Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Anayasa öylesine ciddi bir şekilde vesayet düzenekleri kurmuştur ve bunu anayasal teminat altına almıştır ki bunlar ortadan kaldırılmadan Türkiye'de demokratik bir sistemden bahsetmek mümkün değil" dedi.
Memur-Sen konfederasyonuna bağlı Eğitim-Bir Sen'in, Manavgat ilçesinde düzenlenen 24. kuruluş yıl dönümü kutlamalarında konuşan Kurtulmuş, bugün dünya sistemine hakim olanların, Batı'daki siyasete yön verenlerin, göçmen meselesini bir "Doğu meselesi" olarak gördüklerine işaret etti.
Batı'da, "Bu Doğu'nun garip, geri kalmış milletleri, bunlar işte böyle sağdan sola göç ederler. Bunlar yine Doğu'nun kendi iç meselesi olarak kalsın, Doğu'nun Batı'ya en yakın ve güçlü ülkesi olan Türkiye de bu sorunla uğraşmaya devam etsin" görüşünün hakim olduğuna değinen Kurtulmuş, "Böyle baktıkları için de göçmen meselesini çözemezler. Yeryüzündeki küresel adaletsizlik böyle devam ettiği sürece hiçbir sorunun çözülmesi mümkün değil" dedi.
Kurtulmuş, Avrupa'da sınırlara teller ve duvarlar çekildiğini hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Gökyüzüne çelikten bir gök kubbe dahi örseler dünyadaki küresel adaletsizlik böyle devam ettiği sürece işgaller, iç savaşlar, birtakım büyük güçlerin bu bölge coğrafyasında oynadıkları oyunlar devam ettiği sürece asla ve asla göçmen meselesinin sona ermesi mümkün değildir. Kapıdan kovsanız pencereden gelirler, pencereden kovsanız bacadan gelirler. Dolayısıyla bütün dünyanın, bu küresel adaletsizlik nasıl çözülecek, buna bir sözü, görüşü olması lazım. Şu anda dünyada başka hiçbir siyasi farklılık olmasa bile dünyadaki en zengin yüzde 1, hatta yüzde 1'den daha az kesim dünyadaki servetin yüzde 44'ünü elinde tutuyor. Aylan bebeği görünce dünyadaki yoksulluk aklınıza geliyor değil mi?"
Batı'ya göç etmek zorunda kalanların, "bir bardak su, yarım lokma ekmek için çocuklarının geleceğini tehlikeye atarak denizlere gittiğini" belirten Kurtulmuş, "Dolasıyla bu küresel adaletsizliği ortadan kaldıracak bir görüşe ihtiyaç vardır. Bunun ortaya konulmasında büyük fayda vardır" dedi.
"DAEŞ ya da IŞİD, maymuncuk gibi"
Bölgedeki terörist gruplara değinen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"El-Kaide ile nasıl başa çıkacağız, DAEŞ ile nasıl başa çıkacağız? DAEŞ ya da IŞİD dediğiniz şey, artık bir maymuncuk gibi her kapıyı açan, hangi kimse hangi kapıyı açmak istiyorsa onun amacına hizmet eden bir örgüt haline gelmiş. Bir maymuncuk, bir İngiliz anahtarı. Çok açık söylüyorum, eğer Rusların Afganistan'ı işgali olmasaydı, arkasından Amerikalıların Afganistan'ı işgali olmasaydı, dünyada El-Kaide dediğimiz terör örgütü olmayacaktı. Bugün de eğer Saddam'dan sonra Amerika'nın Irak'ı işgaliyle başlayan süreç olmasaydı DAEŞ dediğimiz uluslararası terör örgüt olmayacak, Afrika'dan Avrupa'nın içine kadar bütün dünyayı tehdit eden bir unsur olmayacaktı. İşte bütün bunların farkına varan, terörden göçmen sorununa dünyadaki bütün sorunları bilen ve bu sorunların çözümünün ancak yeni bir dünyanın kurulmasıyla mümkün olduğunu anlayan bir düşünceye ihtiyaç var. İşte bu düşüncenin merkezi, esas sahibi olan bu ülkedir, bu ülkenin çocuklarıdır. Onun için Türkiye'nin üzerinde 50 bin oyun oynanır, onun için Türkiye'nin üzerinde uzun yıllardan bu yana birçok oyun oynanır."
"Yeni bir dünya mümkün"
Kurtulmuş, Türkiye'nin yeni bir dünyanın kurulmasına öncülük edebilecek ender ülkelerden olduğunu, Memur-Sen, HAK-İŞ, Eğitim-Bir-Sen ya da siyasi partilere düşenin normal faaliyetlerini sürdürmenin ötesinde yeni bir dünyanın mümkün olduğunu avazı çıktığı kadar ortaya koymak, bütün dünyaya haykırmak olduğunu söyledi.
