Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Aralık ayında eğitim şûrasının toplanacağını belirterek, "Biz inşallah şûradan sonra hem mevcut öğretmenlerimizin niteliğini daha iyi nasıl arttırabiliriz, hem yeni alacağımız öğretmenlerimizi hangi kriterlerle seçerek alırsak daha nitelikli öğretmenler almış oluruz? Bunları masaya yatıracağız. Ayrıca öğretmen niteliğini arttırmak için öğretmen kaynaklarımızı da çeşitlendiriyoruz. Örneğin, tıp fakültesi mezunları da gerekli pedagojik formasyonu almak koşuluyla pekala öğretmen olabilmeliler dedik, onun da gerekli düzenlemelerini yaptık" dedi.
NTV'ye konuşan Bakan Avcı, Millî Eğitim Bakanlığı'nın 17 milyon gibi öğrencisi sayısının olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş Sistemi'nin tüm detaylarıyla anlatan Bakan Avcı şunları söyledi:
-"TÜRKİYE GENELİNDE 15 BİN 694 BOŞ KONTENJAN İLAN ETTİK"-
"Bir önceki hafta Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe günü nakil için tercih yapmış olan öğrencilerimiz Cuma günleri bu boş kontenjanlardan hangilerine yerleştiklerini öğreniyorlar ve önümüzdeki hafta tercihte bulunabilecekleri boş kontenjanları görebiliyorlar. Türkiye genelinde 15 bin 694 ilan ettik. Bunun 2 bin 311'i İstanbul, bin 345 Ankara, 682 İzmir'de bulunuyor. Önümüzdeki hafta velilerimiz, öğrencilerimiz e-okula girerek hangi okullarda bu bir 15 bin 694 kontenjanın olduğu okulları görebilecekler bu akşam görebilecekler. Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe'de tercihlerini yapacaklar onun sonuçlarını da önümüzdeki cuma açıklayacağız, böyle böyle Eylül sonuna kadar her Cuma günü boşalan kontenjanları açıklayacağız. Niye her Cuma? Çünkü, hafta içinde özel okula giden öğrencilerimiz nedeniyle kaymalar oluşuyor. Devlet okullarında, devlet liselerinde yeni kontenjanlar oluşuyor, bir de açık liseye giden öğrencilerimiz nedeniyle yeni boş kontenjanlarımız oluşuyor. Bunun sayısı da giderek artacak. Çünkü, özel okula girişler giderek hızlanacak. Eylül sonuna kadar her hafta yapacağız bunu. Daha sonraki dönemlerde nakil yönetmeliğimize göre ayda bir devam edecek.
-"ÖĞRENCİMİZE, İSTEĞİNE GÖRE SANA UYGUN BİR KONTENJANA SENİ YERLEŞTİRELİM DİYORUZ"-
Ortaokuldan liseye geçecek 1 milyon 292 bin öğrencimiz var. Bu öğrencilerden 1 milyon 57 binini biz 15 okul tercihinden birine yerleştirdik. 15 okul tercihi ne demek? Yerleştirme sistemimiz şöyle işliyor: Öğrenci e-okul sistemine girdiği zaman karşısına bir A listesi seçeneği çıkıyor. Bu A listesinde puanına göre arzu ettiği 15 okul yazıyor. Ben şu okullardan birine girmek istiyorum diyor. Türkiye'nin herhangi bir yerinden 15 okulu yazabilir. Biz diyoruz ki, tamam 15 okul tercihini yap, ama diyelim ki bu 15 okul tercihinden herhangi birine yerleşmeye puanın yetmedi, yerleşemedin. Bu 15 okula senden daha yukarıda puanları olduğu için başkaları girdi ve sen onlardan birine yerleşemedin. O zaman bir B listemiz var. Bu B listesinde 6 tane okul türümüz var. İşte sosyal bilimler lisesi, Anadolu lisesi, Anadolu imam hatip lisesi, fen lisesi gibi türler var. Diyoruz ki, eğer 15 tercihinden birine yerleşemezsen, şu okul türlerinden hangisine istersen uygun olan bir yerde biz seni yerleştirelim. Öğrencinin adresine göre bu okul türlerinden 4 tanesini seçmesinin ardından, bu dört okul türünden hangisinde sana uygun bir kontenjan varsa oraya seni yerleştirelim diyoruz. Şimdi 1 milyon 57 bin öğrencimiz 15 