir diğer kişi de çıkan çatışmalarda atılan tuğlanın isabet etmesi sonucu öldü.
Polisin aşırı güçle görevini kötüye kullandığı iddiaları ve karşılıklı çatışmaların artması Hong Kong'u şiddet sarmalına soktu.
21 Temmuz'da metro istasyonunda protestoculara düzenlenen saldırıda en az 45 kişi yaralandı. Protestocular polisi olaya müdahale etmemekle suçladı. Birçokları bu olayı, 'halkın korunmasında polise güvenilmemesi gerektiğinin işareti' olarak gördü.
Protestocular da şiddete başvurdu. Metro istasyonları ateşe verildi, yağmalama olayları yaşandı, dükkanların camları kırıldı. Bu olaylar, gösterileri eleştirenler ve hatta gösterilere destek çıkan bazı kesimlerin de tepkisini çekti.
İnternette yayılan yalan haberler de şiddetin fitilini ateşledi ve kutuplaşmalara neden oldu. Ayrıca halk arasında korku salındı. Göstericiler ile polis arasında yaşanan bazı çatışmaların araya giren 'tetikçiler ve provokatörler' tarafından kışkırtıldığı iddiaları ortaya atıldı.
Hong Kong lideri Carrie Lam, yaz aylarında gösterilerin hükümetin işleyişini sekteye uğrattığı için özür diledi.
Ama o dönemden bugüne hükümet de daha sert bir tutum içinde oldu. Polis hemen hemen her hafta göstericileri 'organize ayaklanma çıkarmakla' suçladı, kanun ve nizamın sağlanması çağrısı yaptı.
Hong Kong lideri Lam, protestocuların şehri 'geri dönüşü olmayan bir duruma soktuğunu' söyledi ve hükümetin protestocuların taleplerini kabul etmeyeceğini duyurdu.
Sömürge yönetimi sonrası 1997'de Çin'in hakimiyetine giren yarı özerk Hong Kong'da bağımsız yargı ve ifade özgürlüğü güvence altında.
Hong Kong'un bu statüsü, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in iktidarına tezat görülüyor. Protestocular 'sansürün ve baskının yaygın olduğunu' söyledikleri Çin'de bağımsız yargının olmadığını, muhaliflerin gizli cezaevlerinde sorgulandıklarını söylüyor.
Göstericiler 'tek devlet, iki sistem' idaresi altında özgürlük haklarını korumak istiyor ve Şi Jinping idaresindeki bir 'Çin şehrinde' yaşamaktan 'korktuklarını' ifade ediyor.
Sokaklara dökülen genç protestocular Çin'in 'Hong Kong'un özerk statüsünü ve iki sistem anlaşmasını ihlal ettiğini' savunuyor.
Birçokları da 'tek devlet iki sistem' anlaşmasının sona ereceği 2047 yılından önce 'tam demokrasi' talebini dile getiriyor.
Göstericiler arasında Çin karşıtlığı yaygın. Bazı gruplar Çin şirketlerinin bulunduğu binalara saldırdı, Çin'in beş büyük devlet bankasından olan Çin Bankası'nın bankamatiklerini yağmaladı ve Çin yanlısı görüşleri savunan restoranlar boykot edildi.
Pekin'in tutumu başından beri sertti. Devlet Başkanı Şi Jinping protestoların 'terörizme işaret ettiğini' söyledi ve şiddet olaylarının sona ermesi çağrısında bulundu. Göstericileri 'radikal protestocular' olarak tanımlayan Şi Jinping, Hong Kong'un 'şiddeti durdurması ve düzeni sağlamasının en acil görevi olduğunu' ifade etti.
Şi Jinping, polisin güç kullanmasının da yasalar dahilinde olduğunu savundu.
Çin yönetimi krizin çözümüne ilişkin doğrudan harekete geçmedi, idareyi Hong Kong yönetimine bıraktı, ama Çin ordusunun müdahale ihtimali, sokak hareketinin üzerinde Demokles'in Kılıcı gibi sallanmaya devam ediyor.
Çin ordusunun binlerce askeri şehirdeki karargahlarında bekliyor. Çin ordusu komutanı 'protestocuların şiddete başvurmasının hoş görülemeyeceğini' söyleyerek Pekin'in sokak gösterilerini bastırmak için orduyu öne sürebileceği kaygısını doğurdu.
Ama Pekin'in 'kırmızı çizgisinin' ne olduğu ise şimdilik meçhul.
Hong Kong küresel bir finans merkezi. Dolayısıyla ekonomisine vurulacak bir darbe, iş dünyasını da etkileyebilir.
Uzmanlar, gösterilerin devam etmesi durumunda bazı uluslararası şirketlerin Hong Kong'dan çekilmesi ve şubelerini başka yerlere taşıma ihtimalini değerlendirebileceğini söylüyor.
İş dünyasındaki gözlemciler, Çin ordusunun müdahale etmesi durumunda ise bunun Hong Kong için 'felaket olabileceği, borsaların çökeceği, konut piyasasının da büyük zarar görebileceği' uyarısında bulunuyor.
Haziran'dan bu yana süren protesto gösterilerinin nereye evirileceğine kestirmek kolay değil. Küçük çaplı barışçıl yürüyüşlerle başlayan gösteriler Hong Kong'u yakın tarihinin en büyük siyasi çıkmazına soktu. Binlerce kişi sokaklarda.
Polis 9 Haziran'dan bu yana 4000'den fazla kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlardan en genci 11 yaşında.
Hükümet de göstericiler de geri adım atmaya yanaşmıyor.
Son Dakika › Dünya › Hong Kong'da neler oluyor? - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?