Dha Yurt Bülteni-5 - Son Dakika
Güncel

Dha Yurt Bülteni-5

(ÖZEL) 1) SURİYELİ KADINI, EŞİ LEVYEYLE DÖVÜP, KERPETENLE DİŞLERİNİ SÖKTÜKİLİS'te yaşayan Suriye uyruklu 28 yaşındaki 2 çocuk annesi Raşe Rıdvan, eşi 35 yaşındaki Haşish Rıdvan tarafından levyeyle dövüldü, kerpetenle dişleri söküldü.

31.05.2017 12:23

(ÖZEL)

1) SURİYELİ KADINI, EŞİ LEVYEYLE DÖVÜP, KERPETENLE DİŞLERİNİ SÖKTÜ

KİLİS'te yaşayan Suriye uyruklu 28 yaşındaki 2 çocuk annesi Raşe Rıdvan, eşi 35 yaşındaki Haşish Rıdvan tarafından levyeyle dövüldü, kerpetenle dişleri söküldü. Vücudunda kırıklar olan talihsiz kadının Gaziantep'te tedavisi sürerken, kocasından şikayetçi olmadı. Dayakçı eş tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Suriye'deki iç savaştan kaçarak Kilis'e sığınan Haşish ve Raşe Rıdvan çifti, bir süre önce evlerinde bilinmeyen bir nedenle tartışmaya başladı. Tartışmada öfkelenen ülkesinde inşaat mühendisi olan ancak Türkiye'de inşaatlarda usta olarak çalışan Haşish Rıdvan, ülkesinde öğretmen olan eşi Raşe'yi tartaklamaya başladı. Haşish Rıdvan, iddiaya göre 2 çocuk annesi eşini çocuklarının önünde dövdü. Haşish Rıdvan, eşinin başına levyeyle vurdu ve ardından kolunu kırdı. Öfkeli koca ardından kerpetenle eşinin dişlerini söktü. Olayın ardından kanlar içinde kalan Suriyeli Raşe Rıdvan, çığlık seslerinin duyanların ihbarıyla çağrılan ambulansla Gaziantep'teki Anka Hastanesi'ne kaldırıldı. Kocası ise kayıplara karıştı. Hastanede tedaviye alınan Raşe Rıdvan'ın çene, bilek ve kolunda kırıklar, vücudunda ise doku zedelenmesi belirlendi. Raşe Rıdvan, Beyin ve Sinir Cerrahi Uzmanı Operatör Doktor Erdal Yayla tarafından yapılan ameliyatlarla iyileşti. Raşe Rıdvan'ın, kendisine işkence yapan eşi Haşish Rıdvan'dan şikayetçi olmadığı belirtildi. Bir süre sonra yakalanan dayakçı koca da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Beyin ve Sinir Cerrahi Uzmanı Operatör Doktor Erdal Yayla, Raşe Rıdvan'ın hastaneye geldiğinde gördüğü işkenceden dolayı şuurunun kapalı olduğunu söyledi. Erdal Yayla, ameliyatlarla kadının sağlığına kavuştuğunu kaydederek, şöyle dedi: "Hastamız buraya geldiğinde çok ağır bir tablo vardı. Özellikle kafasına aldığı çok fazla darbe nedeniyle hastanın şuuru kapalıydı. Bunun yanında genel vücut taraması yapıldıktan sonra kolunda ve el bileğinde kırık, vücudunun çeşitli yerlerinde doku ezilmesi ve çeşitli kırık ve çatlak boyutunda kemik hasarları vardı. En dramatik olanı da özellikle dişlerinin ve çene kemiğinin kırığı ile birlikte olan diş kaybıydı. Sonra hastamızın hikayesini öğrendiğimizde bunun maalesef kendi eşi tarafından yapıldığını, dişlerinin bir cisim yardımıyla söküldüğü acı bir tabloyla karşılaştık. Bize düşen hastayı tekrar sağlığına kavuşturmaktı. Bu şekilde anestezi ekibimizle beraber yoğun bakımda tedavi süreci başladı. İlerleyen günlerde beyin ödemi açıldı. Hastanın şuuru da daha berraklaşmaya başladı. Daha sonra el bölümünden ortopedi bölümü tarafından ameliyat edildi. Daha sonra genel durumunda toparlanmalar oldu. En son noktada diş bölgesi, çene kemikleri plastik cerrahi uzmanı tarafından ameliyat edildi. Şu an ameliyat sonrası erken dönemde genel durumu daha iyi. Bu şekilde takibi sonucunda bir süre sonra taburcu edilebilir hale gelecek. Çok kötü bir durum. Kadına karşı şiddetin çok kötü bir boyutuydu, ama biz kendi adımıza sağlık çalışanları olarak hastayı tekrar sağlığına kavuşturmuş olmaktan mutluluk duymaktayız."

GİDERLERİNİ HASTANE KARŞILADI

Hastanenin Genel Müdür Yardımcısı İsmail Ayter ise, Suriyeli kadının tüm sağlık giderlerini karşıladıklarını ifade ederek, "Anka Hastanesi olarak kadına karşı şiddete karşı olduğumuzu belirtmek istiyorum. O yüzden bizim için hastamızın sağlığına kavuşturulması için tüm adımları atmak çok daha büyük önem arz ediyor. Hastane olarak tüm hastalarımıza sağlıklı hizmetleri sunmak için elimizden geleni yapmaya çalışacağız" diye konuştu.

Hastanedeki tedavisi devam eden kadının nerede kalacağı, taburcu edildikten sonra netleşeceği belirtildi.

Görüntü Dökümü

----------------------------

Yaralı kadın

Kadını ameliyat eden ekip

Kadının ağız bölümü

Erdal Yayla'nın konuşması

İsmail Ayter'in konuşması

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Metin Faruk TAMER-GAZİANTEP-DHA)

GÖRÜNTÜ BİLGİSİ: ÖZEL

GÖRÜNTÜ BOYUTU: 279 MB

==========================================

(ÖZEL)

2)EV SAHİBİNDEN UKRAYNALI KİRACISINA 'KARANLIK' CEZA

ANTALYA'da hayırseverlerin yardımıyla geçinen 2 çocuk annesi Ukraynalı Zoya Tkanchenkova, ev sahibinin "Yardım alıyorsun o yüzden evimden çık" isteğine direnince, iddiaya göre ev sahibi tarafından dairenin elektriği kesilerek karanlıkta bırakıldı.Zoya Tkanchenkova ile Adem Yıldız, 12 yıl önce Ukrayna'da tanışıp nikahsız birlikte yaşamaya başladı. Bir süre sonra Türkiye'ye gelen çift, Antalya'ya yerleşti ve burada Melek (10) ile Adem (8) adlarını verdikleri çocukları dünyaya geldi. Resmi nikahları olmamasına rağmen Adem Bilgin çocuklarını nüfusuna kaydetti. 4 yıl önce ilişkilerine son veren Tkanchenkova, kanser ve yüksek tansiyon hastalığı bulunan annesi 74 yaşındaki Vera Tkanchenkova'yı yanına getirdi.

4 KİŞİLİK AİLE YARDIMLA AYAKTA DURUYOR

Annesinin 600 TL'lik emeklilik aylığıyla geçinmeye çalışan Tkanchenkova, Türkiye'de oturma izni alamayınca ne işe girebildi, ne de devletin verdiği yardımlardan faydalanabildi. Kısa süre önce sadece 2 yıllık oturma izni alabilen Tkanchenkova, Muratpaşa İlçesi Tahılpazarı Mahallesi üzerinde iki katlı bir evin giriş katını kiraladı. Ev sahibinin kontratsız ve sözleşmesiz 550 TL'ye kiraya verdiği evin kira ve diğer masraflarını çevreden yapılan yardımlarla karşılayan Tkanchenkova'ya sosyal medya grubu 'Antalya Yardımlaşma Platformu' gönüllüleri tarafından da destek verildi.

EVİN ELEKTRİĞİNİ KESTİ

Tek odalı evde kısıtlı imkanlarla yaşamaya çalışan 4 kişilik aile yakın zamanda iddiaya göre ev sahibinin baskısıyla karşılaştı. Ailenin aldığı yardımlardan dolayı dikkat çektiğini belirten evsahibi iddiaya göre Tkanchenkova'ya "Aramızda herhangi bir yasal sözleşme ya da kontrat yok. Bu nedenle denetlemeye gelirlerse bana vergi cezası keserler. Bu yüzden çabuk evi boşalt" dedi. Akşam saatlerinde tekrar eve gelen ev sahibi, Tkanchenkova'dan biraz zaman tanınması en kısa sürede ev bulup çıkacağı cevabını aldı. Bu yanıta sinirlenen evsahibi ve yanındaki oğlu, iddiaya göre kapı girişinde bulunan daireye ait sigortayı çıkararak gitti.İki küçük çocuğu ve annesiyle tek odada yaktıkları mum ışında oturan Tkanchenkova, yaşadıklarını gözyaşları içerisinde anlattı. Gidecek yerinin de parasının da olmadığını belirten Tkanchenkova şöyle konuştu:

"Sabah ev sahibinin hanımı geldi evi boşaltmamızı istedi. 'Siz zaten her yerden yardım alıyorsunuz. Biz bundan rahatsız olduk. İstemiyoruz böyle sorunlar' dedi. Ben de 'Çıkacağım ama biraz izin verin ev bulayım' dedim. Sonra ev sahibi geldi. Kapıyı açmamı ve konuşmamız gerektiğini söyledi. Ben de müsait olmadığımı söyleyince kapıyı zorladı bileğimi incitti. Sonra dışarı çıkıp ona ters konuştuğum yönünde iftiralar attı. Akşam da oğluyla gelip elektriğimi kestiler. Bana küfür etti, 'Çık git' dedi."Duruma tepki gösteren mahalle sakinleri ise polisten yardım istedi. Olay yerine gelen polis ekipleri tutanak tuttu. Tkanchenkova, hayırseverlerden ve yetkililerden kendisine uzanacak yardım eli beklediğini söyledi.

Görüntü Dökümü

----------------------------

Sökülen şalter yerinden detay

RÖP: Zoya Tkanchenkova

Zoya Tkanchenkova ve ailesinden detaylar

Ailenin karanlıkta mum ışında oturması

Aile bireylerinin ağlaması

Mumdan detay

Zoya Tkanchenkova'nın elektrik düğmesini açıp kapaması

Zoya Tkanchenkova'nın elektrik şalteri yerinde açıklaması

Zoya Tkanchenkova'nın suyun akıp akmadığını kontrol etmesi

Çocuklar Melek ve Adem röportaj

Polisin eve gelmesi

Polisin evde inceleme yapması

676 MB/// 06.22

HABER-KAMERA: Alparslan ÇINAR/ANTALYA,

=====================================================

(ÖZEL HABER)

3)KUZENİNİ LÖSEMİDEN KAYBETTİ, KANSERLİ ÇOCUKLARA ÖĞRETMEN OLDU

ZONGULDAK'ta kuzenini lösemiden kaybeden 28 yaşındaki Gülay Karakök, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği okurken, Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Onkolojisi Bölümü'nde tedavi gören çocuklar için 4 yıl gönüllü öğretmenlik yaptı. Mezun olduktan sonra da çocuklardan kopamayan Gülay Karakök, hastanede ücretli öğretmen olarak çalışmaya başladı. Gülay Karakök'ün çok sevdiği erkek kuzeni, 2002 yılında 19 yaşında lösemiden yaşamını yitirdi. Kuzeninin ölümünden çok etkilenen Gülay Karakök, kanserli çocuklar için bir şeyler yapma isteğini, BEÜ Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde okurken gerçekleştirdi. Karakök, sınıf arkadaşlarıyla birlikte sosyal sorumluluk dersi kapsamında BEÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Onkolojisi Bölümü'ndeki çocuk oyun odasında kitaplık oluşturdu. Ardından sık sık servise gitmeye başlayan Karakök, onlara gönüllü öğretmenlik yapmaya başladı.

ÇOCUKLARDAN KOPAMADI

Hastanede 4 yıl gönüllü öğretmenlik yapan Karakök, 2015 yılında mezun olduktan sonra da çocuklardan kopamadı. Karakök, 2016- 2107 eğitim öğretim yılı başında hastane yönetiminin talebiyle Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından ücretli öğretmen olarak görevlendirildi. Karakök, haftanın 5 gününü yaşları 2 ile 16 arasında değişen çocuklarla Onkoloji Bölümü'nde geçiriyor. Karakök, sağlık durumlarına göre çocuklara odalarında veya oyun odasında eğitim veriyor, kitap okuma ve oyun gibi faaliyetler yapıyor. Ayrıca çocukların aileleriyle de yakından ilgilenerek onlara psikolojik destek veriyor.

'BURASI UMUDUN BİTMEDİĞİ YER'

Gülay Karakök, 2002'de kuzenini lösemiden kaybettikten sonra kanser hastası çocuklar için içinde hep iyi bir şeyler yapma isteği olduğunu, bunu üniversite eğitimi sırasında yakaladığını ve devam ettirdiğini söyledi. Karakök, şöyle konuştu:

"Artık bu çocuklar benim ailem gibi oldu. Burası benim öyle çıkıp gidebileceğim, unutabileceğim bir yer değil. Burada 5'inci senem. Kaç aile, kaç çocuk tanıdım. İlk zamanlar zorlanıyorsunuz ama güçleniyorsunuz aslında. Burada, 1- 1.5 yaşında çocuk da görüyorsunuz. Yaşı 20 olan genç de görüyorsunuz. Onlardan güç buluyorsunuz. Onlar o kadar savaşırken saçma sapan şeylere üzülmek gelmiyor içinizden. Dışarı çıktığınız zaman diyorsunuz ki, 'Birileri bir yerde bir şeyin savaşını veriyor.' Ben de kendimi daha güçlü hissediyorum onları tanıdıktan sonra. Bazen psikolojinizin de çöktüğü oluyor evet kabul ediyorum ama yükseltiyor da. Burası umudun hiç bitmediği yer. Asla umudunuzu kaybedemezsiniz burada. En kıymetli şeyiniz umut."

Görüntü Dökümü

-----------------------------

-Gülay öğretmenin çocuklarla ilgilenmesi

-Çocklarla kitap okuması

-Oyun odası

-Kitaplık

-Gülay öğretmenle röp.

Süre: (6.54) Boyut: (456 MB)

Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN- Durmuş SEVİNDİK/ ZONGULDAK,

==================================================

4)ESKİ SEVGİLİDEN 'SENİ DİNAMİTLE PATLATIRIM' TEHDİDİ

ANTALYA'da lise yıllarında tanışıp aşık olduğu E.K'nin 2'nci sınıfta bıçak zoruyla tecavüzüne uğradığını ileri süren 26 yaşındaki A.A., geçen yıl ayrıldığı eski sevgilisinin, 'Senin yüzüne kezzap, cinsel organına dinamit koyup patlatacağım' diye tehdit ettiği iddiasıyla şikayetçi oldu.

Antalya'da işçi emeklisi bir babanın 3 çocuğundan biri olan ve eski erkek arkadaşı E.K'nin kendisine yaşattıkları yüzünden işini ve formasyon eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldığını anlatan A.A., lise 1'inci sınıfta tanışıp sevgili oldukları E.K.'nin, 2'nci sınıfta bıçak zoruyla tecavüzüne uğradığı, kendisini tehdit edip tartakladığı iddiasıyla şikayetçi oldu. Aile korkusu ve yaşının küçük olmasından dolayı bazı olayların farkına varamadığını ve kimseye söyleyemediğini belirten A.A., "E.K. bunları bildiği için sevgimi de kullanarak bana 11 yıl boyunca hem psikolojik hem fiziksel şiddet uyguladı. Defalarca beni dövdüi ama hiçbirinde gidip rapor almadım. Kimse duymadan evlenir daha sonra kendimi öldürürüm ya da belki düzelir diye düşündüm. Kendisi de bana tek kurtuluşumun ölüm olduğunu empoze etti" dedi.

Yaşananlar yüzünden dayanacak gücü kalmadığını aktaran A.A., "Evli olmadığımız halde ondan ayrılamayacağımı, karısı olduğumu söyleyip duruyordu. Bu süreçte defalarca darp edildim. Yaşımın ilerlemesi, bazı şeyleri idrak etmem ve eğitimin de bana kattığı şeylerle işin böyle olmaması gerektiğini görmeye başladım. En son onun yanına gittiğimde bana bıçak çekti, boğazımı sıktı, tekme tokat dövdü. Bu süreçte defalarca ayrılmaya çalıştım. Ama hepsinde bana elinde videolarımın, fotoğraflarımın olduğunu, bunu insanlarla çevremle paylaşacağını söylediği için cesaret edemedim. Ayrıca o dönem okuduğum Kayseri'de okulun yurduna gelip beni rezil edeceğini söylediği için dediklerini yapmaya devam ettim" diye konuştu.

Son olarak E.K.'nin arkadaşlarını rahatsız edeceğini söylemesi üzerine geçen ağustos ayında ayrıldığını anlatan A.A., "Ancak E.K durmak yerine her gün biraz daha şiddetin dozunu artırdı. Bu defa tüm aile bireylerini arayıp birlikte olduğumuzu, çocuk aldırdığımızı iddia etti. Bunun üzerine E.K. hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundum" dedi. E.K.'nin cezasını çekmesini istediği belirten A.A., "Beni 'Senin yüzüne kezzap, cinsel organına dinamit koyup patlatacağım' diye tehdit etti. Suç olması için bana bunları yapması mı gerekiyor" diye konuştu.

Görüntü Dökümü

-------------

A.A.'dan detay görüntüler

A.A. ve annesinden detay görüntüler

RÖP: A.A.

Detaylar

177 MB/// 05.34ö

HABER: Bülent TATOĞULLARI- KAMERA: Emrah GÜL/ANTALYA,

=====================================================

5)'EKLEM AĞRISI' DEDİLER, KANSERDEN ÖLDÜ

BİLECİK'te 40 yaşındaki Hasan Avcı, eşi 34 yaşındaki Yurdanur Avcı'yı ağrıları nedeniyle götürdüğü devlet hastanesinde doktorların yumuşak doku romatizması teşhisi koyduklarını, ağrılar dinmeyince başka hastaneye sevkini istediklerinde kendilerine 'Eklem ağrısı için sevk edilemez' denildiğini, eşinin kısa süre sonra mide kanserinden öldüğünü söyleyerek savcılığa şikayetçi oldu. Şikayet üzerine valilik soruşturma başlattı.

Gıda Tarım İl Müdürlüğü'nde memur olarak görev yapan Hasan Avcı, Bilecik Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği şikayet dilekçesinde, 4 yıllık eşi Yurdanur Avcı'nın geçen 13 Nisan'da tedavi gördüğü Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'nde vefat ettiğini belirtti. Eşini daha önce defalarca Bilecik Devlet Hastanesi'ne götürdüğünü ve burada tahlillerinin yapıldığını ancak kanser hastalığı teşhisi konulmadığını söyleyen Avcı, teşhisin ESOGÜ Tıp Fakültesi Hastanesi'nde konulduğunu ifade ederek 20 Nisan tarihli savcılık dilekçesinde şu iddialarda bulundu:

"Eşim Yurdanur Avcı 13 Nisan 2017 tarihinde Eskişehir Tıp Fakültesi Hastanesi'nde vefat etmiştir. Bundan 2 ay önceye kadar Bilecik Devlet Hastanesi'ne gittik. Burada yumuşak doku romatizması teşhisi koydular. Her hastaneye gittiğimizde tahliller yapıldı. Değerlerinin düşük olmasına rağmen ağrı kesici yapıp gönderdiler. Ağrıları artınca 31 Mart 2017 tarihinde Eskişehir Tıp Fakültesi'ne gittik. 1 günde kanser teşhisi konuldu. 'Geç kalınmış' denildi. Bizi burada oyalamasalardı eşimi kaybetmeyecektim. 'Hastaneye bizi sevk edin' dedikçe onlar 'Eklem ağrısı için sevk edilmez' dediler. Bilecik Devlet Hastanesi'nden şikayetçiyim."

Hasan Avcı'nın savcılığa verdiği şikayet dilekçesi üzerine Bilecik Valiliği'nin de soruşturma başlattığı belirtildi.

Görüntü dökümü:

-------------------------

-Hasan Avcı'nın eşinin hastalığıyla ilgili konuşması,

-Avcı'nın elindeki hastane tahlillerini göstermesi,

-Avcı'nın eşinin fotoğrafını göstermesinden çekilen görüntüler bulunuyor.)

Haber-Kamera: Cafer ELMAS-BİLECİK,

========================================================

6)YATALAK EŞİNE BAKAN ÖĞRETMEN, BOŞ ZAMANLARINDA HEYKEL YAPIYOR

TOKAT'ın Niksar İlçesi'nde resim öğretmeni Aykut Yıldırım (46), bir yandan yatalak eşine bakıp, bir yandan de küçük atölyesinde kütük ve ağaçlardan heykel ve oyma resim yapıyor.

Niksar Danişmend Gazi Lisesinde resim öğretmenliği yapan Aykut Yıldırım'ın, Ulvi Saime Kaya İlkokulunda rehber öğretmeni olan eşi Rabiye Yıldırım(45) 2 yıl önce kalp krizi sonrasında felç geçirerek yatağa bağımlı kaldı. Aykut Yıldırım bu nedenle zamanının büyük bir bölümünü 20 yıllık evli olduğu eşine bakarak geçirmeye başladı. Evliliklerinden Gökberk(17) ve Nursu (12) adlı iki çocuğu bulunan Aykut Yıldırım, midesine şırınga ile mama vererek beslediği eşinin tüm ihtiyaçlarını karşılamaya başladı. Bu süre zarfı içerisinde oyalanma amacıyla evinin bahçesine küçük bir atölye kurdu. Kurduğu atölyede Yıldırım, ağaç kütüklerinden çok sayıda heykel ve oyma resim çalışmalarına başladı. Yaptığı eserleri de bahçesinde sergiledi.

Eşinin rahatsızlığı sonrası evde daha çok zaman geçirdiğini bu nedenle ağaç oyma çalışmalarına başladığını belirten Yıldırım, "Psikolojimin düzelmesi için kendime küçük bir atölye kurdum. Bu atölyede de odunlardan, ağaçlardan oyarak ve yontarak heykeller yapmaya başladım. Bazı heykelleri de ırmak kenarlarında selin getirdiği odunlardan şekiller vererek oluşturmaya çalıştım. Bundan 2 sene önce elimde doğru dürüst bir heykelim yoktu. Sadece bir tane vardı. O da evimin bir köşesinde duruyordu. Ama eşimin rahatsızlığından sonra bu işe heves saldım. Şu anda bahçemde 20'nin üzerinde eser var. Amacım bu eserleri daha da çoğaltmak. Bunları bahçemde sergiliyorum. Ziyaretimize gelen dostlarımız eserlerime ilgi duyuyorlar. Bazen de sergilere katılıyorum" dedi.

Görüntü Dökümü:

--------------------------

-Aykut Yıldırım'ın evinin bahçesinde bulunan atölyede çalışması

-Bahçesindeki çalışmalar

-Eşiyle ile ilgilenirken görüntüsu

-Eşinin bakımını ve midesine şırınga ile mama vermesi

-Eşinin  kollarından tutarak hareket ettirmesi

-Konuşmaları

Haber-Kamera: Fatih YILMAZ/NİKSAR(Tokat),

(218 mb)

=================================================

(ÖZEL HABER)

7)ÜSTÜ SERA, ALTI ARATOS'UN MEZARI

MERSİN'in merkez Mezitli İlçesi'ndeki Soli Pompeiopolis Antik Kenti'nde birinci derece arkeolojik sit alanı içerisinde bulunan astrolog ve filozof Aratos'un anıt mezarı, günümüzde tarım arazisi olarak kullanılıyor. Üzerinde sera bulunan anıtsal mezar gün ışığına çıkarılmayı bekliyor.

Tarihi ve kültürel zenginliği Türkiye'ye kazandırmanın son derece önemli olduğunu belirten Mezitli  Belediye Başkanı CHP'li Neşet Tarhan, "Dünyaca ünlü Helenistik dönem astronom ve şair Aratos'un memleketi Soli'deki anıtsal mezarı tarım arazisinde. Özel mülkiyet içinde kaldığından ziyarete açık değil. Sütunların yanında bulunan portakal bahçesinin altında kalmış olan dünyanın en büyük astroloğu ve filozofu Aratos'un mezarı var ama yeryüzüne çıkarılabilmiş değiliz. Bu da maalesef bu tür değerlere devlet olarak gereken değeri vermediğimizin açık göstergesidir" dedi.

BU ZENGİNLİKLERİ ÜLKEMİZE KAZANDIRMALIYIZ

Antik kentin sütunlarının dahi pek çoğunun toprak altında bulunduğuna dikkat çeken Tarhan, şöyle devam etti:

"Soli sütunlarının güneyinde denizle birleşen noktada henüz daha ortaya çıkarılamayan aktif liman yine buranın dünya üzerindeki en büyük örnek olduğunu gösteriyor. Kültür Bakanlığı'ndan gerekli desteği alamıyoruz. Ancak son iki yılda Büyükşehir Belediyesi'nin katkısı ve bizim katkımızla önceki yılara göre biraz daha yoğun şekilde kazı çalışmaları ilerlemeye başladı. Ama elbette ki yeterli dememiz mümkün değil. Bu tarihi ve kültürel zenginlikleri ülkemize kazandırmalıyız."

RANT ÇOK YÜKSEK

Arkeolojik açıdan Kilikya tarihinin önemli hazinelerden biri olan antik kentte kazı yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Müzecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Remzi Yağcı ise şu değerlendirmeyi yaptı:

"Söz konusu arazi rant bölgesinde olduğu için rayiç bedelleri yüksek çıkıyor. Vatandaş devletin teklif ettiği parayı kabul etmiyor ama devlet de belirlenen rayiç bedelini yüksek bularak ödeme yapmıyor. Rayiç bedelin ödenmemesi üzerine alan kamulaştırılamıyor. Böyle olunca da Aratos hala toprak altında bekliyor."

Antik kentin yanına dikilen Türkçe ve İngilizce tabela ile Aratos'un mezarının bölgede olduğu vatandaşın bilgisine sunuluyor.

GÖKBİLİMCİLERİN KUTSAL HAZİNESİ

Aratos  (İ.Ö 315-245) Helenistik dönemin ünlü bir şairi gökbilimcisidir. Meteoroloji, matematik ve botanik üzerine çalışmıştır. Zamanın en önemli bilimsel yapıtlarından 'Phainomena-Gök Olayları' Romalılarca sevilmiş ve Cicero daha sonra da Caesar Germanicus tarafından Latinceye çevrilmiştir. Phainomena kendisinden sonraki gökbilimcilerin temel başvuru kaynağıdır. Gözlemlere dayalı zamanı ölçme ve hava tahminleri üzerine yazılan eser özellikle gemiciler tarafından kullanılmaktaydı. Aratos, Gök Olayları'nda o zamana kadar bilinen 48 takım yıldızı listelerken çizimlerini yapmış ve şiirsel bir dil kullanarak tanımlamıştır.

Görüntü Dökümü

-------------------------

(ÖZEL)

Antik kentten görüntüler

Sütunlu Caddeden görüntüler

İngilizce ve Türkçe yazılı tabeladan görüntüler

Bir vatandaşın konuşması

Vatandaşların tabelayı okuması

Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan'ın konuşması

Genel ve detay görüntüler

SÜRE: 02'49"  BOYUT: 92 MB

Haber-Kamera: Gülhan DEMİRCİ/MERSİN,

=======================================================

8)KAZADA CAMDAN FIRLAYAN KAMYON ŞOFÖRÜ TIR ALTINDA ÖLDÜ

ANTALYA'nın Manavgat İlçesi'nde TIR ile kamyon çarpıştı. Kamyonun sürücüsü Nafi Kamacı, aracın camından fırlayıp TIR'ın altında kalarak yaşamını yitirdi.

Kaza, saat 09.00 sıralarında D400 karayolu Manavgat'a bağlı Taşağıl kavşağında meydana geldi. Abdullah Balcı'nın kullandığı 31 PF 351 plakalı TIR, sinyalize kavşakta Nafi Kamacı'nın kullandığı 07 VEE 61 plakalı kamyonla çarpıştı. Kazayı görüp duran Hüseyin Okudan'ın kullandığı 07 VSD 41 plakalı otomobile ise arkadan gelen Hamza Erkek'in kullandığı 34 JN 825 plakalı hafif ticari araç çarptı.

Kaza sırasında çarpmanın şiddetiyle aracın camından fırlayan kamyon şoförü Nafi Kamacı, TIR'ın altında kaldı. Kazanın ardından olay yerine kurtarma ekipleri sevk edildi. Vinç ve forklift yardımıyla kaldırılan TIR'ın altından çıkarılan Nafi Kamacı'nın yaşamını yitirdiği belirlendi. Yapılan incelemenin ardından Nafi Kamacı'nın cesedi morga götürüldü. TIR şoförü Abdullah Balcı ise jandarma tarafından gözaltına alındı.

Kaza nedeniyle D400 karayolu Manavgat-Antalya yönünde kapanırken, ulaşım servis yolundan sağlandı.

Görüntü Dökümü

-------------------------

Kaza yerinden genel görüntü

Hayatını kaybeden kamyon sürücüsünün görüntüsü

Detay görüntüler

38 MB/// 01.10ö

HABER- KAMERA: Mithat ABAKAN/MANAVGAT (Antalya),

=====================================================

9)KARS'TA HACI ADAYLARINA UYGULAMALI EĞİTİTİM

KARS'ta hacı adaylarına Merkez Camisinin ortasına kurulan Kabe maketi ile uygulamalı eğitim verildi.

İl Müftülüğü Konferans Salonu'nda hacı adaylarına yönelik olarak düzenlenen 2 günlük seminerde, hacı adayları İl Müftüsü Mehmet Genç eşliğinde Merkez Camisinde ki Kabe maketi etrafında ihram provası yaptılar.  İl Müftüsü Mehmet Genç, "İhrama nasıl girilir? İhram yasakları nelerdir?" gibi soruları uygulamalı olarak gösterdi. Ardından hacı adayları Kabe maketi etrafında tavaf yaptılar. Hacı adayları bu uygulamadan çok memnun olduklarını, heyacanı kutsal topraklara gitmeden önce burada da yaşadıklarını dile getirdiler. Daha sonra hacca gidecek hacı adayları aşılarını yaptırmak üzere hep birlikte sağlık ocağına gittiler.

Görüntü Dökümü

----------------------

Hacı adaylarına Müftü Mehmet Genç'in konuşması

Müftünün ihrama girmesi

Kabe maketi etrafında tavaf uygulaması

Müftünün konuşması

Genel ve detaylar

Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK/ KARS,

407 MB – 6 DK 00 SN

========================================================

10) BURDUR'DAN GÜNEYDOĞU'DAKİ ASKERLERE GÖNÜL SOFRASI

ACİL Tıp Teknisyenleri ve Teknikerleri (Paramedik) Derneği Burdur Şubesi, Güneydoğu'daki askerlere sahurda yiyebilmeleri amacıyla yöreye has ürünlerin de bulunduğu kahvaltılıklardan oluşan 11 koli malzeme gönderdi.

ATTDER Burdur Şubesi tarafından uygulanan proje kapsamında, içerisinde Burdur'a has ürünlerin de bulunduğu 11 koli, Ağrı Doğubayazıt Jandarma Özel Harekat ve Şırnak Silopi'deki 172'nci Zırhlı Tugayı'ndaki askeri birliklere gönderildi. Vatan bekçilerine gönül sofrası kurmak amacıyla yürütülen projede içerisinde Burdur katmeri, bazlama, Burdur peyniri, Burdur sucuğu, bal, börek, poğaça ile dernek üyeleri tarafından hazırlanan yaprak sarmaların bulunduğu koliler askeri birliklere gönderilmek üzere PTT Kargo'ya teslim edildi.

'GÖNÜL SOFRASI OLUŞTURDUK'

ATTDER Şube Başkanı Esengül Aladağ, "Operasyon bölgesinde görev yapan askerlerimiz için Burdur yöresine ait, Burdur'un yanlarında olduğunu hissettirmek, onlara bu zorluklar içerisinde kolaylık dilemek için, Burdur yöresel ürünlerimizden 18 çeşit kahvaltılık ürünlerimizi gönderiyoruz. Çünkü bizler burada yaşarken, akşam evlerimize giderken, 'işim bitsin evimize gidelim, hazır sıcak çorbamızı içelim' dediğimizde, onlar bazen operasyon bölgesinde, konservelerini ateşin üzerinde ısıtıp yemek zorunda kalıyor. Biz bu durumda onlara yalnız ve eksik olduklarını hissettirmek istemiyoruz. Elimizden geldiği kadar sponsorların da katkılarıyla sahurda yiyebilecekleri gönül sofrası oluşturduk. Onlar vatan bekçileri, biz de 'onlara gönül sofraları kuralım' dedik. Damak ve hayat tatları sonsuza kadar sürsün. Allah onlara kolaylık versin" dedi.

'ONLAR VATAN BEKÇİLERİ'

Kendi eşi ve ağabeyinin de asker olduğunu aktaran Aladağ, "Ağrı Doğubayazıt ve Şırnak'ta operasyonda şehitlerimiz olduğu haberlerini izledim, sosyal medyada askerlerimizin konservelerini ateşin üzerinde ısıtıp yemek yedikleri fotoğrafları gördüm. Biz rahatız her şey yolunda gibi görünüyor hayatımızda ama onların ocaklarına ateş düşüyor. Dernek yönetimi olarak onlar bizim için can veriyorsa, biz de 'onlar için bir şeyler yapabiliriz' dedik. Onlara Ramazanda Burdur'umuzun yöresel ürünlerini gönderelim istedik. Onlar vatan bekçileri, Allah onlara güç kuvvet versin. Onlar vatan bekçileri, biz sadece duacılarıyız" diye konuştu.

Görüntü Dökümü

-------------

Paketlerin kargoya gelişi

Esengül Aladağ'ın açıklamaları

Detay

150 MB/// 04.50"

HABER- KAMERA: Mesut MADAN/BURDUR,

==============================================

11)YÜKSEKOVA'DA ÇOBANLAR DAĞLARDA İFTAR AÇIYOR

HAKKARİ'nin Yüksekova İlçesi'nde dağ ve yaylalardaki çobanların yaşadığı zorluk Ramazan ayı ile birlikte arttı. Oruç tutan çobanlar, iftarlarını da dağlarda kendi yaptıkları yemeklerle açıyor.

Yüksekova'nın Akalın köyünde geçimlerini hayvancılıkla sağlayan vatandaşlar bahar ayları ile birlikte yaylalara çıktı. Yüzlerce büyük ve küçük AŞ hayvanla yaylaya çıkan vatandaşların en büyük yardımcıları ise çobanlar. Yaylacıların hayvanlarını sabahın erken saatlerinde alarak dağ bayır otlatan çobanlar, şu günlerde daha fazla yorluyor. Ramazan'ın gelmesiyle oruç tutan çobanlar, sıçcakların da bastırmasıyla iftar vaktini güçlükle getiriyor. Akşam saatlerinde dağlarda kurdukları taş ocakların üzerinde yemeklerini pişiren çobanlar, iftarlarını açtıktan sonra çadırların kurulduğu alanlara dönebiliyor.

Yıllardır çobanlık yaptığını belirten Aydın Doğamaz, "Akalın  köyünün çobanıyım. Bin koyuna bakıyorum. Büyük zorluklar ve zahmetler içerisinde işimizi yapıyoruz. Ramazanda daha çok zorlanıyoruz. Oruçlu olarak akşama kadar güneş altında dolaşıyoruz. Ama yinede memnunuz. İftarlık yemeğimizi kendimiz yapıyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ GEÇİLECEK

Yaşar KAPLAN/ YÜKSEKOVA(Hakkari), -

====================================================

12)KRALİÇE ADAYLARI MUTFAKTA

ANTALYA'nın Serik İlçesi'nde kamp yapan Miss Eurasia 2017 Güzellik Yarışması finalistleri, mutfakta hünerlerini sergiledi.

Antalya'da bu yıl 10'uncusu düzenlenen Miss Eurasia 2017 Güzellik Yarışması'nın 40 finalisti Serik'e bağlı Belek turizm merkezindeki Granada Luxury Hotel'de geçen hafta kampa girdi. 3 Haziran'da yapılacak final için yürüme ve koreografi eğitimi alan kraliçe adayları, otelin mutfağına girerek hünerlerini sergiledi.

Rusya, Ukrayna, Macaristan, Belarus, Bulgaristan, Hırvatistan, Kamerun, Kazakistan, Litvanya ve Letonya gibi ülkelerden gelen 40 güzel, aşçılarla birlikte pasta ve kebap yapmaya çalıştı. Aşçılardan Türk yemeklerinin tariflerini öğrenen güzeller, oklavayla hamur da açtı.

Görüntü Dökümü

------------

Güzellerin önlük ve aşçı kıyafeti giymesi

Güzellerin mutfağa gelişi

Güzellerin tezgah önünde toplu görüntüsü

Yemek yapan güzellerden görüntüler

Adana şiş yapan güzellerin 'Turkish kebap' demesi

Güzellerin pasta yapması

Pastaları gösteren güzeller

Hamur açan güzeller

Aşçının tavayla alevli gösteri yapması

Güzellerin toplu halde kameraya el sallaması

81.8 MB/// 02.34ö

HABER- KAMERA: Namık Kemal KILINÇ/SERİK (Antalya),

Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel Dha Yurt Bülteni-5 - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement