TBMM Genel Kurulu'nda, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütçesinin görüşmelerinde "Osmanlıca" ve "Paralel" tartışması yaşandı.
TBMM Genel Kurulu'nda; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) ile üniversitelerin 2015 yılı bütçelerinin görüşmeleri sürüyor.
AK Parti İstanbul Milletvekili Oktay Saral, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, şehirlerin de ruhu olduğunu belirterek, "Kadim medeniyetimizdeki şehircilik anlayışı, ta Mimar Sinan gibi yetiştirdiğimiz o büyük değerlerle bugüne kadar gelmiştir. Ama bize sadece bir Mimar Sinan değil, bize onlarca, yüzlerce, belki binlerce Mimar Sinan lazım. Bugünkü şehircilik anlayışımıza da baktığımızda bir Turgut Cansever'i görmekteyiz. Bizlere sadece bir Turgut Cansever değil, onlarca, yüzlerce Turgut Cansever lazım" dedi.
AK Parti İzmir Milletvekili Aydın Şengül, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın sürdürülebilir şehirleri oluşturmak, sağlıklı kentlerin altyapısı oluşturmak için yerel yönetimlerle beraber işbirliği içerisinde çalışması gerektiğini belirterek, "Kentsel dönüşümü yaparken daha sağlıklı ve çok katlı yeni gecekondular inşa etmeyelim. Yeni dönüşümle beraber kentlerimizde kaybolan o kent kimliğini, kent estetiğini kazandırmak için ciddi anlamda çalışma yapmak durumundayız. Bakanlığımız o kentin tarihi dokularını da ele alarak yerel yönetimlerle iş birliği içerisinde ciddi anlamda çalışma yapıyor Kentsel dönüşümü siyasi söylemleri ön plana çıkartarak yok etmeyelim. Özellikle muhalefetiyle, iktidarıyla, yerel yönetimleriyle beraber bu kentsel dönüşümü iş birliği içerisinde yapmamız gerekiyor" diye konuştu.
İzmir'deki kentsel dönüşümun Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleriyle beraber yürütmek istendiğini anlatan Şengül, "Ancak gördüğümüz, başta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, 'yeni yasaya göre yapmam' diyor. İzmir'de ilçe belediyeleri Bakanlıkla beraber çalışmak istiyor ama Büyükşehir Belediyesi'nin ciddi anlamda bir baskısı var. Artık bu çatışmayı bir kenara bırakıp hep beraber kentlerimizde işbirliği içerisinde nasıl çalışmalar yapabiliriz onuı yapmamız gerekir" dedi.
-İzmir tartışması
CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam, sataşma gerekçesiyle söz alarak, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin konuyla ilgili olarak "Belediyecilik Kanunu'ndan gelen kent yenilemeyi yapmada bana Bakanlık olarak inisiyatif sağlayın, izinlerimi hızla verin, ben hızla yürüyeyim. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın kent yenileme projelerini daha doğru bir çizgiye oturtma konusunda işbirliği yapalım" yaklaşımında olduğunu söyledi.
İzmir'in temel sorunlarından birinin iktidarın kentin yerel yönetimlerinin anlayışına saygı gösterip yerinden yönetim anlayışına saygı duymaması olduğunu savunan Susam, "İzmir'in mallarının dağıtılması konusunda yapmış olduğu haksızlıktan başlamaktadır. Bir başlama noktası olarak bakacaksak, ilk adım olarak buna bakmalıyız. Bu noktada, İzmir, iktidarın, işbirliğinde samimi el uzattığı, kentin birlikte yönetilmesinde yerel yönetimin inisiyatifine saygı duyup merkezi idarenin yerel yönetime destek vermesi şeklindeki demokratik kurallar içerisindeki yönetim anlayışını hayata geçirmesiyle olur. Şengül'ün 'birlikte yönetelim' anlayışına elimizi uzatırız ama iktidarın bu anlayışını değiştirmesi elzemdir, zorunludur" görüşünü aktardı.
-"Kentsel dönüşüm sosyal, mekansal, sınıfsal ayrışmaya yol açmayacak
AK Parti Kayseri Milletvekili Pelin Gündeş Bakır, kentel dönüşüme hızla devam etmenin deprem bölgesi olan Türkiye için zaruret olduğunu belirterek, yapı denim sisteminin 81 ilde başarıyla uyguladığını, kentsel dönüşümün büyük ivme kazandığını kaydetti. Bugün itibarıyla 600 bin bağımsız birimin dönüşümüne devam ettiklerini, 161 bin konutun risk tespitini yaptıklarını anlatan Bakır, 1984 yılında kurulan TOKİ 2002'ye kadar 42 bin konut üretirkenz 2002'den bugüne 637 bin konut inşa ettiğini, konutların yüzde 85'i alt gelir grubuna yönelik olduğunu söyledi.
Bakır, "O günlerde vatandaşlarımızın acil barınma ihtiyacının karşılanması gerekiyordu. Bugün nicelik değil, artık nitelik ön plana çıkmıştır. Bizim kentsel dönüşümden anladığımız, aşırı emsal artışı almış, havuzlu lüks siteler değildir. Bu konutları bir yüzme havuzunu merkezine alan değil, bizim medeniyetimizde yüzyıllardır örneklerini gördüğümüz gibi, bir camiyi ve külliyesini, bir okulu, bir üniversiteyi merkez alarak iyi planlama çerçevesinde inşa ediyoruz. Gettoya yol açan, etrafı duvarlarla örülü siteler inşa etmiyoruz. Kentsel dönüşüm sosyal, mekansal, sınıfsal ayrışmaya yol açmayacak" görüşünü kaydetti.
-Osmanlıca tartışması
AK Parti Ardahan Milletvekili Orhan Atalay, eğitimde 90 yılda yapılamayanların onlarca katını başardıklarını söyledi. Atalay, "Tam anlamıyla bir kimlik ve anlam bunalımıyla geçirdiğimiz yüz yılın sonunda gördük ki dil ve din başta olmak üzere, medeniyet değerlerimizle her türlü rabıtayı kesmek için verdiğimiz onca çabaya rağmen, yine de muasır medeniyet seviyesine çıkamamaştık. Son yıllarda milli eğitimde bir anlamda öze dönüş olarak da tanımlayabileceğimiz değişimler, esasında bizi bizle buluşturmak gibi son derece anlamlı bir çaba olduğu yeterince açık değil midir? Bir toplumun kendi kültür mirasıyla buluşması kadar tabii ne olabilir? Osmanlıca; bu coğrafi havzada yüzlerce yıl boyunca vücut bulmuş devasa kültür mirasımızın ana dilidir. Ana dili bilmemek demek kişinin anasıyla konuşamaması demektir, başka bir ifadeyle kökünden beslenemeyen dal demektir. Kişinin anasıyla konuşmasını zinhar yasaklamış olmak gibi yıllar boyu işlenmiş yüz kızartıcı ayıptan henüz kurtulmuş iken gelin, dedemizin mezar taşını okuyamama mahcubiyetinden de arınalım" diye konuştu.
AK Parti Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu da Osmanlıca tartışmasına işaret ederek, Osmanlıcanın, Osmanlı döneminde kullanılan Türkçe'nin adı olduğunu, Osmanlıların Türk ve Müslüman coğrafyaya hakimiyetinden sonra dünyanın büyük çoğunluğunda yüzyıllarca kültür ve medeniyet dili olduğunu söyledi. Aydınlıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu kadar geniş bir coğrafyada kullanılan kültür dilimizi bilmediğimiz için maalesef kültürümüzü ve geçmişimizi öğrenemediğimiz gibi, arşivlerimizdeki metinleri ve eski Osmanlı arşivlerini bile tercüme ettirecek uzman bulmakta maalesef zorlanmaktayız. Atatürk'ün nutku ve söylemleri de Osmanlıcadır. Ünlü dil bilimci Nihat Sami Banarlı şöyle der: 'Türkçe bir dil değildir. Türkçe bir milletin dili değildir. Türkçe bir medeniyetin dilidir.' Medeniyet ve kültür dilimiz olmuş olan Osmanlıca'nın imam-hatip okullarında mecburi ders olarak okutulmasından daha doğal ne olabilir ki? Bu ülkede her birimiz ilkokul 3'üncü sınıftan itibaren üç yıl ortaokulda, üç yıl lisede, dört yıl üniversitede İngilizce okumamıza rağmen Allah aşkına hangimiz İngilizceyi ana dilimiz gibi okuyabiliyor ve konuşabiliyoruz? Keşke İngilizceyi, Osmanlıcayı, Türkçeyi ana dilimiz gibi okuyor ve yazıyor olabilseydik. Ben, bu konuda MHP'nin tutumunun da ne olduğunu da anlamış değilim. Osmanlıcanın liselerde seçmeli, imam-hatiplerde mecburi okutulmasını istiyor musunuz, istemiyor musunuz, bunu da bu millet takdir edecek. Bizim dilimiz olduğu için, bunu da öğrencilerimiz öğrenmekte çok geç kalmıştır."
-"YÖK'ün yetkisini azaltmalıyız"
AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam, yeni üniversiteler açmak kadar yeni anlayışla yönetilmelerinin önemli olduğunu belirterek, üniversite giriş sisteminin gurur verecek seviyeye ulaştığını savundu. Sağlam, üniversite sayısı artırılırken öğretim üyesi yetiştirmenin en önemli sorun olarak karşılarında olduğunu anlatan Sağlam, bunun için ilgili kurumların işbirilğiyle öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirme kampanyası yürütüldüğünü söyledi.
AK Parti Zonguldak Milletvekili Ercan Candan, YÖK bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Türkiye'de yükseköğretim tartışmalarının bitmediğini ifade ederek, siyasal ve ideolojik ayrışmaların ve kavgaların merkezinde olduğundan dolayı sorunun çözümünün ötelendiğini. iyileştirmenin sürekli önünün tıkandığını savundu. Mevcut haliyle YÖK'ün halen aşırı merkeziyetçi olduğunu ileri süren Candan, "YÖK'ün yetkisini azaltmalıyız, eş güdüm ve planlamadan sorumlu bir üst kurula dönüştürmeliyiz. Rektörlük seçimleri büyük bir sıkıntı, üniversitede ciddi yaralara neden oluyor, bunun önüne geçmeliyiz. ÖSYM sınavında iyileştirmeler yapmalıyız. Öğrencileri yarış pistine sokmadan, sadece müfredattan ve bunun yanında, sosyal etkinliklerinin de kişisel becerilerinin de dikkate alındığı bir sınav mekanizmasını geliştirmek zorundayız" dedi.
.AK Parti İstanbul Milletvekili Halide İncekara, ÖSYM bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, sınav sorularının ölçme, değerlendirme aracı olmaktan çıkarılıp soru tacirlerinin eline düşmemesi için korunmaya devam edilmesi gerektiğini belirtti. Ölçmeye zeka, beceri ve psikoteknik ölçümlemelerin de eklenmesini öneren İncekara, "Fen lisesi ve benzeri okullarda farklı ve ağır eğitim alan öğrencilerin projeleri puanlamaya eklenmeli, eşitsizlikten kurtarılmalıdır. Özellikle kamuda görevlendirmelerde mesleki yeterlilikler öncelenmeli, çocuğa yakın olan alanlarda özellikle beş yılda bir psikoteknik ölçüm yapılmalı. Ölçme ve değerlendirmede günün şartlarını takip edecek, sınav soru ve değerlendirme üzerinde akademik çalışmalar yapacak ve kuruma yol gösterecek Ölçme Değerlendirme Enstitüsü kurulmalıdır. Üniversitelerimiz bu konuda daha fazla kafa yormmalı" görüxünü ifade etti.
-"Paralel" tartışması
AK Parti Malatya Miletvekili Mustafa Şahin de ÖSYM bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Ali Demir'in atanmasıyla, geçmişte kurumda çöreklenen menfaat çetelerinin, mevcut kazanımlarını ve egemenlik alanlarını kaybetme telaşıyla her türlü yolu denemekten imtina etmediklerini belirterek, "Velileri maddi ve öğrencilerimizi manen sömürerek kendilerine bir güç oluşturduklarını düşünen ve 17 Aralık operasyonuyla kendini deşifre eden paralel yapı, o güzide çocuklarımızı devşirdikleri ve hareketlerinin de amiral gemisi olarak gördükleri dershanelerin kapatılması sürecini de bahane ederek, ÖSYM'de Ali Bey ve ekibinin başarısız olması için her türlü çirkefliğe, melanete başvurdu. Ama, bu necip milletimizin desteği ve alınan tedbirlerle ÖSYM'de de hayal etmiş oldukları faaliyetlerini eyleme geçirme gayreti boşa çıkmıştır. Sonraki süreçte, bu güzide kurumumuzda yapmış olduğumuz çalışmalara baktığımızda devrim niteliğinde düzenlemeler yapılarak, tüm şaibelerin ortadan kaldırıldığına, son verildiğine şahitlik etmekteyiz" diye konuştu.
Şahin'in "17 Aralığın yıldönümü" olduğuna işaret ederek, "17 Aralık ülkemizde, özellikle mütedeyyin insanlarımız arasında bugüne kadar güvenlerine mazhar olan bir illet yapıyı şu anda insanlarımız çok iyi bir şekilde deşifre etti. Bugüne kadar onlara olan güven duygularını tamamen yitiren bu illet yapı, mütedeyyin insanlarımızın dışında dış bağlantılar ve içerideki muhalefetle beraber çatı oluşumlarını sürdürmeye gayret göstermektedirler" demesine, muhalefet milletvekilleri tepki gösterdi.
Şahin, sözlerini, "Düne kadar lanet okuduğunuz kesimle bugün AK Partiye'ye karşı oldukları için onların yanında yer alıyorsunuz. Tabanınınız da tarih de sizi affetmeyecek. Ne kadar kıvranırsanız kıvranın sonunuz hazin. Bugüne kadar milletle savaşan, darbecilerin yanında duran, darbecilere destek veren, onlarla beraber yol alan hiçbir kurum bugüne kadar iflah olmadı, bunların da iflah olmayacakları gibi...Görüyorsunuz yüce milletimiz bugün sizleri nerelere mahkum etti" diyerek tamamladı.
-"Sizi de desteklemek biz nasip olacak"
Sataşma gerekçesiyle söz alan CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, "Uzun süre yardım ve yataklık suçuyla iştigal ettiğiniz, yol yürüdüğünüz ve eski Başbakan'ın 'ne istediler de vermedik?' dediği örgütü, kendiniz paralel devlet kurmak adına, paralel devlet olmakla suçluyorsunuz. Tek parti devleti kurmaya çalışıyorsunuz. Sık sık darbelerden söz ediyorsunuz ama bir önceki Cumhurbaşkanının seçime girmemesi için burada hukuk darbesi yapıp onu seçime girmesini dahi yasaklamak istiyorsunuz. O hadiseyi dahi CHP, Anayasa Mahkemesine giderek sadece hukukun üstünlüğünü savunduğu için önledi. CHP Ergenekon, Balyoz davasında da, bugün özür dilediğiniz ne varsa, 'yanlış yaptık' dediğiniz ne varsa, geçmişte bunların hepsi için bir hukuk mücadelesi verdi. Bugün yaptığımız da bundan ibarettir. Ne kimsenin yanındayız ne kimsenin önündeyiz ne kimsenin arkasındayız. Hhukukun üstünlüğünün ve yüce Türk milletinin adalet anlayışının yanındayız. Biz, dün yapılan haksızlıklara nasıl karşıysak bugün yapılırsa ona da karşı çıkarız, yarın sizinle ilgili tutuklamalar başladığında bir sorun olursa emin olun onda da hukuksuzluk varsa sizi de desteklemek biz nasip olacaktır" dedi.
MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, AK Parti'li Aydınlıoğlu'nun kendilerine sataştığı gerekçesiyle söz alarak, "Ali Bey Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunudur, yani Türkçe öğretmenliği yapmış bir kişidir. Kendisi 'Türkçe bir dil değildir, Türkçe bir milletin dili değildir, Türkçe bir medeniyetin dilidir' diyor. Eğer Türkçe bir milletin dili değilse, o zaman bir medeniyetin dili hiç olamaz. Türkçe kelimesi zaten Türk'ten gelmektedir. İngilizce, Almanca, Fransızca, Farsça, Arapça bir milletin dilidir ama Türkçe değildir. Ali Bey, Osmanlıcayı öğrenmekle mükellefti. Osmanlı Türkçesini öğrendiğini hiçbir zaman zannetmiyorum, gelsin bana bir şey okusun göreyim, okumadığını, öğrenmediğini düşünüyorum. Osmanlı Türkçesini okuması mecburi olan bir kişinin Osmanlıcayı, dört sene okumasına rağmen, bilmiyorsa başkasına Osmanlıca öğretme imkanı olmadığını da bilmesi gerekir" diye konuştu. - TBMM
Son Dakika › Politika › 2015 Yılı Bütçesi Genel Kurul'da - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?