Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Ortadoğu'daki halklar, ülkeler ya otokratik liderlerle ya da teröristlerle devam edecek. Bu iki seçenek çok büyük tehdit. Acil bir şekilde üçüncü seçeneği ortaya çıkarmamız, güçlendirmemiz gerekmekte. Demokratik sistemler, yönetimler" dedi.
Davutoğlu'nun, Wilton Park Toplantısı'nda İngilizce yaptığı konuşma, TRT Türk'te simultane çeviriyle yayınlandı.
Türkiye'nin bölgede etik ve stratejik rolünün olduğunu bildiren Davutoğlu, dünyanın 25 yıldır dört temel dönüşüm zorluğuyla karşı karşıya bulunduğunu,soğuk savaş sonrasında ilk "depremin" jeopolitik geçiş sürecinde yaşandığını söyledi.
Soğuk savaşın sonu ve Sovyetler Birliği'nin yıkılışının orta Asya'dan Balkanlar'a, orta Avrupa'dan Kafkaslar'a, Karadeniz'den Hazar Denizi'ne kadar geniş bir alanı yoğun şekilde etkilediğini ifade eden Davutoğlu, "Türkiye tam olarak yoğun etkilenen bölgenin ortasında" diye konuştu.
Davutoğlu, Türkiye'nin bu dönemde bazı etik sorumluluklarla karşılaştığını belirterek, "Bosna Hersek'te Srebrenitsa katliamı çerçevesinde ve halihazırda bu tür etik sorumluluklarla karşı karşıyayız" dedi.
Bütün bu "dondurulmuş" sorunlarda Türkiye'nin bir rolünün olduğunu belirten Davutoğlu, şunları söyledi:
" Kosova'da örneğin, Türkiye'de Kosova'dakinden daha fazla Kosovalı yaşamakta. Gagavuz Türkleri de her zaman bir sorun yaşadıklarında Türkiye'yi dinlemekteler. Abhazya sorunu çerçevesinde bakacak olursak bölgeden daha fazla Türkiye'de, Abhazyalı yaşamakta. Gürcistan'daki Gürcülerin sayısı kadar Türkiye'de Gürcü kökenli vatandaşlarımız söz konusu. Bu çerçevede bakacak olursak bütün bu sorunlar Türkiye ile ilişkilerin bölgesel anlamda daha iyi olması açısından önemli. Ermeni sorunu örneğin, çözümünün bütün bu bölgedeki ülkelerle ilişkilerimiz açısından da etkisi olduğunu ifade etmek istiyorum."
Ukrayna'daki gelişmelerin etkilerinin hala yaşandığını bildiren Davutoğlu, "Ukrayna'da 300 bin Kırımlı Tatar'a karşı elbette bizim onları korumak sorumluluğumuz, etik sorumluluğumuz söz konusu" dedi.
"Bütün Afgan halkıyla iletişim kurabilen ordu, Türk ordusu"
Geçen 25 yıllık süreçte bir diğer "depremin" 11 Eylül'de yaşandığını belirten Davutoğlu, bu tarihten sonra güvenlik konseptinin değiştiğini, güvenli olmak için güçlü bir devlet olmanın gerekliliğinin ortaya konulduğunu bildirdi.
Bir grup terörist tarafından gerçekleştirilen bu saldırının ardından güvenlik algısının çok değiştiğini yineleyen Davutoğlu, bu saldırının ulusal ve uluslararası anlamda birçok etkisinin olduğunu vurguladı.
"Bu terörist faaliyet sonrasında Müslümanlar, karşılaştıkları algılar çerçevesinde bir yabancılaştırma sürecine maruz kaldı" diyen Davutoğlu, Irak ve Afganistan'da önemli sorunların bulunduğunu belirtti.
Türkiye'nin Afganistan'da etkin bir ülke olduğunu, önemli askeri desteğinin bulunduğunu hatırlatan Davutoğlu, "Bütün Afgan halkıyla iletişim kurabilen ordu, Türk ordusu" ifadesini kullandı.
Türkiye ve Afganistan arasında özel, tarihi ilişkiye işaret ederek, Türkiye'nin bölge için önemli sorumluluklarının bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, "Irak'a bakacak olursak, 11 Eylül sonrasında, hala çok ciddi sorunlarla karşı karşıyayız ve bütün bunların tam merkezinde Türkiye. Ne zaman saldırı olsa DEAŞ tarafından Türkiye'ye, Musul'dan, başka bölgelerden göçler gerçekleşmekte. Bizim buradaki bütün Kürtler, Şii, Sünni bütün vatandaşlarla ilişkilerimiz söz konusu. Irak ile ekonomik, stratejik anlamda ilişkilerimiz söz konusu. Bunlar bizim gündemimizin tam merkezinde."
" Berlin'de saldırıya uğrayan birçok camii var"
Dünya genelinde 2008'de etkili olan ekonomik krizin de bir diğer zorluk olarak ortaya çıktığını belirten Davutoğlu, "Bu krizin ardından yaşanan gelişmeler sadece ekonomik değil etik çözümler üretilmesini de gerekli kıldı. Çünkü finansal kriz, ekonomik krize dönüştü ve birçok ülkede sosyal, siyasi krizler gerçekleşti" ifadesini kullandı.
Söz konusu dönemde göç karşıtları ile aşırılık taşıyan unsurların güçlendiğini ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bunu birçok meslektaşımla ifade etmekteyim, bu Türkiye açısından endişe uyandırıcı, Avrupa'da ultra nasyonalist, aşırı sağcı unsunlar güçlenmekte. Örneğin İngiltere'de ve başka Avrupa ülkelerinde bunların, aşırı unsurların, İslamofobik ve siyaseti aşırı uçlarda gerçekleştiren oluşumların güçlenmesi, bu ekonomik krizlerin etkisi. İşsizlik de önemli bir hal olarak kendini göstermekte. Bütün tarihe bakacak olursak, işsizlik yüksekse insanlar 'kimi suçlayabilirim' diye sorar ilk soru olarak. Bundan sonra şayet bir grubu suçlarsanız da 'onları dışarı atmak gerektiği' ifade edilmekte, tarih bunu göstermekte. Bütün bu sorumluluk bunların üzerine yüklenmekte. Bu, sosyal açıdan bakılacak olursak küresel ekonomik krizin bir etkisi."
Bölgesinde önemli bir merkez olarak Türkiye'nin, Paris'teki terör saldırısının ardından Fransız halkının yanında olduğunu vurgulayan Başbakan Davutoğlu, "Etnik ya da dini oryantasyona bakılmaksızın orada onlarla birlikte oldum" diye konuştu.
Daha sonra Almanya'ya geçtiğini, oradaki temasları kapsamında Berlin'deki Türklerle de bir araya geldiğini hatırlatan Davutoğlu, "Berlin'de saldırıya uğrayan birçok camii var. Bu çerçevede birçok kişinin de bu konuda önemli bir endişeye sahip olduğunu görmekteyim. İngiltere'de de gerçekleşen bazı yaklaşımlar da söz konusu ve burada, bu bölgede doğmuş insanlar bunları gerçekleştirmekte ve farklı bir yaklaşımlar ortaya koymakta. Bu, büyük bir sorun siyasi anlamda. Bunun arkasında ekonomik sorunun olduğunu görmemiz gerekmekte, ideolojikten ziyade" ifadelerini kullandı.
-"Siyasi yaklaşımlar bir tarafa bırakılmalı"
Arap baharına bakıldığında, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Akdeniz havzasının çevresinde sosyal, siyasi bir depremin gerçekleştiğini belirten Davutoğlu, demokratik anlamda, dönüşümlerin gerçekleşmesi konusunda Ortadoğu'ya yeterli desteğin olmadığını, bir ikilemin yaşandığın söyledi.
Türkiye'nin 1990'lı yıllarda, Kosova ve Bosna'ya yardımcı olduğunu hatırlatan Davutoğlu, "Ortadoğu'daki halklar, ülkeler ya otokratik liderlerle ya da teröristlerle devam edecek. Bu iki seçenek çok büyük tehdit. Acil bir şekilde üçüncü seçeneği ortaya çıkarmamız, güçlendirmemiz gerekmekte. Demokratik sistemler, yönetimler" diye konuştu.
