Başbakan Yardımcısı Arınç Açıklaması - Son Dakika
Politika

Başbakan Yardımcısı Arınç Açıklaması

"Hem Türkmenlerin hem de o bölgede yaşayan inancı, mezhebi, etnik mensubiyeti ne olursa olsun o insanların böylesine aşırı radikal veya El Kaide bağlantılı bir örgütün denetimine geçmesine, yasa dışı bir takım örgütlenmelere ve güç kazanmalara Türkiye bir şeklide müsaade etmeyecektir" "Talimat verildi, silahlı kuvvetler bir şey yapmadı.

11.06.2014 16:07

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Musul'daki çatışmalara ilişkin "Hem Türkmenlerin hem de o bölgede yaşayan inancı, mezhebi, etnik mensubiyeti ne olursa olsun o insanların böylesine aşırı radikal veya El Kaide bağlantılı bir örgütün denetimine geçmesine, yasa dışı bir takım örgütlenmelere ve güç kazanmalara Türkiye bir şeklide müsaade etmeyecektir" dedi.

Arınç, TOBB konferans salonunda düzenlenen 99. Dönem Kaymakamlık Kura Töreni'ne gelişinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. "Kılıçdaroğlu'nun, CHP grup toplantısında, bayrak indirilmesiyle ilgili yaptığı konuşmanın" sorulması üzerine Arınç, Lice olaylarından sonra Diyarbakır merkezindeki 2. Hava Kuvvet Komutanlığı alanında acı bir olay yaşandığını bildirdi.

"Bir bayrak direğine tırmanan bir alçak, bir hain Türk bayrağını bulunduğu yerden indirdi ve elini kolunu sallayarak dışarı çıktı. Henüz yakalanabilmiş değil" ifadesini kullanan Arınç, bütün siyasetçiler, sivil toplum kuruluşları, yurtseverler, vatanseverler, kendini millete bağlı hissedenler, bayrağa saygısı olan herkesin bu acı olayı fevkalade kınadığını, şiddetle eleştirdiğini, lanetlediğini, bunlardan birisinin de kendisi olduğunu söyledi.

-"Çözüm sürecinin bitmesini isteyen bir terör örgütü var"

Olayın yaşandığı günün akşamında Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün töreninde konuşma yaptığını dile getiren Arınç, şöyle devam etti:

"Bu konuşmayı sizler kameralarınızla tespit ettiniz. Keşke tamamını verme imkanınız olsaydı. Ertesi gün maalesef Sayın Kılıçdaroğlu, CHP grup toplantısında, bugün de yine aynı konuyu tekrarlayarak bir başka vesileyle benim konuşmamı çarpıtarak fevkalade yanlış bir noktaya götürdü. Bir Anamuhalefet Partisi liderinin bir konuşmayı, kendi siyasi amaçları doğrultusunda böyle çarpıtmasını, başka anlamlar yüklemesini esefle kınıyorum. Kendisine yakıştıramadım. Ne söylediğim açıkça bellidir. Onun söylemek istediği manayı ben bütün ruhumla reddediyorum. Çünkü ben milliyetini, memleketini, bayrağını, marşını seven bir insanım, şu kadar yılda da hayatım bunun şahididir. Tekrar dinlesin diye veya Sayın Kılıçdaroğlu'nun konuşmasıyla, aklında istifham oluşan herhangi birisi açıkça duysun diye, hayatında çark etmemiş bir insan olarak, sözüne itibar edilen bir insan olarak huzurlarınızda tekrar cevap vereyim. Bu olayı dün Sayın Başbakanımız da grup toplantısında etraflıca açıkladılar. İnsanların ölmesini arzu eden bir terör örgütü var. Çözüm sürecinin bitmesini, silahın ve şiddetin tekrar egemen olmasını isteyen bir terör örgütü var. Genç yaşta çocukları, olmazsa kadınları kullanan, onların arkasına saklanan, kan döküldüğü zaman bundan keyif alan bir terör örgütü ve onun yandaşları var."

Ancak Türkiye'de bir de çözüm süreci olduğunu vurgulayan Arınç, her türlü riski göze alarak Türkiye'nin yıllardır yaşadığı bu acıyı sonlandırmak için hükümetlerinin MİT aracılığıyla başlattığı ve 15, 16 aydır devam eden bir süreç bulunduğunu ifade etti.

-Silah kullanmanın gündeme gelmesi

Bütün bunların hepsinin birlikte düşünülmesi gerektiğine işaret eden Arınç, şunları kaydetti:

"Bu açıdan baktığımızda yaşadığımız olaylar nedir? Bir süreden beri, o bölgede özellikle, sokağa bir takım kişiler egemen olmaya çalışıyor. Yollarda kontrol yapıyorlar güya. 'KCK asayiş' levhaları asıyorlar, sonra kayboluyorlar. Bir takım inşaatlara, şantiyelere baskın yapıyorlar. Oradaki makinelere, mallara zarar veriyorlar. İşçileri, mühendisleri kaçırıyor, ondan sonra da serbest bırakıyorlar, bazen fidye istiyorlar. Bazen huzuru, asayişi bozacak bu eylemler dolayısıyla 'Biz varız' mesajı vermeye çalışıyorlar. Şüphesiz güvenlik güçlerimiz işe hakimdir. Bundan dolayı kimsenin endişesi olmasın. Ama sizin de şikayet ettiğiniz, özellikle Gezi olayları ve bir başka toplumsal olaylarda polisin orantısız şiddet kullandığını iddia edenler, TOMA'lardan su sıkılmasını bile, gaz kullanılmasını bile insan haklarına aykırı bulanlar bu ülkede mevcut. Polis ölürse, yaralanırsa mesele yok ama bir başkası ufacık bir zarar görürse polis aşırı şiddet kullandı diye ortalığı birbirine katıyorlar. Bu sebeple ülkemizde silah kullanmayı en son bırakacak, onun dışında insani tedbirlerle bu toplumsal olayları veya bu terör olaylarının benzerlerini ellerindeki insanın şahsına zarar vermeyecek alet ve ekipmanlarla yapmaya çalışan güvenlik güçlerimiz var. Silah kullanmak ancak meşru müdafada kalındığında veya bir hayat memat meselesi olduğunda gündeme gelebiliyor. Bundan şikayetçi olanlar mı var? Biz böyle yaptık, böyle yapmaya devam edeceğiz. Elbette suç işleyenleri takip etmek, asayişi bozmalarına izin ve imkan vermemek ve yasalarımıza göre suç işlendiği takdirde de bunları bulup adaletin önüne getirmek hukuk devletinin bir gereğidir."

Güvenlik güçlerinin sadece o bölgede değil Türkiye'nin her yerinde hakiki mermi ve silah kullanmadan toplumsal olayları, yasa dışı gösterileri bastırmak gibi bir görevi bulunduğunu vurgulayan Arınç, böyle bir görevi İçişleri Bakanlığının da Silahlı Kuvvetlerinin de çalıştırdıkları personele her zaman taammüm ettiklerini söyledi.

-Hakiki mermi ve silah kullanımı

"Şimdi yaşadığımız olaya bakalım. Lice'de olaylar var, Hakkari'de, Yüksekova'da olaylar var veya bir başka yerde olaylar var. Taş atıyorlar, hatta TOMA'ları, askeri araçları hedef alıyorlar. Bazen uzun namlulu silahlarla taciz ediyorlar. Bazen yol kazıyorlar. Bazen araçları yan yana getirip, yolları kapatıyorlar" ifadesini kullanan Arınç, polisin, güvenlik güçlerinin hakiki mermi ve silah kullanmadan bu olayları önlemeye çalıştığını vurguladı.

Medeni bir ülkede yapılması gerekenin de bu olduğunu dile getiren Arınç, "Çünkü daha çok kan aksın, daha çok genç ölsün, daha çok kadınlar, anneler ağlasın diye bu terör örgütünün bir propagandası varsa ve geçmişten bu yana bunu yapmışlarsa, ölümlü olayları hiç düşünmeden elimizdeki medeni imkanlarla bu toplumsal olaylara, bu yasa dışı gösterilere karşı gelmemiz gerekir" değerlendirmesinde bulundu.

-"İhmali ve kastı olanlar varsa karşılığını bulacak"

Başbakan Yardımcısı Arınç, şöyle devam etti:

"Hadise nedir? Kendini bilmeyen bir serseri, yaşı ne olursa olsun, içeriye girmiş, bir askeri alana. Kimse müdahale etmemiş. Direğe tırmanmış, kimse görmemiş. Direkten bayrağı almış, inmiş, elini kolunu sallaya sallaya dışarı çıkmış. Sayın Başbakanımızın da bizim de affedemediğimiz tek şey şudur. O bölgeleri çok iyi biliyoruz, o bölgeye gitmeye gerek de yok. Ankara'nın en ücra mahallesinden bir okulun bahçesinde veya bir başka resmi kurumun kendi alanında bayrak asılı olabilir, özel olarak korunmaya alınmamış da olabilir. Burada bir suç işlendiğinde kimse görmemiş de olabilir. Ama askeri bir alanda, nöbetçilerin bulunduğu bir yerde, girilmesi yasak olan bir yere bir insan nasıl giriyor elini kolunu sallaya sallaya, nasıl bayrak direğine çıkıyor, nasıl bayrağı alıp elini sallayarak dışarıda kayıplara karışıyor? Buradaki tek sorumluluk orayı korumakla yükümlü olan, o bayrağı korumakla yükümlü olan, o sancağa saygı duymakla yükümlü olan ve sivillerin giremediği bir alan olması itibarıyla da bütün görev ve yetkilerin üzerinde toplandığı askeri şahsiyetlerdir. Affedemediğimiz, düşünemediğimiz, aklımıza bir türlü yerleştiremediğimiz konu budur. Nasıl oluyor, bir askeri alana, free zone, yasak bölge sayılan bir yere bir insan girip hiçbir şeyle karşılaşmadan bu eylemi gerçekleştirebiliyor? Sayın Başbakanımız talimatlarını vermiştir, olayda ihmali ve kastı olanlar varsa onlar en azından bu bayrak direğine çıkıp bu edepsizliği yapan kişinin alacağı belki karşılığın aynısını da bulacaklardır."

-MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin konuşması

"Ancak diyelim ki bu olay oldu. Sayın Bahçeli'nin dün Grup'ta söylediği gibi, 'Alnının çatısından vuracaksın' diyor, hepiniz duydunuz, hatta milliyetçilik hislerinizle 'Ah ne kadar da güzel söyledi' dediniz. Bunun hukuk olduğunu söylüyor Bahçeli. Yaşı benden biraz daha büyük. Nezaketen hatırlatıyorum, bunun hukukla bir ilgisi yok" ifadesini kullanan Arınç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2'inci, 3'üncü maddelerine göre "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, demokratik, laik, sosyal ama mutlaka bir hukuk devleti" olduğunu belirtti.

Hukuk devletinde suç sayılan eylemi kim yapmışsa, onun karşılığının mahkemelerce, hakimler tarafından verildiğine işaret eden Arınç, "Yoksa bu tür eylemlerde herkes silahını çeksin, bu cürmü irtikap eden adamı alnının çatısından vursun dersek, ortalığı cenazeler kaplar ve bizim yaptığımız iş hukuk devletine aykırı olur" dedi.

-"Hepimiz milliyetçiyiz"

Arınç, bugünkü Türk Ceza Kanunu'na göre, devletin egemenlik alametlerinden birisini tahkir etmek, aşağılamak fiilinin karşılığının bir yıldan başlayan hapis cezası olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Bu dünyada hukuk devleti olan her ülkede ancak böyle bir ceza karşılığını bulabilir. Sizin bahsettiğiniz gibi asker silahını ateşleyip alnının çatısından vurmaz. Böyle bir fiil olsa olsa 5. dünya ülkelerinde 10. dünya ülkelerinde olur. Evet, hepimiz milliyetçiyiz. Hepimiz bayrağımızı büyük bir saygıyla ve öz güvenle selamlıyoruz, alkışlıyoruz. Ama böyle bir alçakça bir fiili yapan şahsı, idam cezasını da siz kaldırdınız ki idam cezası bile yok, nasıl alnının çatısından vurmaktan bahsediyorsunuz? 'Hadi Bahçeli'dir, söyler' diyeceksiniz bu milliyetçi söylemlerle. Ama hakiki milliyetçilik de bu değil. Birilerinin gönlüne hoş gelebilecek bir söz sarf ettiniz, Sayın Kılıçdaroğlu size ne oluyor? Siz sosyal demokrat değil misiniz? Siz MHP'den farklı değil misiniz? Seçimlerde Ankara sokaklarında bozkurt işareti yaparak dolaştınız oy toplamak için ama siz de Sayın Bahçeli ile aynı düşüncede misiniz? Siz de bu şahıs kim olursa olsun alnının çatısındasın vurulmalıydı mı demek istiyorsunuz? Benim o akşam söylediğim budur."

Böyle bir fiili yapan şahsın silahla alnının çatısından vurularak indirilmesinin hukuk devletinde düşünülecek bir şey olmadığına işaret eden Arınç, "Sonra Sayın Kılıçdaroğlu, bilin ki siz işin içinde değilsiniz" dedi.

Arınç, çözüm sürecinin bulunduğunu ve bunun bir devlet projesi olduğunu dile getirerek, Milli Güvenlik Kurulu'nda da kabul edildiğini anımsattı.

-"Öldürmekle yükümlü değiliz"

Çözüm sürecinin takip altında bulunduğunu ve devletin bütün kurumlarının sürece destek vermekle yükümlü olduğunu anlatan Arınç, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla bizim kendisinin iddia ettiği gibi Silahlı Kuvvetlere, 'silah kullanın' talimatını verdi mi vermedi mi diye sormanıza gerek yok. Silahlı Kuvvetler, görevinin bilinci içindedir. Aldatmalara karşı, yanıltmalara karşı, ortaya sürülen ve hedef gösterilen insanların ölümünü isteyenlere karşı görevini en iyi şekilde yapmaktadır. Burada içeriye giren ve bu suçu irtikap eden şahısla ilgili sorumlulukları ayrıdır ama Bahçeli'nin söylediği gibi silahı çekip de bu adamı öldürmek alnının çatısından bu farklıdır. Söylemek istediğimiz budur. Öldürmekle yükümlü değiliz."

Arınç, hukuk devleti içinde, herkesin yaptığı cezanın, işlediği cürmün cezasını, karşılığını ancak mahkemede bulabileceğini söyledi.

Türkiye'de çözüm sürecinin iyi veya kötü, doğru veya yanlış halk tarafından benimsendiğini ifade eden Arınç, yüz yılın projesinden, 40 yıllık terör belasının sonlandırılmasından bahsettiklerini bildirdi.

-"Alçakça bir iftiradır"

Arınç, İçişleri Bakanlığı ve Silahlı Kuvvetlerin hassasiyetle görevlerini yaptığını belirterek, şöyle konuştu:

"Güvenlik güçlerimiz, her taş atana silah yağdırmakla mı görevli? Hayır, böyle bir şey yapmayacağız. Oynanan oyunu biliyoruz. Talimat verildi, Silahlı Kuvvetler bir şey yapmadı. Bu alçakça bir iftiradır. Bunu Sayın Kılıçdaroğlu değil, kim söylüyorsa söylesin bu bir iftiradır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bugünkü komuta kademesiyle yaptığı işi hakkıyla yapan bir kurumdur. O günkü açıklamalarında da bunu çok açık biçimde göreceksiniz. Halkımızın bu yapılan fiile karşı fevkalade duyarlı olduğuna, yapılan işin yanlışlığını, büyük bir suç olduğunu kabul etmesini büyük bir memnuniyetle görüyorum."

-HDP'nin Lice'deki toplantısı

Arınç, HDP'nin Lice'deki toplantısına değinerek, basının bunu "grup toplantısı" diye duyurmasının yanlış olduğunu vurguladı.

Hiçbir siyasi partinin, grup toplantısını Meclis dışında yapamayacağına dikkati çeken Arınç, "Daha evvel Diyarbakır'da yaptılar, Şırnak'ta yaptılar. Bunlar bir kahve, çay içme sohbetiydi. Kaldı ki bunlar Lice'ye giderken yollarının kimler tarafından kesildiğini daha önce de geçmişte örneğini gördüğümüz gibi nasıl hasretle kucaklaştığını, nasıl tahta sandalyeler üzerinde oturup dertleştiklerini gördük. Bu bir grup toplantısı değildir. Grup toplantısı olsaydı Anayasa'nın 83. maddesi gereğince dokunulmazlıktan istifade ederlerdi. Şu anda Lice'de yaptıklarının, bu gövde gösterisinin adı kendilerini tatmindir ve dokunulmazlık kapsamı içinde de değildir. Kulaklarına küpe olsun. Grup toplantısını Meclis'in ve eklentileri içinde yapmak mecburiyeti içindesiniz. Başka yerde yaparsanız adı grup toplantısı olmaz, ne ise o olur" dedi.

-"Musul'daki çatışmalar"

Musul'daki çatışmalara ilişkin bir soru üzerine ise Arınç, orada yaşanan olayların fevkalade kaygı verici olduğunu söyledi.

Gelişmelerin izlendiğini, Dışişleri Bakanlığının da Başbakanlığın da şüphesiz takipte olduğunu dile getiren Arınç, şunları kaydetti:

"Maalesef Suriye'de 4. yılına giren kriz içerisinde Eset yerini sağlamlaştırmak için bir takım örgütlerin Suriye'ye girmesine göz yumdu ve izin verdi. Bunların bir kısmı Eset rejimini destekleyenlerdir, bir kısmı da farkı amaçlarla oraya girmiş yasa dışı örgütlerdir. Bir kısmı El Kaide bağlantılıdır. Bir kısmı da kendilerini bağımsız hisseden yine radikal unsurlardır. Bunlardan IŞİD denen daha önce Suriye'nin kuzeyinde yerleşmeye çalışan ve bizim de Süleyman Şah Türbesi'ni abluka altına almaya gayret eden bir örgüttür. Şimdi acıyla görüyoruz ki Musul'u ele geçirmek üzeredir. Kendilerine karşı Irak merkezi hükümetinin silahlı güçleri Musul'u terk etmişlerdir. Silahlarını bırakarak ayrılmışlardır. Maliki, olağanüstü hal ilan etmiştir ama çareyi başkalarından ricada bulunmakta görmüştür. Maliki'nin yanlış politikaları da Ambar'a müdahale ederken Musul'u korumasız bırakmak gibi bir acıyı arkasından getirmektedir."

Arınç, bölgede çok bilinmeyenli bir denklem yaşandığını ifade ederek, "Ama burada hem Türkmenlerin hem de o bölgede yaşayan inancı, mezhebi, etnik mensubiyeti ne olursa olsun o insanların böylesine aşırı radikal veya El Kaide bağlantılı bir örgütün denetimine geçmesine, yasa dışı bir takım örgütlenmelere ve güç kazanmalara Türkiye bir şekilde müsaade etmeyecektir" şeklinde konuştu.

Kamyon şoförleriyle ilgili olayın da takip edildiğini, bildiği kadarıyla sayının biraz daha artığını dile getiren Arınç, emniyetli bir yerde olduklarını ve bir an önce de serbest bırakılacaklarını da ümit ettiğini bildirdi.

Arınç, açıklamaların resmi kısmının Dışişleri Bakanlığından takip edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. - Ankara

Kaynak: AA

Son Dakika Politika Başbakan Yardımcısı Arınç Açıklaması - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement