AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, "Dünyada hayatını kaybeden Müslümanların yüzde 90'ının katili yine bir Müslüman ya da Müslüman olduğunu iddia eden kişi. Böyle bir tablo karşısında İsrail, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa'ya girmiş ve demin söylediklerimi yapmış, İslam aleminin hiç suçu, vebali yok mu?" dedi.
Şahin, partisinin düğün salonunda düzenlenen Safranbolu 5. Olağan Kongresi'nde yeni Türkiye'nin inşasının yeni olmadığını, AK Parti kurulduğundan sonra inşasının hep devam ettiğini söyledi.
Eski ile yeni Türkiye arasındaki farkları örneklerle anlatan Şahin, "IMF'den borç alan, IMF tarafından yönetilen Türkiye, şimdi IMF'yi yönetmeye başladı. İşte yeni Türkiye budur. Eski Türkiye 'yatarım Türkiye'siydi, yeni Türkiye yatırım Türkiye'si oldu" ifadesini kullandı.
İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa baskınına da değinen Şahin, "Mescid-i Aksa, ilk kıblemizdir. Kur'an-ı Kerim'in ilk ayetini okuyun. Mescid-i Aksa'nın inancımızda yerinin ne kadar farklı olduğunu göreceksiniz. Birkaç gün önce belki hala devam ediyor. İsrail askerleri ilk kıblemiz ve bizim için Mekke kadar önemli ve değerli o kutsal mekana postallarıyla girdi. O postallarla mihrabı çiğnediler. Kur'an-ı Kerimler yerlerde, o camide ibadet etmek isteyen Müslümanlar saldırıya uğradı, belki dövüldü, belki hayatını kaybedenler oldu, şehit edildiler" şeklinde konuştu.
Bu saldırıya en üst düzeyde tepki verdiklerine dikkati çeken Şahin, "Dünyada hayatını kaybeden Müslümanların yüzde 90'ının katili yine bir Müslüman ya da Müslüman olduğunu iddia eden kişi. Böyle bir tablo karşısında İsrail, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa'ya girmiş ve demin söylediklerimi yapmış, İslam aleminin hiç suçu, vebali yok mu? Allah aşkına. Siz birbirinizle uğraşırsanız, birbirinizin gırtlağına yapışırsanız adam bunları yapar" değerlendirmesinde bulundu.
Şahin, bazı ülkelerin Filistin Devleti'ni tanıması nedeniyle İsrail'in kışkırtıcı tavır takındığını anlatarak, Filistinlilerin dünya kamuoyunda yadırganacakları birtakım eylemler yapmalarını beklediğini kaydetti.
Şahin, şöyle devam etti:
"Aralık ayında Güvenlik Konseyi'ndeki oylamadan önce o ülkelerin kafalarını karıştırarak 'ya siz bu Filistinlilere devlet statüsü tanıyacaksınız ama bunlar terörist, görmüyor musunuz yaptıklarını?' diyebilmek için o nedenle buradan sesim ulaşır mı bilmiyorum. Filistinli kardeşlerimize, oradaki yöneticilere sesleniyorum. Bu, İsrail'in oyunu olabilir. Meşru sınırlar içinde tepkinizi koyun. Türkiye başta olmak üzere halkı Müslüman ülkeler bu duruma Birleşmiş Milletler nezdinde ne gibi hak ve hukukları varsa onları kullanacaklar. Gerekirse Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini olağanüstü toplantıya çağıracaklar, bu konuyu görüşmek üzere. İsrail'in kullanabileceği, Filistin'i sevimsiz gösterebileceği birtakım argümanları kendisine vermemek lazım. Bu konuda kendilerinin duyarlı olmalarını tavsiye ediyorum. Birleşmiş Milletlere bu konuda görev düşüyor.
Bu tecavüz Mescid-i Aksa'ya değil, mesela bir kiliseye, sinagoga yapılsaydı, dünyayı ayağa kaldırırlardı. Birleşmiş Milletlere, Güvenlik Konseyine görev düşüyor. Filistin'in devlet olarak tanınması konusundaki bu çalışmanızı olumlu şekilde neticelendirin. Bu, İsrail'e yapmış oldukları zulüm karşısında Birleşmiş Milletlerin vereceği en güzel cevap olacaktır."
Batı medeniyetlerinin en bariz vasfının kuvveti, menfaati, çoğunluğu hak sebebi saymaları, güçlüleri haklı görmeleri olduğuna işaret eden Şahin, geçmişte Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'a petrol için geldiğini, aynı senaryoların Kobani (Ayn el Arap) üzerinde oynandığını aktardı.
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin çıkan petrolü Türkiye üzerinden dünyaya pazarladığını ve elde edilen gelirin Halk Bankası'nda toplandığını ifade eden Şahin, bu durumdan rahatsızlık duyanlar olduğunu, hedeflerinin o petrolün Suriye üzerinden Akdeniz'e koridor açmak suretiyle pazarlanması olduğunu anlattı.
Şahin, Mısır'ın 2003'te Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle Akdeniz'de doğalgaz aramak için anlaşma imzaladığını anımsatarak, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin de İsrail ile ayrı protokol imzaladığını, bu oyunu bozan eski Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin de bu nedenle darbeyle görevinden uzaklaştırılarak hapse atıldığını savundu.
Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2010 yılında Güney Kıbrıs Rum yönetimi, İsrail'le o bölgedeki 12. parselde doğalgaz aramak için ikinci anlaşma yaptı. Halbuki orası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de kıta sahası içinde yer almaktadır. Biz de Türkiye olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin garantör devletiyiz. Dolayısıyla orada bizim de hakkımız var. Şimdi Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi dışişleri bakanları Kahire'de bir araya geldi. Bundan 10 gün önce Güney Kıbrıs Rum yönetimini ziyaret etti Mısır Dışişleri Bakanı. Bu anlaşmayı yeniden yapalım teklifinde bulundu. Neden Batı 'demokrasi' deyince mangalda kül bırakmazken, Mısır'ın demokrasisi ayaklar altına alınırken, halk oyuyla seçilmiş Mursi cezaevine gönderilirken, darbeyi yapanlar iş başına gelirken hiç ses çıkarmadılar? Çünkü Batı medeniyetinin bariz vasfı menfaatidir."
Muhammed Mursi'nin Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle anlaşmayı feshinden sonra İsrail'de yayımlanan gazetenin haberine de değinen Şahin, söz konusu yayın organının " Recep Tayyip Erdoğan, Mursi'yi kullanarak İsrail'i Akdeniz'de çökertmeye çalışıyor" başlığını kullandığını aktardı.
"Milletimiz liderine sahip çıktı"
Haberden de anlaşıldığı gibi Mursi ve Recep Tayyip Erdoğan'ın gitmesini istediklerini belirten Şahin, şunları dile getirdi:
"Gezi eylemlerinin sebebi budur. Mursi'yi al aşağı etmeyi başardılar ama Recep Tayyip Erdoğan'ı al aşağı etmeyi başaramadılar çünkü bu millet arkasındaydı. 17-25 Aralık yargı darbe girişimlerinin amacı da buydu. Recep Tayyip Erdoğan'ı al aşağı etmek. 30 Mart seçimlerine doğru giderken Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran ne dedi? Antalya'da bir basın toplantısı yaptı, 'Recep Tayyip Erdoğan seçimi göremeyecek' dedi. Hep bu planın uzantıları olarak kulaklarına fısıldananlar ama çok şükür milletimiz liderine sahip çıktı. Onların al aşağı etmeyi düşündüğü Recep Tayyip Erdoğan'ı yüzde 52 oyla cumhurbaşkanı seçti."
Şahin, Milli Güvenlik Kurulu bildirisindeki "Türkiye'nin kendi kıta sahası içinde ve garantör ülke olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ruhsatlandırdığı sahalardaki hak ve menfaatlerinin korunması için gereken her türlü tedbir önümüzdeki dönemlerde de kararlılıkla alınacaktır" ifadesini okuyarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu, boşuna bir cümle değildir. Demin söylediklerim Milli Güvenlik Kurulunca saatlerce tartışılmıştır. Orada oldu bittilere seyirci kalmayacağımız bu bildiriyle dünya kamuoyuyla da paylaşılmıştır. Bariz vasıflarımızdan biri zayıf da olsa haklının yanında olmak, güçlü de olsa haksızın karşısında durmaktır. Bu duruşumuzu devam ettireceğiz çünkü ilkeli ve tutarlı olursanız hem ülkede hem de dünyada söz sahibi olursunuz. Kaypak, omurgasız, kişiliksiz hareket ederseniz kimsenin yanında haysiyetiniz, şerefiniz de olmaz. İşte Türkiye, AK Parti iktidarıyla böyle yönetiliyor, bundan sonra da inşallah böyle yönetilmeye devam edecek."
Kongreye AK Parti Düzce Milletvekili Osman Çakır ve Karabük Milletvekili Osman Kahveci, Kalkınma Bakan Yardımcısı Mehmet Ceylan, Safranbolu Belediye Başkanı Necdet Aksoy ve AK Parti Karabük İl Başkanı Timurçin Saylar da katıldı. - Karabük
Son Dakika › Politika › AK Parti Safranbolu 5. Olağan Kongresi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?