Bakan Kurum, İzmir'deki yapı stoğunun yüzde 65'inin riskli olduğunu söyledi
İZMİR'e gelen Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, kent genelinde imar barışına 275 bin başvuru olduğunu açıklayıp, "İzmir'deki yapılara baktığınızda yaklaşık 2.5 milyon yapı stoğu var. Bunun yüzde 65'i riskli" dedi. Bakan Kurum, İzmir'e millet bahcesi kurma düşüncelerinin olduğunu da söyledi.
İzmir'de ilk olarak Vali Erol Ayyıldız'ı makamında ziyaret eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'a, AK Parti İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı, AK Parti İzmir İl Başkanı Aydın Şengül ve çok sayıda partili eşlik etti. Bakan Murat Kurum Valilik binasında anı defterini imzaladı. İstanbul ve Diyarbakır'ın ardından üçüncü şehir ziyaretini İzmir'e yaptığını belirten Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte yeni bir sisteme geçildiğini belirterek, bu sitemde kurumların daha hızlı hareket etmesinin büyük önem taşıdığını anlattı. Kararların hızlı alınması açısından illerin bakanlıktan taleplerine çözüm üretmek durumunda olduklarını belirten Bakan Kurum, İzmir'in sorunlarını görüşmek için kente geldiklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendilerinden 100 günlük eylem planı istediğini ifade eden Kurum, "Bakanlığımız imar barışı düzenlemesini getirdi. Bugüne kadar bununla ilgili tüm Türkiye'de 3 milyon 258 bin başvuru oldu. İzmir'de ise 275 bin başvuru var. Yaklaşık 1 milyar lira hazineye kaynak sağlandı. İzmir'deki yapılara baktığınızda yaklaşık 2.5 milyon yapı stoğu var. Bunun yüzde 65'i riskli. Başvuru sayısının yüksek olmasının en önemli sebebi de bu" dedi. Riskli yapı stoğu ile alakalı hızlı kararlar alıp uygulamaya geçmek istediklerini ifade eden Murat Kurum, il genelinde çeşitli görüşmeler yapacaklarını aktardı. Altyapı ve ulaşımla ilgili yapılması gerekenleri inceleyeceklerini söyleyen Kurum, katı atık depolama tesisi ve çevre problemleriyle ilgili İzmir'de sorun olduğunu öne sürdü. İzmir ziyareti kapsamında Çeşme'de mavi bayraklı tesisler ile ilgili bir ekibin kontrol yapacağını anlatan Kurum, başka bir ekibin ise kentsel dönüşüm için sahada olacağını kaydetti.
İZMİR'E MİLLET BAHÇESİ
İmar barışı ile ilgili denetimler yapıldığını belirten Murat Kurum şöyle konuştu:
"İmar barışı yeni kaçak yapı yapma kanunu değildir. Biz kaçak yapı yapılmasını kesinlikle istemiyoruz. 2017'den sonra yapılan yapılar için tüm belediye başkanlarından hassasiyet göstermelerini talep ediyoruz. Tabiat varlıkları alanlarında özel çevre koruma alanlarında yeni yapı yapılmasına müsaade etmeyeceğiz. AK Parti iktidarı olarak millet bahçesi için birçok ilde projelere başladık. İşallah İzmir için de bu proje için çalışacağız."
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ'NE GEÇTİ
Valilik ziyaretinin ardından CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nu ziyaret eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İzmir ile ilgili sorunları masaya yatırdı. Başkan Aziz Kocaoğlu, Bakan Murat Kurum'a yeni görevinde başarılar dileyerek kentin gelişmesinde ve problemlerin çözümünde büyük katkılar sağlayacağına inandığını ifade etti. Kentsel dönüşüm çalışmaları konusunda İzmir'de başarılı olduklarını dile getiren Kocaoğlu, sorunlarla ilgili olarak şunları söyledi:
"Orman arazileriyle ilgili imar barışında ciddi sıkıntılar var. Katı atık problemimiz var. Bu problem yer bulamamaktan kaynaklanıyor. Dosyamız bakanığınızda herşey bitmiş, yerimiz var. İki avukat dava açtı, bilirkişi geldi, yargı süreci devam ediyor. ÇED raporumuz alındı ama 2 yıldır bekliyoruz. Ekonomik olarak da proje olarak da hazırız, hemen ihaleye çıkacabiliriz."
"İZMİR'İN BEKLEMEYE TAHAMMÜLÜ YOK"
Bakan Murat Kurum ise yeni birimlerle birlikte imar, şehircilik ve alt yapı anlamında bakanlık olarak etkin bir hüviyete kavuştuklarını dile getirdi. Ekiplerin sahada yerinde inceleyerek karar aldığını söyleyen Kurum, "İzmir'de 2 milyon 500 bin yapı var. Yüzde 65'i riskli gözüküyor. Hızlı bir kentsel dönüşüm sürecine girmeliyiz. Alt yapı, ulaşım probelemleri için çözümler getireceğiz. Katı atık ile ilgili 2 yıldır dava süreci var. Gerekçeler neyse ortadan kaldırıp hızlı ilerlemek gerekiyor. İzmir'in beklemeye tahammülü yok. İzmir'de büyük bir millet bahçesi için yer tespit edeceğiz" dedi.
Daha sonra söz alan AK Parti İl Başkanı Aydın Şengül de, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile seçimlerden önce kentin sorunlarını ve talepleri içeren dosya alışverişinde bulunduklarını hatırlatarak, "Belediyelerle ilgili sorunlarımıza başkanımız yanıt vermişti. Ama seçim süreci nedeniyle bir sekteye uğradı. Yeni hükümet sistemi kurulduktan sonra 'iktidar partisi, büyükşehir belediyesi muhalefet partisi olduğu için projeleri engelliyor' algısı olmuştu. Geçmişi irdelemiyorum. İzmir adına yapılabilecek ne varsa bakanlar ve milletvekkillerimizle beraber belediye başkanımızı ziyaret ediyor sorunların çözümünü takip ediyoruz. Bu üslubu bundan sonra da sürdürelim" diye konuştu.
Bakan Kurum daha sonra AK Parti İzmir İl Başkanlığı'na gitmek üzere belediyeden ayrıldı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Bakan Murat Kurum'un anı defterini imzalamasından görüntü,
-Bakan Murat Kurum'un konuşmasından görüntü,
-Aziz Kocaoğlu'nun konuşmasından görüntü,
-Genel ve detay görüntü.
KJ: Haber: Nevra UÇKAÇ - Kamera: Mücahit BEKTAŞ/ İZMİR,
============
Zor kullanılarak gözaltına alınırken kalp krizi geçiren yaşlı adam öldü; 2 polis açığa alındı
Hakan KABAHASANOĞLU/GİRESUN, - GİRESUN'da, yürüme güçlüğü çeken eşi Fatma Topal'ın (82) sağlık kurulu raporlu ilaçlarını reçeteye yazdırmak ve evde bakım hizmeti kararının uygulanmasını sağlamak amacıyla aile sağlığı merkezine başvuran Yusuf Topal (82), iddiaya göre, hastayı görmeden ilaçları yazmayacağını belirten Ö.Y. adlı kadın doktorla ile tartıştı. Doktorun 'beyaz kod' vermesi üzerine gelen polisler, gözaltına almak istedikleri Yusuf Topal'a ters kelepçe takıp, biber gazı sıktı. Fenalaşarak yere yığılan ve sürüklenerek bindirildiği polis aracı hastaneye götürülen Topal, kalp krizinden öldü. Ailenin şikayeti üzerine soruşturma başlatıldı, olaydan sorumlu tutulan 2 polis memuru açığa alındı.
Olay, 24 Temmuz Salı günü, Giresun'un Gemilerçekeği Mahallesi'nde meydana geldi. Fatma ve Yusuf Topal çifti, fındık hasadı için İstanbul'dan memleketlerine geldi. Yürüme güçlüğü çeken Fatma Topal'ın kronik hastalığı için kullandığı ilaçları bitince, eşi Yusuf Topal yeni ilaçları yazdırmak ve evde bakım hizmeti kararının uygulanmasını sağlamak amacıyla 15 Temmuz Şehitler Aile Sağlığı Merkezi'ne gitti. Doktor Ö.Y.'ye başvuran Yusuf Topal, eşi adına düzenlenen sağlık kurulu raporunu göstererek ilaçları reçeteye yazdırmak istedi. Ancak, doktor, hastayı görmeden ilaçları yazamayacağını belirtti. Topal ise evde bakım hizmeti kararı olduğuna dair raporu göstererek, sağlık görevlilerinin eve gelmesini talep etti. İddiaya göre, doktor Ö.Y. ile Yusuf Topal arasında tartışma çıktı. Tartışma sırasında doktorun 'beyaz kod' vermesi üzerine, polis ekipleri sağlık merkezine geldi. Polisler, Topal'ı gözaltına almak istedi. Yusuf Topal direndiği polisler tarafından yaka paça polis aracına bindirilmek istendi. Ters kelepçe takılan ve biber gazı sıkılan Topal, bu sırada fenalaşarak yere yığıldı. Polisler, yerde sürükleyerek araca bindirdikleri Yusuf Topal'ı Prof. Dr. İlhan Özdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürdü. Kalp krizi geçirdiği belirlenen Topal, yapılan müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi.
TOPRAĞA VERİLDİ
Yusuf Topal'ın cenazesi, Giresun Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsi sonrası Beyazıt Köyü'ne götürüldü. Kılınan cenaze namazının ardından Topal, toprağa verildi. Cenazede, Yusuf Topal'ın oğlu Ahmet Topal, taziyeleri kabul etti.
GÖRÜNTÜLER ORTAYA ÇIKTI, POLİSLER AÇIĞA ALINDI
Olaydan sonra aile, Giresun Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Topal'ın zor kullanılarak gözaltına alınmak istendiği görüntüler delil olarak savcılığa sunuldu. Soruşturma kapsamında 2 polis memuru açığa alındı. Polisler, ifadeleri alındıktan sonra adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. Savcılık, olaya ilişkin kayda alınan görüntülerle sağlık merkezinin güvenlik kamerası kayıtlarını el koydu.
'BUNU YAPANLARIN CEZALARINI ÇEKMESİNİ İSTİYORUZ'
Olayla ilgili konuşan Yusuf Topal'ın oğlu Ahmet Topal, "Bizim amacımız, bu olayları gerçekleştirenlerden öç almak veya onlarla bir arbedeye girmek değil. Bunu savcıya da polis arkadaşlara da söyledim. Bu acıyı hem babama hem bize katbekat yaşatan bu insanların cezalarını çekmelerini istiyoruz. Benim babam 82 yıl boyunca korkuyla yaşadı. Evlatlarına gelebilecek tehlikelerin korkusu, vatanına milletine karşı yapacağı bir hata korkusu, en sonunda da korkuyla öldürdüler babamı. Bu çok acı geliyor bize. Küçük bir çocuğun köşeye sıkıştırılarak korkutulması gibi geliyor bu acı bana. Böylesi bir acıyı yaşayarak ölmesi bizleri gerçekten çok üzdü" dedi.
'DOKTOR FEVRİ DAVRANDI'
Babasının sağlık merkezine gitmesindeki tek amacının yürüyemeyen, evden dışarı çıkamayan annesinin ilaçlarını yazdırmak olduğunu ifade eden Ahmet Topal, "Biz doktordan şunu beklerdik; raporlu olan ilaçlarını yazamayacaksa bunların nasıl yazılabileceğini babama izah etmesini ve ona bir yol göstermesini isterdik. Bunun devlet hastanesinden bir doktor çağrılarak yapılabileceğini izah etmiş olsaydı, babam da bunu anlayışla karşılayacaktı ve bu olayların hiçbiri yaşanmayacaktı. Doktorun tamamen fevri davranarak o polisleri oraya çağırması ve hiçbir şekilde yardımcı olmadan herhalde kendi emellerini tatmin etmesiydi, doktorluk içgüdülerini ön plana çıkarmasıydı" diye konuştu.
AİLE AVUKATI: İLAÇ ALMAK İÇİN GİTTİ, ECELİNİ ALDI
Ailenin akrabası ve avukatı Hicran Akkaya Şenol da sağlık merkezindeki doktorun evde hizmet vermek yerine, görevi kötüye kullanarak polis çağırdığını söyleyerek şunları kaydetti:
"Yusuf dede, yeni komadan çıkmış eşi için almazsa öleceği kan pıhtılaşma ilacını nasıl alacağını öğrenebilmek ve gerekirse evde sağlık hizmeti alabilmek için gittiği sağlık ocağında görevini yerine getirmeyen doktor tarafından polis çağrılarak yaka paça dışarıya atılmıştır. Hem eşine ihtiyacı olan ilaçları alamamanın hem tartaklanmanın, hukuka aykırı olarak gözaltına alınmanın acısıyla, 82 yıllık Anadolu yüreği dayanamamış ve kalp krizi geçirmiştir. Kalp krizi geçiren hastayı darbetmek, biber gazı sıkmak, tekmelemek, yere yatırılmak, sırtından ters kelepçe takılmak, aman dilekleri göz önünde bulundurulmayarak gözaltı işlemleri devam etmiştir. Bu kadar meslek hayatımda gözaltı işlemlerine şahit oldum, fakat ilk defa kalp krizi geçiren bir hastaya bu şekilde bir işlemin yapıldığını görüyorum. Sadece evinden ilaç almak için çıkan birinin medet almak yerine eceli alarak eşinin yanına gitmesini bir Türk vatandaşı, bir avukat ve ailenin bir ferdi olarak içimiz kaldırmıyor."
'POLİSLER TUTUKLU YARGILANMALI'
Polislerin tutuksuz yargılamak üzere serbest bırakılmalarına tepki gösteren avukat Şenol, "Hal böyleyken sorumlu kişilerin, tanıkların ifadelerinin henüz tamamlanmamış olması, delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması, karartılma tehlikelerinin bulunması, isnat edilen suçların ağır cezalık olması, katalog suçları olmasına rağmen nedense tutuksuz yargılanmalarına karar verilmiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan, İçişleri ve Sağlık bakanından devletin korumakla yükümlü olduğu, görevi vatandaşın güvenliğini sağlamak olduğu ülkemizde, Yusuf dedelerin sesi olmalarını istiyoruz. Bu soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi için ilgili polislerin tutuklu yargılanmalarının, hukuki olarak bir gereklilik olduğu kadar kamuoyunun bir vicdanı gereği olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.
'YUSUF DEDE'NİN ÖLÜMÜNDEN KİM SORUMLU?'
Sağlık merkezinde görevli doktora seslenen Hicran Akkaya Şenol, "Bakın, yazmadığınız bir ilaç, bakmadığınız bir hasta, nelere mal oldu. Size tek bir şey sormak isterim. Tüm bu görüntüleri izlediğinizde şimdi oturduğunuz yerde memnun musunuz? Ayrıca, korkuyoruz ki bu olayı ve ölümü gördüğünüz o görüntüleri, bu ölümü normal bir kalp kriziymiş gibi addedilmesidir. Yani ölümle bu polisler arasında bir bağ kurulamaması. Biz buradaki ölümünün sebebinin açıkça kalp krizi esnasında ilgili kişinin yerlerde sürünmesinin krize neden olduğunu söylüyoruz. Elbette ki bir insan gözaltına alındığında kalp krizi geçirebilir, sizce oradaki durum normal bir kalp krizi mi? Aman dileyen ağlayan bir hastaya halen vurmak bizim adabımızda var mıdır? Bu kalp krizinde o polislerin ve hekimin hiç mi sorumluluğu yoktur? Doktor sorumlu değil, hekim sorumlu değil, peki Yusuf amcanın ölümünden kim sorumludur? Belki de kendi sorumludur" ifadelerini kullandı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
----------------------
Ölen Yusuf Topal'ın vesikalığı
Polisin yaşlı adamı gözaltına almaya çalıştığı anlar (Cep telefonu)
Adamın yerde yattığı anlar
Polisin zor kullanması
Polisin yaşlı adamı araca bindirmesi
Ölen adamın cenaze namazı detayları
Oğlu Ahmet Topal ile röp.
Avukat Hicran Akkaya Şenol ile röp.
Haber-Kamera: Hakan KABAHASANOĞLU GİRESUN-DHA
==================
Düğün yolunda kaza; anne öldü, eşi ve 2 çocuğu yaralı
ADIYAMAN'ın Kahta ilçesinde düğüne giden ailenin otomobil uçuruma devrildi. Kazada, Özlem Göçan (32) öldü, sürücü eşi ve 2 çocuğu ise yaralandı.
Kaza, öğle saatlerinde Salkımbağı köyü yakınlarında meydana geldi. Bir yakınlarının düğününe giden ailenin içinde bulunduğu Osman Göçan (38) yönetimindeki 02 KL 278 plakalı otomobil, kontrolden çıkarak uçuruma devrildi. Taklalar atan otomobilin sürücüsü Osman Göçan ile eşi Özlem, çocukları Sinan (3) ve Ezgi Göçan (1) yaralandı. Yaralılar, olay yerine sevk edilen ambulanslarla Kahta Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Tedaviye alınan yaralılardan Özlem Göçan, yapılan tüm müdahaleye karşın kurtarılamadı.
Özlem Göçan'ın cenazesi otopsi için morga konulurken, eşi ile 2 çocuğunun tedavilerine ise devam ediliyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
---------------------------------
Olay yeri
Kazaya karışan otomobil
Toplanan kalabalık
Kahta Devlet Hastanesi
Ambulansın girişi
Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Haci BOZKURT-ADIYAMAN-
80 MB
=====================
10 yıldır, ameliyat sonrası felç kalan oğlu için hukuk mücadelesi veriyor
KÜTAHYA'da yaşayan Yusuf Ay (15), iddiaya göre 5 yaşındayken omurga eğriliği nedeniyle Kocaeli'de geçirdiği ameliyat sonrasında bir daha yürüyemedi. Doktorun, ameliyat sonrası yürümesinde herhangi bir sıkıntı olmayacağını söylediğini belirten Yusuf'un babası Ali Ay (39), doktor hakkında 10 yıl önce açtığı maddi ve manevi tazminat davasının halen devam ettiğini söyledi.
Kütahya'da fabrikada işçi Ali Ay, omurgasında eğrilik bulunan oğlu Yusuf Ay'ı, tavsiye üzerine 2008 yılında Kocaeli'deki hastaneye götürdü. Kontrollerin ardından Yusuf burada ameliyata alındı. Yusuf Ay, iddiaya göre ameliyat sonrasında bir daha yürüyemedi. Ameliyat öncesi oğlunun gayet sağlıklı yürüyebildiğini söyleyen baba Ali Ay, "Sırtındaki kemiklerin iç organlarına baskı yapmaması için doktorlar bir ameliyat gerektiğini söyledi. Yusuf'un ameliyatını yapan doktor, yürümeme gibi bir riskin olmadığını ve sadece ameliyat sırasında ölme riskinin yüzde 10 olduğunu, ameliyat sonrasında ise herhangi bir sorunla karşılaşılmayacağını söyledi. Oğlum 5 yaşında geçirdiği ameliyatın ardından bir daha yürüyemedi ve şu an belden aşağısını hissetmiyor" dedi.
10 YILDA 17 AMELİYAT GEÇİRDİ
Baba Ay, "Oğlumu daha sonra fizik tedaviye yönlendirdiler. Maalesef yine yürüyemedi. Bu aşamada maddi ve manevi yönden çok büyük kayıplarımız oldu. Gittiğimiz başka doktorlar oğlumun omuriliğinde bir sıkıntı olduğunu söyledi. Platinler takılırken sinirlere zarar verilmiş. Oğlum o günden bu yana 17 ameliyat geçirdi. Sırtında şu an 4 adet platin var. Doktorlarımız tedaviyi bırakmamamızı öneriyor ve düzelme ihtimalinin olmadığı söylüyorlar" diye konuştu.
'ADALETİN YERİNE GELMESİNİ İSTİYORUZ'
Ameliyat sonrası belden aşağısını hissetmeyen Yusuf'a verilen raporda engelli oranının yüzde 92 olduğunu anlatan Ali Ay, "Oğlum yürüyemeyince, ameliyatı gerçekleştiren doktor hakkında maddi ve manevi bir tazminat davası açtık. O günden beri oğlumu bu hale getiren doktora karşı adalet savaşım devam ediyor. Adli Tıp Kurumu'ndan, doktorun haklı olduğu yönünde bir karar çıktı. Dosyasına iki kere ret geldi. Tekrar itiraz ettik. Bu süreç de halen devam ediyor. Bu tür davalarda adalet neyse biz onun yerine gelmesini istiyoruz. Devletimize ve adaletimize güveniyoruz" dedi.
'ARKADAŞLARIM GİBİ OKULA GİDEMİYORUM'
Yusuf ise devletin verdiği imkanlarla 10'uncu sınıfa kadar evde eğitim gördüğünü ve bu yıl görsel eğitim için okula gitmek zorunda olacağını ifade etti. Arkadaşları gibi okula gitmek istediğini söyleyen Yusuf, "Belden aşağım felçli. Kendi işlerimi kendim göremiyorum. Arkadaşlarım gibi okula gidemiyorum, top oynayamıyorum, hareketlerim kısıtlı. Adaletin yerini bulmasını istiyorum" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Baba Ali Ay'ın konuşması,
-Yusuf Ay'ın konuşması,
-Baba Ali Ay'ın oğlunu tekerlekli sandalye ile gezdirinrken çekilen görüntüler bulunuyor
Haber-Kamera: Oğuzhan KILIÇ/ KÜTAHYA,
================
Tokatlılar, su gösterisini izlemek için akın etti
Tokat Belediyesi tarafından 'Kanal Tokat' projesi kapsamında Yeşilırmak'ta yapılan su gösterisini izlemek isteyenler ırmak kenarına akın etti.
Tokat Belediyesi tarafından yapımı hızla devam eden 'Kanal Tokat' projesinde Yeşilırmak içerisinde yer alan "Suların ışık ve müzikle dansı" ilk gösterisi halkın beğenisine sunuldu. Çalan müziğe göre fıskiyelerden tutulan ritim izleyenleri hayran bıraktı. Kentte ilk defa yapılan gösteriyi izlemek isteyen kent sakinleri ırmak kenarına akın etti. İzleyenler bu anları da görüntülemeyi ihmal etmedi.
Görüntü Dökümü:
-Programdan görüntü
-Işıklı su gösterisi
-İzlemeye gelen meraklılar
Haber-Kamera: Fatih YILMAZ/TOKAT,
(260 mb)
==========================
Halfeti'ye turist akını
Şanlıurfa'da hava sıcaklığının 40 dereceye ulaşmasıyla birlikte yerli ve yabancı turistler Halfeti ilçesine akın etmeye başladı. 'Güneydoğu'nun Bodrum'u olarak anılan "Sakin şehir" Halfeti'ye gezmeye gelenler, özellikle bir bölümü sular altında kalan ilçeyi tekne turuyla geziyor.
Güneydoğu bozkırının ortasında olmasına rağmen Birecik Baraj Gölü sayesinde sahil kenti görünümüne kavuşan Halfeti, günde 10 binden fazla turisti ağırlıyor. Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi'nin 2013'te 'Sakin şehir' ağına dahil ettiği Halfeti, tarihi taş evleri ve doğal güzellikleriyle bölgenin saklı cenneti olarak anılıyor. Tekne turlarıyla büyük bölümü sular altında kalan ilçeyi gezen turistler, tur sırasında birçok medeniyete ev sahipliği yapan Rumkale'yi de görme fırsatı buluyor.
Yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağındaki Halfeti'de yoğun çalışmalar yaptıklarını anlatan Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi, "Halfeti'de son 30 yılda yapılan yerel yatırımlara eşdeğer bir yatırım sadece son 3 yılda yapılmıştır" dedi.
Tarihi ve doğası ile Güneydoğunun incisi olan Halfeti'yi şehir turizmi ile birleştirmeyi hedeflediklerini belirten Nihat Çiftçi, "Şanlıurfa'ya gelen misafirlerin muhakkak suretle saklı cennet Halfeti'den güzel ayrılması için ilçemizde turizme yönelik çalışmalar yürüttük ve yürütmeye devam edeceğiz. Şanlıurfa, yerel yönetim anlamında şaha kalkmış durumda" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------------------------------
Tekne turuyla gezen turistler
Halfeti'de sular altında kalan Savaşan Mahallesi
Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi açıklamada bulunması
Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Ali LEYLAK- ŞANLIURFA-DHA)
243-141MB
===================================
'Son kaplumbağayım, beni kurtar' kampı
Türk ve yabancı üniversite öğrencilerinden oluşan 32 kişilik grup, 'Son kaplumbağayım. Kurtar beni' sloganıyla Finike'de kamp yaptı.
Avrupa Birliği Bakanlığı Gençlik Eğitim Şube Daire Başkanlığı ve Türkiye Ulusal Ajansı desteğiyle Finike Hasyurt Mahallesi sahilinde, çevre kirliliğini önlemek ve doğal hayatı korumak, farkındalık düzeyini arttırmak amacıyla kamp kuruldu. Erasmus + Gençlik Değişimi projesi kapsamında kurulan 9 günlük kampta, eğitim ve alan çalışmaları yapıldı. Projeyle; Caretta carettaların doğal yaşamını tehdit eden unsurlar, küresel çapta doğal yaşam alanını yok edecek olan deniz kirliliği, küresel ısınma hakkında toplumun farkındalığının arttırılması, küresel ısınmanın daha ciddi seviyelere ulaşmasını engellemek, yerelde bulunan insanların çevre kirliliği konusunda bilinçlendirilmesi, gençlerin çevre kirliliği ve doğal hayatı koruma konularında farkındalık düzeyinin arttırılması hedeflendi.
Kamp etkinlikleri kapsamında Finike Belediye Başkanı Ak Partili Kaan Osman Sarıoğlu'nu da makamında ziyaret eden proje katılımcıları, belediyenin verdiği destekler için teşekkür etti. Proje Koordinatörü Veli Ercan Çetintürk, ziyaret sırasında Başkan Sarıoğlu'na, proje kapsamında hazırlanan tişörtlerden hediye etti. Akdeniz Üniversitesi'nin İktisadi İdari Bilimler Fakültesi ve Tıp Fakültesi öğrencilerinden oluşan Ceums-Youth isimli gençlik grubunun yazdığı, 'Son kaplumbağayım. Kurtar beni' projesinde yer alan katılımcılara teşekkür eden Başkan Sarıoğlu, "İtalya, Yunanistan, Hırvatistan ve Arnavutluk'tan ilçemize gelen gençler Hasyurt Piknik Alanı'mızda kamplarını kurup, Caretta carettaların neslinin devamlılığı için farkındalık çalışmalarını sürdürmeleri ve belediyemize ziyaretlerinden dolayı teşekkür ederim" dedi.
Proje Koordinatörü Veli Ercan Çetintürk, projeyle çevre kirliliği, küresel ısınma ve nesli tükenmekte olan hayvanlar hakkında farkındalık arttırmayı amaçladıklarını söyledi. Projeyi 5 farklı ülkenin katılımıyla gerçekleştirdiklerini anlatan Çetintürk, "Hırvatistan, Yunanistan, İtalya, Arnavutluk ve tabii ki Türkiye'den katılımcılarımız var. Proje toplamda 9 gün sürdü. Çeşitli aktivitelerle dolu bir program gerçekleştirdik. Bir grup arkadaşımız çevre kirliliği ve Caretta caretta ile ilgili kısa videolar hazırlıyor. Bununla birlikte 1 hafta boyunca buna benzer çeşitli etkinliklerle, hem diğer ülkelerde alınan önlemler hem de aktiviteler hakkında bilgi paylaşımında bulunduk. Nasıl daha fazla önlem alabiliriz ve dünyamızı koruyabiliriz, bunun çalışmasını yapıyoruz" diye konuştu.
Proje yazarı ve yüksek lisans öğrencisi İlyas Güneş de deniz kirliliği ve küresel ısınmanın dünyada yaşayan bütün canlıları tehdit ettiğini, önlem alınmadığı takdirde etkisinin giderek artacağını söyledi. Projeyi de bu nedenle yazdıklarını belirten Güneş, "Caretta carettaların nesli tükenmekte ve açık denizlerde geniş bir alanı kapsıyor. Nitekim bu geniş ölçü Akdeniz çevresine baktığımız zaman sadece bu ülkenin değil başka ülkelerin kıyılarında da kronik bir şekilde aynı sorunlar yaşanıyor. Nesli tükenmekte olan bir hayvanı kurtarmak için denize kıyıları olan bütün ülkelerle bir işbirliği yapmak gerekiyordu. Biz de Erasmus kapsamında uluslararası proje yazarak nesli tükenmekte olan türler, bunlara etki eden faktörleri ele aldık. Tabii bunu sadece deniz kirliliği adı altında toplayamayız. Çevre kirliliği ve bilinçsiz beşeri faktörler etkili olmakta. Dolayısıyla ülkelerarası işbirliği ve ortak çatı organizasyonu altında sorunlara çözüm üretmek için böyle bir proje oluşturduk" dedi.
Kampa İtalya'dan katılan biyoteknoloji öğrencisi Giada Papi, sürdürülebilirliğe yönelik projelerin yaygınlaşmasının çok önemli olduğunu ifade ederek, "Bu projeye dahil olmaktan mutlu oldum. Ümit ediyorum ki bu proje daha da büyüyerek gelecek nesillere sürdürülebilir bir hayat sağlayacak. Kamptaki workshoplarda çok eğlendik ve çevre kirliliği, hayvan hakları ile ilgili çalışmalar yaptık" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
Kamp alanından
Sahil faaliyetlerinden bir detay
Toplu görüntü
Proje Koordinatörü Veli Ercan Çetintürk
Proje yazarı ve yüksek lisans öğrencisi İlyas Güneş
Biyoteknoloji öğrencisi Giada Papi röportaj
HABER- KAMERA: Suat SÖĞÜT/FİNİKE(Antalya),
==============================
Son Dakika › Güncel › Dha Yurt Bülteni 9 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?