CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, yeniden AK Parti Genel Başkanı seçilmesine ilişkin, "Bu aşamadan sonra Cumhurbaşkanlığı makamı mülgadır, yoktur, boşalmıştır. Bu nedenle Türk Ceza Kanunu'nun 'Cumhurbaşkanına hakareti' düzenleyen 299. maddesinin hükmü kalmamıştır. Meclisin ilk yapması gereken şey, 299. maddeyi kaldırmaktır. Artık korunması gereken bir cumhurbaşkanı yoktur, siyasette, bir siyasi parti genel başkanı vardır." dedi.
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı.
Toplantının ardından açıklamada bulunan Tezcan, Türkiye'de "FETÖ ile mücadele yalanı" adı altında toplumun muhalif kesimlerine dönük saldırıların devam ettiğini savundu.
Tezcan, " Hükümet, FETÖ ile mücadele etmiyor, hükümet tam tersine FETÖ ile mücadele edenlerin üzerine gidiyor. Son günlerde yaşadıklarımız bunu açık biçimde gösteriyor. Özellikle Sözcü gazetesine yönelik soruşturma, FETÖ ile mücadele yalanının çöktüğü andır. Sözcü gazetesi başından bu yana FETÖ ile kararlı mücadele yürüten yayın kuruluşlarımızdan birsidir." ifadesini kullandı.
Sözcü'nün, FETÖ'nün revaçta olduğu zamanlarda bile cesaretle manşetler atabildiğine dikkati çeken Tezcan, şöyle devam etti:
"Sözcü, sözünün eridir ama hükümet sözünün eri değildir. Hükümet FETÖ ile mücadele etmek yerine, FETÖ ile mücadele edenleri soruşturmakla meşguldür. Çok ilginç bir kumpasla karşı karşıyayız. Ne yazık ki kumpaslar dönemi devam ediyor, bitmedi. Dün FETÖ'cülerin kumpaslarına ortak olanlar, sonra 'bu kumpasları ifşa ettiklerini' söylüyorlardı. Ergenekon, Balyoz gibi ama şimdi görüyoruz ki yeni kumpasların peşindeler. Cumhuriyet gazetesi, FETÖ'ye karşı kararlı mücadele yürüten bir gazete. Cumhuriyet gazetesini FETÖ'cü diye suçlayan, soruşturma yürüten savcı, FETÖ sanığı, hakkında dava var. O savcı hala o soruşturmayı yürütüyor ve hala gazeteciler tutuklu. FETÖ ile mücadele konusunda yıllardan bu yana kararlığından kimsenin şüphe duymayacağı Sözcü gazetesine, FETÖ'cülükle tescilli bir tanığın ifadelerine dayanılarak, FETÖ'cülükten soruşturma başlatılıyor. Bu yeni kumpasın çok açık işaretidir."
Tezcan, AK Parti'nin önceki kumpasçı ittifaklarından kaynaklanan tutumunu sürdürmeye kararlı olduğunu savunarak, hedeflerinin gerçekten FETÖ ile mücadele değil, bu ad altında her türlü muhalefeti tasfiye etmek olduğunu ileri sürdü.
"CHP'nin müdahilliğine karar verilmesini bekliyoruz"
Darbenin siyasi ayağının gizlendiğini belirten Bülent Tezcan, "Israrla darbenin siyasi ayağı gizlenmeye devam ediyor. Darbenin siyasi ayağını oluşturanlar, bugün OHAL yetkilerini kullanıyorlar. Darbenin gerçek siyasi ayağı, OHAL yetkilerini kullanarak, medya üzerine saldırıyor, toplumsal muhalefeti bastırmaya çalışıyor, darbe komisyonunun çalışmalarını engelliyor." diye konuştu.
Darbe girişimine ilişkin Genelkurmay ana davasının Sincan'da başladığını anımsatan Tezcan, CHP'nin müdahillik talebinde bulunduğunu, mahkemenin karar vermesi halinde, davayı sonuna kadar takip edeceklerini söyledi.
Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun gerçeğin üzerine gitmesine engel olan iradenin, mahkemenin de gerçeğin üzerine gitmesine engel olmak için girişimlerde bulunabileceğini savunan Tezcan, yargılama sürecinde gerçeğin ortaya çıkması açısından CHP'nin müdahillik talebine karar verilmesinin önemli olduğunu, mahkemeden bunu beklediklerini vurguladı. Tezcan, "Şimdi gözler mahkemede. Darbe komisyonuna yaptırmadıklarını, mahkemenin yargı organı olarak ortaya çıkarmasını bekliyoruz." dedi.
"Emir verilseydi, 240 şehit olmazdı"
Tezcan, 15 Temmuz'un "kontrollü darbe" olduğu konusundaki şüphelerin güçlü bir şekilde devam ettiğini ileri sürerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Geçen hafta, ihbarcı subayın önce kaybedilen ifadesi ortaya çıkarıldı. 15 Temmuz günü MİT'e gelip, darbe ihbarında bulunanın ifadesi bir gazetede ortaya çıkarıldı. Ne diyor ihbarcı? 'Saat 14.20'de geldiğini' söylüyor. Bugüne kadar '15.00' deniyordu. Dikkat edin, saat 14.20'de darbeyle ilgili ihbar MİT'e geliyor, saat 21.00'de Genelkurmay Başkanı derdest ediliyor darbeciler tarafından. Yine saat 21.00'de Kara Kuvvetleri Komutanı ele geçiriliyor karargahta. Ondan sonra 23.30'da Hava Kuvvetleri Komutanı İstanbul'da bir düğünde, saat 21.30'da Jandarma Genel Komutanı Ankara'da bir düğünde derdest ediliyor. 14.20'den 8 saat, 10 saat, 12 saat sonra kuvvet komutanlarının derdest edildiği bir darbe senaryosu var, ilginç."
Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın ifadesinde, "Böyle durumlarda, ilk verilmesi gereken emir, 'kışlalardan çıkmayın' emridir. Bu emir verilmemiştir. Bu emrin niye verilmediğini bilmiyorum, anlayamıyorum. Bu emir verilseydi, çok daha kolay önlenirdi bu darbe girişimi." dediğini aktaran Tezcan, eğer 14.20'de bu emir verilseydi, darbeye karşı direnen 240 kişinin şehit olmayacağını söyledi.
"70 gün önce neredeydiniz?"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Tezcan, bütün gerçeklerin ortaya çıkması için darbenin siyasi ayağının ortaya çıkarılması gerektiğinin altını çizerek, Meclis Darbe Komisyonu'nun çalıştırılmadığını ancak yargılamayı yapan mahkemeden gerçekleri çıkarmasını beklediklerini dile getirdi.
Açlık grevi yapan akademisyenlere de değinen Tezcan, şöyle konuştu:
"Açlık grevleri hazin bir noktaya geldi. Açlık grevi yapanlar tutuklanıyorlar. Zorbalığa karşı bedenlerinden başka silahları olmayan insanlar, 'silahlı örgüt üyesi' diye tutuklandılar. Açlık grevi yapanlar, çaresizliklerinden zorbalığa karşı sadece bedenlerini silah olarak kullanabilmişlerdir, bunun için 77 gün açlık grevinden sonra 'silahlı örgüt üyesi' diye gözaltına alınıyorlar. Hükümetin yapması gereken şey, bu insanların taleplerini insani bir çerçeveden ele alıp, açlık grevini bitirmeye dönük adımlar atmak, arayış içerisinde olmak, çaba harcamak olması gerektiği halde, bakıyoruz hükümet, bedenleriyle çok zor bir mücadele yolunu seçmiş olanları, 'silahlı örgüt üyesisin' diye bir başka zorba muameleye maruz bırakıyor."
Açlık grevlerinin kabul edilebilir bir eylem yöntemi olmadığını belirten Tezcan, başından beri bu durumu ortadan kaldırmaya dönük, ortak bir çaba harcanmasını istediklerini hatırlattı. Tezcan, hükümetin, bu çerçevede gayri insani, vicdani ve ahlaki bir tutum içerisinde olduğunu, yürümeye mecali olmayanları tutukladığını iddia ederek, "Gerçekten bunla ilgili delil olsa 70 gün önce neredeydiniz, açığa alırken neredeydiniz? Niye bugün açlık grevleri kamuoyunda bu ölçüde tepki toplamaya başlayınca bu yolu seçiyorsunuz?" sorularını yöneltti.
"Kılıçdaroğlu Vatan Partisi'ni ziyaret edecek"
Açlık grevindekilere, savcının "Gezi türü olayları mı tahrik etmek istiyorsunuz?" diye sorduğunu aktaran Tezcan, "Gezi'nin üzerine hiç kimsenin çamur atmaya gücü yetmeyecektir. Gezi herhangi bir şekilde bir darbe girişimi değildir. Gezi son yıllarda ülkemizin demokrasi tarihinde en önemli, değerli demokrasi direnişidir, buluşmasıdır. Kimse Gezi üzerinden bir başka sonuca ulaşmanın peşine düşmesin. Gezi ruhundan, hayaletten korkar gibi korkuyorlar ama korkunun ecele faydası yok. Gezi ruhunu yok edemeyecekler." diye konuştu.
AK Parti kongresinin geçen pazar günü yapıldığını hatırlatan Tezcan, kongrede parti devletinin resmen tescil edildiğini savundu. Tezcan, "Bu aşamadan sonra Cumhurbaşkanlığı makamı mülgadır, yoktur, boşalmıştır. Bu nedenle Türk Ceza Kanunu'nun 'Cumhurbaşkanına hakareti' düzenleyen 299. maddesinin hükmü kalmamıştır. Meclisin ilk yapması gereken şey, 299. maddeyi kaldırmaktır. Artık korunması gereken bir cumhurbaşkanı yoktur, siyasette, bir siyasi parti genel başkanı vardır. Bu nedenle önlerinde dava olan hakimlerin de derhal o dosyaları sonuçlandırmaları ve davaları düşürmeleri gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Tezcan, "hayır" buluşmaları çerçevesinde Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun yarın saat 12.00'de bir heyetle Vatan Partisi'ni ziyaret edeceğini bildirerek, demokrasi ortak paydasının, gelecek süreçte bir demokratik anayasa girişimini doğurması gerektiğini söyledi.
"Evet kampanyasına 15 milyar lira harcandı"
Türkiye'de bütçe açığının açıklandığını, ilk 4 aydı 40 milyar liralık bir bütçe açığının gerçekleştiğini anımsatan Tezcan, "Bu bütçe açığının kalemlerini arkadaşlarımız incelediler. Bu açığın 15 milyar lirası, 'evet' kampanyası için harcanan paradan kaynaklanıyor. Yani kamunun 15 milyar lirası 'evet' kampanyası için kullanılmış. Biz, 'hayır' kampanyası için kullandığımız parayı çıkardık, 15 milyon lira. 'Evet' kampanyası bin katı kaynak kullanmış hem de milletin kaynaklarından. Buna rağmen seçmenin bir yarısının 'hayır' demesini önleyemediler." dedi.
İktidarın, "hayır"dan intikam alma çabası içinde olduğunu, "hayır" çıkan sandıklardaki köylerin muhtarlarının görevlerinden uzaklaştırılmaya başlandığını ileri süren Tezcan, bu kapsamda Bitlis ve Ağrı'da muhtarlara uzaklaştırma ve ihtar cezalarının verildiğini, Şırnak'ta, Antalya'da bazı ilçelerin, mahallelerin sularının kesildiğini iddia etti.
Bülent Tezcan, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. "Hakkari ve Şırnak'ın il statüsünden çıkarılması söz konusu. Buna yönelik bir değerlendirmeniz olur mu?" sorusu üzerine Tezcan, 10 ay önce de bunun gündeme geldiğini, CHP'nin etkin muhalefetiyle bunun geri çekildiğini anımsattı. Tezcan, "Mesele, mevcut illeri, il olmaktan çıkarmak değildir, mesele illeri, beldeleri yaşanabilir hale getirmektir. Ne yazık ki Sayın Erdoğan'ın ve AK Parti iktidarının böyle bir niyeti yoktur." ifadesini kullandı.
"Antalya Milletvekili Deniz Baykal, 2019'a ilişkin Kılıçdaroğlu'na 'aday olacaksan ol' çağrısında bulundu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna CHP Sözcüsü Tezcan, "Biz, o defteri kapattık. Sayın Genel Başkanımız onunla ilgili açıklamayı zamanında yaptı. Tekrar açılıp, konuşulması gerektiğini düşünmüyoruz?" yanıtını verdi.
Son Dakika › Politika › CHP Myk Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?