tercihinden birine yerleşmiş burada bir sorun yok. Daha da güzeli, 1 milyon 57 bin 15 tercihinden birine yerleşen öğrencilerimizin yarısından fazlası 550 bini ilk üç tercihinden birine yerleşmiş orada da bir sorun yok. Peki, sorun nerede? Bazı öğrencilerimiz özel okula gideceği için ortaokulu özel bir okulda bitirmiş, liseyi de özel bir okulda devam edecek, bunlar hiç sisteme girmemişler, sistemde görünmüyorlar. Ne 15 tercih yapmış, ne dört okul tercihi yapmış yok görünüyorlar. Ama bizim zorunlu eğitim 12 yıl olduğu için her öğrencimizi bir şekilde bir okula geçicide olsa yerleştirme zorunluluğumuz var. Dolayısıyla, biz tercih yapmış olmasa bile, hiç sisteme girmiş olmasa bile nüfus bilgilerine göre bu çocuklarımızı resen yerleştiriyoruz. Peki bu yerleştirme neye göre yapılıyor? Çocuğun puanına bakıyoruz, varsa elimizde adres bilgilerine bakıyoruz ona göre yapıyoruz. Eylül sonuna kadar hiçbir çocuğumuz yerleştirildiği okulda kıpırdamadan duracak, kimse yerinden kıpırdamayacak diye bir kuralımız yok, tam tersine bakın işte kontenjanları ilan ediyoruz, 15 bin 694 kontenjan ilan ettik, geçen hafta 15 bin yeni boş kontenjan ilan ettik. Bunların içinde tercih edeceğiniz okullar olabilir o zaman kolaylıkla nakil yapabilirsiniz. Peki, ben bir özel okula gidecektim onun için hiç sisteme girmedim diyen çocuğumuzu biz bir yere yerleştirmişiz ona ek bir külfet mi? Evet, naklini alması için külfet getirmiş olduk, bir yorgunluk. Ama o yorgunluk şu: Çocuğumuz hangi özel okula gitmek istiyorsa Hahambaşımızın torununun üzerinden örnek vereyim, Musevi lisesine gitmek istiyor aslında onun için girmemiş sisteme. Musevi lisesine gidecek diyecek ki; benim kaydımı yapın beni aslında Şile'deki imam hatibe yerleştirmişler ama ben oraya gitmek istemiyorum, ben Musevi lisesine gidecektim benim kaydımı açın. Sistem açılacak okul müdürü tarafından özel okulda kaydı alınacak Şile'den onun kaydı oraya otomatik gelecek, yani ülfetimizde bu kadar."
-"SBS DEDİĞİMİZ TEK OTURUMDA YAPILAN SINAVI KALDIRDIK"-
SBS'yi anımsatan Bakan Avcı, "Çocuklar ortaokul son sınıfta, yılsonunda bu sınava giriyorlardı. Tek bir oturumda yapılan bu sınav altı temel dersi kapsıyordu ve çocuklar o sınavın sonucuna göre birtakım okullara dağıtılıyordu. O dağıtımda da şimdi yaptığımız gibi nakil imkânı da verilmiyordu, yani yerleştin yerleştin, yerleşemedin okulda boş kontenjanda olsa sen artık oraya geçemiyordun. Bir defa, iki defa da yedek liste çıkarılmasına karşın yine de boş kontenjanlar kalabiliyordu. Biz SBS Sınavını kaldırdık. Çünkü çocuklar test çocuğu oldu, yarış atı oldu. Tek sınav olduğundan sınava hazırlanmak için gidilen dershanelerin masrafları oluyordu. Biz ne yapıyoruz? Milli Eğitim Bakanlığı olarak daha önce yapılan yazılılar Milli Eğitim Bakanlığı olarak ilan ediyoruz şu tarihte, şu altı dersten yazılıların tarihini ilan ediyoruz ve bakanlığımız tarafından gönderilen sorularla yapıyoruz. Çocuklar sınavlara yine kendi sınıflarında normal yazılıya girer gibi kendi girecekler, kendi sıralarında oturacaklar, altı dersten ayrı ayrı saatlerde sınavlara girecekler. Tek oturumda olmayacak. Yani zaten girdikleri, zaten girecekleri yazılılarına girecekler. SBS' de telafi yoktu Bu sınavın telafisi de var. Herhangi bir sınavı kaçıran öğrenci Bakanlığımızın belirlediği tarihte telafi sınavına girebiliyor. Sistem oturdu ve velilerimiz de öğrencilerimiz de sistemden memnun" dedi.
-"OKULUN YAPTIĞI MATEMATİK YAZILISINDAN 100 ALAN ÇOCUK, BİZİM YAPTIĞIMIZ SINAVDAN 25 ALIYORSA BURADA BİR ŞEY VAR"-
"Biz sadece bu Milli Eğitim Bakanlığı'nın denetiminde yapılan yazıları değil, öğretmenlerimizin okullarında kendi yaptıkları yazılıları da belli bir oran dahilinde yerleştirme puanının içine katıyoruz" ifadesini kullanan Avcı, "Okulun kendi yaptığı yazılılarda eğer notlar şişiriliyorsa orada bir haksızlık var demektir. Bunu çok genelleştirmiyoruz ama yapılmıyor mudur? Yapılıyordur. Yapıldığını duyduğumuz her yere de ciddiyetle müfettişlerimiz gidiyor. Burada şimdi artık bunu ölçebilecek durumdayız. Okulun kendi yaptığı yazılılarla, bizim kontrollü yazılılarımız arasında bir fark var mı? Yani okulun yaptığı birinci matematik sınavında çocuk 100 almış, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptığı ikinci yazılıdan 25 almışsa, burada bir şey var. Yani birinci sınavda okulun yaptığı sınavda 100 alabilen çocuk, nasıl oluyor da bizim sınavımızda 25'e düşüyor" şeklinde konuştu.
-"ANAOKULUNDAN, LİSEYE KADAR 250 BİN KONTENJANIN TAMAMINI VERMEYE HAZIRIZ"-
Okul öncesi için 50 bin kontenjan ayırdıklarına açıklamasında yer veren Avcı, "24 bin 342 öğrenci müracaat etmiş. İlkokulda 50 bin kontenjan ayırmıştık. 54 bin 220 öğrenci müracaat etmiş. Ortaokulda 75 bin kontenjanımız var. 61 bin 339 müracaat var, ortaöğretimde yani lise de 75 bin kontenjanımız vardı. 40 bin 736 müracaat var. Şimdi liselerde çocuklarımız özel okula gitmek için tercih yaparken sadece özel liseleri işaretleyebilirler bunlara gitmek için. Bir de bizim temel lisemiz var. Yeni başlayan dershaneden dönüşen liseler. Bunlara henüz tercih almamıştık, dolayısıyla buradaki 40 bin, temel liselere gitmek isteyen öğrencilerimize de artacak. 250 bin toplam kontenjanımız var. Anaokulundan, liseye kadar 250 binin tamamını vermeye hazırız. Ayın 8'inden itibaren ek müracaatlar alıyoruz" dedi.
Bakan Avcı'nın açıklamaları şöyle:
"200 bin kusur yeni derslik yaptık. Yani her derslikte 10 öğrenci okusa 2 milyon öğrenciye biz yeni eğitim olanağı sağlamış oluyoruz. 17 milyon kusur öğrencimiz var, daha da yapacağız, daha çok yapmamız lazım. Anadolu şehirlerimizde derslik problemimiz halloldu sayılır, yani oralarda sınıf ortalamaları 30'un altına düşürdük, ama başta İstanbul olmak üzere göç alan şehirlerimizde Gaziantep'te, Ankara'da, Diyarbakır'da, Şanlıurfa'da hala derslik ihtiyacımız var. Dolayısıyla göç hızıyla uyumlu yeni dersliklere ihtiyacımız var. Bizim bütün gayretimiz sınıflardaki mevcutları azaltmak, mümkün olduğu kadar ikili eğitimi kaldırmak, tam gün eğitime geçmek ve her öğrencimize her derste nitelikli öğretmenleri gönderebilmek. Geçen sene 50 bin öğretmen aldık, bu sene 40 bin. 11 yılda 450 bin yeni öğretmen aldık. Bu Türkiye'nin başarısıdır.
-"BİZİM MÜFREDATLARIMIZ, DERS PROGRAMLARIMIZ MAALESEF BİLGİ YÜKLEMEYE YÖNELİK"-
Bizim müfredatlarımız, ders programlarımız maalesef bilgi yüklemeye yönelik. Bu durum 20. yüzyılda anlaşılabilir bir şeydi, okul bilgi edinmenin tek mekanıydı, yani insanlar bilgi edinmek için okula geliyorlardı. Şimdi bilgi edinme imkânlarımız iletişim teknolojileri, enformasyon teknolojileri sayesinde o kadar genişledi ki bilgi edinmenin tek kaynağı okul olmaktan çıktı. O zaman hala sanki her şey okulda öğrenilecekmiş gibi davranmaktan vazgeçip çocuklarımıza doğru bilgiye nasıl çabuk ve doğru şekilde ulaşabileceklerini öğretmemiz gerekiyor. Yani öğrenmeyi öğretmemiz gerekiyor. Halbuki biz hala pek çok dersimizde ya pek çok kademede ilkokulda da, ortaokulda da, lisede de hala çocuklara bilgi yüklemeye çalışıyoruz. Biz onlara neyi, nasıl, nerede, en güzel şekilde öğrenebileceklerini öğretmeliyiz, öğrenme zevkini öğretmeliyiz, öğretme zevkini aşılamalıyız. Fizik dersinde sanki bütün çocuklarımız fizikçi olacakmış gibi yükleniyoruz, kimya derslerinde aynı çocuklara sanki ileride kimyager olacakmış gibi. Coğrafya dersinde o coğrafyacı olacakmış, jeolog olacakmış gibi yükleniyoruz. Gerek yok. Coğrafyayı sevdirelim, fiziği sevdirelim, kimyanın ne olduğunu öğretelim. Kimyanın zevki tadı nedir, kimya bilmenin zevkini aşılamamız gerekiyor.
4+4+4 ile dedik ki, çocukların önünde farklı kulvarlar açalım, seçimlik dersler oluşturalım ve çocuklarımız ilgilerine göre, becerilerine göre, yeteneklerine göre farklı dersleri seçme imkânı sağlayalım.. Böylece biz eğitimde, özellikle ilkokuldan sonra ortaokulda, lise de çocukların eğilimlerini, yeteneklerini bunu ne kadar önce keşfedersek öğretmenlerimiz, yöneticilerimiz ve ailelerimiz çocuklarının hangi alanlara özel ilgi gösterdiğini, hangi alanlarda ciddi bir beceri potansiyeli gördüğünü ne kadar erken tanırlarsa, ne kadar erken keşfederlerse biz o çocuklarımızı o kadar daha çabuk gerçekten zevk duyacakları, gerçekten severek yapacakları mesleklere doğru yönlendirmeye başlarız.
-"BUGÜNKÜ YÖK DÜZENİ ASKERİ DÖNEMDEN KALMA BİR YAPI"-
Yükseköğrenim düzeni ve ona bağlı olarak işin merkezinde olan Yüksek Öğretim Kurulu YÖK askeri dönemden kalma 80 sonrası rahmetli Doğramacı'nın büyük ölçüde biçimlendirdiği bir yapı. Ama o zaman evet, yükseköğrenimde bir koordinasyona ihtiyaç vardı var bugünde var ama o zaman 27 üniversite vardı, şimdi 177 üniversitemiz var. 81 vilayette mutlaka bir devlet üniversitemiz var, vakıf üniversitelerimiz var, vakıf üniversitelerimiz kendi içlerinde çeşitlenmiş durumda. Devlet üniversitelerimizde kendi içinde çok çeşitlendi, yani çok köklü, belli gelenekleri olan üniversitelerimiz olduğu gibi, yeni açılmış, henüz daha emekleme aşamasında olan, kurumsal kimliğini henüz tam oturtamamış üniversitelerimizde var. Dolayısıyla, bunların hepsine bugünkü YÖK düzeninde olduğu gibi tek bir elbise giydirmek doğru değil. Zaten o yüzden YÖK kendisi de, bugünkü YÖK yönetimi de biz bununla başa çıkamıyoruz diyor haklı olarak. Onun için üniversite çeşitliliğini, farklı beklentileri hesaba katan, bütün bu çeşitlilikleri tek bir elbiseye mahkum etmeyen bir çerçeve yasa. Geniş olmalı, esnek olmalı, anayasa konusu olmamalı çünkü bir şeyi anayasaya yazdığın zaman işte böyle 30 sene değiştiremiyorsunuz, halbuki şartlar değiştir diyor. Yasayla halledilebilecek şeyleri anayasaya yazmamak gerekiyor, yönetmelikle halledebileceğimiz şeyleri de yasaya yazmamamız gerekiyor. Ama şu anda yükseköğrenimle ilgili bir düzenleme yapmak için anayasa değişikliği gerekiyor çünkü anayasal bir kurum.
