Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Bize bulunmaz Hint kumaşı olmadığımızı söyleyerek kim olduğumuzu soran ve AK Parti'ye ve CHP'ye randevu vermeyişimizi sızlanarak dillendiren Başbakan'a diyeceklerim şunlardır. Doğrudur, biz Hint Kumaşı değiliz, olmaya da niyetimiz yoktur. Bizim İmralı canisine pazarlık yapan, sözde çözüm limanına demirleyen ve Türk milletini çöküşe götüren hiç kimseyle görüşecek bir şeyimiz yoktur" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 8 Mart tarihinin Dünya Kadınlar Günü olarak kutlandığını hatırlatarak başladı.
Kadınların sosyal, siyasi ve ekonomik hayatın içinde hak ettikleri yerlere, layık oldukları mevkilere gelmelerinin vazgeçmeyecekleri bir hedef olduğunu belirten Bahçeli, Kadınlara yönelik insanlığa sığmayan saldırıların, şiddet uygulamalarının, taciz ve tecavüz vakalarının endişe verici bir şekilde arttığının hazin bir vaka olduğunu kaydetti. Kadınlara uzanan kirli ve kanlı ellerin kırılıp atılması ve katillere hak ettikleri cezaların verilmesi için vakit geçirilmeksizin ne gerekiyorsa yapılması gerektiğini dile getiren Bahçeli, "Son yıllarda kadınlarımızın muhatap olduğu ve bizleri son derece kaygılandıran insanlık dışı muamelelerin tamamen yok edilmesi için başta siyasi sorumluluk sahipleri olmak üzere herkes üzerine düşeni eksiksiz yerine getirmelidir. Bu vesileyle her şeyin en güzeline layık olan Türk kadınının, Türk analarının Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor, hepsine en iyi dileklerimle birlikte saygılarımı sunuyorum" dedi.
"AK PARTİ'NİN SURİYE POLİTİKASI BİR SAVAŞ VE ŞİDDET ÖNERİSİDİR"
AK Parti hükümetinin dış politikadaki hayalperest, köksüz, ezberci, başına buyruk, savruk, uçuk ve milli gerçekleri hesaba katmayan adımlarının Türkiye'nin etrafındaki tehdit dalgasını gün be gün şiddetlendirdiğini ifade eden Bahçeli, " Suriye'de izlenen yanlış politikalar, Şam yönetimine duyulan husumet Türkiye'yi tam bir çıkmazın içine sevk etmiştir. Avrupa tarihinin bir parçası olduğunu sanacak kadar gaflet ve hataya düşen AK Parti yönetimi, tarih ve coğrafyamızın öngördüğü sorumluluk ve gerekleri yok ve Batı planlarının uydusu olmuştur. Suriye'de akan kana doğrudan doğruya taraf olarak sınırlarımızda adı konmamış bir cephe açan hükümet, geri dönülmesi çok kolay olmayacak bir karanlığa hevesle, iştiyakla ve koşa koşa girmiştir. Başbakan dilsiz şeytan olarak suçladığı Esad'ın, görevden uzaklaşması, koltuğundan düşmesi ve Suriye rejiminin devrilmesi için her türlü kirli ilişki ağının bir parçası olmayı kendisine yakıştırmış ve hak olarak görmüştür. Net olarak söylemek gerekirse, AK Parti'nin Suriye politikası bir savaş ve şiddet önerisidir" diye konuştu.
"DENİZE DÜŞEN AK PARTİ ZİHNİYETİ, PYD YILANINA SARILMIŞ"
Bahçeli, Suriye'nin parçalanması, bölünmesi, etnik ve mezhep bakımından dilimlere ayrılmasının AK Parti'nin gizli gündemi ve üzeri kapatılmış beklentisi olduğunu öne sürerek, şunları kaydetti:
"Yeni atanan ABD Dışişleri Bakanı'nın geçen ay başlattığı ve Ankara'ya da uğrayarak biz dizi görüşmeler yaptığı Avrupa-Ortadoğu turnesi Suriye konusunu daha da gündeme getirmiştir. 28 Şubat 2013 tarihinde, İtalya'da Suriye'nin Dostları toplantısı yapılmış, ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı, ilk kez muhaliflere doğrudan öldürücü olmayan yardımda bulunulacağını açıklamıştır. İbretle izliyoruz ki, Suriye'de her gün yüzlerce kişi hayatını kaybetmekte, bu ülkede barbalığın en uç örnekleri yaşanmaktadır. Esad ve muhalifler ölüm masasında iktidar kavgasına tam gaz devam ederken, masum Suriyeli kardeşlerimizin ciğeri sökülmekte, canı alınmaktadır. Esad yönetimi şehirleri bombalanmakta, masum sivilleri katletmektedir. Diğer yandan muhalif unsurların Esadla görüşmeyeceklerini beyan etmesi ve tüm beklentilerini Esad'ın gitmesine bağlamaları Suriye'yi iyice yokuşa sürmektedir. Bu arada sınırlarımızın hemen dibinde, şaibe yüklü ve tehlike düzeyi yüksek oluşum ve ittifaklar gözle görülür şekilde vasat bulmaktadır. AK Parti'nin destek verdiği Özgür Suriye Ordusu, PKK'nın bir kolu olan PYD ile anlaşma yapmış ve müşterek hareket etme kararı almıştır. Bize göre bu gelişme şu anlama gelmektedir. İmralı'da teröristbaşına teslim olan AK Parti hükümeti, Suriye'nin kuzeyinde de bu onursuzluğunu sürdürmüş ve PKK'yla sarmaş dolaş hale gelerek ittifaklık hukukunu bir kez daha tesis etmiştir. Denize düşen AK Parti zihniyeti, PYD yılanına sarılmış ve Türkiye'yi büyük bir yanlışın içine çekmiştir."
"AK PARTİ KUKLA HALİNE DÖNDÜ"
AK Parti hükümetinin bir kukla haline döndüğünü, başkalarının dayatmalarına nasıl rıza gösterdiğinin açık ve kuşkuya yer bırakmayacak bir itirafnamesi olduğunu belirten Bahçeli, AK Parti'nin kiminle yakınlaşacağını, kiminle çatışacağını, kimlerle ilişki kuracağını milli beklentiler ve başkent Ankara jeopolitiği değil de, Atlantiğin karşı kıyısı tayin ettiğini söyledi. Bunun milletin adına utanç tablosu ve inanılması zor bir hayal kırıklığı olduğunun altını çizen Bahçeli, " AK Parti hükümeti yabancıların piyonu olmuştur da, MHP dışında kimseler bu acı gerçeği bugüne kadar fark edememiştir. AK Parti'nin dış politikası, BOP terziliğinde dikilen sömürgeleşmiş, yozlaşmış ve cılkı çıkmış bir kanlı gömlektir. Başbakan Erdoğan meğerse bunu aceleyle giymek için milli görüş gömleğini, yılanın deri değiştirmesi gibi üstünden atmıştır" dedi.
