Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çözüm Süreci'yle ilgili, "Bunun karşısına dikilen olursa biz bunu yine aşacağız ve burada hukuk dışına çıkma suretiyle, illegal yöntemlere başvuranlar da bunun bedelini muhakkak göreceklerdir. Yani bunlara, 'istediğiniz gibi at oynatabilirsiniz' diyemeyiz. İşte en son, parlamentoda İçişleri Bakanlığımızın iç güvenlikle ilgili çıkarmış olduğu yasalar, hep bunlara yönelik yasalardır ve tabii ki bu yasalar devreye girecektir" dedi.
Erdoğan, TRT 1'de yayınlanan, Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör'ün moderatörlüğündeki "Cumhurbaşkanı Özel Yayını"nda gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "HDP barajı aşamazsa Çözüm Süreci devam etmez" yönünde yorumlar yapıldığının hatırlatılması üzerine, milletin tercihinin her şeyin üstünde olduğunu, herkesin buna saygı duymak zorunda olduğunu kaydetti.
Bir kişinin, bir partinin barajın üstünde olmasını istemesinin kendileri için saygın bir durum olduğunu, ancak barajın altında kalması durumunda ona da saygı duymak zorunda olduğunu dile getirdi.
Erdoğan, kimsenin, "Niye ben barajın altında kaldım?" demeye hakkı olmadığını anlatarak, 2002 seçimlerinde MHP'nin barajı aşamadığını ancak MHP'lilerin, "barajı aşamadık" diye şu anda "terör örgütünün arkasında olduğu parti"nin söylemlerine başvurmadığını, bir dahaki seçimlerde ise barajı aştığını anımsattı.
"Şimdi bakıyoruz, öyle tehditler var ki o tehditler sadece partinin kıdemli mensupları tarafından yapılmıyor" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Onlar yapıyorlar bir de bakıyorsunuz dışarıda sözde bazı aydınlar, onlar da böyle destek verdiğini söylüyorlar. Bunlar neye destek verdiklerinin farkında değiller herhalde. Çünkü ortada bir vaka var. Siz şu anda oylarınız rengini açıklarken, bir gerçeği de göreceksiniz. 6-7-8 Ekim olaylarını görmezseniz, kusura bakmayın size olan saygı ortadan kaybolur. Siz kalkıp da Van'da o bilboardlardaki kan akan muslukları görmezseniz, kusura bakmayın saygı diye bir şey kalmaz. Çünkü bunlar çözüm sürecini tamamıyla olumsuz etkileyen olaylar ki bu isimlerin içinde biliyorsunuz birkaç tane de akil insanlar kadrosunda yer alan isimler de var. Şimdi tablo bununla kalmıyor. Yani Siirt'te, Diyarbakır'da devam eden olaylar. Bunların bizi düşündürmesi lazım."
"Milli iradeyi ipotek altına almak istiyorlar"
Erdoğan, demokratik parlamenter sistemin içinde siyaset yapılması isteniyorsa, bu siyasetin ilk ayağının parlamento olduğunu dile getirerek, "Parlamentoya gelirsin, konuşursun, her şeyi orada söylersin ve hukuk, yasalar içinde, atman gereken adım neyse orada atarsın ama hiçbir zaman silaha başvurmazsın. Çünkü silahla siyaset, demokratik parlamenter sistemin yolu değildir. Onun yolu parlamentodur. Her şeyi orada yaparsın ama bunlar silahla, milli iradeyi ipotek altına almak için her yola başvuruyorlar" değerlendirmesini yaptı.
Buna "eyvallah" demelerinin mümkün olmadığını anlatan Erdoğan, milli iradenin bunu 7 Haziran seçimlerinde çok iyi değerlendireceğine inandığını belirtti.
Türkiye'de yaşayanların yüzde 99'unun Müslüman olduğuna inandıklarını söyleyen Erdoğan, "Böyle bir ülkede 'Taksim Kabedir' derseniz, bu bir defa dini bütün Kürt, Müslüman kardeşlerimizi olumsuz etkiler. Bir zamanlar aynısı CHP yapmıştı. 'Kabe Arabın olsun bize Çankaya yeter' demişlerdi. Bunun arkasında birçok şey telaffuz ediliyordu. Bu ülkenin bir tane Kabe'si var, o da Mekke'de. Öbür tarafta Diyanet'in bana gönderdiği bir Kur'an-ı Kerim Kürtçe meali. Diyor ki 'Size bir tane yapılmış.' Bunu meydanlarda söylüyor. Halbuki Diyanet'in hazırladığı Kürtçe mealli Kur'an-ı Kerim 10 bin tane basıldı ve bunlar dağıtıldı" diye konuştu.
- Diyanet İşleri Başkanı'na tahsis edilen araç
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı'nın aracına bazılarının kafayı taktığını aktararak, şöyle devam etti:
"Bunu kaynak olarak gösterdiler bir de. Bir Diyanet İşleri Başkanı'na bu ülkede 320 bin liralık bir Mercedes'i çok gören bir zihniyet, acaba kendi bindikleri araçları görmüyorlar mı? Bu bir coğrafyanın dini liderinin altındaki araba. Bakın İtalya bir uçağını Vatikan'ın seyahatlerinde sürekli ona tahsis ediyor. Aynı şekilde zaten bindikleri arabalar malum. Kalktım dedim, 'Bizim havuzumuzdaki zırhlı Mercedeslerden bir tanesi Diyanet İşleri Başkanımıza tahsis edeceğim.' Ettim. 'Aynı şekilde sayın Başbakanımızla da görüşeceğim, havuzdaki uçaklarımız da uluslararası seyahatlerde onun emrinde olsun. O da onlarla gitsin.' Çünkü onlar için zaman çok çok önemli. Bu bir de o makamın sahibidir. Göreve gelmemizden önce Diyanet İşleri Başkanımın devlet protokolündeki yeri 52 mi 56 mıydı neydi? Biz onu 10-12. sıraya çektik. Bunu bile az buluyorum. Çünkü ister istemez bu noktadaki hassasiyetimizi korumak durumundayız."
Din dersi ve imam hatiplerle ilgili kendilerine yapılan bir takım saldırılar olduğunu dile getiren Erdoğan, bunların dini bütün Kürt kardeşlerini yaraladığını ifade etti.
"Bir diğer taraftan da işte 'biz Kürtlerin temsilcisiyiz' diyorlar. Hayır canım sen bu kafayla Kürtlerin temsilcisi olamazsın" diyen Erdoğan, Kürtlere bir hizmet verildiyse, bunu kendilerinin yaptığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kürtlerle ilgili ret, inkar ve asimilasyon politikalarını "ayaklarının altına aldıklarını" belirterek, "Bu süreci böyle çalıştırdık ve böyle çalıştırmaya inşallah devam edeceğiz. Ama çözüm süreci bu mantıkla, anlayışla tabii ki yaralanıyor ama ben inanıyorum ki gerek şahsım gerekse hükümet bu konuda kararlılığından taviz vermeyecek" ifadelerini kullandı.
- Çözüm Süreci
Erdoğan, "Birileri, 'HDP meclis dışında kalırsa çözüm süreci devam etmez' diyor ve bir takım tehditler yapılıyor. Öyle olursa çözüm süreci bundan etkilenir mi? Bu tehditleri nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruya şu yanıtı verdi:
"Böyle bir şeyi düşünmek bile ham hayal. Olamaz. Bu tür meşru olmayan yollara tevessül edenler bu işin bedelini çok ağır öderler. Bir defa çözüm sürecini başlatanlar onlar değil ki. Başlatan biziz. Biliyorsunuz bunu kademeli başlattık. Bir, demokratik açılım ilk adımıydı. İkinci adım 'Milli Kardeşlik Projesi' olarak devam etti. Üçüncü adım ise 'Çözüm Süreci' olarak devam etti ve şu anda bu süreci devam ettiriyoruz. Bunun karşısına dikilen olursa biz bunu yine aşacağız ve burada hukuk dışına çıkma suretiyle, illegal yöntemlere başvuranlar da bunun bedelini muhakkak göreceklerdir. Yani bunlara, 'istediğiniz gibi at oynatabilirsiniz' diyemeyiz. İşte en son, parlamentoda İçişleri Bakanlığımızın iç güvenlikle ilgili çıkarmış olduğu yasalar, hep bunlara yönelik yasalardır ve tabii ki bu yasalar devreye girecektir."
"Siyaset namusla yapılır, dürüst, adil yapılır"
Erdoğan, "Muhalefet bol miktarda vaatlerde bulunuyor. Kaynak olarak da basit şeyler gösteriyorlar. Mesela Cumhurbaşkanlığı Sarayı kaynak olarak gösteriliyor. Bunlar gerçekçi mi?" sorusu üzerine şunları kaydetti:
"Çok açık söylüyorum ve bunu ilk defa da bu ekrandan söylüyorum. Eğer ana muhalefetin başındaki zat dürüstse, namusluysa, hemen ben bu akşam Genel Sekreterime talimat vereceğim. Buyursun gelsin, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde buraları dolaşsın. Herhangi bir lavaboda, tuvalette acaba böyle altın kaplama klozet bulacak mı? Eğer böyle bir şey bulamazsa kendisi bu görevi bırakmaya var mı? Eğer bulursa ben Cumhurbaşkanlığı görevimi bırakacağım. Bu kadar açık söylüyorum ve bunu devletin kanalından haykırıyorum. Siyaset namusla yapılır, dürüst, adil yapılır. Bizim bir defa Beştepe'deki külliye ile ilgili böyle bir iddianın içine girmek saygısızlığın ta kendisidir. Ben şimdi bu programdan sonra talimatı veriyorum. O da sıkıysa yarın hemen gitsin, külliyede bütün her yeri dolaşsın, baksın acaba hangi tuvalette, hangi klozet altın kaplamadır? Buna baksın."
Kendi döneminde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne "bardak, çanak" tarzı alım olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunlar hep eski dönemdendir. Bir defa söylenen rakamlarla da alınmış bir bardak yoktur. Onları da arkadaşlarıma çıkarttım. Yani 'benim dönemimde alınmadı ama geçmiş dönemlerde alınan bu fiyatlarda bu tür şeyler var mı?' diye baktırdım. Bununla ilgili de her tür alımlara ilişkin arkadaşlarım gerekli bilgiyi verirler. Dönemimde asla böyle bir alım yapılmamıştır. Hepsi geçmiş dönemlerden kalan malzemelerdir. Bunlarla biz Beştepe Külliyesi yürümektedir ama az önce söylediğim ifade çok önemli, çünkü iftira edebe, adaba yakışmaz. Şimdi ben 'hodri meydan' diyorum hadi buyurun, çık gel Külliye'yi gez, dolaş, bak. Ben bulduğu takdirde Cumhurbaşkanlığını bırakacağım. Bu kadar açık konuşuyorum. Fakat kendisi bulamadığı takdirde CHP'nin başından ayrılacak mı? Bu kadar açık. Şimdi sizler takip edeceksiniz. Artık tüm medya bunu takip etmesi lazım. Çünkü bunların yalan hücrelerine işlemiş. Yalan at tutmazsa izi kalır. Mantık bu. Ben bu akşam buradan bunu söyledim" diye konuştu.
"Sırtlarında yumurta küfesi yok"
Erdoğan, kaynak üretmede Türkiye'nin tarihinde bir ilk olduklarını ve çok başarılı işler yaptıklarını anlattı.
Cepte hazır olan parayı tüketmenin kolay olduğunu belirten Erdoğan, kendisinden öncekilerin ülkenin cebinde para bırakmadığını ancak kendilerinin ürettiği kaynaklarla Marmaray, 3. köprü, 17 bin 600 kilometre yolu ve daha çok sayıda hizmeti hayata geçirdiklerini söyledi.
Göreve geldiği döneme ilişkin rakamlar veren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"MHP, DSP, ANAP hükumetinden ki geçmişte SHP de bu işin içinde, memura ve işçiye sadece zorunlu tasarrufta borç neydi biliyor musunuz? Şimdi diyorlar ya 'Memuru biz kurtaracağız.' Yani dürüst olun. 15 katrilyon sadece memur ve işçiye borç vardı. Konut Edindirme Yardımı, bundan dolayı yine işçi ve memura 3,5 katrilyon borç vardı. Bakın 18,5 katrilyon. Sendikalarla arkadaşlarım bir araya geldiler ve biz bu borçları ödedik. Şu anda 'memura şunu vereceğiz' diyorlar. ya senin vereceğin para bunları tutar mı? Ya bunlar memuru da işçiyi de soydular. Biz gelmeseydik, memurum, işçim, bu 18,5 katrilyon alacağını tahsil edemeyecekti. Biz geldik onlar bu paraları tahsil ettiler. Her şey bu kadar net, açık ortada. Memur, işçiye yapılan zamlara da baktığımız zaman, yani göreve geldiğimizden bu yana aldığımız mesafe, çok çok ileri. Ama şimdi kuru sıkı atıyorlar. Nasıl olsa sırtlarında yumurta küfesi yok. Böyle bir sorunları da yok. ya benim memur kardeşim, işçi, şunu niye düşünmez, 'acaba ben bu hastanelere daha önce bu şekilde gidebiliyor muydum? Her hastaneye istediğim gibi gidebiliyor muydum? İlaçlarımı rahatlıkla alabiliyor muydum?' Çünkü ilaçları bulamadığı için hastanede, gidiyor eczaneden satın alıyordu. Cebinden parasını ödüyordu. İşçi kardeşim aynı şekilde."
"Emeklilerle ilgili konuda çok ciddi bir aldatmaca söz konusu"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendileri göreve geldikten sonra bu devrin kapandığının altını çizerek, "Artık istediğin hastaneye gidiyorsun, istediğin ilacı alabiliyorsun. Bunlarla ilgili suistimaller oluyor diye önce bir engelleme getirdik, ilk önce yüzde 10 sonra yüzde 20 katılım payı getirdik. Bunlarla bu işi devam ettirdik. Bugün Eskişehir'de konuşuyor, 'üniversite harcını kaldıracağım' diyor. Dürüst ol yahu. Ne biçim kılavuzun var senin ya? Biz üniversite harçlarını kaldıralı neredeyse 2 sene oldu. Üniversitelerde şu anda harç yok. Yani verilen burs, 45 liraydı. Biz geldik 330 liraya çıkardık artı beslenme yardımı. Aynı şekilde mastır öğrencilerine 660 lira. Bunlar şu anda veriliyor. Doktora öğrencilerine 990 lira. Uygulama bu ama bizden önce böyle bir şey yoktu. Bunlar oldu. Biz yapılanı konuşuyoruz. 'Cek cak'la konuşmuyoruz. Bunlar 'cek cak'la konuşuyor" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, "Emekli maaşlarıyla ilgili de yanlış bir bilgisi var Kılıçdaroğlu'nun galiba" denmesi üzerine, "Çok ciddi yanlışlar. Bir tablo göstereyim. Özellikle emeklilerle ilgili konuda çok ciddi bir aldatmaca söz konusu. Bu oyunu 7 Haziran'da bozmak gerekir diye düşünüyorum. Mesela 2002'de net asgari ücret emekliyle ilgili söylüyorum, 184 lira. Şu anda 949 lira emekli maaşı. Artışa bakınca, nominal artış yüzde 415. Bakın Emekli Sandığı'na 2002'de 377 lira, şu anda bin 351 lira. Artış yüzde 259. Aynı şekilde SSK işçileri 257 lira alıyordu. 2015'te bin 72 liraya çıktı bu. Artış, yüzde 317. Yani bunu reel artış oranına koyarsak, yüzde 43. Bu derece yüksek. Mesela, bu tarımda, Bağkur esnafında falan baktığımız zaman çok çok ilginç rakamlar var. Mesela Bağkur tarımda 2002'de 66 lira alıyordu. Şimdi 648 lira. Artış yüzde 885. Yani bunları böyle devam ettirmek mümkün ama ortalama en düşük memur maaşı 2002'de 392 idi. Şimdi 2 bin 97 liraya çıktı. En düşük memurun ki emekli değil. Nominal artış yüzde 440. Ortalama memur 2002'de 578 liraydı. 2015'in ilk 6 ayında 2 bin 481. Artış yüzde 329. Eskiden hatırlarsanız enflasyona bize ezdiriyorlardı. Şimdi böyle bir şey yok" şeklinde konuştu.
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › Cumhurbaşkanı Erdoğan: (3) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?