İçişleri Bakanlığı İstihbarat, Harekat ve Bilgi Toplama Daire Başkanı Ömer Ulu, "Uyuşturucu madde kullanımı günümüzde tehlike boyutundan tehdit boyutuna ulaşmıştır." dedi.
Uyuşturucu madde bağımlılığı ve yeni bağımlılık türlerinin araştırılarak bağımlılığın nedenlerinin ve alınacak tedbirlerin tespit edilmesi maksadıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, AK Parti Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcan başkanlığında toplandı.
Ulu, yaptığı sunumda, uyuşturucunun terörle birlikte son zamanlarda Türkiye'ye yönelmiş en önemli tehdit ve çağın sinsi hastalığı olan uyuşturucunun milli ekonomiye büyük zararlar verirken ülkenin gelişmesi önünde de büyük bir engel olarak durduğunu söyledi.
Türkiye'nin, uyuşturucu madde üretimi bakımından başta Afganistan olmak üzere Belçika, Hollanda, Polonya, Çekya, Slovakya, İran, Çin Fas ve Lübnan ve AB ülkelerinin tehdidi altında olduğunu ifade eden Ulu, "Ülkemiz, uyuşturucu üreten ülkelerin tam ortasında yer almaktadır. Dünyadaki tüm uyuşturucu maddelerin geçişinin sağlandığı bir coğrafyada bulunuyoruz. Uyuşturucu madde kullanımı günümüzde tehlike boyutundan tehdit boyutuna ulaşmıştır. Hem Asya hem Avrupa hem de Güney Afrika üzerinden gelen bir tehditle karşı karşıyayız. Özellikle dünya eroin üretiminin yüzde 75'i Afganistan'dan sağlanmakta olup buradan da 3 rota üzerinden Avrupa'ya hareket etmektedir." dedi.
Ulu, 2015 yılında dünyada 6 bin 376 ton afyon ve 4 bin 296 ton eroin üretildiğini, geçen yıl Afganistan'daki afyon üretiminin 9 bin tona çıktığının tespit edildiğini, dolayısıyla dünyanın her zamankinden daha fazla eroin tehdidi ile karşı karşıya kaldığını anlattı.
Avrupa ülkelerine bakıldığında uyuşturucu madde ele geçirme oranının çok düşük seviyede kaldığını, bunun sebebinin ise geliştirilen bir sistem sayesinde uyuşturucunun daha kendilerine gelmeden ele geçirilmesi olduğunu vurgulayan Ulu, "Bizim de benzer bir yöntemleri kullanmamız için Avrupa ile bu ilişkilerimizi geliştirmeliyiz" dedi.
Türkiye'de özellikle sentetik uyuşturucu kullanımının fazla olduğuna dikkati çeken Ulu, 2015 yılında 5.6 milyon yakalama miktarı ile dünyanın en fazla ekstazi ele geçiren ülke konumunda yer aldığını, geçtiğimiz yıl da bu rakamın 10 milyonu aştığını dile getirdi.
Uyuşturucu maddenin ülkeye gelmeden ele geçirilmesini sağlamanın, içeride yapılan mücadeleden çok daha önemli olduğuna değinen Ulu, bunun için, uyuşturucunun kaynak ülkelerden yola çıkmasının engellenmesi gerektiğini söyledi.
Ulu, 2017 yılına gelindiğinde sentetik uyuşturucuya rastlanmayan il bulunmadığını, bunun da sentetik uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığını gösteren önemli bir veri olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Sentetik uyuşturucunun yurt geneline yayılma merkezi İstanbul olarak görünüyor. Ölüm oranları bakımından 2013 yılında 232 olan rakam, 2016 yılında 920'ye çıkmıştır. Doğrudan uyuşturucu ölümlerinde ülkemizin dinamiği olan genç nüfus hedef alınmıştır. Uyuşturucu kullanımında, sırasıyla İstanbul, İzmir, Bursa, Ankara, Diyarbakır, Şanlıurfa, Antalya, Adana, Gaziantep, Konya, Samsun, Aydın, Kayseri, Mersin ve Denizli en riskli illerimiz arasında yer almaktadır. İyi politikalarla bu illerimize odaklanabilirsek mücadelede yüzde 70 oranında başarı elde etmiş olacağız. Avrupa'nın 1970'li yıllarda yaşadığı alevlenmeyi şu an biz yaşıyoruz."
-"Cezalar üst düzeyde..."
Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürlüğü Tetkik Hakimi Ahmet Eker de uyuşturucu ile ilgili temel kanunda yer alan hükümlerle ilgili bilgilendirmede bulundu.
Uyuşturucu maddenin ticaretinin temelde 10 yıl cezayı kapsadığını, çeşitli madde artırımlarıyla bu cezanın 15 yıl olarak değerlendirilebileceğini ifade eden Eker, "Son içtihatlarla madde miktarı artık kriter olmaktan çıkarıldı. Eskiden kişide yakalanan uyuşturucu miktarının ticaret kapsamında değerlendirilmesi ve suç olarak teşkili, bir yıllık kullanım baz alınarak belirleniyordu. Şu an belirli kriterler ışığında çok düşük oranda ele geçirilen madde bile ticaret kapsamında değerlendirilebiliyor. Dünyada uyuşturucu ile ilgili en ağır ceza bizde bulunuyor. Bizim hukukumuzda cezaların üst düzeyde olduğunu düşünüyorum."dedi.
-"Mücadelede sivil toplum kuruluşları önemli"
İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Peyami Çelikcan ise uyuşturucu ile mücadele sürecinde sivil toplum kuruluşlarının rolüne ilişkin değerlendirmede bulundu.
Dünya genelinde bağımlılık yapan maddelerin sayısının arttığına, fonksiyonlarının da değiştiğine vurgu yapan Çelikcan, şunları kaydetti:
"Devletin bağımlılıkla mücadele ederken sivil toplum kuruluşlarını da bu işe dahil etmesi önemli. Madde bağımlılığı dediğimiz alan özel, mahrem ve aynı zamanda suç olan bir alan. Bu sorunun çözümünü yalnızca devletin kurumlarıyla halletme şansımız yok. Bu, dünya geneli için geçerli bir husus. Sivil toplum örgütleri güvenilir bir iklim oluşturabilirse risk gruplarına ulaşabilir. Devletin kurumlarına başvurmaya çekinen bir bağımlı, sivil toplum kuruluşlarının hizmetlerinden rahatlıkla faydalanabiliyor.
Başarı için bütüncül bir yaklaşım alanının oluşması gerekiyor. Doğrudan ve dolaylı tüm kuruluşların bu mücadelenin içinde yer alması gerekiyor.
Sorun çok karmaşık ve alan çok geniş olduğu için STK'lara da sorumluluk düşmektedir. Devletin kayıtlarına girmekten çekinen bağımlılar, mücadele faaliyetlerine katılmıyor. Bağımlılık, belirli bir kesimin sorunu olmaktan çıkarılmalı, tüm toplumun ortak sorunu hale gelmeli.
Sivil toplum kuruluşları tarafından verilen hizmetlere farkındalık kazandırmak gerekiyor."
-"Rehabilitasyon hizmeti geliştirilmeli"
Yeşilay Cemiyeti Genel Müdürü Savaş Yılmaz da Yeşilay'ın bağımlılıkla mücadele noktasında her yaş grubuna yönelik eğitim faaliyetleri yürüttüğünü söyledi.
Türkiye Bağımlılıkla Mücadele (TBM) eğitim programı kapsamında 11 milyon öğrenci ile 2 milyon yetişkine ulaştıklarını ifade eden Yılmaz, "Program ile öğrencilere bağımlılıkla mücadelede doğru bilgi verilmesini, duygu ve düşüncelerin değişimini sağladık. Bağımlılıkla mücadelenin bir başka alanında ise öğrenciler arasında yarışmalar düzenliyoruz. Gençlik bizim önemli hedef alanlarımızdan. Yine bağımlılıkla mücadele noktasında 7 bölgede bin 500 gazeteciye farkındalık eğitimi verdik ve sonuç itibarıyla Türkiye genelinde özendirici haberler bakımından yüzde 22 oranında düşüş yaşandığını tespit ettik." dedi.
Türkiye'de en fazla sorun yaşanılan alanın rehabilitasyon hizmeti olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu hizmet alanlarının geliştirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürü Bünyamin Albayrak da her türlü bağımlılığa karşı önleme ve talep azaltma çalışmaları kapsamında din grevlileri aracılığıyla çeşitli kurumlarla ortak çalıştıklarını söyledi.
Diyanet İşleri Başkanlığının geniş bir ağa sahip olduğunu, güvenilirlik konusunda da bir sıkıntı yaşamadıklarının altını çizen Albayrak, "Alanda oluşan uygulamalar kapsamında bağımlı gençlerimizin din görevlilerine inandıklarını ve tedaviyi kabul ettiklerini söyleyebiliriz. 2017 yılında bağımlılıkla mücadele noktasında halka bin 900'e yakın vaaz verilmiştir.
Toplumda bağımlılık ciddi bir hal almıştır. Bu sıkıntının aşılması noktasında manevi yönden her türlü desteği veriyoruz. Biz de kötülüğün önünü kesmek için farkındalık oluşturucu çalışmalara katkıda bulunmayı sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı.
Son Dakika › Politika › TBMM Madde Bağımlılığı Araştırma Komisyonu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?