MHP Grup Toplantısı - Son Dakika
Politika

MHP Grup Toplantısı

MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Şayet bir hükümet, dostu-düşmanı, doğruyu-yanlışı ayırt edemeyecek kadar körelmiş ve körleşmişse sorun büyük, şuur kaybı ileri derecededir” dedi.

06.01.2015 13:51

MHP Genel Başkanı Bahçeli, "Şayet bir hükümet, dostu-düşmanı, doğruyu-yanlışı ayırt edemeyecek kadar körelmiş ve körleşmişse sorun büyük, şuur kaybı ileri derecededir" dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bir yılı geride bırakırken, yeni bir yıla adım atmanın, yeni bir yılı karşılamanın buruk da olsa heyecanını yaşadıklarını ve umudunu taşıdıklarını söyledi.

2015 yılının ilk grup toplantısında konuştuğunu ifade eden Bahçeli, 2014 yılının israf olmuş, heba edilmiş, hüsranla özdeşleşmiş karmakarışık bir yıl olarak milli hafızalara kazındığını kaydetti.

"HONAZ'DA GÖRDÜK VE ŞAHİT OLDUK"

2014 yılında milletin lehine ve yararına sevinecekleri gelişme, iyileşme ve rahatlamanın maalesef görülmediğini sözlerine ekleyen Bahçeli, "Deyim yerindeyse, siyaset ve ekonomi cephesi lime lime dökülmüştür.Toplumsal dirlik kazaya uğramış, uluslararası ilişkiler kriz geçirmiştir. AK Parti, 2014 yılında demokrasi radarından tamamıyla çıkmış, adaletin rotasından sapmış, ahlak ve hukukla yollarını hepten ayırmıştır. Türkiye öyle bir cenderenin, öyle bir cehennemi azabın içine düşürülmüştür ki, müşterek akıl sönmüş, uzlaşma dinamikleri silinmiş, milli hassasiyet, milli haysiyet acımasızca sille yemiştir. Milli ve manevi değerlerimiz öğütülmüş, örselenmiş, ezilmiştir. Geçtiğimiz aylar boyunca, etnik temelde ayrışma, inanç temelinde kutuplaşma hiç olmadığı kadar kamçılanmıştır. İki gün önce Denizli'nin Honaz ilçesinde yaşanan müessif hadiseler Türkiye'nin nasıl bir darboğazın, nasıl bir bunalımın içinde bocaladığını bir kez daha deşifre etmiştir. Çakılan bir kıvılcımın anında toplumsallaştığını, gerilen sinirlerin birden bire farklı yönlere kaydığını Honaz'da gördük ve şahit olduk" diye konuştu.

"HONAZ OLAYLARI HAFİFE ALINMAMALI"

Bahçeli, evlerin ateşe verilmesiyle tehlikeli bir hüviyet kazanan Honaz olayının hafife alınması gerektiğini vurgulayarak, "Artık en ufak bir anlaşmazlık anında kitlesel ölçeğe yayılabilmektedir. Emniyet ve asayiş; huzur ve esenlik; güven ve diyalog hiç olmadığı kadar itibar ve seviye kaybetmiştir" dedi.

AK Parti Hükümetinin politikalarını sert bir dille eleştiren Bahçeli, AK Parti iktidarının, asıl ve öncelikli olarak bir numaralı tehdit kaynağı olduğunu dile getirdi.

AK Parti'nin demokrasiye, milli birliği ve bireysel hak ve özgürlüklere tehdit olduğunu öne süren Bahçeli, "AK Parti Türklüğün yegane hasmı, Türk milletine musallat olmuş günah kaynağıdır" diye konuştu.

Bahçeli, AK Parti hükümetinin istismara dayalı günübirlik siyaset alışkanlıklarının 2014 yılı içerisinde kendisini iyice belli ettiğini belirterek, "Beceriksiz ve ilkesiz yönetimin elinde siyasi istikrar kaybolmuş, toplumsal dirlik, barış ve dayanışma hissiyatı ağır yara almıştır.Bu dönemde siyasi amaçlarla karalanmayan ve kundaklanmayan hiçbir değer bırakılmamıştır. AK Parti, yalana bin yalan katmış, algılar üzerinde oynamış, doğruları çarpıtmış, günahla sevabı, helalle haramı yer değiştirmiştir. İktidara sırtını yaslayan, nefsine esir düşen, dünyevi tamaha aldanan sahte alimler iblisin fetvalarına sözcülük yapmışlardır. Türk insanının inançları ve tertemiz duyguları, siyasi bağlantıları ve uzantıları olan organize rüşvet ve yolsuzluk çetelerinin dolandırıcılık malzemesi haline getirilmiştir" şeklinde konuştu.

AK Parti hükümetinin 2014 yılını paralel söylemleriyle geçirdiğinin altını çizen Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ağzında paralel kelimesinin her seferinde kurşun gibi çıktığını kaydetti.

11 yıl boyunca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dost bildiği, dost zannettiği, devletin kılcal damarlarına kadar yerleştirdiği çevrelerin, 17-25 Aralık'tan sonra 'haşhaşi' ve 'hain' olarak suçlanması traji-komik bir durum olduğunu ifade eden Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:

"Paralel varsa bunun sorumlusu Erdoğan'dır. Emniyet, istihbarat ve adalet kurumları başta olmak üzere, devlet sistemi kanunda yazılı olmayan hiyerarşik bir yapılanmanın pençesinde ise buna sebep kesinlikle AK Parti Hükümeti'dir. Erdoğan, 'dost bildiğinizin iradesini, idrakini, inancını, vatanını ve milletini karanlık odalarda pazarladığını bilemeyebilirsiniz' derken aslında suçüstü yakalandığının farkında değildir. Şayet bir Hükümet, dostu-düşmanı, doğruyu-yanlışı ayırt edemeyecek kadar körelmiş ve körleşmişse sorun büyük, şuur kaybı ileri derecededir. Erdoğan'ın 'yanıldık, yanıltıldık' diyerek kurtulmaya, yakayı kurtarmaya çalışması nafiledir. Devleti yönetenlerin pardon deme lüksü olmayacaktır. Riskleri seçemeyen, eğer varsa devleti ele geçirmeyi hedefleyen çevreleri göremeyen bir iktidarın Türkiye düşmanlarına payanda ve yem olması kaçınılmazdır. AK Parti Hükümeti; yıllarca her olumsuzluğu Ergenekon'a bağlamış, korku devletinin basamaklarını, korkulukların ana gövdesini inşa etmiştir. Fakat sözde darbe davalarının kumpas olduğu bizzat AK Parti tarafından ilan edilince bu kapsamdaki tüm tez ve önermeler çökmüştür. Ne ilginçtir ki, dün Ergenekon diyorlardı, bugünlerde paralel demişlerdir. Dün askere saldırıyorlardı, bugüne polisi hedef seçmişlerdir. Dünkü vesayet odaklarıyla bugünkü vesayet grupları yer değiştirmiştir."

"REZALET DİZ BOYUDUR, İHANET ÇİZMEYİ AŞMIŞTIR"

Çözüm Sürecini de eleştiren Bahçeli, hükümetin neden olduğu ağır tahriklerle toplumsal dayanışma ve beraberlik duygusunun tam bir çözülme sürecine girdiğini, bin yıllık kardeşlik duyguları ve hukukun kan kaybettiğini öne sürdü.

Türk tarihini lekeleme, Türklük değerlerini aşağılama, geçmişteki isyanları alkışlama, bastıranları karalama, yüzleşme adı altında ecdadı karartmanın 2014 yılında alçakça ve artarak zirve yaptığını sözlerine ekleyen Bahçeli, "AK Parti'nin sünepe ve gayri milli özelliğinden dolayı PKK çıtayı iyice yükseltmiş, tavizleri peşpeşe koparmıştır. Bugünkü şartlarda, AK Parti Hükümeti İmralı canisinin ağzına bakan, Kandil'den gelecek haberlere odaklanan, ihanet mesaisine memur edilmiş siyasi bölücülerin açıklamalarına dikkat kesilen sinmiş, pısmış, teslim olmuş bir hüviyettedir. AK Parti, İmralı canisi ve çetesiyle Türkiye'yi paylaşma ve parçalama masasına oturmuştur. Rezalet diz boyudur. İhanet çizmeyi aşmıştır. AK Parti ile PKK arasında takvime bağlandığı söylenen mutabakat metinleri hazırlanarak Türkiye ve Türk milletine kast edilmek için kollar sıvanmıştır. PKK'nın talep ve dayatmasıyla; Anayasa ve yasalarda değişiklik planlamaktadır. Aksi takdirde masada duran terör silahı ölüm saçacaktır. Çözülme süreciyle ilgili yeni yasal hazırlıkların Meclis'e getirileceği söylenmektedir. Anadilde eğitim için son etaba girilmiştir. Sözde demokratik özerklik üzerinde anlaşmaya varıldığı, cani başının önce ev hapsi, arkasından da serbest kalması için prensipte uzlaşıldığı anlaşılmaktadır. Kandildeki terör şefleri, Öcalan canisinin 2015 yılındaki PKK'nın sözde kongresine katılacağını duyurmuştur. İmralı canisi, süreç ihaneti amacına ulaşırsa, 15 Mart'ta silahlı mücadeleyi durduracaklarını açıklamış, AK Parti'yle köşe kapmaca oynadığını ayan beyan göstermiştir" dedi.

"91 YILLIK CUMHURİYET BİRİKİMLERİNE ÇOK AÇIK SADAKATSİZLİKTİR"

Bahçeli, çözüm sürecinin PKK'nın dirilmesine ve hain taleplerini elde etmesine hizmet etmek olduğunu dile getirdi. Başbakan Davutoğlu'na sorular yönelten Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:

"Buradan Başbakan Davutoğlu'na soruyorum: İmralı canisi tarafından çatısı örüldüğü ve PKK terör örgütünün onayladığı ifade edilen zehirli ve zillet mutabakatta neler vardır, neler yazılıdır? Çok dar bir kadronun bildiği, fakat Türk milletinin malumat sahibi olmadığı ihanet taslağında PKK'ya ne verdiniz, neleri vaat ettiniz? Gizli kapaklı sürdürülen pazarlıklarla nelerden, hangi milli ve tarihi emanetlerden vazgeçtiniz? Başbakan bu sorularımıza cevap vermeli, 77 milyona doğruları anlatmalıdır. Şerefi varsa, onurluysa dürüst olmalı, yüreklice konuşmalıdır. İmralı canisiyle konuşulan, PKK'nın gönlünü eden, teröristleri sevindiren, bölücülüğü garantiye alan ve adına da çözüm denilen süreç kirliliği felakettir, kıyımdır ve kahredici bir bozgundur. Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi İmralı canisine özgür kalacağının müjdesini vermişlerse, bilinsin ki bu milli vicdanın çökmesidir. Eğer bu iki musibet, üniter yapıyı gevşetip yerel yönetimleri güçlendirme adına PKK'ya özerklik ve genel af sözü vermişlerse; bu vatana ihanet, tarihe ihanet, 91 yıllık Cumhuriyet birikimlerine çok açık sadakatsizliktir. Süreç ihanetiyle şımaran PKK terör örgütü iyice azıtmış, iyice kontrolden çıkmıştır. Ayn el Arab, yani Kobani bahanesiyle 6-7-8-9 Ekim'de Türkiye'yi savaş alanına çeviren, ölümlere neden olan teröristlerden hesap sorulmadan, herhangi bir hukuki fatura çıkarılmadan pazarlıkları hızlandırmak en hafif tabirle işbirlikçilik, korkaklık ve suça ortak olmaktır. AK Parti sayesinde devlet, doğu ve güneydoğundan kademe kademe geri çekilmektedir. Aziz milletime ve özellikle AK Parti'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum; tehlike hiç olmadığı kadar büyüktür ve Türkiye çatır çatır parçalanmaktadır. Bittiği söylenen terör alan tutmuştur."

"CİZRE'DE PARALEL AVINA GİRİŞENLER"

26 Aralık akşamından itibaren Cizre'de yaşananların fecaat olduğunu belirten Bahçeli, "PKK ile Hüda-Par arasında vuku bulan silahlı çatışmalar neresinden bakarsak bakalım yönetilemeyen ve sahipsiz bırakılan bir ülke fotoğrafıdır. 'Cizre'de olduğu gibi nerede olursa olsun kamu düzenine yönelik herhangi bir fiil görüldüğünde bunun gereği yapılacaktır' diyen Davutoğlu kimi kandırmaktadır? Kazılan hendeklerden devlet gücünü geçiremeyen bu aciz, neden bahsetmekte, hayali gerçekmiş sunmaya ne yüzle kalkmaktadır? Şu düşülen hale bakınız; Türkiye'nin bir ilçesinde teröristler geceli gündüzlü birbirlerine mermi yağdırarak 3 kişinin ölümüne, 10 kişinin de yaralanmasına neden olmuşlardır. Sınırlarımızın dışında ölen teröristlere cenaze merasimi düzenleyip devlete meydan okuyan hainlere karşı AK Parti kuyruğunu kıstırmış, kanlı çekişmeleri atalet içinde uzaktan seyretmiştir. Cizre'yi Ayn el-Arap'taki kaosa benzer bir çıkmaza sürüklemeye çalışanlara karşı Hükümet hiçbir şey yapamamış, dahası konuyu ya paralele ya da provokasyona bağlayarak ucuz bahanelere sığınmayı tercih etmiştir. Davutoğlu, Amanoslar gibi dimdik durmaktan bahsetmektedir. Başbakan'ın dağ olup yerinde çakılı durmasına gerek yoktur. Kendisinden beklenen, hukuk olup, adalet olup, kudret olup güvenlik güçlerinin önünü açması ve elini güçlendirmesidir. Cizre'de provokasyon izi sürenler önce, asıl ve gerçek provokasyonun süreç ihaneti olduğunu, bunun da sorumluların gün gibi ortada durduğunu fark edecek seciye ve zekayı sergilemedir. Cizre'de paralel avına girişenler; asıl paralel devlet yapılanmasını meşrulaştırmak için kurnazca faaliyette olduklarını itiraf, değilse bile idrak etmelidirler" ifadelerini kullandı.

"BEŞTEPE HANEDANLIĞI' TÜRKİYE'Yİ AVUCUNA VE AMBARGOSU ALTINA ALMIŞTIR"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da göndermelerde bulunan Bahçeli, "Tıpkı barbar kavimlere benzer şekilde 28 Ağustos 2014'de kurulan 'Beştepe Hanedanlığı' Türkiye'yi avucuna ve ambargosu altına almıştır. Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduğundan beri Türkiye'nin soluğunu daha fazla kesmeye, hayat damarlarını daha da kurutmaya, değer ve kabullerini daha da küflendirmeye gayret etmiştir. Şimdi yeni sorun 19 Ocak'ta Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmesiyle ilgili aldığı kararıdır. Bu çerçevede AK Parti'nin içinden çatlak sesler, aykırı ve birbiriyle çelişen görüşler fazlaca gündemi işgal etmiştir. Erdoğan, 19 Ocak tarihini açıklamadan evvel, kendisine yakın ve havuzcuların garantörü olan eski bir bakan devreye girerek, 5 Ocak'ta Bakanlar Kurulu'nun Cumhurbaşkanı tarafından toplanacağını belirtmiştir. Buna karşılık Başbakan Davutoğlu ve Başbakan Yardımcısı Arınç'tan anında eleştiri gelmiş, sadece milletvekilliği görevini üstlenen eski bakanın, herhangi bir açıklamaya mezun olmadığını dile getirmişlerdir. Elbette Erdoğan'ın gayri meşru para trafiğini yönettiği farklı delillerle ortada olan bu eski bakanın, kendiliğinden yorum yapması makul ve mantıklı olamayacaktır. Anlaşılan kaçak ve karanlık sarayda Davutoğlu'nun hükmü yoktur, sözü geçmemektedir. İşin bir başka hazin yanı da, Davutoğlu'nun sarayın oyuncağı olmaya peşinen gönüllü olmasıdır. Erdoğan, eski bakanı aracılığıyla gündem oluşturmuş, herkesin eteğindeki taşı dökmesini temin ederek pozisyonunu buna göre şekillendirmiştir" dedi.

"BAŞBAKAN, ZULÜM ALTINDA İNİM İNİM İNLEMEKTEN RAHATSIZ DEĞİL MİDİR?"

Anayasa'nın '104. Maddesinin b fıkrasının', Cumhurbaşkanı'nın yürütmeyle ilgili görevlerini ihtiva etmekte olduğunu belirten Bahçeli, Cumhurbaşkanı'nın gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmesi veya Bakanlar Kurulu'nu başkanlığı altında toplantıya çağırması Anayasa'nın anılan maddesi gereğince mümkün olduğunu vurguladı.

Bu yetkinin istisnai bir durum olduğunu sözlerine ekleyen Bahçeli, "Erdoğan gerekli gördüğü hangi hallerden dolayı Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmeyi uygun bulmuştur? Bunu hemen, gecikmeden netliğe kavuşturmalıdır. Davutoğlu'nun başaramadığı, yapamadığı, üstesinden gelemediği ne vardır da, Erdoğan devreye girerek kendisini müdahil olmak zorunda hissetmiştir? Madem Türkiye kasaba devleti, guguk devleti değildir; o halde hukuk devletinin temel ilke ve kaidelerine en ufak sapma gösterilmeden uyulmuştur da, geriye bir tek Cumhurbaşkanı'nın Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmesi mi kalmıştır? Hepsinden önemlisi, bundan sonra Sayın Ahmet Davutoğlu, hançeresi yırtılırcasına nasıl bağıracak, kurulmuş plak gibi nasıl ses çıkaracak, dahası Başbakanım diye ortalıkta nasıl gezecektir? Zalime başkaldırmaktan bahseden boyunduruk altındaki Başbakan, zulüm altında inim inim inlemekten rahatsız değil midir? Başbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vasiliği altında zincirlidir. Eski devirlerdeki kürek mahkumları bile Davutoğlu'na göre hür, daha omurgalıdır. Bir gözüyle sarayı, diğeri ile de Hükümetteki Erdoğan muhiplerini kollayan Davutoğlu iradesini çaldırmıştır. Erdoğan alışılmış Cumhurbaşkanı olmayacağını söylemektedir. Bize göre sorunların kaynağı da bu sakat anlayışta yatmaktadır. Alışılmış Cumhurbaşkanı demek, anayasal sınırlarında kalan, görev ve yetkilerini aşma teşebbüsünde bulunmayan Cumhurbaşkanı demektir. Fakat Erdoğan için bunlar beyhude ve gereksizdir. Erdoğan Anayasa'ya uygun davrandığını, yasal yetkilerini kullandığını dillendirmektedir. Kendisi, Anayasa'ya bu kadar bağlı, yasalara bu kadar riayet eden bir cumhurbaşkanı idiyse, Anayasa'nın 103. Maddesi'nde ifade bulan yemine ne diyecektir? Görevine başlarken, TBMM'de; Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücüyle çalışacağına büyük Türk milleti ve tarih huzurunda, namus ve şeref üzerine yemin eden Erdoğan, kısa zamanda tarafsızlığını çiğnediğini, siyasi demeçler verdiğini ne çabuk unutmuştur?" diye konuştu.

Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 19 Ocak'ta Bakanlar Kurulu'nu toplamasının demokrasi gaspı, yeni bir sistem enjektesine dönük bayat ve bayağı bir niyet olduğunu ileri sürdü. - ANKARA

Kaynak: İHA

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement