Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha yapacakları çok işler olduğunu belirterek, "İnşallah 1-2 yıl içerisinde Güneydoğu'ya gidildiği zaman Güneydoğu'yu farklı göreceksiniz. Bunu bu hükümet eğer bir aşkı, bir derdi olmasa yapılır mıydı? Onun için ben Kürt kardeşlerime şunu söylüyorum; sizin adınıza ortalıkta dolaşanlar, hiçbir zaman sizi savunmadılar, sizi sevmediler, sizin derdinizle dertlenmediler. Bizim devlet olarak gönderdiğimiz paraların bir kısmını kendi ceplerine koyarken, bir kısmını dağa gönderdiler, Kandil'e gönderdiler, teröristlere verdiler. Dolayısıyla bu oyuna bir daha gelmeyelim." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 TV, 360 ve Alem FM ortak yayınında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Milletvekili seçilme yaşının 18'e indirilmesi ve Ankara'daki bazı beylerin çocuklarının milletvekili yapılacağı" eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Bizim 25-30 yaş arası seçilen arkadaşlarımızın birçoğunu biz ekranlara çıkarttık. Bakıyorsunuz biri Konya'da, biri herhangi bir vilayetten esnaf çocuğu, böyle insanların çocukları. Yani kendi dünyasında ne var bilemiyorum." diye konuştu.
Bir insanın 18 yaşında akil baliğ olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şimdi ise bakıyorsunuz medeni hukukta 18 yaş. Şimdi 18 yaşa cezai kurallar uyguluyor musun? Evlenme yaşı olarak onu koyuyor musun? Vesaire, vesaire... 18 yaş bir kırılma noktası değil mi? Bunları orada veriyorsun da seçmeyi veriyorsun, seçilmeye gelince vermiyorsun. ya zor olan seçmektir, seçilmek değildir. Hatırlayın bir zamanlar bir siyasi bir şey söylemişti; 'Ben 4 ayaklı merkebi Taksim Meydanı'na koyarım, onu seçtiririm' demişti. Niye? Zor olan o değil. Zor olan seçmek, seçmek. Gelecek, hadi ideal olanı, uygun olanı seçecek. Madem ki 18 yaşa seçmeyi veriyorsun, seçilme hakkını da ver. İşte şimdi bunu kazanıyoruz. Biz diyoruz ki bizim gencimiz bu hakka sahip olmalı. Gençliğimize biz inanıyoruz, güveniyoruz. Siz de üstelik partimizin kurucusu diye iftihar ediyorsunuz. Gazi Mustafa Kemal de böyle söylüyor; 'Gençler, Cumhuriyeti size emanet ediyorum.' Bitti, daha bu konuda konuşma."
"Halkımız kararı nasıl veriyorsa öper başımıza koyarız"
Geçmiş yıllarda cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan olumsuzluklar ve "367 krizi" ile ilgili gelişmelerin izlettirilmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Öncelikle ben, az önce arşivi izleyince tabii insanın tüyleri diken diken oluyor. Orada görüyorsunuz işte, bu ülkenin başına ne çoraplar ördüler, neler yaptılar. Tehditler bir taraftan, bir taraftan 'biz asılız.' Tamam sen asılsın. Yani karşındaki asıl değil mi? Diyelim ki Tayyip Erdoğan yüzde 52 oyla bu ülkede Cumhurbaşkanı seçiliyor, tahammül edemiyorsun, çılgına dönüyorsun. Ondan önceki dönemde yüzde 49,5 oyla Başbakanım, Genel Başkanım. O zamanlar biz iktidar oluyoruz, bize saygı duymuyorsunuz. Alışmışlar azınlıkların çoğunlukları idaresine alışmışlar. İki, atanmışların seçilmişleri idare etmesine alışmışlar. Vesayet rejimine. Şimdi biz bunu yıktık. Şimdi orada hanımefendi 'Biz asılız' diyor. Tamam bizim derdimiz de bu zaten. Tamam biz asılız, öyleyse seçilmişleri hiçbir zaman atanmışlara, yani bir vesayet rejimine kurban etmeyeceğiz, bu bir. İki, asıl olan yetkisini her zaman, her yerde kullanabilecek. Buna saygı duyacağız. Ama duymadılar. '367 garabeti' dediler, hatırlayın. Bunun için de kampanyalar yürüttüler. Halbuki bunlar yasalarda olan şeylerdi. Yasaları çiğnediler. Bir de tehditler. Sayın Baykal'ın yaptığı tehditler. 'Sakın aday olmayacaksın, olmayın, oldurmayın.' ya sen kimsin? Haddini bil. Herkesin en doğal hakkı. Bunlar anayasal olarak belli mi? Kim aday olabilir, kim olmayabilir. Bitti. Sen de kendine güveniyorsan kalkıp aday olursun. Seçilirsin veya seçilmezsin. Ama seni kendi partin bile aday yapmadı. Şimdi ise Türkiye'de tabii yeni bir süreç var. Bundan dolayı çılgına dönüyorlar."
Bu yeni süreç, 16 Nisan'da başladığı takdirde, bundan sonra artık halkın karar vereceğini aktaran Erdoğan, "Halka gidilecek. Halk inşallah Kasım 2009'dan sonra hem 2 sandıkta, bir tanesinde cumhurbaşkanını seçecek. Bir diğerinde de kimi seçecek? Parlamentoyu seçecek. İki sandık kuruluyor. Şimdi bundan rahatsız oluyorlar. Belki de şunu düşünüyorlar. Acaba oralarda bize sıra gelecek mi,? Gelmeyecek mi? Bu endişeye kapılıyor olabilirler. 'Parlamentoda acaba bizim gücümüz, yerimiz ne olacak?' Bunu düşünüyor olabilirler. Bu bir ön kesme harekatıdır. Fakat 16 Nisan'da benim halkım, 'Biz bu ülkenin asli organıyız, biz milletiz.' Gazi Mustafa Kemal'in de ifade ettiği gibi, 'Egemenlik kayıtsız şartsız, beşer planında halkındır, milletindir.' Halkımız kararı nasıl veriyorsa öper başımıza koyarız." ifadelerini kullandı.
Başbakanlığa başladığı andan itibaren hep "Bizim rabiamız var" dediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tek millet dedim. Ne demek bu? 80 milyon biz bu ülkede tek milletiz. Türkü, Kürdü Lazı, Çerkezi, Gürcüsü, Abazası, Boşnağı, 80 milyon tek milletiz. Ne yapıyoruz? Ben kucaklıyorum onları. Bu hareket, halkını kucaklayan bir harekettir. Tek millet çatısı altında topluyorum. İki; tek bayrak. Bizim bayrağımızın dışında bir paçavra kabul etmiyoruz. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, rengi oradan geliyor. Hilal, bağımsızlığımızın ifadesi, yıldız şehidimizin ta kendisi. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğurunda ölen varsa vatandır. Yani bir toprağın vatan olabilmesi için uğurunda ölenlerin olması lazım. Şimdi biz bu tek vatanı, uğrunda onca şehitler verdik, bu toprakları öyle vatan yaptık. Nedir bu vatan? 780 bin kilometrekare. Yani bizim bu tek milletimiz bu unsurlardan oluşuyor. Yani biz kalkıp da ülkemizi sadece bir etnik kimliğe ne yapamayız? Mahkum edemeyiz. Kürt de bizim, hepsi bizim. Biz anayasal anlamda bir millet kavramından bahsediyoruz, budur. Dördüncüsü de nedir? Tek devlet. Bu tek devlet dediğimiz zaman 'Yok paralel devlet, yok şuymuş, yok buymuş' öyle bir şey yok."
Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka bir devlet tanımadıklarını, güneydoğuda üniter yapıyı tehdit eden bazı adımlar, gayretler oluşturmaya çalışıldığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biraz güç topladılar ya... Bazı güçler devşirmeye çalıştılar, orada havaya girdiler. 'Şöyle yapacağız, böyle yapacağız' diye. Ne oldu? Tendürek'te, Gabar'da, Cudi'de, Bestler Deresi'nde, bütün Kandil'e varıncaya kadar, silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz, hepsi burada, güvenlik korucularımız el ele verdiler. Oraları bunlara dar ettiler. Bitmedi, devam ediyor. Daha çok yapacağımız işler var. Fakat hepsinden öte yapılan bir iş var. Şu anda hükümetimiz bölgede yoğun bir çalışmayla bütün o hendekler, çukurlar, evlerin altında kazılmış tüneller, oluşturulmuş şehirler, bunların hepsi yıkılmak suretiyle şimdi yeni şehirler oluşturuyoruz.
İnşallah 1-2 yıl içerisinde Güneydoğu'ya gidildiği zaman Güneydoğu'yu farklı göreceksiniz. Bunu bu hükümet eğer bir aşkı, bir derdi olmasa yapılır mıydı? Onun için ben Kürt kardeşlerime şunu söylüyorum; sizin adınıza ortalıkta dolaşanlar, hiçbir zaman sizi savunmadılar, sizi sevmediler, sizin derdinizle dertlenmediler. Bizim devlet olarak gönderdiğimiz paraların bir kısmını kendi ceplerine koyarken, bir kısmını dağa gönderdiler, Kandil'e gönderdiler, teröristlere verdiler. Dolayısıyla bu oyuna bir daha gelmeyelim."
Diyarbakır'a gittiğinde enteresan bir durumla karşılaştığını aktaran Erdoğan, "Diyarbakır'da basın mensuplarını şöyle gözlerimle taradım. Deneyimimiz var belli miktarda. Baktım ki ciddi bir manada yabancı gazeteciler var. Hepsi oralara sızmış. Çünkü Diyarbakır'ın en önemli tehdit unsurlarından birisi de onlar. Yalan, yanlış haberler yapıyorlar. Ama bu oyun da bozuluyor artık. Şimdi inşallah bir Sur İçi projelendirdik, o ihya edildi, ediliyor. Şimdi bir de şu var. Niye sadece Diyarbakır, 10 milyar turizmden çekmesin? Bak yatırımlara girmiyorum. Bacasız sanayi dediğimiz turizmden 10 milyar çeker. Çünkü tarih var orada.Bunu yapabiliriz, kültür var, inanç turizminin en önemli merkezlerinden birisi orası. Böyle bir destinasyon olamaz. Bunu bizim kullanmamız lazım. Ama ne oluyor? Millet korkuyor, uluslararası camia korkuyor. Ama şimdi kapılar açılacak inşallah." değerlendirmesinde bulundu.
Ölümün 'hak' olduğuna inandıklarını ve ölene kadar bu millete, bu vatana hizmet etmenin aşkı içinde olacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Bizim başka derdimiz yok. Bizim bir hesabımız daha var. Biz bu millete efendi olmadık, efendi olmaya da gelmedik. Biz bu millete hizmetkar olmaya geldik. Tek derdimiz var; 'Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş' diyor ya Baki. İşte biz de eğer bu kubbede hoş bir sada bırakabilirsek ne mutlu bize. 'Bir zamanlar böyle bir Cumhurbaşkanı geldi geçti. Böyle bir Başbakan geldi geçti, böyle bir Belediye Başkanı geldi geçti. Allah ondan razı olsun. Ne hizmetler verdiler. Nelerle bizi sevindirdiler, ihya ettiler. Bu ülkeyi ayağa kaldırdılar.' Bu denilse bizim için, ruhumuza da bir Fatiha gönderseler, bu yeter." ifadelerini kullandı.
Son Dakika › Güncel › Cumhurbaşkanı Erdoğan, Canlı Yayında (3) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?