Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Kobani olayları olurken kamu düzeni konusunda biz çok derin bir hassasiyetle davranırken Bahçeli, Kılıçdaroğlu, 'ülke elden gidiyor neden sokaklara hakim değilsiniz' diye tabiri caizse yaygara yapıyorlardı. Ama şimdi bunun hukuki zeminini kurmak, oluşturmak için yaptığımız bu yeni düzenlemeye de onlar karşı çıkıyor" dedi.
Davutoğlu, JW Marriott Oteldeki, Anadolu Yayın Platformunun toplantısında, 6-7 Ekim'de yurt genelinde yaşanan olayları hatırlattı.
Olaylarda ortaya çıkan görüntülerin Türkiye'ye, ülkenin derin irfanına yakışmadığını belirten Davutoğlu, "Yakılan binalar, Kur'an kursları, devlet daireleri, belediye otobüsleri, molotofkokteyliyle tahrip edilen arabalar, Diyarbakır'da 4. kattan atılan Yasin Börü ve arkadaşları, gencecik hayatını kaybeden o yiğit Diyarbakırlılar" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, Gezi olaylarında yaşananların da hatırlanmasını isteyerek, "Sıradan bir toplantı ve gösteri özgürlüğü müydü" diye sordu.
Söz konusu dönemde oluşturulan ortamı anımsatan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Düşünün İsrail'de onlarca gazeteci öldürüldü haber olmaz, bu olaylar esnasında uluslararası medya bulundukları yerlerden savaş yayını yaptılar. Çünkü gerçekten Türkiye'de savaş çıksın istiyorlar. Aynen Suriye ve Irak gibi Türkiye kaosa girsin istiyorlar. Eğer AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanımız başbakanken gösterdiği direnç Gezi olaylarında, bizlerin Kobani olaylarında gösterdiğimiz direnç ve kararlılık olmamış olsaydı birileri Diyarbakır sokaklarını Halep sokaklarına döndürecekti. O güzelim Halep'in tarihi camileri nasıl yıkılmışsa birileri Diyarbakır'da aynı senaryoyu uygulamak istiyorlardı. Aynı senaryoyu Van'da, Mardin'de, Siirt'te uygulamak istediler. O görüntüleri gördükten sonra herhangi bir vicdan sahibi kişi, bu görüntülerin arkasındaki zihniyeti, bu görüntülere yol açan yaklaşımı benimseyebilir mi, bunu savunabilir mi? Buradan hareketle Türkiye'de molotofkokteyline özgürlük çağrılarında bulunabilir mi?"
-"Tek söyledikleri, Türkiye polis devleti oluyor"-
"İç Güvenlik Paketi"ne ilişkin görüşmelerin Meclis'te devam ettiğini, görüşülmeleri bilinçli şekilde iki defa uzattıklarını hatırlatan Davutoğlu, kendisinin de "kimin eteğinde bir taş varsa heybesinde bir düşünce varsa ortaya koysun" diye iki defa çağrıda bulunduğunu vurguladı.
"Kimin özgürlüklerin korunması ve İç Güvenlik Paketi'nin şu maddesi AB standartlarına, evrensel insan haklarına aykırı diye bir iddiası varsa bunu getirsin tartışalım" diyen Davutoğlu, geçen iki haftaya rağmen hiçbir teklifle gelinmediğini belirtti. Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Tek söyledikleri, 'Türkiye polis devleti oluyor'. Neden polis devleti oluyormuş gelin hep beraber bakalım. Molotofkokteyline ceza geliyormuş. Peki molotofkokteyli toplantı ve gösteri esnasında niye ihtiyaç hissedilen bir şeydir. Kalem değil bu. Bir pankart da değil. Bir fikir de ifade etmiyor, mikrofon da değil, molotofkokteylinden bahsediyoruz. Kokteyl olarak ikram edilen bir içecek de değil, bu insanları yakmak, binaları tahrip etmek için özel olarak üretilmiş bir malzeme. Bu malzeme Avrupa'nın her ülkesinde yasaktır."
Molotofkokteylinin ABD'de de yasak olduğunu vurgulayan Başbakan Davutoğlu, söz konusu ülkelerde bununla ilgili verilen cezalara ilişkin de bilgi verdi.
"Kimse de İngiltere'nin, Avrupa'nın, ABD'nin polis devleti haline dönüştüğünü iddia etmedi" ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Neymiş efendim burada özgürlükleri daraltan husus, polise 24 saat gözaltında tutma yetkisi verilmesi, savcılıkla bunun 48 saate çıkacak olması. Şu anda polisin gözaltında tutma yetkisi yok. İyi niyetle bu reformları getiren yine biziz. Ama Kobani olaylarından sonra ortaya çıktı ki bu açık bir şekilde istismar ediliyor ve molotofkokteyli kullanan ya da bonzai taşıyan birisi yakalansa polis hiç gözaltında tutmadan savcılığa sevk edebiliyor, savcılık da eğer o anda ortada bir açık delil yoksa ki bazen o delilin ortaya konulması vakit alıyor, suçlu bir kapıdan giriyor karakolun diğer kapıdan çıkıp tekrar suç işlemeye devam ediyor. O 24 saat, 48 saat o esnada hukuki tahkikatın yapılması için ihtiyaç hissedilen bir süre."
-"Onların meselesi özgürlükler değil,"-
Gözaltı sürelerine ilişkin diğer ülkelerden örnekler veren Başbakan Davutoğlu, İngiltere'de polisin 36 saat sebep göstermeden gözaltında tutma yetkisinin olduğunu vurguladı. Almanya'da polisin 24 saati muhafaza amaçlı, 72 saat adli amaçlı tutabildiğini dile getiren Davutoğlu, "Demokratik Almanya'da bu oranlar hiç kimse tarafından 'polis devleti' olarak yorumlanmıyor" dedi.
Başbakan Davutoğlu, İtalya'da polisin 24 saat, savcının 96 saat gözaltında tutma yetkisinin olduğuna dikkati çekerek, İspanya'da polisin 3 gün, Danimarka'da 4 gün gözaltında tutma yetkisinin bulunduğunu söyledi.
Belçika'da ise polisin 2 gün gözaltı yetkisinin olduğunu ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdü:
"Biz ise ne diyoruz bu yasayla? Polis 24 saat tutabilsin, savcı bunu 48 saate kadar uzatabilsin. Bu şu anda Avrupa'daki en düşük süredir, Fransa ile birlikte. Ben bunu birkaç kere tekrar ettim, Kılıçdaroğlu'dan, Bahçeli'den, Demirtaş'tan ses çıkmadı. Çünkü onların meselesi özgürlükler değil, onların meselesi demokrasi değil. Onların meselesi bir an önce seçime giderken ülkeyi kaos ortamına sokmak ve bu kaos ortamında AK Parti'nin zaaf göstermesine dayalı bir strateji uygulamak. Kobani olayları olurken kamu düzeni konusunda biz çok derin bir hassasiyetle davranırken Bahçeli, Kılıçdaroğlu, 'ülke elden gidiyor niye sokaklara hakim değilsiniz' diye tabiri caizse yaygara yapıyorlardı. Ama şimdi bunun hukuki zeminini kurmak, oluşturmak için yaptığımız bu yeni düzenlemeye de onlar karşı çıkıyor. ve ilginç bir şekilde, birbirleriyle hiçbir konuda uzlaşmayan, uzlaşması mümkün olmayan, Meclis'te yan yana oturmalarını hep takdir ettik ama yan yana otururken bile dönüp birbirine bakmayan MHP ile HDP bu kanuna karşı çıkma konusunda anlaşıyor. Bu da bizim doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Ülkeyi kutuplara çekmek isteyen iki parti eğer bir hususta anlaşmışlarsa demek ki biz aslında ülkeyi bütünleştirme yönünde adım atıyoruz demektir. Bu yasayla bizim hedeflediğimiz yegane şey insan haklarına dayalı olarak özgürlüklerin rahatlıkla uygulanabilmesini teminen güvenlik ortamının sağlanmasıdır. "
-"Bu, ülkeyi kaosa götürme çabasıdır"-
Davutoğlu, "Eğer biz bütün bu Kobani bahane edilerek yapılan 6-7 Ekim olaylarında yaşananları görmezden gelirsek ve bunun arkasındaki uluslararası çeteleri, Kürt sorunu üzerinden bölgeye dizayn vermek isteyen birtakım çevreleri gözardı edersek Suriye'de, Irak'ta, Kürt, Türk, Arap, Sünni, Şii, Nusayri bütün kardeşlerimizin katledilmesine sebep olan otoriter rejimler ve terör örgütlerinin at oynattığı bir ülke haline Türkiye'yi getirmek isteyenlere karşı tedbir almazsak tarih, millet bizden hesap sorar" diye konuştu.
Bu tedbirin barışçıl gösteri yapmak isteyenlere karşı alınmadığını vurgulayan Davutoğlu, "Kimse bize molotofkokteylinin barışçıl gösterinin bir unsuru olduğunu iddia edemez. Kimse bize barışçıl gösteri yapmak isteyen birinin maske takarak meydana gelmesi konusunda ikna edemez. Barışçıl gösteri yapacak olan alnı, yüzü açık olarak vakur şekilde gelir. Bizi istediği kadar da eleştirebilir. Ne kadar isterse her türlü eleştiri hakkını kullanır" değerlendirmesinde bulundu.
Yüzünü kapatanların niyetinin eleştiri değil suç işlemek olduğunu savunan Davutoğlu, "İşte burada hep beraber oturuyoruz kimse yüzünü kapatmaya ihtiyaç hissetmiyor. Ama dikkat edin MHP de HDP de CHP de yüzünü kapatan daha doğrusu maskeli siyaset uyguluyorlar. Yüzlerindeki maskeyi indirdiğinizde bu, ülkeyi kaosa götürme çabasıdır" dedi.
Davutoğlu, salonda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan gelen medya çalışanları bulunduğunu belirterek, 6-7 Ekim olaylarında özgürce yayın yapıp yapamadıklarını sordu.
-"Kamu düzeninin olmadığı yerde özgürlükler korunamaz" -
Güvenliğin, kamu düzeninin olmadığı yerde özgürlüklerin korunmasının da mümkün olmadığını dile getiren Davutoğlu, bugün Suriye'de, Irak'ta kamu düzeni olmadığı için özgürlüklerin de olmadığına dikkati çekti.
Kamu düzeni olduğu zaman özgürlüklerin de korunduğunu ifade eden Davutoğlu, medya çalışanlarından bu konudaki bilinçlendirmeyi yaygınlaştırmalarını, tam bir seferberlikle özgürlüğün de güvenliğin de teminat altında olduğu bir ülke inşa etme yolunda gösterdikleri çaba konusunda destek vermelerini istedi.
Başbakan Davutoğlu, "Biz kimsenin özgürlüğünü kısıtlamayacağız. Kimsenin herhangi bir şekilde toplantı ve gösteri yapma hakkına herhangi bir kısıtlama getirmeyeceğiz ama tekrar o güzelim, benim mürşit şehir dediğim Diyarbekir'i Halep'e döndürmek isteyen biri çıkarsa da ona da taviz vermeyeceğiz, ona tahammül göstermeyeceğiz" dedi.
6-7 Ekim olaylarının Kobani bahane edilerek çıkarıldığını bildiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Peki Kobani'nin kurtarılmasında en büyük desteği Türkiye vermedi mi? Kobani'den gelen kardeşlerimize kucağımızı biz açmadık mı? Dünyanın hiçbir yerinde 3 günde 197 bin mülteci kabul eden ülke yoktur. Biz 3 günde Kobani'den ve çevresinden gelen 197 bin kardeşimizi bağrımıza bastık. Aramızdaki fark bu. Onlara 'Arap mısın, Kürt müsün, Türkmen misin' diye sormadık. Halep'ten gelen Araplara sormadık, İdlib'den gelen. Bayırbucak'tan gelen Türkmenlere de sormadık. İşte bu yerel medyanın güzelliği burada. Her biriniz Türkiye'nin her köşesindensiniz. Aranızda her etnik, mezhebi kökenden kardeşimiz var. Şimdi eğer biz Suriye'den gelen Türkmenleri bağrımıza basıp Kürtleri ihmal etmiş olsak Kürt kökenli vatandaşlarımız rahatsız olmaz mıydı? ya da Kürtleri bağrımıza basıp Türkmenleri ihmal etmiş olsak Türkmen kökenli vatandaşlarımız bundan rahatsız olmaz mıydı? Aynı şey Arap kökenli vatandaşlarımız için geçerli olmaz mı?"
Bütün insanları tarağın dişleri gibi birbirine eşit gördüklerini anlatan Davutoğlu, "Üstünlük ancak takvadadır, üstünlük ancak hayırdadır, güzel amel işlemektedir. Diğerinin her biri cahiliye adeti olarak ayaklarımızın altındadır" ifadesini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Aynı şekilde modern Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşları olarak bu salonda bulunup da Türkiye'nin her köşesinden gelen bütün kardeşlerimiz, nasıl masanın etrafında hiçbir fark olmadan oturuyorlar, Türkiye'de de vatandaşlarımız arasında hiçbir fark gözetilmeden bütün vatandaşlarımızın eşit muamele gördüğü yeni Türkiye doğmuştur. Artık eski Türkiye muhaldir ve eski Türkiye'ye dönmek imkanı yoktur. Buna da hiçbir zaman izin vermeyeceğiz.
Sizleri bu güzel akşam vesilesiyle bir kez daha selamlıyorum ve tekrar rica ediyorum. Şiddet, Özgecan kardeşimiz örneğinde olduğu gibi, özellikle kadına karşı şiddet konusunda, Çözüm Süreci'nin getirdiği kardeşlik bilinci konusunda ve bir daha Türkiye'de Gezi, 6-7 Ekim benzeri olaylarda olduğu gibi şehirlerimizin tahrip edilmemesi için özgürlüklerin ve güvenliklerin birlikte sağlanması konusunda toplumsal bilinçlendirmeye davet ediyorum. Bu bir gönül seferberliğidir. Ben biliyorum yerel ve yerli medyamız gönül derinliğine sahip, milletle gönül gönüle konuşan, milletle gönül beraberliği olan kardeşlerimizden oluşuyor. Eminim bütün bu çabalar Türkiye'nin parlak geleceğinde sizlerin derin izlerini taşıyacaktır."
Toplantıya Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan da katıldı.
(Bitti)
Son Dakika › Güncel › Anadolu Yayın Platformu Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?