Bu gidişin doğru olmadığını dile getiren Kurtulmuş, "Bu gidişle dünyanın sorunlarının çözülmesi mümkün değildir. Terör ve buna bağlı eş zamanlı gelişen mülteci meselesi, dünyada Üçüncü Dünya Savaşı kadar tehlikeli yeni çatışma alanlarıdır. Bunu bildiğiniz yollarla çözemezsiniz. Onun için temelinde hakkaniyet, adalet olan, insanların eşitlik prensibine inanan yeni bir dünya görüşüne ve bu dünya görüşünün mücessem hale gelmiş olan bir siyasal anlayışa ihtiyaç var. İşte bunun için Türkiye ile uğraşır dururlar. Ne zamandan beri, uzun zamanlardan beri" dedi.
Osmanlı Devleti'nin 4,5 milyon kilometrekareden 780 bin kilometrekareye sadece 20 yılda geldiğini anımsatan Kurtulmuş, "Osmanlı'yı bitirdik her şey sona erdi zannettiler ama çok şükür Türkiye yeniden ayağa kalktıkça, yeniden güçlü bir ülke oldukça birileri yeni bir dünyanın kurulmasının mümkün olduğunu anlamaya başlıyor" diye konuştu.
"Şimdi güçlü bir Türkiye'yi kurma vaktidir"
Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin hareketsiz kalmasını isteyenler olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye güçsüz kalsın. Bir zamanlar bu memlekette devam eden vesayet düzenekleri tam da bunun için kurulmuştur. Bu millet kendi medeniyet coğrafyasıyla buluşmasın, kendi değerleri üzerinde ayağa kalkmasın, bu millet fikren siyaseten ve yöntem olarak hatta kurum ve kuruluşlarıyla ithal ve bu anlamda da vesayet odaklarının aracı olan kurum ve kuruluşlar eliyle yürüsün. Onun için istediler ki herhangi bir şekilde kendi teknolojisine sahip olmasın, kendi ağır sanayisini yapmasın, milli bir siyaset anlayışına kavuşmasın, milletle devlet ayrı tellerden çalsınlar, devlet milletin üzerinde tahakküm kuran bir mekanizma olsun, devlet bir bir birikim ve tahakküm aygıtı olarak kurulsun. Bu anlamda da kültür olarak da medeniyet olarak da neyi taklit edebiliyorsak bu millete onu mukallit bir şekilde öğretelim, hep bunlar söylendi, bunlar yapıldı. Şimdi köprünün altından çok sular geçti. Millet kendi benliğine kavuştu, kendi değerleri üzerinde yeniden ayağa kalktı. Şimdi güçlü bir Türkiye'yi kurma vaktidir."
"Türkiye'nin toplumsal olarak güçlenmesi lazım"
Türkiye'nin ekonomik, siyaseten, askeri anlamda güçlenmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Türkiye'nin toplumsal olarak güçlenmesi lazım. Toplumsal olarak güçlenmenin önündeki en büyük engel de devlet-millet bütünleşmesini sağlayacak, milletin istediği sivil demokratik bir anayasanın olmayışıdır. Eğer bu millet bu anayasayı da yaparsa millet ve devlet tamamıyla bütünleşmiş olacak" dedi.
Kurtulmuş, anayasaya yönelik pek çok tartışma yapıldığını, ancak bu tartışmalar yapılırken asıl olarak milletin değil, devletin alındığını anlattı. Anayasanın ruhu ve felsefesinde millet esas olursa Türkiye'de çok güçlü bir devlet yapısının ortaya çıkacağına değinen Kurtulmuş, "Bunu istemedikleri için anayasada her şeyi devletin gücüne göre tanzim ettiler ve bu şekilde geldi. Sadece 1920'deki kuruluş anayasamız müstesnadır. O Teşkilat-ı Esasiye Türkiye'nin en demokratik, en milli, en yerli ve halka açık metnidir" diye konuştu.
O dönemin meclisinde herkesin bir araya geldiğini ve 1920 ruhuyla sadece bir anayasal metin olmadığını, Türkiye'de hem orduyu, devleti ve hükümeti kurduğunu hatırlatan Kurtulmuş, bu anlamda Türkiye'nin devlet-millet bütünleşmesi üzerinden kurulmuş bir siyasal metin üzerinden ayağa kalktığını ancak bunun da kısa sürdüğünü söyledi.
"Demokrasiden bahsedenlerin şimdi sesini yükselmesi zamanıdır"
Numan Kurtulmuş, "Demokrasiden bahsedenlerin şimdi sesini yükselmesi zamanıdır. Milletten bahsedenlerin şimdi bu millet egemenliğini ortaya koyma zamanıdır" ifadesini kullanarak, Türkiye'nin güçlü bir anayasa ve anayasal reformlarla yoluna devam etmesi gerektiğini kaydetti.
Kurtulmuş, "Anayasa öylesine ciddi bir şekilde vesayet düzenekleri üzerine kurmuştur ve bunu anayasal teminat altına almıştır ki bunlar ortadan kaldırılmadan Türkiye'de demokratik bir sistemden bahsetmek mümkün değil" dedi.
Önceki anayasa tartışmaları sırasında anamuhalefet partisinin, "Anayasanın zaten önemsiz maddeleri üzerinde anlaşıyoruz, mühim olan o önemli maddeler, onları da geçelim, onları da hiç konuşmayalım" görüşünü savunduğunu aktaran Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Ben de şunu söylüyorum, gelin vesayetten mi bahsediyorsunuz, anayasanın bir maddesini değiştirelim. Bunu söylediğimiz zaman buna hiçbirisi razı olmayacaktır. Anayasa ne diyor, 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Millet bu egemenliğini, bu hakimiyetini anayasal kurum ve kuruluşları eliyle kullanır'. Bu şu demektir, 'Millet egemendir ama egemen değildir' demektir. Geçmişte bunu çok yaşadık. Gelin bunu değiştirelim, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, millet bu egemenliğini seçilmiş kurum ve kuruluşları eliyle kullanır', gelin milletin neye karar vereceğine karar verin. Sivil, demokratik, sahici, bu ülkeyi taşıyan ve milleti ileriye götüren bir anayasaya ihtiyaç var. Anayasa derken hukuk tartışmıyoruz, bunu da yanlış anlamayın."
Anayasanın ruhu, felsefesi, egemenlik kodları
Kurtulmuş, mühim olanın anayasanın metnini düzeltmek değil, ruhunu, felsefesini, egemenlik kodlarını değiştirmek olduğunu söyledi.
"Tabii bunlarla birlikte tam bir güçler ayrımı prensibi içerisinde Türkiye'de etkin bir yönetimin aracı olarak başkanlık sistemini tartışmak ve bunu yürürlüğe koymaktır" diyen Kurtulmuş, yeni bir Türkiye kurulmadan yeni bir dünyanın kurulmasının mümkün olmadığına dikkati çekti.
Türkiye güçlü olursa, Türkiye'nin dünyadaki sorunları çözecek performansını da ortaya koyacağının altını çizen Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Biraz önce hendekten, çukurdan bahsedildi. Türkiye'de Suruç'ta neden bomba patladı, niye Ankara'da bomba patladı, niye İstanbul'da bomba patladı? Niye Türkiye eş zamanlı olarak DAEŞ ile PKK ile mücadele ediyor? Orada Cizre'deki, Silopi'deki, Sur'daki o çukurları koyup aralarına bombaları niye yerleştirdiler? Soruyu sadece 'Kim bu PKK, DAEŞ' diye sorarsanız cevabı bulamazsınız. Soruyu 'Kim bu PKK'yı kullanıyor, kim bu DAEŞ'i kullanıyor, bunlardan ne menfaat umuyor' diye sorarsanız, cevabını bulursunuz. Cevap, yeni bir dünyanın adaletli şekilde kurulmasını önlemektir."
"Kullanacaklar, çöp tenekesine atacaklar"
Birkaç sene sonra bazı terör örgütlerinin hiçbirinin isimlerinin duyulmayacağını belirten Kurtulmuş, egemenlerin terörü ve teröristleri araç olarak kullanmaya devam edeceğini söyledi.
Kurtulmuş, "ASALA diye bir terör örgütü vardı, değil mi? Nerede şimdi? Kullandılar ve çöp tenekesine attılar. PKK diye bir terör örgütü var, kullanacaklar çöp tenekesine atacaklar. DAEŞ diye bir terör örgütü var, kullanacaklar çöp tenekesine atacaklar. Bütün bu örgütlerin bu coğrafyada cirit atmasının ve özellikle Türkiye'de hayatı çekilmez hale getirmesinin temel nedeni bu coğrafyanın amiral gemisi olan Türkiye'yi batırmaktır" diye konuştu.
Fas'tan Endonezya'ya bu coğrafyanın kilit taşının Anadolu toprakları olduğunu, bu kilit taşını, Gezi Olaylarıyla krizlerle terörle sökmeye çalıştıklarını kaydeden Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Hiç şüpheniz olmasın yapamayacaklar, çünkü millet yine sağlam duruyor. Geçmişte sağ-sol kavgalarıyla, Alevi-Sünni kavgalarıyla denediler olmadı, olmayacaktır. Bu millet kıyamete kadar bu coğrafyada barış içinde yaşamayı başaracaktır. Onun için oynanan oyunun adını iyi koymak lazım. Oynanan oyun bu coğrafyanın darmadağınık edilmesidir, 2. Sykes-Picot ile tam bir asır evvel yarım bıraktıkları işi tamamlamak, defteri hesabı kapatmaktır. Buna fırsat vermeyeceksiniz, hiçbir zaman hedeflerine ulaşamayacaklar. Onlar istedikleri kadar cetvellerini tekrar çıkarsınlar. Bu terör örgütleri yüz asır evvel sınırları çizerken kullandıkları cetvellerin benzeridir. Cetvelleri koyun, yine sınırları çizmeye çalışsınlar, muvaffak olamayacaklar."
Kurtulmuş, konuşmasının ardından Eğitim-Bir-Sen tarafından düzenlenen "2. Örgütlenme Kısa Film Yarışması" kapsamında jüri üyelerine teşekkür teşekkür plaketi verdi.
(Bitti)
Son Dakika › Politika › Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: (2) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?