"BAŞBAKAN VE HÜKÜMETİ TÜRKMENLERE SIRT ÇEVİRMİŞ, FERYATLARI KULAK ARDI YAPMIŞTIR"
Irak'ta yaşayan Türkmenlerin sorunlarının gün geçtikçe vahim bir hal aldığını kaydeden Bahçemi, Başbakan'ın Kerkük ve Musul için yaptığı yorumların, pratikteki uygulamalarla uyuşmadığını söyledi. AK Parti zihniyetinin, Irak Türkmen Cephesi'ne peşmerge yönetimiyle masaya oturması için baskı uyguladığını ifade eden Bahçeli, "Türkmen Kenti Kerkük'ün nüfus yapısını bozmak ve Türkmenleri tasfiye etmek için, her türlü kirli girişimden çekinmeyen Barzani yönetimiyle işbirliği tavsiyelerine ve tehditlerine direnen Irak Türkmen Cephesi içten içe eritilmek ve yönetim yapısı değiştirilmek istenmektedir. Aslında Başbakan her ne kadar gizlemeye çalışsa da amacı, Kerkük'ün Erbil'e bağlanmasını oldu bittiye getirmek ve buna karşılık Kerkük petrollerinden eşini dostunu nemalandırmaktır. Kerkük'e özel statü tanınması gerektiğinden bahseden Başbakan, esasen hedef saptırmakta, bilinen siyasi tavrını saklamakta ve Türkmenlerin kaygısına kapıldığı imajı vermektedir. Ancak gerçek durum, asıl manzara elbette bu değildir. Bugüne kadar Türkmenlere yapılan zorbalıkları, eziyetleri, cinayetleri ve saldırıları görmezden gelen, Türkmenliğin silinmesine göz yuman Başbakan'ın sızlanmaları sahte, sözleri beyhudedir. Türkiye'nin, Türkmenelindeki kırmızı çizgileri bizzat AK Parti hükümeti ve yakın dostu Barzani tarafından çiğnenmiş ve anlamsızlığa mahkum edilmiştir. Başbakan Erdoğan, elinde Mehmetçiğin, Türkmen kardeşlerimizin çıkmayacak kan lekesi bulunan peşmerge başıyla sıra gecelerinde yanak yanağa ve şen şakrak bir halde eğlenirken her şeyi unutmuş ve kendisinden geçmiştir. Türkmenlere kıyılırken Barzani'nin ayakları altına kırmızı halılar sermekle meşgul olmuştur. Dün Türk devletinin muhatap almadığı çürümüş peşmergeyi, az önce de vurguladığım gibi, Batı'nın telkinleri, tavsiyeleri ve zorlamalarıyla bağrına basmıştır. Açıktır ki, Başbakan ve hükümeti Türkmenlere sırt çevirmiş, feryatları kulak ardı yapmıştır.
Şimdi de Türkmen öğrenciler AK Parti'nin yeni engel ve bariyerleriyle karşılaşmaktadır. Geçen yıla kadar, Türkmen liselerinden mezun olan evlatlarımızın, Irak Türkmen Cephesi tarafından tespit edilerek Ankara'da bulunan Türkmen Kültür Merkezince Türkmen kontenjanı adı altında Türkiye'deki üniversitelere yerleştirilmeleri bilinen bir kural ve işleyiştir. Ancak Türkmen öğrencilerimize özel olarak tahsis edilen bu hak, Irak kontenjanı olarak değiştirilmiş, öğrenci seçme görevi Irak Türkmen Cephesinden alınarak Bağdat Türk Büyükelçiliğine, üniversitelere yerleştirme görevi de Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı'na verilmiştir. Bu durum karşısında, Türkmen kardeşlerimizin ülkemizdeki üniversitelere girmesi de zorlaşmış ve sınırlandırılmıştır" şeklinde konuştu.
"BU KEPAZELİKLERE ONAY VERMİŞ, BU ŞEREFSİZLİĞE DESTEK SAĞLAMIŞ MIDIR?"
'Çözüm süreci' çerçevesinde İmralı ile başlatılan görüşmeleri sert bir dille eleştiren Bahçeli, gelişmelerin Başbakan Erdoğan'ın Abdullah Öcalan'la siyam ikizi haline geldiğini, aynı tarlanın mahsulü olduğunu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlandığını öne sürdü. "Öncelikle şu hususun altını kalın olarak çiziyorum ki, Başbakan Erdoğan İmralı canisinin BDP'lilere hezeyanlar içinde açıkladığı düşüncelerin neresinde kendisine bir rol biçmektedir?" diye konuşan Bahçeli, konuşmasına şöyle devem etti:
"Bu kepazeliklere onay vermiş, bu şerefsizliğe destek sağlamış mıdır? Başbakan Erdoğan İmralı canisiyle neyi görüşmekte, neyin pazarlığını yapmakta, neleri vaat etmektedir?
14 yıl evvel mevta olmuş, kadavra haline dönmüş, sinmiş, bitmiş, İmralı kodesine tıkılmış bir katili, tekrar Türk milletine ve devletine diklenen ve kafa tutan cürete getiren esas amil Başbakan'ın kapalı kapılar arkasında verdiği umutlar mıdır?
Başbakan Erdoğan; şeytanla, canavarla, şehidimizin, gazimizin varlığına namlu çeviren günahkarla hangi sözde çözüm ve barış projeleri altında buluşmaktadır? Bunlar mutlaka cevaplandırılması ve açığa çıkarılması gereken sorulardır ve Başbakan gecikmemelidir. Bildiğiniz üzere, İmralı canisinin BDP'li bölücülere söyledikleri sürpriz sayılmasa da, yenilir yutulur türden değildir. İşte Başbakan Erdoğan ve hükümeti kısaca belirtmeye çalıştığım bu görüşlerin sahibi bir kanlı teröristle Türk milletini masaya yatırmış ve Türkiye'yi yem olarak sırtlanın önüne koymuştur. Merakımız, Başbakan'ın bu sözlere ne diyeceği, ne tepki vereceğidir. Temas etmek istediğim bir başka nokta ise, İmralı canisinin başta vatandaşlık tanımı olmak üzere, milliyetçiliği kötüleme ve milleti etnik kimliklere indirme arayışının aynısıyla Başbakan'da da görüldüğü ve karşılık bulduğudur. Başbakan ve canibaşı benzer kavramlarla, benzer fikirlerle ve süreç diye başlatılan sözde çözüm vasıtasıyla tam bir yıkım ikizi haline gelmişlerdir. İmralı, Başbakan'ın göz yummasıyla teröristbaşının yeni karargahı haline dönmüştür. Başbakan Erdoğan ile İmralı canisi müzakere yapa yapa benzeşmişler, birbirlerinden etkilenmişler, aynı düşünce kirine bulaşmışlardır. En sonunda İmralı canisi de anayasa hazırlığına İmralı'dan müdahil olmuş ve tekliflerini TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na ulaştırmak üzere ulaklarına vermiştir. Görüldüğü kadarıyla AK Parti, PKK ile anayasa yapmak amacıyla kolları sıvamıştır. Acaba TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek bunlara ne diyecektir? Öcalan'dan başkanlık konusunda açık çek alan Başbakan tahmin ediyoruz ki rahatlamış ve rahata ermiştir. Önemli olan da zaten budur. Türkiye'nin ne olacağı, Türk milletinin hangi zulümlere maruz kalacağı ve ne tip bir bölünme fırtınasına tutulacağı önemsiz ve anlamsızdır. Yapılan hesaplar, içine girilen ihanet ilişkileri Başbakan Erdoğan'ın başkan olmasına, Öcalan ve militanlarının genel afla özgür kalmalarına kadar hız kesmeyecektir. Bu çerçevede özerk Kürdistan AK Parti iktidarda kalırsa gözle kaş arasında inşa edilecek ve Kürt kökenli kardeşlerimizin iliği kurutulacaktır."
"DOĞRUDUR, BİZ HİNT KUMAŞI DEĞİLİZ, OLMAYA DA NİYETİMİZ YOKTUR"
'Çözüm Süreci' konusunda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarını da eleştiren Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun çözüm sürecine negatif yaklaşmadıklarını, ama bilgi almadıklarını şikayet ettiklerini söyledi. Başbakan Erdoğan'ı sert bir dille eleştiren Bahçeli, anaların gözyaşını döken bizzat kendisi olduğunu ve canlandırdığını terör örgütü olduğunu ileri sürdü. Analar ağlamasın diyenlerin bu zamana kadar anaları inim inim inlettiğini ifade eden Bahçeli, "Kandan geçinen, kayıplarımıza neden olan ve Türkiye'yi küresel ölüm karaborsasında satışa çıkaran Başbakan ve hükümetidir. Ayrıca bize bulunmaz Hint kumaşı olmadığımızı söyleyerek kim olduğumuzu soran ve AK Parti'ye ve CHP'ye randevu vermeyişimizi sızlanarak dillendiren Başbakan'a diyeceklerim şunlardır. Doğrudur, biz Hint Kumaşı değiliz, olmaya da niyetimiz yoktur. Bizim İmralı canisine pazarlık yapan, sözde çözüm limanına demirleyen ve Türk milletini çöküşe götüren hiç kimseyle görüşecek bir şeyimiz yoktur. Başbakan tercih hakkını kullanmış ve teröristbaşıyla randevulaşarak tarafını belli etmiştir. Bunun için bizimle görüşecek, konuşacak ve iletecek bir şeyi de kalmamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi Hint kumaşı değildir, ama Başbakan'ın panzehiri, bölücülük mikrobunun aşısı, terörün hasmı, kardeşliğin aşığı, huzurun bekçisi, istikrarın gözcüsü, gerçek barışın sözcüsü ve Türk milletinin ta kendisidir.
İmralı karanlığında yönünü kaybedenler, Kandil kuyusuna atlayanlar bizi anlayamaz, bizimle boy ölçüşemez. Terör postacılığına kadar işi götürenler bizimle aynı hizada ve seviyede bulunamaz. Mardin'de milliyetçiliğe ve Türklüğe küfür edip, Balıkesir'de tek millet diyerek münafıkça çark edenler bizimle buluşamaz, bizimle herhangi bir şey paylaşamaz. Çünkü biz Milliyetçi Hareketiz, zikzak çizenlerden, patinaj yapanlardan, kötülüğün çukuruna, karambolun kucağına, kimliksizliğin uçurumuna düşenlerden ve yaşarken siyasi ceset haline gelenlerden hamd olsun olmadık, asla da olmayacağız.Başbakan konuşmalıdır. Başbakan cevap vermelidir. Başbakan yüreği ve cesareti varsa susmamalıdır. AK Parti'yi iktidara getiren teröristbaşının içinde olduğu nifak cephesi mi yoksa büyük Türk milleti midir? Başbakan'ı vatana ihanetten koruyup kolları arasına alan İmralı canisi midir? Başbakan'ın Öcalan'a toz kondurmaması kendisine bir şükran ve vefa gösterisi midir?" diye sordu.
"OLANLAR İNSANLIK DIŞIDIR"
"Kandil'e giden bölücüler mal bulmuş mağribi gibi konuşmakta, en başta da PKK'nın kaçırdığı kardeşlerimiz üzerinden istismar kampanyası sürdürmektedir" diyen Bahçeli, "PKK, elinde tuttuğu kamu görevlilerimizi ezmek ve rencide etmek amacıyla görüntüler vermekte ve bu evlatlarımızın görüşlerini tehdit ve silah zoruyla kamuoyuna servis etmektedir.
Olanlar insanlık dışıdır. Başbakan Erdoğan İmralı'ya methiyeler düzerken, bölücü örgüt askerimizi, polisimizi ve kaymakam adayımızı kullanarak fırsatı ganimete çevirmenin kurnazlığıyla vakit kazanmaktadır. Sanki iki devlet savaşa girmiştir de, karşılıklı olarak tutsak değiş tokuşu yapacak bir hava oluşmuştur. Cezaevlerimizde işledikleri suçlardan dolayı cezasını çeken teröristler AKP'nin verdiği tavizlerle tutsak olarak değerlendirilir olmuştur. Bu olacak şey değildir. AK Parti hükümeti aklını başına almalı, hüküm giymiş ve halen tutuklu bulunan teröristlerle, PKK'nın elinde tuttuğu evlatlarımızı aynı kategoride görme aymazlığından ve böylesi tehlikeli bir tutumdan uzaklaşmalıdır" dedi.
"AKP-BDP-PKK'NIN ÇÖZÜM VE BARIŞ YAKLAŞIMINI HİÇBİR ŞART ALTINDA KABUL ETMEYECEĞİZ"
Çözüm süreci içerisinde yer almayacaklarını dile getiren Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
"AK Parti'nin yönetimindeki bölücülük korosu bize, sizin çözümünüz nedir diyerek sürekli saldırmaktadır. Eğer çözümden kasıt Türkiye'nin bölünmesi ve milletimizin parçalanması ise biz bu şekildeki bir çözümü değil elimizin tersiyle itmeyi, ayaklarımızın altında lime lime ezer ve ufalarız. Bizim çözüm üslubumuzda, çözüm anlayışımızda teröre yardım ve yataklı yapmak, bölücülüğü diriltmek yoktur, olmayacaktır ve kesinkes bulunmayacaktır. Bu itibarla, AKP-BDP-PKK'nın çözüm ve barış yaklaşımını hiçbir şart altında kabullenmeyeceğimiz ve benimsemeyeceğimiz ortadadır. Önce şunu belirtmek istiyorum, bizim yegane tercihimiz Türk milletinin birliğini ve kardeşliğini savunmak ve ayakta tutmaktır. Çözüm diyerek bölünmeye ortak olacağımız sanılıyorsa, bunu dünya gözüyle kimseler göremeyecektir. Millet şemsiyesi altında toplanmak, terör ve şiddet müelliflerine prim vermemek en başta gelen irademiz ve tavizsiz tutumumuzdur. Biz değişik zaman ve tarihlerde bölücü terörün bitirilmesi konusundaki tekliflerimizi ve Türkiye'nin içinde bulunduğu bunalımlı atmosferi gidermek için görüşlerimizi açıkladık, muhataplarımıza ilettik. Başbakan'ın okuması, yazması varsa bunları önüne koyup gözden geçirerek istifade etmesi en samimi tavsiyemizdir. Geldiğimiz bugünkü aşamada, tekraren bildirmek isterim ki, Milliyetçi Hareket Partisi'nin görüşleri özet olarak şunlardan ibarettir.
Her adımı Türk milletine ihanet olan, Türk devlet geleneğine aykırılıklarla malul bulunan ve açıkça da anayasal suç haline gelen sözde barış ve çözüm süreci derhal kesilmeli, İmralı canisiyle müzakereler bitirilmelidir. Dış politika uygulamaları süratle gözden geçirilmeli, komşu ülkelerin siyasi birliğini ve toprak bütünlüğünü savunan ve koruyan, milli menfaatlerimiz doğrultusunda yeni bir dış politika konsepti kurgulanmalı ve kurulmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi AK Parti'nin sözde çözüm sürecine tümüyle karşıdır, ihanete direnmeye kararlıdır, her şeyiyle milletimizin yanındadır ve var gücüyle de melanetin aşamayacağı milli siper olmayı sürdürecektir. Başbakan ve partisi çözüm şakşakçılığının sonunda milletimizin kahrından, bedduasından kurtulamayacak ve mutlaka Türk adaletinin önünde hazır ol vaziyette yaptıklarının bedelini ödeyecektir. Mühür vursalar da dilimize, kelepçe geçirseler de kolumuza, zincir taksalar da ayağımıza yine vatan deriz, yine millet deriz ve yine Türklük ve milliyetçilik uğruna düşeriz çetin yollara, kul olmayız Allah'tan başkasına ve çakmak çakmak gözlerimizle, hilal gibi bakışlarımızla meydan okuruz zifiri karanlığa."
"KADIN MUHTARLARDAN BAHÇELİ'YE ÇİÇEK"
Grup toplantısının sona ermesinin ardından Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen bayan muhtarlar MHP Genel Başkanı Bahçeli'yi, grup toplantı salonun kapısının önünde çiçeklerle karşıladı. Bahçeli, bayan muhtarlarla uzun süre sohbet etti. - ANKARA
Son Dakika › Politika › MHP Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?