Suriye'de, "Esad ile mi yoksa DEAŞ'le mi devam edileceği"nin sorulamayacağını ifade eden Davutoğlu, Suriye'de, 300 bin masum insanın öldüğünü, 10 milyon kişinin evinden olduğunu, 2 milyon göçmenin ise Türkiye'de bulunduğunu kaydetti.
Suriye ile ilgili bir şey konuşulmadan önce mülteci kamplarının görülmesi, acıların paylaşılması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, insani, acil bir durum söz konusu olduğunda, bütün siyasi yaklaşımların bir tarafa bırakılmasının gereğine işaret etti.
Ukrayna ve Suriye'de sorunlar devam ederken Paris'teki terörist saldırısının, Berlin'de camilerin yakılması olaylarının meydana geldiğini anımsatan Davutoğlu, bu zorlukların aşılması için yapılacakların, stratejik ve etik cevaplar gerektirdiğini belirtti.
-"İstikrar, çözümler üretmeye çalışan hükümet var"
Devletlerin bir birinden daha ayrı olduğu geleneksel dönemde yaşanmadığını ifade eden Davutoğlu, "Şimdi bazı noktada, bazı merkezlerin her şeyi idare ettiği modern dönemde de yaşamıyoruz. Global, telekomünikasyon çerçevesinde ortaya konulmuş ilerlemelerin, bazı yaklaşımların, durumların devlet merkezli yaklaşımlardan daha etkili olabildiği bir dönemden geçmekteyiz. Sadece devlet merkezli yaklaşımlar ve birlikler sona ermekte. Yeni bir yaklaşıma gereklilik söz konusu" dedi.
Askeri anlamda nihai çözümlerin tam anlamıyla yeterli olmadığını belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Üç kategorik devletten bahsetmek istiyorum. Birinde, kendini yönetebilme yeterliliği söz konusu, geleceğe yönelik etik ve stratejik vizyona sahip olan devletler, ikinci kategoride ise kendini yönetme yetenekleri olan ancak vizyonları söz konusu olmayan devletler var. Üçüncü kategorideki devletlerde de ne kendini yönetme ne de vizyon oluşturma açısından yeterlilik söz konusu değil. İlk kategorideki devletler, yükselecektir, demokratik istikrar çerçevesinde ilerleme imkanı bulacaktır. Türkiye'de bu kategoride. Son 12 yıl içerisinde iki referandum, yerel ve genel seçimlerle, demokratik meşruiyetini, rüşdünü ortaya koymuş hükümet var. Yeni seçim söz konusu Türkiye'de. Bizler, 14'üncü seçime hazırlanmaktayız, 13 seçimde rüşdünü ispatlamış bir hükümet var. Bu çerçevede bir istikrar, çözümler üretmeye çalışan bir hükümet söz konusu. Türkiye bu yaklaşımlarıyla birinci kategoridedir."
-"Bütün toplumların ortak kaderi kavramı önemli"
Küresel toplumun, entelektüellerin, politikacıların, askeri liderlerin, herkesin etik sorumlulukları olduğunu ifade eden Davutoğlu, bu anlamda, "bütün toplumların ortak kaderi" kavramının önemine işaret etti.
"Bir tehdit söz konusu ise Türkiye veya İngiltere'ye yönelik, bu sadece ulusal bir tehdit değil bütün küresel sisteme, topluma tehdittir" diyen Davutoğlu, bu çerçevede ekonomik anlamdaki bir sorunun ya da insanları içermeyen bir yönetişim sorununun da aynı şekilde ortak bir tehdit olarak görülebileceğini söyledi. Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bazıları diyor ki 'Bu sadece Müslümanların, Hristiyanların ya da Yahudilerin kaderi.' İsrail'in, Çin'in, Avrupa Birliğinin ya da başka bir ülkenin kaderi olarak sadece görenler söz konusu. Bu, şu şekilde değil. Çatışmalar, sorunlar artık hiçbir şekilde ulusal sorunlar olarak ele alınamaz. ya barış içerisinde hep beraber yaşayacağız ya da hepimiz için daha fazla riskler olacak. Bu etik bir yaklaşım, hepimizin bunlara, bu şekilde yaklaşması, bu şekilde cevaplar araması gerek."
- Ankara
Son Dakika › Güncel › Başbakan Davutoğlu, İngiltere'de - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?