-"ARALIK AYINDA EĞİTİM ŞÛRASINI TOPLUYORUZ"-
Aralık ayında eğitim şûrasını topluyoruz. 600'e yakın paydaşın, uzmanın, ilgilinin katıldığı bir şûra. Şûranın dört ana teması var. Birincisi öğretmen niteliğinin arttırılması, ikincisi de yönetici niteliğinin, yani okul yönetiminin ilkokul yönetimi, ortaokul yönetimi, yöneticilerinin niteliğinin arttırılması. Onun için dolayısıyla öğretmen strateji belgesi de okullarımızla ilgili. Bir de okul güvenlik sorunları yine ana temalarımızdan bir tanesi. Biz inşallah şûradan sonra hem mevcut öğretmenlerimizin niteliğini daha iyi nasıl arttırabiliriz, hem yeni alacağımız öğretmenlerimizi hangi kriterlerle seçerek alırsak daha nitelikli öğretmenler almış oluruz? Bunları masaya yatıracağız. Ayrıca öğretmen niteliğini arttırmak için öğretmen kaynaklarımızı da çeşitlendiriyoruz. Örneğin, tıp fakültesi mezunları da gerekli pedagojik formasyonu almak koşuluyla pekala öğretmen olabilmeliler dedik, onun da gerekli düzenlemelerini yaptık.
-"ÖĞRETMENLERİMİZ ÇOCUKLARIMIZA HAFTA SONLARINDA TAKVİYE DERSLERİ VERECEKLER"-
Şimdi biz dershaneleri dönüştürüyoruz, özel okula dönüştürüyoruz. Kamuoyunda deniyor ki; peki benim çocuğum okulda yeterince iyi yetişmediğine inanıyorsa ben eskiden onu dershaneye gönderiyordum takviye alsın diye. Biz bunu müteaddit defalar gerek yok dedik, yani masrafa gerek yok dedik. Ama yine takviye ihtiyacı olan öğrencilerimiz olabilir mi? Evet, olabilir. En azından psikolojik olarak böyle bir ihtiyaç henüz büsbütün ortadan kalkmış değil. Bunun için okullarımızda hafta sonlarında çocuklarımıza kendi öğretmenin dışındaki o ildeki, o ilçedeki öğretmenlerin tarafından takviye dersler verilecek. Öğrencilerimiz bu derslerden ücretsiz yararlanacak. Ders veren öğretmenlerimiz ise ücret bu derslerden dolayı ek ders ücretlerini alacaklar. Yine bizim öğretmenlerimiz halk eğitim merkezlerinde çocuklarımıza ve sadece okuyan yani kayıtlı öğrencilerimize değil, geçmiş yıllarda mezun olmuş, üniversite sınavına tekrar hazırlanan öğrencilerimize de halk eğitim merkezlerinde takviye kursları vereceğiz. Biz bu takviye derslerine geçen yıl başladık. Önümüzdeki öğretim yılında da genişleterek uygulayacağız.
-"GRUP OLARAK SADECE NİYETLİ DEĞİL KARARLIYIZ"-
Ayın sekizinde görüşmeler başlayacak elimizden geldiğince hızlı çıkaracağız. Ben Meclis başkanımız ile de görüştüm, grup başkanvekilimiz ile de görüştüm. İnşallah muhalefet de bize yardımcı olur. Bir günde çıkarırsak biz Meclis'ten çıktı, Resmi Gazete'de yayınlandı 5 gün sonra atamalarımızı yapacağız. Bizimle ilgili olan kısmı görüşüldü genel kurulda kabul edildi, ama yasa torba yasa olduğu için tamamının kabul edilmesi gerekiyor."
Son Dakika › Güncel › Bakan Avcı: Doktor da Öğretmen Olabilmeli - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?