İzmir merkezli FETÖ operasyonu; 133 kişi hakkında gözaltı kararı
İzmir'de yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki kripto yapılanmasında yer aldığı belirtilen 82'si muvazzaf, 133 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Şüphelilerin yakalanması için İzmir merkezli 44 ilde operasyon başlatıldı.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ/PDY'nin TSK'daki kripto yapılanmasına yönelik yürüttüğü soruşturma kapsamında 133 kişi hakkında gözaltı kararı verdi. Bunun üzerine İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri, İzmir merkezli 44 ilde eş zamanlı operasyon başlattı. Şüphelilerin, örgütün 'mahrem imamları' tarafından ankesör ya da büfe telefonlarından arandıklarının tespit edildiği belirtildi.
Şüpheliler arasında muvazzaf 3 albay, 5 binbaşı, 5 yüzbaşı, 12 üsteğmen, 54 astsubay ve 3 uzman çavuş ile 14 kapatılan askeri okul öğrencisi ve meslekten ihraç edilen, emekli, istifa, sözleşme feshi gibi nedenlerle ilişiği kesilen 2 albay, 2 yarbay ve 3 yüzbaşının bulunduğu bildirildi.Operasyonun devam ettiği, adreslerde aramaların sürdüğü bildirildi.
GÖRÜNTÜ TAKİP EDİLİYOR
HABER: İZMİR
=========================
Hastalığı yüzünden bacağını kaybeden Melis, yardım istiyor
İZMİR'in Bornova ilçesinde yaşayan Melis Arslan (12), menenjit mikrobunun kanına bulaşması sonucu 2 yaşındayken sağ bacağını kaybetti. Gelişme çağında olan Melis'in ailesi, kızları için her yıl farklı bir protez takılması gerektiğini, ancak maddi durumlarının yetersiz olduğunu belirterek yardım talebinde bulundu. Çamdibi Kordon Birlik Ortaokulu 6'ncı sınıf öğrencisi Melis Arslan, henüz 2 yaşındayken kanına menenjit mikrobu bulaştı. Mikrobun kaslara yerleşmesi nedeniyle Melis'in sağ bacağı kesildi. Bunun üzerine Melis'e protez takıldı. Protez ücretinin yüzde 80'i her iki yıl bir devlet tarafından karşılanırken, Melis'in büyüme çağında olması dolayısıyla her yıl protez değiştirmesi gerekiyor. Bu yüzden her yıl bir protezi cebinden karşılayan Arslan ailesi, bu durumun kendilerini zorladığını belirterek, yetkililerden yardım istedi. Bunun yanı sıra Arslan ailesinin en büyük şikayetlerinden birini de Melis'in eğitimi oluşturuyor. Ameliyat olduktan sonra yaklaşık 3 ay okula gidemeyen Melis, rapor verilmediği için evde eğitim göremiyor ve arkadaşlarından da geri kalıyor. Evde eğitim için gerekli olan raporu alamadıklarını belirten anne Serap Arslan, çocuğunun okumasını istiyor.'KIZIMIN OKUMASINI İSTİYORUM'Melis'in annesi Serap Arslan, maddi olarak zor günler geçirdiklerini söyledi. Protez masrafının kendilerini çok zorladığını belirten Arslan, "Melis, 2 yaşındayken meningokoksemi hastalığı geçirdi. Buna bağlı 6 ay hastanede yatarken, 14 ameliyat geçirdi. Hastalık yüzünden bacağını kaybetti ve o tarihten bu yana da protez kullanıyor. Protezin yüzde 80'i her iki senede bir devlet tarafından karşılanıyor. Ancak Melis büyüme çağında olduğu için protezi, 8-9 ayda değiştirmek zorunda kalıyoruz. Böyle olunca bir protezi biz karşılaşmak zorunda kalıyoruz. Henüz en düşük maliyetli protezi kullanmamıza rağmen maddi olarak zorlanıyoruz. Melis ameliyat olduktan sonra en az 3 ay okula gidemiyor. Bu süreçte evde eğitim almasını istesek de 3 aydan fazla heyet raporu almadığı için eğitiminde geri kalıyor. 3 ay bir çocuğun eğitimi için çok önemli bir süre değil mi? Melis, hastalığının yanı sıra eğitiminden de geri kalıyor. Bu durum da Melis'i en çok üzen olayların başında geliyor. Melis, derslerinde çok başarılı bir çocuk. Kızımın okumasını istiyorum" diye konuştu. 'ENFEKSİYON KAPACAK DİYE KORKUYORUM'Her ameliyat sonrasında Melis'in özel odada kalması gerektiğini söyleyen Arslan, "Doktorlar tarafından bize, Melis'in enfeksiyon kapma riskinin bulunduğu söylendi. Fakat tedavisi için özel oda ücreti karşılanmıyor. Ücretli kalmak durumunda kalıyoruz. Bunun için rapor almamız gerekiyormuş ancak ne yazık ki alamadık. Bazı tahlillerin İzmir'de yapılmadığı söylendi. Bizim de Melis'i alıp başka bir şehre gitme şansımız yok. Melis'in bu süreçte enfeksiyon kapmasından dolayı çok korkuyoruz" şeklinde konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ----------Melis Arslan görüntüSerap Arslan röportaj görüntüsüSerap Arslan ve Melis Arslan'dan genel-detay görüntüHaber: Tolga TAHÇI - Kamera: Kadir ÖZEN/İZMİR,
====================
64 yıllık fotoğrafçının iş yeri müze gibi
Edirne'nin Keşan ilçesinde baba mesleği fotoğrafçılığı 64 yıldır teknolojiye de ayak uydurarak sürdüren Orhan Saatçioğlu (79), eski fotoğrafları ve fotoğraf makinelerini müze haline getirdiği işyerinde sergiliyor. Keşan'da 1927 yılında babası İsmail Saatçioğlu tarafından kurulan fotoğraf stüdyosunda küçük yaşlardan bu yana 64 yıldır fotoğrafçılık yapan Orhan Saatçioğlu, gelişen teknolojiye ayak uydurarak, ilerleyen yaşına rağmen mesleğini devam ettiriyor.'BURASI ÇIDAN ZİYADE BİR MÜZE'Orhan Saatçioğlu, küçük yaşlarda başladığı mesleğini ilerleyen yaşına rağmen devam ettirmeye çalıştığını belirterek, "Keşan'da çok eski esnafız. Müessesemiz oldukça saygındır. Zamanla teknoloji gelişti, bende teknolojiyi öğrenmek zorunda kaldım. Şu an teknolojiyi kullanıyorum. Burası fotoğrafçıdan ziyade bir müze. Burada kimin istersen fotoğrafını görürsün. Bende burada müzenin müdürü olarak duruyorum" dedi.'TEKNOLOJİK MAKİNELERİ DE ÖĞRENDİM'Dünyaya bir daha gelse yine fotoğrafçı olmak istediğini ifade eden Saatçioğlu, "Sağ olduğum müddetçe bu işe devam edeceğim. Yeter ki sağlığım iyi olsun. Baba mesleği olunca merak ediyorsunuz. Babam da bu mesleği 1920'li yıllarda Keşan'a yerleşen bir Yunanistanlıdan öğrenmiş. Babam işi öğrendikten sonra İstanbul'dan 1894 yapımı siyah-beyaz bir fotoğraf makinesi alarak, bu işyerini açmış. Daha önce fotoğraflar siyah-beyazdı. Ben siyah-beyazın profesörüyüm. Ama teknolojik açıdan da iddialıyım. Teknolojik makineleri de öğrendim" diye konuştu.Orhan Saatçioğlu, akıllı telefonlarda kamera teknolojisindeki gelişmelerin fotoğrafçılık sektörünü de etkilediğini kaydederek, mesleğe olan ilginin azaldığını söyledi.125 YILLIK MAKİNESİ İLGİ ÇEKİYOROrhan Saatçioğlu, işyerinde çok sayıda fotoğrafın yanı sıra babasına ait 1894 yapımı siyah-beyaz körüklü fotoğraf makinesi ile geçmişte kullandığı fotoğrafçılık malzemelerini de sergiliyor.
Görüntü Dökümü---------------İşyerinde sergilediği eski fotoğraflar-Siyah-beyaz vesikalık fotoğraflar-1894 yapımı siyah-beyaz körüklü fotoğraf makinesi-Eski fotoğraf makineleri-Fotoğrafçı işyeri iç genel gör.-Vitrindeki siyah-beyaz fotoğraflar-Orhan Saatçioğlu röp.-Detaylar
Haber-Kamera: Ünsal YÜCEL/KEŞAN(Edirne),-
==================
İmamdan eşine, 20'nci evlilik yıl dönümü sürprizi
Samsun'da cami imamı Metin Karakoç (46), evliliklerinin 20'inci yıl dönümünde eşi Fidase Karakoç'a (46) sürpriz hazırladı. Çiçeklerle süslenen masada el ele verip pasta kesen çift, evliliklerinin yıl dönümünü kutladı.Kentte cami imamı olarak görev yapan Metin Karakoç (46), eşi Fidase Karakoç'a (46), evliliklerinin 20'inci yıl dönümü için sürpriz hazırladı. İmam Karakoç, iş arkadaşlarının ve ailelerinin bir arada olacağı yemek organizasyonu yapıldığını belirterek, eşine davette bulundu. Daveti kabul eden Fidase Karakoç, eşiyle birlikte restorana geldi. Çevresinde eşinin iş arkadaşlarını ve aileri göreceğini zanneden Fidase Karakoç, çiçeklerle karşılaştığı masayı görünce şaşkınlığını gizleyemedi. Süslenen masada kalp şeklindeki pastayı kesen çift, evliliklerinin 20'inci yıl dönümünü kutladı.'BÖYLE BİR SÜRPRİZİ HİÇ BEKLEMEDİM'Eşinin sürprizi karşısında şaşırdığını ve çok mutlu olduğunu söyleyen Fidase Karakoç, "Metin'in sürprizini çok beğendim. Onun hatırlaması bile benim için çok büyük bir hediyeydi. Çok bir şey bekleyen veya eşini bunaltan bir insan değilim. Böyle bir şey hiç beklemiyordum. Eşimi çok seviyorum. Evlendiğimiz günden beri hiç pişman olmadım ve bugün anladım ki çok şükür güzel bir evlilik yapmışım. Eşim romantik birisidir ama kalabalığın içinde böyle bir şey yapacağını hiç düşünmemiştim. Allah ondan razı olsun. Sabır çok önemli, her şey bir anda olmuyor. Eşimi hiç üzmeden, adım adım bugünlere geldim. ve böyle anlamlı bir sürprizi hak ettiğim için yapıyor. Sürpriz isteyen eşler de hak etmek için ellerinden geleni yapmalı diye düşünüyorum" dedi.'ONU ÇOK SEVİYORUM'Kadınlara değer verilmesi gerektiğini belirten Metin Karakoç da, "Biz çok şükür inançlıyız ve Kuran-ı Kerim'de bu konuyla alakalı birçok yerde Rabbimizin ayetleri ve peygamberimizin hadisleri var. En basitinden, bir hadiste cennetin annelerin ayaklarının altında olduğunu buyuruyor peygamber efendimiz. Biz kadına bu açıdan bakıyoruz. Eşim bundan 20 yıl önce hayatıma girdi ve kendisine çok teşekkür ediyorum. O belki hayatıma girmeseydi farklı biri olacaktım. Onu çok seviyorum. Allah nice sağlıklı ve mutlu yılları bize nasip etsin" diye konuştu.
Görüntü Dökümü----------Süslenen masadan detaylarFidase ve Metin Karakoç'un restorana gelişiMetin Karakoç'un Fidase Karakoç'a şiir okumasıYıldönümü sürprizinden detaylarFidase Karakoç röportajıMetin Karakoç röportajı
(SURE: 05.55 DK) (BOYUT: 663 MB)
Haber-Kamera: Tayfur KARA, Zeynep Irmak ÖCAL/SAMSUN,
=========================
Prematüre hemşiresinin mucize bebeği 'Defne'
İZMİR'de, prematüre hemşireliği yapan 32 yaşındaki Ceren Işık'ın, gebe kaldığı üçüzlerinden birinin 12'nci hafta suyunun gelmesi üzerine, susuz kesede hayata tutunarak 27'nci hafta diğer kardeşleriyle sağlıklı bir biçimde dünyaya gelmesi, Işık ailesine büyük bir mucize oldu.Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Prematüre Servisi'nde görev yapan hemşire Ceren ile özel bir şirkette çalışan Murat Işık (37) iki yıl önce mutlu bir evlilik yaptı. Çift, mutluluklarını bir çocukla taçlandırmak isterken, Ceren Işık üçüzlere gebe kaldı. Bir sağlıkçı olarak bu dönemi en iyi şekilde geçirmeye çalışan anne adayı Işık, aceleci davranan üçüzleri sayesinde korkulu zamanlar da geçirdi. Gebeliğinin 12'nci haftasında suyunun gelmesi üzerine soluğu doktorda alan Işık, bebeklerinden birinin kesesinde su kalmadığını öğrendi ve bebeğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldı. Işık, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Salim Şehirali'ye başvurdu. Onun tedavi ve gözetiminde gebelik dönemini geçirmeye başladı. Ancak üçüzler erken davranarak, hamileliğinin 27'nci haftasında geçtiğimiz 17 Eylül'de Kent Hastanesi'nde gözlerini dünyaya açtı. Işık çifti, hiç su bulunmayan kesede büyüyen kızlarına Defne, diğer kızlarına Ece Su, oğullarına da Tunç ismini verdi. Üçüzler, Yeni Doğan Yoğun Bakım Servisi'nde kuvöze koyuldu. Anne Işık, kuvözde geçen iki ayın sonunda 780 gram doğan Defne'nin bin 500, 960 gram doğan Ece Su'nun bin 860 ve bin 100 gram doğan Tunç'un ise bin 980 gram ağırlığa ulaştığını, Defne'nin de solunum cihazından çıkarıldığını söyledi. Eşiyle birlikte iki ayın sonunda ilk kez üçüzlerini kucaklarına aldıklarını belirten anne Işık duygularını şöyle dile getirdi: "Üçüz bebeklerim olacağını öğrendiğimde biraz tedirginlik yaşadım. Erken doğacaklarını biliyordum ama bu kadar erken doğacaklarını tahmin etmiyordum. 27'nci haftada doğum yaptım. Üçüz olduklarını bilmek benim için elbette ayrı bir mutluluktu ama 12'nci haftada suyum geldi. Bebeklerim ayrı ayrı keselerdeydi ve Defne için zorlu süreç başladı. Defne'nin suyu tamamen bitmişti. Dünyaya gelene kadar bizim için endişeli bir süreç oldu. 'Suyu artacak mı?', 'Yaşayacak mı?' diye endişelendik ama çok şükür kucağımıza aldık."'BÖYLE BİR OLAY DÜNYADA YOK'Doktorların Defne'nin yaşayacağına dair ümidi olmadığını anlatan Işık, "Her an kaybedebileceğimizi söylemişlerdi ama ben bebeklerimle hep iletişim kurdum. Onları sevdiğimi söyledim ve Allah'ın bir mucizede bulunacağına inandım. Normalde bebeklerin suyu azalabiliyor. Azalması riskli bir durum ama suyun tamamen bitmesi çok daha riskli bir durum. Bebeklerin organlarının gelişimi için bu su çok önemli. Aynı zamanda uzuvlarının hareket etmesi için de su gerekiyor. Defne'nin iç organlarında da sıkıntılar olabilirdi ama çok şükür şu anda hiçbir problemimiz yok. Meslek hayatımda suyu azalan bebeklerle karşılaştım ama bu kadar kötü durumda değillerdi. Su azaldığında artırmak için çeşitli yöntemler olabiliyor ama ben daha önce rahim iltihabı geçirdiğim için dıştan bir müdahaleyi vücudum kabul etmiyordu. Bu yüzden suyu artırmaya yönelik dışarıdan bir müdahalede bulunulamadı. Suyun az olmasıyla hiç olmaması arasında büyük bir fark var. Benim araştırmalarım ve doktorların söylediği kadarıyla da böyle bir olay dünyada yok. Ben 5 yıldır prematüre hemşiresiyim ama benim de prematüre bebeklerimin olacağı aklıma hiç gelmezdi. Üçüzlerim prematüre doğdu. Onları meslektaşlarıma ve doktorlara güvenle emanet ettim. Annelik içgüdülerinize de inanın ve güvenin. Bebeklerinizi sevgiyle kucaklayın" diye konuştu.Öte yandan Kent Hastanesi'nde üçüzlerin doğumunu gerçekleştiren Op. Dr. Salim Şehirali, Defne'nin hiç su kalmamış kese içinde yaşama asıldığı belirterek, "Ben Ceren hanımı takibe gebeliğinin 14'üncü haftasında başladım. Su kesesinde ciddi sıvı kaybı vardı. 6 ml, su yok demektir. Böyle vakalar dünyada çok ender görülür. Defne böyle bir vaka, bir mucize bebek. Gebeliği mümkün olan tedavileri uygulayarak ve takip ederek sürdürmeye çalışmıştık. Ama doğası gereği çoğul gebeliklerde erken doğum riski yüksektir, öyle de oldu. Erken ve düşük kilolu doğdular ancak şu anda kuvözde tedavi ve bakımları sürüyor, sağlık durumları gayet iyi" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Bebeklerin prematüre ünitesindeki genel ve detay görüntüleri-Anne ve babanın bebeklerle görüntüleri-Prematüre hemşireleri bebeklerle ilgilenirken görüntüler-Anne Ceren Işık ile röportaj
Haber-Kamera: Melis KARAKUZULU/İZMİR,
=======================
Çimento fabrikasında gerçeği aratmayan deprem tatbikatı
Erzurum'da Aşkale Çimento Fabrikası'nda Afet ve Acil Durum (AFAD) Müdürlüğü ekiplerinin gözetiminde yapılan ve 112 işçinin katıldığı deprem, yangın ve kurtarma tatbikatı gerçeği aratmadı. Alarmla 120 saniyede fabrikayı tahliye eden işçiler yangını söndürdü, enkaz altında kalan arkadaşlarını kurtardı. Erzurum'un deprem bölgesi olması sebebiyle AFAD Müdürlüğü, Aşkale İlçesi'ndeki çmento fabrikasında çalışan personele deprem, yangın ve kurtarma eğitimi verdi. Olası bir afet anında neler yapılması gerektiği konusundaki eğitimin ardından 112 işçinin katılımıyla tatbikat düzenlendi. Hazırlanan senaryo gereği çalan alarmla deprem olduğu belirtilerek, işçilerin fabrikayi tahliyesi istendi. Bir anda çalıştıkları bölümde işini bırakan 112 işçi, yaklaşık 120 saniyede fabrika bahçesinde oluşturulan toplanma alanına gitti. Fabrika sivil savunma ekipleri, kendilerine sağlam bir oda oluşturarak kriz merkezini kurdu ve enkaz altında kalıp kalmadığının belirlenmesini istedi. Yapılan sayım sonucunda 1 işçinin yangın alanında, 1 işçinin enkaz altında kaldığı, 1 işçinin de fabrikada yaralandığı belirlendi. Özel kıyafetli ekipler ilk olarak yangın bölgesindeki işçiye ulaşarak kısa sürede bulunduğu yerden çıkararak ambulansa taşıdı. Enkaz altında kalan işçinin olduğu bölüme giden arkadaşları, tıbbı müdahaleyi yaptıktan sonra demirleri keserek kurtardı. İşçiler, fabrikanın bir diğer bölümünde yaralı haldeki arkadaşlarına da ulaşarak ambulansa taşıdı. Yaralıların kurtarılmasından sonra bir süre toplanma yerinde bekleyen işçiler, tehlikenin geçtiğinin bildirilmesi üzerine çalıştıkları bölümlere geri döndü.
Görüntü Dökümü--------------Çimento fabrikasının dış görüntüsü-Fabrikadan genel ve detaylar-Fabrika kumanda odasının görüntüsü-Alarmın çalması ve fabrikanın boşaltılması-İşçilerin koşarak toplanme yerine gelmeleri-Kriz merkezinde görevlilerin telsizle konuşmaları-Yangında mahsur kalan işçinin kurtarılması-Enkazdaki işçiye müdahale edilmesi-Fabrikada yaralı işçinin ambulansa taşınması-İşçilerin çalıştıkları bölgelere geri dönmesi-Fabrika müdürü Hikmet Olgun'un telsizle konuşması
Haber-Kamera: Salih TEKİN/ ERZURUM,
======================
Son Dakika › Güncel › DHA YURT BÜLTENİ - 2 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?