CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Hiçbir kutsal mekanda asker postalı istemiyoruz, bir. Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yabancı asker postalı istemiyoruz, iki. Bu topraklarda Peşmerge'nin ne işi var? Hangi gerekçeyle benim topraklarımı çiğniyorlar" dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında güncel konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Manisa'nın Soma ilçesine bağlı Yırca Mahallesi'nde yapılması planlanan termik santrale değinen Kılıçdaroğlu, grup salonunda Yırca'dan gelen "mağdurlar" olduğunu söyledi.
Mustafa Kemal Atatürk'ün "Köylü milletin efendisidir" dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Çünkü köylüler gerçekten de üretiyorlar, kazanıyorlar, vergi ödüyorlar... Dolayısıyla onları korumak hepimizin ortak görevidir" dedi.
Yırca sakinlerinin de kendi topraklarını korumak istediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Size bu olayın öyküsünü anlatacağım. Yırca sakinlerinin zeytin bahçelerine nasıl göz koyulduğunu anlatacağım. 10 Mayıs 2014, Bakanlar Kurulu bir karar alıyor, 'Yırca köylülerinin arazileri acele kamulaştırılacak' diyor. İvedi kamuşlaştırılacak. Bir şeyin ivedi kamulaştırılmasının kuralları vardır. Nedir bu? Yurt savunmasını gerektiren olay olabilir, savuş halidir, acele karar alınır veya kanunlarında olağanüstü haller vardır, bu nedenle acele kamulaştırılma kararı varsa, Bakanlar Kurulu karar alır. Bakanlar Kurulu, kamu yararı varsa alacak. Kamu yararı yoksa alamayacak. Ama bunlar kararı aldılar. Yırca köylülerinin lehine değil, havuz medyası içinçalışan işadamı lehine aldılar. Yırca köylülerini ve zeytini gözden çıkardılar. 'Olmazsa olmaz, bizim havuz medyasına para aktaran adama biz işi vereceğiz' dediler ve kararı böyle çıkardılar."
1 Eylül'de iptal kararı için Danıştay'a gidildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, bu arada firmanın köylülere 19 Eylül'e kadar süre verdiğini söyledi.
Firmanın 19'unu beklemeden 17 Eylül gecesi baskın yaptıklarını savunan Kılıçdaroğlu, ancak bu "baskında" başarılı olamadıklarını anlattı.
"Çünkü orada CHP'nin milletvekilleri vardı" bilgisini veren Kılıçdaroğlu, 16 Eylül'de Manisa Valisi'ne giden yaşlı bir köylünün ise "Askere çağırdınız geldik, vergi istediniz verdik, madem siz devletsiniz, şimdi bize sahip çıkamayacaksınız da ne zaman çıkacaksınız" dediğini aktardı.
Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Bunu söylüyor ama orada kalıyor. Çünkü iktidarın gözünü para hırsı bürümüş. Onun derdi başka, derdi Yırca köylülüreni oradan nasıl dışarı atarım. 7 Kasım 2014 sabahı baskın düzenleniyor, 6 bin zeytin ağacı kesiliyor. 6 bin zeytin ağacı, onlarca ailenin gelir kaynağını yok etmek demektir. Onların nimeti o, geçim kaynağı. Onu alacaksın elinden, ne olacak? Soma işçisinin yaptığı açıklamayı unutmadık, 'tarımda çalışıyorduk, tarımı öldürdüler mecburen yeraltında çalışıyoruz, yoksa açlıktan öleceğiz.' Getirmek istedikleri nokta bu. Baltalı çetelerle 6 bin ağaç katledildi. Bunun mücadelesini hep beraber vereceğiz. Danıştay yürütmeyi durdurma verdi onlar önceden haber aldılar ve o katliam yaptı."
-Kendi adına dikilmesi için Yırcalılar'a zeytin fidanı verdi-
Kılıçdaroğlu, konuşmasının bu bölümünde salonda bulunan iki Yırcalı'yı yanına çağırdı. Kılıçdaroğlu, kürsüde daha önce getirilen zeytin fidanını köylülere vererek, kendi adına ağaçların söküldüğü yere dikmelerini istedi.
Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararını da değerlendiren Kılıçdaroğlu, Danıştay'ın "yasalara uyduğu" için böyle bir karar verdiğini söyledi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca hazırlanan ve televizyon kanallarında yayınlanan bir kamu spotuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "6 bin zeytini keseceksin, sonra bir kamu spotu yayınlayacaksın Tarım Bakanlığı olarak. Kamu Spotu'nda ne diyor; 'çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmak için haydi Türkiye tarım arazilerini birlikte koruyalım.' Komedi değil mi? Vallahi komedi. Zaytungculara buradan mesaj gönderiyoruz, artık onlar ne yazar bilmiyorum" değerlendirmesini yaptı.
Spotta ayrıca, "Verimli tarım arazilerine yapılacak tarım dışı faaliyetlere izin verilmeyeceğini kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız" dendiğini aktaran Kılıçdaroğlu, bunun tam bir komedi örneği olduğunu dile getirdi.
1939'da zeytin ağaçları için özel bir kanun çıkarıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu kanunun 20. Maddesinde, "Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede, zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez" dendiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Bu kardar açık. Ancak zeytinyağı fabrikası, o da 3 kilometre ötede kurabilirsiniz. Açıkça suç işlemişlerdir. Bu ülkenin namuslu savcılarını göreve davet ediyorum. Bu yasa yürürlükteyken, 6 bin zeytin ağacını yok eden yetkililer hakkında soruşturma açılmasını istiyoruz. Bunu yapan yürekli bir savcı istiyoruz biz. Devletin savcısını, kamunun savcısını istiyoruz, köylünün hakkına sahip çıkacak bir savcı istiyoruz" diye konuştu.
-"O saray bu ülkenin itibarı değildir"-
"Köylünün günahı ne?" sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, köylülerin toprağına sahip çıktığını ve vergisini ödediğini anlattı.
Köylünün, "ülkede aç insan kalmasın, bu ülke güzel yönetilsin" diye vergi verdiğini belirten Kılıçdaroğlu, konuşmasın şöyle devam etti:
"Bunlar ne yapıyorlar? Vergiyle kaçak saray yapıyorlar. Milletin parasıyla kaçak saray mı yapılır? Diyorlar ki 'Büyük saray yapıyoruz, kaçak saray yapıyoruz, bu bizim itibarımızdır.' Bak bir şey doğru. Hırsızlar için güzel itibar kaynağı olabilir o. Ama o saray, bu ülkenin itibarı değildir. Ben size örnekler vereceğim, Kuzey Kore. Görkemli bir sarayı var, itibarlı bir ülke mi? Bütün dünya dışlamış durumda. Brunei Sultanı'nın da görkemli bir sarayı var, itibarlı mı? Hayır, hiçbir itibarı yok. ABD Başkanının oturduğu beyaz ev. Kaçak saraydan 6 kat daha küçük. Bu demektir ki Erdoğan ve Davutoğlu'na göre 'ABD itibarsız, biz onlardan 6 kat daha itibarlıyız.' Böyle bir anlayış olabilir mi? Almanya Başbakanı bir apartmanda oluyor, zavallı gariban. İtibarı sıfır herhalde. Hiç itibarı kalmamış. Kremlin Sarayı, eski bir saray. 12 Kremlin sarayı yapabilirsiniz bu kaçak sarayın alanına. Gariban Rusya, perişan olmuştur, itibarı yerlerde sürünüyor. 30 Elize Sarayı yaparsınız. 1 katrilyon 370 trilyon lira para gömüldü oraya. Zeytin çiftçisinin, madencilerinin alınteridir... Sana o parayı devleti yönet diye verdik, kendine kaçak saray yap diye vermedik. İtibar arıyor. Sarayla itibar mı olur?"
-"Oraya köşk yapacaksanız bir tek ağaç kesilmeyecek"-
"Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye'sine" bütün devletlerin itibar gösterdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün kimseye muhtaç olmadan kendi kalkınmasını sağladığını anlattı.
Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün Çankaya Köşkü'nün yapımı sırasında, "Oraya köşk yapacaksanız bir tek ağaç kesilmeyecek" dediğini aktardı.
Cumhurbaşkanlığı sarayıyla ilgili eleştirilerini sürdüren Kılıçdaroğlu, "Böyle bir anlayış olabilir mi? Devleti itibarlı kılmadın sen. Türkiye Cumhuriyeti'ni bütün dünyada alay konusu yaptın sen. Gidin açın, okuyun dış gazeteleri herkes bunlarla dalga geçiyor. Yolsuzluğun itibarı olabilir mi? Bin odalı saray. Herhalde birisi bir odaya, birisi öbür odaya oturursa bunlar herhalde 20 yıl sonra falan buluşurlar" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, tüm vatandaşlardan kendilerine "ülkenin iyi yönetilip, yönetilmediği" sorusunu sormasını istedi.
Ancak sanayi üretimiyle, üniversitelerin bilgi üretimiyle, medyanın özgürlüğü ve insan haklarına saygı ile itibarlı ülke olunabileceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, yöneticilerin zenginleşip halkın fakirleştiği ülkelerde ise itibarsızlık olacağını söyledi.
Türkiye'nin İnsani Gelişmişlik ve Cinsiyet Eşitliği endeksinde son sıralarda olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Yani itibarsız bir yerdeyiz. Sen kendine helal parayla kaçak saray yaptırıyorsun" dedi.
Ebu Zer'i anlattı-
Sahabenin önde gelenlerinden Ebu Zer'e atıfta bulunan Kılıçdaroğlu, Ebu Zer'in dünya malına tamah etmediğini, hayatı boyunca fakir fukaranın yanında olduğunu söyledi.
Ebu Zer'in Adıyaman'da makamı olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Cesareti, dürüstlüğü ve haksızlara karşı çıkmasıyla ile bilinir ve sevgili Peygamberimizin de övgüsünü kazanmıştır. Söylediği bir cümle çok önemli, 'Ne zaman yoksulluk bir kapıdan girerse, din başka bir kapıdan çıkıp gider.' Dönemin yöneticisi Muaviye, Ebu Zer'e tahammül edemedi ve onu sürdü. Muaviye kendisine Şam'da görkemli yeşil saray inşa ediyordu, bizzat inşaatın başında duruyordu. Ebu Zer bir gün bu saraya gitti ve Muaviye'ye aynen şunları söyledi; 'Ey Muaviye eğer bu sarayı kendi paranla yapıyorsan israftır ve eğer halkın parasıyla yapıyorsan ihanettir.' Aynı şeyi tekrarlıyoruz, Davutoğlu ve Erdoğan için, 'Bu kaçak sarayı, halkın parasıyla yapıyorsan ihanettir, kendi paranla yapıyorsan israftır." Bunu ancak firavunlar yapmıştır. Görkemli sarayları onlar yapmışlardır. Devletin iyi yönetilmediğini söyledik. Tam bir israf var. Kendi aralarında da huzursuzluk var bu anlamda. Beş kuruşun hesabını veren yönetime ihtiyacımız var. Halktan alınan vergilerin hesabını verecek bir yönetime ihtiyacımız var. Kin tohumları eken değil, sevgiyi egemen kılan bir yönetime ihtiyacımız var. Adaletin arandığı bir yönetime ihtiyacımız var..."
- İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa saldırısı-
Mescid-i Aksa'ya çirkin bir saldırı yapıldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, İsrail askerlerinin bu mabede postallarıyla girdiklerini söyledi.
CHP olarak bu olayı kınadıklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Hangi inançtan olursak olalım, bütün inanç merkezlerine saygı göstermek insanlığın temel görevidir" açıklamasını yaptı.
Saldırıyı hükümetin de kınadığını belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bunlardan biri çıktı dedi ki 'o kutsal topraklarda İsrail postalını ellerine vereceğiz' dedi. Git ver bakalım, elinden tutan mı var? Boyundan büyük laflar söylersen açıkta kalırsın, havada kalırsın. Ne diyordu Davutoğlu, 'bizim gücümüzü test etmesinler' diyordu. Hadi test ettiler ne oldu? Hiç birşey olmadı. Yine oturdun oturduğun yerde. Hiçbir kutsal mekanda asker postalı istemiyoruz, bir. Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yabancı asker postalı istemiyoruz, iki. Bu topraklarda Peşmerge'nin ne işi var? Hangi gerekçeyle benim topraklarımı çiğniyorlar. AKP'ye oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum; elini vicdanına koy ve düşün. Benim topraklarımda benim askerim varken, Peşmerge'nin buraya gelmesine hangi gerekçeyle izin veriyorsun. Şu anda devlet yok. Başbakan yok. Cumhurbaşkanı da yok. O koltuklarda oturanlar görevlerini yapamıyorlar, teslim alınmışlar, onların görev yapmaları mümkün değildir, ülkeyi yönetemiyorlar. Ülke yönetilse, kendi bakanı çıkıp diyor; 'alan hakimiyetini kaybettik' diyor. Sen alan hakimiyetini kaybettiysen başbakanlık koltuğunda senin ne işin var. Sen orada niye oturuyorsun? Senin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda ne işin var. Sen niye orada oturuyorsun? Koşa koşa gittiler İmralı'dan yardım istediler, 'Aman ne olursun, talimat verin olaylar olmasın.' Şu devletin düştüğü hale bak. AKP'ye oy verenlere sesleniyorum; Devleti bu hale sokanlardan hesap sormak benim görevim olduğu kadar, senin de görevindir."
Kılıçdaroğlu, 14-15 Kasım tarihleri arasında 1. Dünya Savaşı'nın 100. Yılı nedeniyle İstanbul'da bir toplantı düzenleyeceklerini bildirdi. Tarihe not düşmek istediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, toplantıya çok sayıda uluslararası tarihçinin katılacağını kaydetti.
- TBMM
Son Dakika › Politika › CHP TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?